Kuruluşundan günümüze makine sektöründe 50 yılı geride bırakan firmaları bir araya getiren ve Makine İhracatçıları Birliği’nin resmi yayın organı Moment...
Kuruluşundan günümüze makine sektöründe 50 yılı geride bırakan firmaları bir araya getiren ve Makine İhracatçıları Birliği’nin resmi yayın organı Moment Expo dergisinin 100’üncü sayısının kutlandığı gece, 29 Kasım’da İstanbul The Ritz- Carlton’da gerçekleştirildi.
Kendi alt sektörlerinde marka temsilcilerinin yanı sıra sektör temsilcilerini de bir araya getiren gecede, yarım asrı geride bırakan makine üreticilerinin arasında Aybakar Değirmen Makineleri, Konmak Makine, Tunaylar Kantar ve Turan Tarım Makineleri gibi tarihi 80 ve 90 yılı aşan firmalar da yer aldı. Diğer yandan, geceye katılan makine sektörü temsilcileri, kendilerinin de ifade ettiği gibi, belki de hayatlarında ilk kez, sadece ürettikleri ve Türkiye’nin sanayileşmesi, modernleşmesi ve refahın artmasına sağladıkları katkı için ödüllendirildi. Toplam dört kategoride, 189 firmanın plaket aldığı gecede, kuruluşu 50-60 yıl arasında olan 96 firma, kuruluşu 60-70 yıl arasında olan 67 firma, kuruluşu 70-80 yıl arasında olan 16 firma ve kuruluşu 80-123 yıl arasında olan 10 firma ödül aldı.
“MAKİNECİNİN AYNASI MAKİNECİDİR”
Türk makine sektörünün resmi yayın organı olan, yayın hayatına başladığı 2008 yılından bugüne sektörün arşivi ve hafızası olma misyonunu üstlenen Moment Expo dergisinin 100’üncü sayı lansmanının gerçekleştirildiği gecenin açılış konuşmasını, Moment Expo dergisi Yayın Kurulu Başkanı ve MAİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kutlu Karavelioğlu yaptı. Konuşmasında, Moment Expo dergisinin Türk makine sektöründe üstlendiği rolü vurgulayan Karavelioğlu, “Dergimizin adını koyduğumuz anda başlayan, 2008 Haziran’ında ilk sayısını elimize aldığımız andan itibaren hiç eksilmeyen bir heyecan bizimki” derken, derginin ismi olan Moment Expo’nun yaratılış hikâyesini ise katılımcılara şu sözlerle aktardı:
“Mühendis olanlarımız bilir, moment, kuvvetin döndürme etkisidir. İçinde dönme-döndürme hareketi olan bütün makinelerde en önemli tasarım unsuru momenttir. Yönlü bir büyüklük, dış etken altında kalmadıkça hızından yitirmeyen bir nicelik... Kısacası, makinenin gücü momentinden gelir, momentiyle ölçülür. Bütün dünyada yaygın ve günlük hayatın içinden bir terim olsun istemiştik. Çok anlamları var. En çok ‘an’ demek, ‘lahza’ demek, “çabucak” demek. Bir de ‘temayül ölçütü’, ‘meyletme göstergesi’, ‘istidat’ demek. Manidar bir isim, hem mesleki, hem sosyal bakımdan. Moment adını koyarak, bu yayıncılık işine iddialı başlamışız sanki. 100’üncü sayıya gelmişken, bunu çok daha iyi anlıyoruz.” Yayıncılığın, makine üretmekten daha zor olduğuna da değinen Karavelioğlu, makine sektörünün medyatik bir sektör olmadığını, makinenin kir, yağ, pas, gürültü ile özdeşleştiğini de anımsatarak, “Makineci ne olacak ki, ne kadar ilginç olacak ki? Bütün sektörlerin ardındaki gücün ‘makineciler’ olduğu gerçeği kabul edilmiş; konu kapanmış. Oysa makinecinin aynası makinecidir; bizi bizden daha iyi anlatacak bir başka yayın olmaz diye düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“DOĞRU YÖNDE BİR MOMENT’E İHTİYACIMIZ VAR”
