Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü, mühendislik ve doğa bilimleri fakültesi bünyesinde eğitim-öğretime başlayan ilk bölümlerden...
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü, mühendislik ve doğa bilimleri fakültesi bünyesinde eğitim-öğretime başlayan ilk bölümlerden birisi olarak 2010 yılında kuruldu. 2011-2012 eğitim-öğretim yılında ilk öğrencilerini alan bölüm, vizyonunu, sürekli gelişim, yenilenme ve kaliteli biçimde ilerleme olarak tarif ediyor. Daima en iyiler tarafından tercih edilen, uluslararası düzeyde eğitim vererek ulusal ve uluslararası saygınlığa sahip, temel ve bilimsel bilgi üretimine ek olarak sanayi ile yakın işbirliği içinde sanayinin teknolojik olarak ilerlemesi ve toplumun yaşam standartları ile refah düzeyinin yükselmesine katkı sağlayan; eğitim, araştırma ve teknoloji üretme bakımından Türkiye ve dünyada önder bir bölüm olmak istediklerini aktaran Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadettin Orhan, lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde İngilizce eğitim verdiklerini kaydediyor. Orhan, “Hem lisans hem de lisansüstü seviyede sağlanan kaliteli eğitim sayesinde mezunlarımızı, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarda başarılı çalışmalarıyla izlenen; en son yenilik ve teknolojik gelişmeleri takip edebilen; çevreye, diğer canlılara ve insana duyarlı; çalışma ortamında ekip ruhuyla hareket edip bulunduğu ortamı şekillendirebilen ve liderlik özelliklerine sahip; nitelikli, özgün, yenilikçi ve insan/çevre odaklı araştırmalar yaparak bilimsel ve teknolojik gelişime katkıda bulunan; ülkenin kalkınmasına katkı sağlayan bireyler olarak yetiştiriyoruz” diyor.
Kuruluşundan bugüne bölümünüzde gelişim ve değişim yaşandı mı? Daha iyiye ulaşma noktasında önceliği hangi konulara verdiniz?
Fakülte ve bölümümüz fiziki imkânlar ve akademik kadro anlamında kuruluşundan bugüne oldukça önemli bir yol kat etti. Üniversitemizin kurulduğu ilk yıllarda fakültemiz geçici bir binadaydı. Bir süre burada eğitim verdikten sonra, 2016 yılı güz döneminde bugün bulunduğumuz modern binamıza taşındık. Bu yeni binamızda, önceliklerimizden olan laboratuvar altyapımızı geliştirerek yeni eğitim setleri ve test cihazlarına da sahip olduk. Söz konusu eğitim setleri ve test cihazlarının bir kısmını öğrencilerimizin bitirme projeleri kapsamında kendimiz imal ettik. En göze çarpan gelişme ise tasarım ve robotik laboratuvarlarını kurmamız oldu. Bu kapsamda, ABB IRB 120 Endüstriyel Robotu ve Programlama Yazılımı Laboratuvarımıza kazandırıldı. Bununla beraber, lisansüstü çalışmalar için merkez araştırma laboratuvarımız kısa bir süre sonra faaliyete geçecek. Bölümümüzün ilk kurulduğu yıllarda 10 olan akademik personel sayımız, bugün 27’ye ulaştı. Önceliklerimizden bir diğeri de, ders müfredatımızın güncel olmasıdır. Her ne kadar başlangıç aşamasında titiz bir çalışma yaptıysak da ilerleyen zamanlarda gelişen yeni ihtiyaçlara göre müfredatımızı güncelledik. Başlangıçta mukavemet, akışkanlar mekaniği gibi temel iki dersin tek dönem verilmesinin yeterli olacağını planlamıştık ancak ilerleyen zamanlarda dersin bu şekilde işlenmesinin öğrenci için verimli olmadığını görerek dersleri iki döneme yaydık. Yine, tasarım ve Ar-Ge çalışmaları için kaçınılmaz olan sonlu elemanlar analizi konusunda da uygulamalı ders ve kurslar düzenliyoruz. Bu süreçte gördük ki, sonlu elemanlar teorisinden haberi olmadan analiz programını kullanan öğrenci, modellemede ve yaptığı analizi yorumlamada yetersiz kalıyor. Bu nedenle üçüncü sınıftan itibaren sonlu elemanlar yönteminin teorisinin verildiği seçmeli bir ders ekledik. İhtiyaç olduğunu düşündüğümüz ama açamadığımız bazı seçmeli dersleri de bölümümüz dışındaki akademisyenler vasıtasıyla öğrencilerimize sunuyoruz. Hafif silahların balistiği, kompozit malzemeler, çevre politikaları gibi dersleri bu anlamda örnek olarak verebilirim. Bir diğer önceliğimiz de ilk yıllarda kuruluş çalışmaları yüzünden çok fazla geliştiremediğimiz üniversite-sanayi işbirliğidir. Bu konuda sanayi ile iletişimimizi güçlendirdik. Firmalarla ortak proje hazırlıklarımız var ve öğrencilerimiz de çeşitli firmalarda yarı zamanlı çalışmaya başladı. Makine mühendisliğinin farklı disiplinlerinde, alanında yetkin öğretim üyelerimiz; TÜBİTAK, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi kamu kurumlarının yanı sıra çeşitli savunma sanayisi firmalarını da kapsayan özel kuruluşlarla da ortak proje ve işbirliği faaliyetleri yürütüyor. Bu çok disiplinli akademik ortam, öğrencilerle beraber bölüm içerisinde olumlu bir sinerji de ortaya çıkarıyor ve özellikle bitirme projeleri ve çeşitli yarışmalarda olumlu sonuçlar alınmasını sağlıyor.
