Sanayi Devrimleri’ni incelediğimiz yazı dizimizin ilk iki bölümünde İngiltere’de gelişen ilk Sanayi Devrimi ile yeni enerji kaynaklarının gelişimiyle üretimde serileşmeyi tetikleyen...
Sanayi Devrimleri’ni incelediğimiz yazı dizimizin ilk iki bölümünde İngiltere’de gelişen ilk Sanayi Devrimi ile yeni enerji kaynaklarının gelişimiyle üretimde serileşmeyi tetikleyen İkinci Sanayi Devrimi’nin ekonomik ve kültürel altyapılarına odaklanmıştık. Bu sayımızda, Üçüncü Sanayi Devrimi’ne, kimi uzmanların “dijital devrim” kimi uzmanların ise “bilgi devrimi” olarak andığı ve halen tamamlanmamış süreci inceleyeceğiz.
Yazı dizimizin ilk iki bölümünde üzerinde durduğumuz ve Sanayi Devrimleri üzerinde temel itici güç olan “enerji” başlığı, bu yazının da odağında yer alıyor. Özellikle İkinci Sanayi Devrimi olarak anılan süreçte öne çıkan temel enerji kaynağı, hatırlanacağı üzere elektrikti. Üretimde serileşmeyi sağlayan elektrik enerjisi, diğer yandan iletişimde sağladığı gelişmeler ve ekonomi biliminde oluşturduğu özellikle verimlilik temalı fikirsel dönüşümlerle de büyük bir atılıma neden olmuştu. Yoğun olarak fosil kaynaklardan elde edilen elektrik enerjisine olan açlık, Dünya Savaşları’nın etkisiyle o denli artmıştı ki, çoğu analist bu dönemi, yani İkinci Sanayi Devrimi dönemini “Karbon Çağı” olarak da anıyor. Bu dönemde her türlü emtianın üretimi, taşınması ve tüketilmesiyle devasa bir ekonomik hareketlilik yaratılırken, enerji üretimi için yakılan karbondan salınan gazlar, bugünün “Küresel Isınma” sorununun da temel sonucudur.
SANAYİ TOPLUMUNDAN BİLGİ TOPLUMUNA
Üçüncü Sanayi Devrimi, İkinci Dünya Savaşı sonrası başlayan ve 1970’li yıllardan sonra ivmesi artan, üretimin sayısallaştığı, bilişim teknolojisi dönemi olarak da adlandırılıyor. Bununla birlikte, Üçüncü Sanayi Devrimi de benzer şekilde yeni bir enerji kaynağının kullanılmasıyla tetiklenen bir süreç olarak değerlendirilebilir. İkinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren nükleer güç, devam eden yıllarda bir yıkım aracı olmaktan çıkarak bir enerji ham maddesi olarak yoğun ilgi gördü. Diğer yandan insanoğlunun hesap makinesinden evrimleştirdiği ve temelde yine ihtiyaç duyulan karmaşık hesapları yapma amacıyla geliştirdiği “bilgisayarlar” da Üçüncü Sanayi Devrimi’nin altyapısında önemli bir mihenk taşı olarak yer aldı. Bilgisayarların işlem gücünün hızla artması “akıllı makineleri” doğururken, robotik endüstrinin ani ve çabuk atılım göstermesi, ilk kez üretimde insan gücünün azalmasına ve robot makinelerin insanların yerine üretimde daha fazla kullanılmasına neden oldu. Halen devam eden bu süreçte en temel kavram ise kuşkusuz bilgidir. Sosyal refahın artması ve yükselen eğitim seviyesi ile bilginin üretilmesi, yayılması ve toplumlar tarafından hızla kabul edilmesi, adına küreselleşme dediğimiz sanayi toplumundan bilgi toplumuna ilerleyen kültürel bir dönüşümün yakıtı olmaya da devam ediyor.
ÜRETİM SAYISALLAŞIYOR
İkinci Sanayi Devrimi’ni tetikleyen ve Üçüncü Sanayi Devrimi’nin ayrılmaz bir parçası olan elektrik, halen insan uygarlığının temel enerji kaynağı. Elektrik-elektronik teknolojisi alanı bugün diğer tüm alanları geliştiren, temel ve üretken bir sanayiye dönüşürken, bugün kendi tasarım ve teknolojilerini geliştirecek güce de ulaşmış durumda. Günümüzde baş döndürücü bir hıza ulaşan teknolojik gelişmelerin itici gücü olarak nitelendirilebilecek olan elektronik endüstrisi, mikroişlemci veya bilgisayar denetimli düzenleri gerçekleştirmesi ve televizyon, cep telefonu, kişisel bilgisayarlar gibi araçları gündelik hayata yerleştirmesi nedeniyle Üçüncü Sanayi Devrimi’nin baş aktörlerinden biri olarak gösterilebilir.
Elektronik ve bilgisayar desteğinin sanayiye ve özellikle makine sektörüne entegre olması, 1969 yılında, algılayıcılardan aldığı bilgiyi kendine verilen programa göre işleyen ve iş elemanlarına aktaran mikroişlemci tabanlı bir cihaz olan ilk programlanabilir mantık devresinin (PLC) PLC Bedford, Massachusetts’te bir grup mühendis tarafından geliştirilmesiyle gerçekleşti. PLC’lerin üretim sistemlerinin otomatikleştirilmesine imkân vermesi sanayide yeni bir dönemi başlatırken, elektronik, bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi üretimin otomasyonunu sağladı. Dolayısıyla Birinci Sanayi Devrimi üretimin makineleşmesini, İkinci Sanayi Devrimi ise üretimin serileşmesini sağladı diyorsak, Üçüncü Sanayi Devrimi’nin de üretimin otomasyonu ve sayısallaşmasını sağladığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu dönemde bilgisayar, mikroelektronik, fiber optik, lazer gibi teknolojilerin, telekomünikasyon, nükleer, biyotarım ve biyogenetik gibi bilimlerin gelişimi, üretimin yönünü ve biçimini etkilerken, iletişim ve ulaşımdaki gelişmelerle ticaret ve endüstri de küreselleşme hızını artırdı.
YENİ ENERJİ ARAYIŞLARI HIZLANIYOR
Üçüncü Sanayi Devrimi’nin en önemli gelişmelerinden bir diğeri ise dünya kaynaklarının hızla tükenmesi ve sürdürülebilirlik kavramının gündeme gelmesidir. Enerji kaynağı olarak Birinci Sanayi Devrimi’nde kömür, su ve buhar gücü; İkinci Sanayi Devrimi’nde ise petrol ve elektrik ön plandaydı. Üçüncü Sanayi Devrimi’nde, dijital devrimle birlikte yeni bir iletişim yöntemi ortaya çıkmış olsa da yeni bir enerji kaynağı gelişmedi. Nükleer enerji gibi alternatif bir enerji kaynağı Üçüncü Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerinde hızlı kabul görse de yaşanan aksaklıklar ve oluşan çevre felaketleri, nükleer enerji yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının öne çıkmasını tetikledi. Özellikle Avrupa temelli ilerleyen yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim halen devam ediyor ve az önce andığımız küresel ısınma ile mücadelede de en etkin başlıklardan biri olmaya devam ediyor.