Suleyman demirel universitesi makine muhendisliği bolum başkanı prof. dr. osman ipek, makinecilik sektorunun ozellikle son yıllarda gelişen teknolojileri takip edememesinin sektorun gelişimini...
Makine sektöründe özellikle son yıllarda gelişen teknolojilerin yeterince takip edilememesi, alışı- lagelmiş üretim yöntemlerinin her şeye rağmen sürdürülmeye çalışılması ve gelişen teknolojiye istenilen düzeyde ayak uydurulamamasının sektörün gelişim sürecinde negatif bir görüm sergilemesine neden olduğunu söyleyen Süleyman Demirel Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman İpek, “Bunun sonucu olarak, imalat sektörümüz, rekabet ve maliyet avantajını kaybettiği için kalkınmadaki pozisyonunu kaybetmektedir. Bireysel çabalar bu sektörün belli bir gelişmişlik düzeyine ulaşmada yeterli olamamaktadır. Belli bir koordinasyon ve Denizli örneğindeki gibi bir yapılanma mutlaka gereklidir” diyor.
AR-GE BİLİNCİ SANAYİ GELİŞİMİ İLE PARALELDİR
Süleyman Demirel Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman İpek, makine sektörüne bulundukları bölge itibariyle bakıldığında, sağlıklı bir çalışma zeminin tam olarak sağlanabildiğinden söz etmenin mümkün olmadığını söylüyor. Ar-Ge bilincinin bölgesel sanayinin güçlenmesiyle paralellik gösterdiğini altını çizen Prof. Dr. İpek şöyle devam ediyor: “Diyalog ve güven eksikliğinin giderilmesi konusunda somut gelişmeler var. Bilindiği üzere ülkemizde sanayileşmeye ve makine mühendisliğini ilgilendiren makineleşme konusuna, devlet eliyle başlanı lmış ve daha sonra özel sektör bu sahaya dahil olmaya başlamıştır. Günümüzde, özel sektör, daha büyük paya sahiptir. Bunlar Küçük, Orta ve Büyük Ölçekli İşletmeler niteliğindedir. Makine sektöründe özellikle son yıllarda gelişen teknolojilerin yeterince takip edilememesi, alışılagelmiş üretim yöntemlerinin her şeye rağmen sürdürülmeye çalışılması, gelişen teknolojiye istenilen düzeyde ayak uydurulamaması sektörün gelişim sürecinde negatif bir görünüm sergilemesine neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak, imalat sektörümüz, rekabet ve maliyet avantajını kaybettiği için kalkınmadaki pozisyonunu kaybetmektedir. Bireysel çabalar bu sektörün belli bir gelişmişlik düzeyine ulaşmada yeterli olamamaktadır. Belli bir koordinasyon ve Denizli örneğindeki gibi bir yapılanma mutlaka gereklidir.” Yabancı ülkelerin araştırma konularını üniversitelere yaptırdıklarını dile getiren Prof. Dr. İpek, problemlerinin çözümünün de buralardan talep edildiğini ve böylece Ar-Ge oluşturulduğunu belirtiyor. Türkiye?de üniversitelerin sanayi sektörüne, sanayinin de üniversitelere güvenip, ortak hareket etmesi gerektiğ ini belirten Prof. Dr. İpek şöyle devam ediyor: “Üniversiteler araştırmaları nı sanayinin uzun vadede gelişmesine göre yapmalıdır. Özellikle son birkaç ayda farklı değerlendirilmiş olsa dahi, düşük kur nedeniyle Çin ve benzeri ülkelerden birçok makine ve aksamı ithal edilmektedir. Bu durumun önlenebilmesi ve rekabet koşullarının oluşturulması için teknolojiye dayalı teşvikler ve düzenlemeler yapılabilir. Teknoloji üreten firmalara vergi avantajları, düşük maliyetli enerji temini, ihracat yapan fir- malara ilave teşvikler ile sektör desteklenebilir. Sanayiciler ve üniversiteler Sanayi Bakanlığı’nın geliştirmiş olduğu SAN-TEZ programına gereken önemi göstermelidirler. İşletmelerin AR-GE birimlerinin oluşturulması konusunda, hem işletmeler hem de ilgili kamu kurumları ciddi bir kararlılık göstermeli ve desteklenmelidir.