Akademik kadronuzun uzmanlık alanları hakkında bilgi verir misiniz?
Bölümümüzde otomotiv, termodinamik ve ısı tekniği, mekanik ve makine elemanları, makine teorisi, sistem dinamiği ve kontrol, konstrüksiyon ve imalat olmak üzere beş anabilim dalında bilimsel araştırma çalışmaları yürütüyor ve eğitim veriyoruz. Bölümümüzde yedi profesör, bir doçent, beş doktor öğretim üyesi ve 14 araştırma görevlisi olmak üzere toplam 27 akademik personel görev yapıyor. Akademik kadromuzun uzmanlık alanlarını genel olarak mekanik, makine elemanları, tasarım, akustik ve titreşim, kontrol, robotik, hidrolik ve pnömatik sistemler, otomasyon, optimizasyon, sonlu elemanlar, imalat yöntemleri, metal şekillendirme, malzeme karakterizasyonu, yapay sinir ağları, akışkanlar mekaniği, ısı ve kütle geçişi, termodinamik, yanma tekniği, roket yakıtları, soğutucu akışkanlar, ısı değiştiriciler, sıvı kristaller, ısı pompaları, ekserji analizi konuları oluşturuyor. Akademisyenlerimiz araştırma faaliyetlerini sanayi ve akademinin ihtiyaç duyduğu alanları dikkate alarak yürütüyor. Son yıllardaki çalışmalarımız ise savunma sanayisi alanında yoğunlaşıyor.
Eğitim konularını oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate aldınız mı? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi nasıl sağladınız?
Üniversitemiz, Ankara’da faaliyet gösteren farklı ölçeklerdeki çok sayıdaki sanayi kuruluşu ile işbirliği çalışmalarını sürdürüyor. Sanayinin ihtiyaçları zaman zaman ortak çalışmalarla projelendirilip çözümlenirken, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlar gözetilerek müfredatımız da güncelleniyor. Son sınıf derslerimizin çoğunluğu seçmeli derslerdir ve bu dersler; sonlu elemanlar, bilgisayar destekli tasarım, bilgisayar destekli imalat, robotik, soğutma tekniği, ısı değiştiricileri, rüzgâr enerjisi ve teknolojileri, enerji yönetimi konuları başta olmak üzere öğrencilerimizin mezun olduktan sonra meslek hayatlarında karşılaşabilecekleri konuları kapsıyor. Söz konusu derslerin bazıları ise uygulama ağırlıklı yürütülüyor. Bölümümüzde öğretim ile eş zamanlı olarak katı modelleme ve sonlu elemanlar analizi programları kursları da ücretsiz veriliyor. Makine mühendisliği bölümü özelinde düşünüldüğünde, öğrencilerimizin teorik yetkinliğinin yanında pratik tecrübelerinin de artırılması amacıyla laboratuvar çalışmaları, staj programları ve teknik geziler düzenleniyor; sanayi sektöründen alanında uzman kişiler davet edilerek, bilgi birikimlerini öğrencilerimize aktarmaları amacıyla periyodik olarak konferans, panel ve söyleşiler gerçekleştiriliyor. Bu mekanizmalarla, öğrencilerimizin teorik bilgi edinmelerinin yanında ülke şartlarını da dikkate alarak bunları uygulayabilecekleri pratik çalışma ve tartışma ortamları azami ölçüde oluşturulmaya çalışılıyor. Yine bu yıl uygulamaya konulan, sanayide yarı zamanlı çalışma programı da öğrencilerimize pratik tecrübe sağlaması bakımından büyük bir öneme sahip. Fakültemiz, 2018-2019 eğitim-öğretim yılından itibaren, “7+1 Eğitim Modeli” olarak adlandırılan, son sınıf öğrencilerinin bahar yarıyılında tamamen sanayi kuruluşlarında çalışmasını kapsayan bir sisteme geçiyor. Böylece son sınıf öğrencilerimiz, bahar yarıyılında iş günlerini kapsayacak şekilde öğrenimlerine bir işletmede devam edecekler.