Kutlu Karavelioğlu, diğer yandan konuşmasında, yayıncılığın zorluklarına da değindi ve “Koskoca makine sektörünün sözcüsü-sesi olacaksınız; onu an be an takip edecek, meselelerini, yeteneklerini, yönelişlerini, kararlarını bileceksiniz; daha önemlisi bildiklerinizi bu rafine sektöre yakışır şekilde paydaşlarınızın, kamuoyunun istifadesine sunacaksınız. Gerçekten de güçlü bir yayına, doğru yönde bir ‘moment’e ihtiyacımız var. Ve biz bunu ancak, sizlerin desteği ile başarabiliriz. Eleştirilerinizi, önerilerinizi, katkılarınızı can kulağıyla dinliyoruz; takdirlerinizi pek tabii memnuniyetle kabul ediyoruz. Ama Moment okuyucusunda, bu sektörle ilgili bir sempati, bir takdir duygusu uyandıramıyorsak, biz işimizi iyi yapamıyoruz demektir” dedi. Derginin ismindeki “expo” ekinin ise fuarları çağrıştıran, sergilemekle alakalı bir dış ticaret terimi sanıldığını dile getiren Karavelioğlu, “Expo, aslında ‘maruz bırakmaktan’ geliyor! Ayda 7 bin 500 okuyucumuzu, 30 bin internet takipçimizi ‘makine bilgisine, makineci görgüsüne’ maruz bırakıyoruz, doğrudan. Biliyorsunuz ki, bu dergi sizlerin kürsüsüdür. Siyaset dışında bütün düşüncelerinizi yaymanıza imkân sağlar. Yeter ki bu ‘maruz bırakma’ meselesini aklımızdan çıkarmayalım” derken, Moment Expo’nun insan odaklı bir dergi olduğunun da altını çizdi ve “Bizler makinelerle dolu fabrikalardan, atölyelerden ibaret elbette değiliz. Bizim sermayemiz insandır. Bunu anlatabilmek kaygısı, içerik hazırlığımızda esastır. Başlıklarımızın yarıdan fazlası, sadece ‘insanımıza’, ‘makinecimize’ dairdir. Çocuklarımızdan alır, iz bırakanlarımıza kadar gideriz. Derdimiz, makineci kültürünü pekiştirmek, onu kuşaktan kuşağa aktarmak. Bu sektöre kıyısından köşesinden dokunmuş herkes de dâhil, duygularımız, düşüncelerimiz, hayallerimiz, gelecek tasavvurumuz bütün aydınlığı ile sayfalarımızdadır. Kitaplarımızdadır!” değerlendirmesinde bulundu.
Kutlu Karavelioğlu, konuşmasının sonunda ise makinelerin insan aklının en büyük tezahürü olduğunu ifade etti ve “Türkiye’nin Makinecileri, adı üstünde bu teknoloji yoğun sektörün arkasındaki, ortasındaki insanlara atfedilmiş bir markadır. Logosu, Türkiye’den yükselip aklıyla, bilgisiyle, cesaretiyle, yüksek değerleri ve bütün faziletleri ile sadece ülkesini değil bütün insanlığı aydınlatan makinecimizdir. Biz kendimizi makine dünyasının yeni yıldızı olarak görüyoruz. Bir araya geldiğimizde ışıl ışıl parlayan, yön veren bir yıldız. Bu iddianın boş olmadığını her fırsatta, hep beraber göstermeliyiz. Makine imalatçısı kalmak için, işi iyi yapmalıyız. İşimizi iyi yapmak için, iyi koşullara ihtiyacımız var. Koşullarımızı iyileştirmek için güçlü bir lobiye, güçlü bir lobi için güçlü bir momente ihtiyacımız var! Desteğinizi bizden esirgemeyiniz!” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
“SEKTÖRÜN GEÇMİŞİ GİRİŞİMCİLİK ÖYKÜLERİYLE DOLU”
Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran ise konuşmasında Türk makine sektörü tarihinin Türkiye’nin sanayileşme yolculuğuyla eşzamanlı olarak yazıldığını belirtti ve “Sektörümüzün geçmişi, kendi hayallerinin peşinden koşan girişimcilik öyküleriyle dolu. Zoru başaran, sanayiye yön veren firmalarımız 50 yıldan fazla bir süredir Türk sanayisine yön veriyor. Biz bu geceyi, onların onuruna düzenledik, onlar da katılımlarıyla bizleri onurlandırdı. Türkiye’nin Makinecileri olarak bu gecede, şirketlerimizin kurucuları ve sektör temsilcilerimizle bir araya gelmekten mutluluk duyuyoruz” dedi. Gece için özel bir konuşma hazırlamadığını dile getiren çünkü bu gecede Makine Ailesi olarak bir arada olduklarını dile getiren Dalgakıran, “İnsan ailesiyle buluşacağı zaman ne söyleyeceğini önceden düşünür mü? Ben de bu gece için bir konuşma hazırlamadım. Bu gece büyük bir aileyiz ve baş başayız, biz bizeyiz. Hep öyleydik. 50 yılı aşan firmalarımızın büyüklerini, bulabildiğimiz kadarıyla buraya davet ettik. Onları onurlandıracağız ama aslında bu firmalarımız ülkemizi onurlandıranlardır” değerlendirmesinde bulundu.