İNOVATİF CALIŞMALAR AR-GE ALTYAPISI GEREKTİRİR
Prof. Dr. İpek, sanayi sektörünün gelişmelerini, sanayi fuarlarına dayandırmakta ve belli ölçüde kopyalama usulü ile gerçekleştirmekte olduğunu söylüyor. İnovatif çalışmaların ciddi bir Ar- Ge altyapısı gerektirdiğini aktaran Prof. Dr. İpek, Ar-Ge olan her yerde üniversitelerin ilgili birimlerinin olması gerekti- ğinin altını çiziyor. Pratiklik açısından üniversitelerin önünde olan sanayi sektörünün, ürünlerine inovasyon katabilmeleri için üniversitelerin teorik bilgilerine değer vermeleri gerektiğini ifade eden Prof. Dr. İpek, bunun da işbirliği ile gerçekleşebileceğini belirtiyor. Prof. Dr. İpek şöyle devam ediyor: “Bu, hem sanayicinin hem de bunu gerçekleştirebilecek üniversitenin görevidir. Öğretim üyelerinin teorik bilgilerinin sanayiye ve üretime yansıtılabilmesi için yüksek lisans ve doktora öğrencilerini sanayiciler iş yerlerinde burslu ve teknoloji odaklı alanlarda çalıştırabilirler. Firmanın probleminin çözülmesi veya yeni bir teknoloji geliştirmeye yönelik lisansüstü eğitimine bir firmada çalışarak devam edene ve tez çalışması yapan makine mühendislerinin yapmış oldukları yüksek lisans ve doktora eğitimleri sürecinde, Ar-Ge mühendisi formasyonunda, sigorta ve vergileri devlet tarafından karşılanabilir. Bu uygulama, firmaların Ar-Ge istihdamını artıracak ve üniversite sanayi işbirliğini güçlendirecektir. Gerektiğinde uygun olan sanayicilerin Ar-Ge sorumluları, lisansüstü eğitimde ikinci danışman olarak görevlendirilebilir. Ar-Ge?de yüksek lisans ve doktora öğrencisi bulunduran veya çalıştıran fir ma, Ar-Ge’yi daha ucuza finanse etme imkanı elde etmiş olurken, ortaya çıkan teknolojik bilgi ve ürünler firmaya reka- bet anlamında güç katacaktır. Üniversitede çalışan öğretim üyeleri sanayi içinde çalışan yüksek lisans ve doktora öğ- rencileri nedeniyle firmanın sorunlarına yönelik Ar-Ge çalışmalarını doğrudan katkıda bulunulmuş olacaklardır. Üniversite- Sanayi işbirliği güçlenirken, sanayi sektörünü ve sorunlarını tanıyan, eğitim ve öğretimde bu bilinçli yaklaşı- mı gösteren öğretim elemanlarının sayı- sı artmış olacaktır. Bu çalışmalar mutlaka sanayi odaklı projelerle desteklenmelidir. Sektörler de bu tür yakınlaşmaya gönüllü olmalı ve üzerine düşen görevleri yerine getirmelidir.” Öncelikle sektörün ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte makine mühendisi yetiştirmeye çalıştıklarını aktaran Prof. Dr. İpek, “Ayrıca DPT, SAN-TEZ ve TÜ- BİTAK?dan gelen sanayi odaklı projelerde öğretim üyelerimiz hakemlik ve danışmanlık yapmaktadır. Bölgesel anlamda, sanayicilerle, SAN-TEZ, TEYDEP, KOSGEP projelerinde birlikte çalı şmaktayız” diyor. Bu anlamada yürüt tükleri bazı projeler olduğunun altını çizen Prof. Dr. İpek, “Bu projeler genellikle sanayicilerin yeni üretim teknolojileri ile üretim yapmalarına ve kamu kaynakları nda yararlanmalarına, patent ya da faydalı model çalışmalarına, yeni bir üretim yöntemine geçmelerine, alışılmış üretim yöntemlerini belli ölçüde terk ederek günün koşullarına uygun üretim yapmaları konusunda katkılar sağlanmaktadı r” diye konuşuyor. Prof. Dr. İpek ayrıca öğrencilerin sektörü yakından tanımları açısından imkanlar ölçüsünde fuar ve tesislere teknik geziler düzenlediklerini söylüyor. Süleyman Demirel Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nün fiziki mekan ve öğretim elemanı açısından yeterli düzeyde olduğunun altını çizen Prof. Dr. İpek, araştırma ve geliştirme açısından, bölüme kazandırılmış olan değişik proje kalemleri ile laboratuar altyapısı- nın belli ölçüde güçlendirilmeye çalışıldığı nı da ekliyor. Prof. Dr. İpek şöyle devam ediyor: “Bu anlamada önemli mesafeler alınmıştır. Makine mühendisliğ i ile ortak çalışma zemini olan sanayi sektörünün, sanayicinin ve ülkenin ihtiyacı olan elemanların yetişmesi konusunda ortak hareket etmeleri gerekir. Bölümün araştırma altyapısının sanayicilere açık olması gerektiği gibi, sanayi sektöründe mevcut Ar-Ge birimlerinin de bölüm öğretim elemanı ve en azından yüksek lisans ve doktora öğrencilerine açık tutulmaması gerekir. Problemler paylaşılmalıdır. Ortak projelerle çözümler üretilmelidir. Teorik ile pratik birleştirilmelidir. SAN-TEZ ve TEYDEP projeleri ile ortaya konulan beklentilere ciddi şekilde karşılık verilmelidir.?
AB’DE STAJ 6 – 12 AY ARASI
Avrupa Birliği ülkelerinde eğitimin vazgeçilmezinin pratik uygulamalar oldu- ğuna dikkat çeken Prof. Dr. İpek, “Staj 6 ay ile 1 yıl arasında ve ücretli olarak yapı lmaktadır. Stajı iki defa ret edilen öğ- rencinin öğretim ile ilişiği kesilmektedir. Bu hassasiyet bizlerde de oluşmal hem üniversite hem de sanayi sektörü bu konuda gerekli duyarlılığı göstermelidir” diyor. Sektörde çok farklı iş alanları olduğunu belirten Prof. Dr. İpek, “Bu nedenle, eğitim sistemindeki genel çarpıklık bir an için göz ardı edilirse, öğrencilere teorik bilgi birikimleri, aldı kları eğitimle sağlanmış olabilir. Bununla birlikte, laboratuar ve uygulama alanlarındaki yetersizlikler pratik bilgiler açısından bir eksiklik ortaya çıkarabilmektedir. Bu eksikliği gidermenin en önemli yolu staj uygulamalarına öğrencinin, bölümün ve staj yaptığı kurumun gereken özeni göstermesidir” diye konuşuyor. Sektör temsilcilerinin zaman zaman bölümleri ziyaret ederek istek ve pratik bilgilerini hem öğretim elemanları hem de öğrencilerle paylaşmaları gerektiğ inin altını çizen Prof. Dr. İpek, şöyle devam ediyor: “Pratik bilgi kazanı- mı açısından firmalar, kendi uygulama alanlarında eğitim veren bölüm öğretim elemanları ve öğrencileri teknik geziler için davet edebilirler. Beklentilerini ve kendilerince yeterli olmayan hususları ilgili öğretim kurumu ile paylaşabilirler. Çözüm önerileri sunabilirler. Bölümler ise bu paylaşıma karşılık vererek doğruya ulaşabilme adına birlikte hareket etme zemini oluşturabilirler.? Kurumsallaşmış bir üniversite-sanayi işbirliğ inin söz edilemeyeceğini belirten Prof. Dr. İpek, ?Öncelikle taraşar buna inanmalı ve sonrada güçlendirme programları yapılmalıdır. Türkiye’de birçok meslek dalında ara eleman yetişmemektedir. Üniversite eğitim ve öğretimi, sektörlere göre yeniden ele alınmalıdır. Ara sınışarda uygulamalara daha çok yer verilerek en az bir yıla çıkarılmalı- dır” diyor. Uygulamaya yönelik eğitimle ilgili programların, biriminde Ar-Ge’si de olan gelişmiş sanayicilerle birlikte yapılması gerektiğini de aktaran Prof. Dr. İpek şöyle devam ediyor: “Son yıllarda özellikle ülkemizde sanayi ve üniversite işbirliğinde belli bir gelişme sürecine girildiği gözlemlenmektedir. TÜ- BİTAK –TEYDEP ve SAN-TEZ gibi ortaklı proje sayılarında artış bunun nedeni olarak gösterilebilir. Firmalar bu konuda daha çok işbirliğine açık olabilirler. Ayrıca sektördeki firmalar laboratuar, diğer eğitim birimlerine donanım, araç gereç, sarf malzeme desteği vere- rek bu birimleri bir Ar-Ge birimleri gibi değerlendirebilirler.?