“YOKLUKLARDAN BUGÜNLERE GELDİK”
“Ben, bu yolculuğun önemli kısımlarına da şahitlik yaptım. Ara bir kuşağım ve mühendisim ama Perşembe Pazarı’nda yetiştim. O küçük dar sokaklarda, 10 metrekarelik dökümcüler gördüm ben. 20 metrekarede boruları büken insanları tanıdım. Diz boyunda çamurda ürünler ortaya koyanlarla çalıştım. Dolayısıyla sektörün ve Türkiye’nin nereden nereye geldiğini iyi izleyenlerdenim” diyerek devam eden Dalgakıran, geceye katılan sektör duayenlerinin yaşadığı duygu dolu anları paylaşırken, “İnanılmaz bir mücadele ve yapılan iş çok zor bir iş. Paranın her dönemde çok kolay kazanıldığı durumlara rağmen makineciler hep zorluklarla yüzleşmiştir. Oysa bugün bir arazi alsanız üç yılda paranızı iki katına çıkarabilirsiniz. Ama makineci arsa almadı, fabrika kurdu, atölye kurdu, kendine yeni sorunlar yarattı ve o sorunlarla boğuştu, bir şeylerle mücadele etti. Ama o bir şeyler, Türkiye’nin o kadar çok ihtiyacı olan şeylerdi ki. Ben doğduğumdan beri Türkiye’nin dış ticaret açığını konuşuyorlar, belki öncesinden beridir. Bir türlü kapanmadı o açık. Peki, nereden geliyor bu açık? Birincisi enerjiden çünkü petrolümüz, doğal gazımız yok. İkinci ise yatırım malları, makinelerdir. Bu apaçık gerçek herkesin gözünün önündedir, yani sizler de aslında göz önündesiniz ama medyada görünmezsiniz, sizden bahsedilmez, insanların gündeminde yer almazsınız. Ülkenin en önemli meselesini çözebilecek bir topluluk, yani bizler, yani makineciler, adeta görünmez insanlardan oluşuyor. Görünmez bir güç” sözlerini kullandı.
MAİB Yönetim Kurulu Başkanı olarak göreve geldiklerinde, makine sektörünün doğru dürüst bilinmediğini, öneminin anlaşılamamış olduğunu da vurgulayan Dalgakıran, “Ne siyasetçi, ne bürokrat ne de kamuoyu sektörümüzü tanımıyordu, ülke için taşıdığımız önemi bilmiyordu. Kendimizi nasıl tanıtabiliriz diye düşündük ama otomotiv, tekstil sektörleri gibi görüntüsü albenili bir sektör değiliz. ‘Türk makinecisinin geliştirdiği bu saman balyalama makinesi” diye söze girsek kaç kişi bizi dinler? O nedenle biz de popüler kültürü kullanalım ve hem halk, hem bürokrasi hem de Türkiye’de makine kullanan insanlar bizim farkımıza varsın diyerek, çünkü ‘yabancı yaparsa iyi yapar’ sözleriyle bizim yerli makinelerimize karşı lobi yürüten ithalatçılarımız da çok yamandır, Tıkır Tıkır kampanyasını yaptık. Çok da başarılı olduk, bugün Türkiye’de üretim araçlarını üretmenin önemini bilmeyen kalmadı” dedi.
“ORTA GELİR TUZAĞINDAN MAKİNE YATIRIMLARIYLA ÇIKABİLİRİZ”
Konuşmasında, kendilerinden önceki kurucu neslin çok büyük mücadelelerle Türk makine sektörünü bir noktaya getirdiğini ve MAİB’in de bu hikâyeleri yazıya dökerek “Makine Hikayeleri” adıyla kitaplaştırdığını da anımsatan Dalgakıran, “Benim için vatanseverlik buradadır, bu kurucu nesil sadece kelimelerle vatanı seviyorum demedi, hayatlarını kir pas içindeki o mücadeleye adadı, çoğu bir ‘hayat’ bile yaşamadı” yorumunda bulundu.