LABORATUAR ALTYAPISI GUCLENDİRİLDİ
Prof. Dr. İpek, Süleyman Demirel Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nün şu anda gerçekleştirdiği faaliyetleri ise şöyle sıralıyor: “Teknolojik gelişmeler ve eğitimde güncelliği yakalama adına müfredatını sürekli olarak güncelleyen Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, 2008 - 2009 eğitim ve öğretim yılında, yeniden güncelleştirilmiş müfredat ve ders içerikleri ile eğitim ve öğretimini sürdürmektedir. Avrupa Birliğine Uyum Sürecine Uygun bir planlama içindedir. Görselliğ in eğitim ve öğretime sağladığı etkiden yaralanmak adına eğitim mekanları düzenlemiştir. Öğretim elemanları tarafından bölüme kazandırılmış olan, SAN-TEZ, TÜBİTAK ve DPT projeleri ile laboratuar altyapısı belli ölçüde güçlendirilmiş. Bölüme kazandırılmış klasik ve CNC tezgahlarla, pratiğe yönelik eğitimde ciddi mesafeler kaydedilmiştir. Devam eden 2 adet SAN-TEZ ve 2 adet TÜBİTAK projelerimiz mevcuttur. CAD/CAM Araştırma ve Uygulama Merkezi ile sağlanmış olan koordinasyon sayesinde, akademik araştırma imkanları nın daha da güçlenmesi sağlanmı ştır. İmalat ve konstrüksiyona yönelik olarak, eğitim amaçlı CNC laboratuarı oluşturulmuştur. Bölümün, Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği’nin (MÜDEK) ölçütlerine uygun hale getirilmesi isteği ile başvuru yapılmıştır. Eğitim ve öğretime katkıda bulunma bağlamında, mezun olduklarında mesleki alanda daha kalifiye olmalarını sağlamak amacı ile ilgili fakülte ve meslek yüksek okulu öğ- rencilerine, kurslar verilmektedir. Üniversitemiz Ulasal ve Uluslar arası projeler konusunda, ulusal üniversiteler arası nda ilk 10?nun içerisindedir. Bölüm bazında ise Makine Mühendisliği ilk sı- ralardadır.” Modern üretim ve imalat yöntemlerinin yaygınlaşmasına öncülük eden kurumlar arasında olmanın temel hedeşeri arasında olduğuna da değinen bizim Prof. Dr. İpek, “CNC’leşmenin yaygınlaşt rılması, öncelikle yöresel olmak üzere, ülkemizdeki orta ve küçük ölçekli sanayi işletmelerinin, alışılagelmiş üretim yöntemlerini revize ederek, gelişen teknolojiye uygun hale getirme bilincinin arttırılmasını, bunun sonucu olarak da, üretimde kalite ve rekabet gücünün arttı rılması konusunda gayret sarf edece- ğiz” diye konuşuyor. Bölgede bulunan sanayicilerle yeni ortak projeler oluşturma konusunda diyaloglarına da devam ettiğine değinen Prof. Dr. İpek, “Sahası nda uzman öğretim elemanları ve sanayicilerin özellikle pratiğe dayalı bilgi birikimini, öğrencilerimize ve öğretim elemanlarımıza aktarmaları amacıyla belli periyotlarla seminerler düzenlenmektedir ve bunlara devam edilecektir” diyor. Bölümün ilgi sahasında olan meslek odaları ile sıkı iletişimler kurularak, eğitim-öğretim ve proje geliştirmede ortak çalışma zeminlerinin oluşturulması için gayret sarf edildiğine sözlerine ekleyen Prof. Dr. İpek şöyle devam ediyor: “Öğrencilerimizin Bitirme Projeleri ve Seminer derslerini, sanayide pratik bir problemin araştırılması ve çözüm önerileri ortaya koyacak biçimde yapmaları nı sağlamaktayız. Bu yaklaşımımı- zı sürdüreceğiz. Öğrencilere verilen bitirme projeleri ve seminerler, ciddi şekilde gözden geçirilerek, konu seçiminde, öğrencilerin sanayiciler ile diyalog kurmalarını sağlayacak bir yöntem takip edilecektir. Avrupa Birliği ülkelerindeki bir makine mühendisliği ya da eşdeğ er bölümle kardeş bölüm olma konusunda çalışmalar yapmaktayız SPOT “ Öncelikle sektörün ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte makine mühendisi yetiştirmeye çalıştıklarını aktaran Prof. Dr. İpek, “Ayrıca DPT, SAN-TEZ ve TÜBİTAK’dan gelen sanayi odaklı projelerde öğretim üyelerimiz hakemlik ve danışmanlık yapmaktadır. Bölgesel anlamda, sanayicilerle, SAN-TEZ, TEYDEP, KOSGEP projelerinde birlikte çalışmaktayız” diyor.” FOTO ALTI: Prof. Dr. Osman İpek Süleyman Demirel Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Türkiye’de üniversitelerin sanayi sektörüne, sanayinin de üniversitelere güvenip, ortak hareket etmesi gerekiyor.