Dalgakıran, sektörün lobi ihtiyacı olduğunu tespit ederek Makine Tanıtım Grubu ve MAKFED’i hayata geçirdiklerini de söylerken, halen Türkiye’nin en güçlü lobisinin Türk makine sektörü olduğunun altını çizdi. Bununla birlikte, “Ama bir şeyi anlatabilmeniz için karşımızdakinin de anlatılanı anlama kapasitesinin olması gerekiyor. Dolayısıyla makine sektörü lobisi, aynı duvara, o duvar bizi anlayana kadar vurmaya devam edecek. Ta ki Türkiye teknolojik alandaki gelişimini tamamlayana dek” diyerek devam eden Dalgakıran, orta gelir tuzağını son 60 yıldır aşmayı başaran Güney Kore ve Tayvan’ın, bu mücadeleyi makine sektörüne yaptıkları yatırımlarla gerçekleştirdiğini anımsattı.
“MERAKLI MAKİNECİLER İSTİYORUZ”
Sektörün gelişimi için eğitimli insan gücünün önemine de değinen Dalgakıran, konuşmasını, “Bugün gelişmiş ülkelerin GSYİH’sinin yarıya yakını, kuantum mekaniğinin bulunmasıyla oluşturulmuş üretim alanlarından oluşuyor. Ama ben üniversitelerdeki sohbetlerde mühendislik okuyan gençlere kuantumdan söz edemiyorum çünkü kuantumu bilmiyorlar. Bakın, bizim bitti dediğimiz buluşçuluk aslında yeni başlıyor. Peki biz geleceği nasıl tasavvur edeceğiz? Bu nedenle, birey özelliği taşıyan, merak eden makinecilere ihtiyacımız var. Makineci meraklı olmalıdır. Makineciye kimse hikâye anlatamaz, ancak makinecilerin hikâyesi anlatılır ki biz de bunu yapıyoruz zaten. Makineciye hamasetle yaklaşamazsın, çünkü makineci ölçer biçer, hesaplar. Dolayısıyla bizim, merak eden, düşünen, mukayese eden insanlara ihtiyacımız var. Bir kez daha sizlere teşekkür ediyorum, iyi ki makinecisiniz. Hem sizlerin hem de sektörün değerinin anlaşılması için elimizden gelen her şeyi yaptık, yapmaya da devam edeceğiz” sözleriyle sonlandırdı.
YERLİ MAKİNE KULLANIMI ÖZENDİRİLMELİ
Gecede son olarak, İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan katılımcılara seslendi. Konuşmasına, “Böyle davetlerde yıldız isimleri görmeye alışığız ama buraya geldiğimde gördüm ki aslında en kıymetli yıldızlar zaten aramızda, sizlersiniz. Hayatlarının en değerli yıllarında, alın terlerindeki boncukları adeta bir tespih tanesinin sabrıyla döşeyen ağabeylerimiz, büyüklerimizsiniz. Kurduğunuz firmalar, Türkiye’nin yapı taşlarıdır, Türkiye’nin gururlarıdır, iyi ki varmakisınız” sözleriyle başlayan Bahçıvan, üretmeyen, üretmekten haz almayan, üretmenin aşkını yaşamayan insanın bu tadı bilemeyeceğini vurguladı ve “Ne mutlu ki üreten insanlarız. Allah ne mutlu ki bizi böyle bir kaderle buluşturmuş. Tabii ki çok kolay değil, hele nesilden nesle geçip bunu yarım asrı aşan bir süreye taşımak, Türkiye’nin ve dünyanın içinde bulunduğu farklı alternatif kazanç kapılarının her geçen gün bizleri cezp ettiği bir dünyada hiç de kolay değil. Ama biz bu hazzı üreterek alıyoruz. Ama sizler makineciler olarak bambaşka bir sabırla, bambaşka bir özveriyle bu hazzı yaşıyorsunuz. Yılmıyorsunuz, usanmıyorsunuz, bazen kendinizi bırakın yabancı alıcılara yerli alıcılara bile anlatırken türlü sorunlarla karşılaşıyorsunuz” yorumunda bulundu.
Konuşmasında, yerli makine kullanımının azlığı nedeniyle, Türk sanayicileri olarak özeleştiri yapmaları gerektiğini de dile getiren Bahçıvan, “Bizler kendi çalışanlarımıza Türk makinesinin doğruluğunu anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bu bir kültür değişimidir, yıllardır yabancı makinelerle çalışmaya alışan o ara elemanlarımız ya da yöneticilerimiz kendi konforunu bozup riske girmek istemiyor. Bu, bizlerin ve sizlerin temel sıkıntısıdır. Ama bu yol inançlı bir yol ve sonunda da sabırla karşılığı alınacak olan bir yol. Bu inanç ve heyecan sizlerde ve gelecek nesillerde olduğu sürece, Türkiye’nin Makinecileri’ni umarım gelecekte yurt içi ve dışında çok daha başarılı yerlerde göreceğimize inanıyorum. Biz, İSO olarak üzerimize ne görev düşerse yapmaya, sizlerle birlikte olmaya ve sizlere destek olmaya hazırız ve buna kararlıyız. İyi ki varsınız” diyerek katılımcılara seslendi.
Bahçıvan, makine sektörü ile ilgili yaptığı değerlendirmesinde ise, “Makine sektörü ve makineciler, Türkiye ekonomisi için çok önemli bir yerde bulunuyor. Onlar Türkiye’nin yıldızlarıdır. Bugün makinecilerimizin küresel ölçekte çok zor şartlar altında rakipleriyle rekabet içinde olduklarını biliyoruz. Bu rekabetten başarılı bir şekilde çıkabilmelerinin tek yolu; inovatif ve yüksek teknolojiye dayalı katma değeri yüksek makineler üretmekten geçiyor. Bunun için, sektörün dünyada bu alanda önemli markalar haline gelmiş ülkelerinde olduğu gibi desteklenmesi gerekiyor. Diğer yandan, makinecilerimizin ihracatını sürekli olarak artırması, özellikle bir terzi modeli gibi firmaların ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, firma ve proje bazlı yeni bir teşvik modelinin benimsenmesi gibi faktörler de makine sektörünün rekabetçi bir ivme kazanması için son derece önemli olacaktır. Ayrıca iç pazarda da yerli makine alımını kamu ve kamu destekli olarak teşvik edici önlemler alınması da altı çizilecek bir başka unsurdur. Makineciler kendi vatandaşlarına kendi doğruları ve kendi farkını anlatmakta zorlanıyor. Bu da bir kültürel değişimin gerekliliğine işaret ediyor. Sabırla çalışarak bu değişimin aşılacağına inanıyorum. İşte bu noktada, Türkiye’nin Makinecileri’nin yeni iletişim stratejisiyle hazırladığı yeni reklam filminde gösterilen ‘Büyüme Makinesi’ aynı zamanda Türkiye’nin de büyümesini sembolize ediyor” sözlerini kullandı.
BÜYÜME MAKİNESİ REKLAM FİLMİ İLK KEZ İZLEYİCİYLE BULUŞTU
Konuşmaların ardından, Türk makine sanayisinin Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne devam eden hikayesi ile Moment Expo dergisinin yayıncılık geçmişi, “Makine Hikayeleri” adlı kısa bir film ile katılımcılara sunuldu. Gecenin sonunda ise MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, son sürprizini açıkladı ve Tıkır Tıkır kampanyasının ardından Türk makine sektörünün yurt içi odaklı yeni iletişim kampanyası olan “Büyüme Makinesi” temalı yeni reklam filmini izleyicilerle paylaştı. Gece, Türkiye’nin Makinecileri’nin katılımıyla gerçekleşen toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.
“TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR YERDESİNİZ”
MAİB Yönetim Kurulu Üyesi Sevda Kayhan Yılmaz, geçmişi yarım asrı aşan firmaların bugünlere kadar gelmesinin kolay olmadığına değinirken, “Elbette firmalarımızı yarım asra yaklaşan sürelerde ayakta tutmak da kolay olmadı. Sıkıntı her zaman olur. Her yaşadığınızı bir öncekinden kötü zannedersiniz. Moralimizi yüksek tutup yaşanılan krizden çıkaracağımız derslere bakmak önemlidir. 1994 krizi ihracatı yaygınlaştırdı, 2001 krizi bankacılık sistemimizi rehabilite etti, 2008’de dünyayla birlikte maliyetlere odaklandık. Şu anda dünya yine ekonomik bir sıkıntıdan geçiyor. Bu yaşadığımız günler Türkiye’ye milli sanayinin, üreticinin önemini hatırlatsın diliyorum. Sanırım bunun işaretlerini de görmeye başladık. Son olarak, yeni reklam kampanyamızın hazırlığında çalışan ekibin içinde olduğum için mutluluğumu da ifade etmeliyim. Sevdiğim işin ortaya çıkmasına katkı verdim. Sevmeseydik bu şekilde izlemezdiniz. Bu reklam filmi, yabancı animasyon firmaları tarafından da yapılabilirdi ama biz, bir Türk firma ile çalışmayı tercih ettik. Biz ülkemizde üretileni nasıl kolluyorsak, herkesten de onu bekliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.