Teorik eğitimler haricinde Ar-Ge ve yenilikçiliğe önem veren bir eğitim kurumu olarak öğrencilerinize sunduğunuz teknik olanaklar konusunda neler aktarmak istersiniz?
Bölümümüz bünyesinde farklı anabilim dallarında pek çok laboratuvar bulunuyor. Görece yeni kurulan bir üniversite olmamıza rağmen bu konuda kısa sürede önemli bir yol kat ettiğimizi düşünüyorum. Bu laboratuvarlarda her iki dönemde de makine laboratuvarı dersi kapsamında son sınıf öğrencilerimize deneyler eşliğinde ders veriliyor. Bunların yanı sıra üniversitemiz bünyesinde ileri Ar-Ge ve test hizmetlerinin yürütüleceği merkezi laboratuvar kurma çalışmalarımızda da sona yaklaştık. Bu laboratuvarlar kısa vadede sadece üniversitemize değil bölgemize de hizmet edebilecek kabiliyet ve teknik donanımlara sahip olacak. Mühendislik yazılımlarının kullanıldığı bilgisayar laboratuvarlarımızda, öğrencilerimiz birinci sınıftan başlayarak bilgisayar destekli mühendislik dersleri alıyor ve mezun oluncaya kadar modelleme, tasarım ve analiz konularında çalışmalar yapıyor. Yine öğrencilerimiz, CNC tezgâhlara aşinalık kazanmalarını sağlayan CNC router ve CNC tezgâhlarını ve son yıllarda yaygın olarak gündemimize giren 3D yazıcıları, sorumlu öğretim üyesi gözetiminde kullanabiliyor. Bu olanaklar, öğrencilerimizin sanayi ve akademinin aradığı nitelikteki mühendisler olarak yetişmelerine yardımcı oluyor. Fakültemizde öğrenci kulüpleri de aktif olarak görev yapıyor. Öğrencilerimiz bu kulüplerin çatısı altında robotik, insansız hava araçları gibi konularla ilgili çalışmalar yapıyor ve yarışmalara katılıyor. Bu öğrencilerimiz laboratuvar imkânlarımızı kullanabildikleri gibi, sadece bu tür çalışmaların yapılacağı ayrı bir laboratuvar kurulması çalışmalarına da başlamış durumdayız.
Makine mühendisliği eğitimi almak isteyen bir öğrencinin Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ni seçmesindeki temel nedenleri sıralayabilir misiniz?
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi başkentte yer alan, hızla büyüyüp gelişen ve İngilizce eğitim veren bir devlet üniversitesidir. Çağın gereklerine uygun güncel müfredatta, farklı disiplinlerde laboratuvar imkânlarıyla, uluslararası düzeyde yetkin akademisyenlerden oluşan eğitim-öğretim ve araştırma kadromuzla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu durum öğrencilerin bilimi ve dünyayı takip eden, donanımlı, Türkiye ve dünya için faydalı işler üretecek mühendisler olarak yetişmelerine katkı sağlıyor. Ayrıca öğrencilerimiz bir zaman sınırlaması olmaksızın ihtiyaç duydukları anda öğretim elemanlarımıza ulaşabiliyor; başta dersleriyle ilgili meseleler olmak üzere her türlü problemlerini tartışabilme imkânına sahipler. Bu anlamda, bölümümüzde sıcak bir aile ortamı olduğunu söyleyebilirim. Öğrencilerimizin son sınıf bahar döneminde tamamen bir fabrikada çalışacak olmaları, isteyen öğrencilerimizin bitirme projelerini sanayi kuruluşlarıyla ortak yapabilmesi ise kendilerine büyük bir fayda sağlıyor. Ayrıca, üniversitemizde teknoloji transfer ofisimiz de mevcut: Öğrencilerimizden girişimci ruhlu olanlar, mezun olurken firmalarını kurup burada faaliyet yürütebilir. Eğitim, öğretim ve araştırma altyapısının yanı sıra Ankara’nın Keçiören ilçesinde yer alan fakültemiz metro, otobüs ve dolmuş ulaşımı olan merkezi bir konuma sahip. Yine, fakültemizin başkentte bulunması nedeniyle öğrencilerimiz, şehrin sosyal ve kültürel imkânlarından da en iyi şekilde faydalanabilir.
Yurt dışı öğrenci değişim programları çerçevesinde öğrencilerinize ne tür imkânlar sunuyorsunuz?
Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere farklı ülkelerdeki birçok üniversite ile Erasmus, Erasmus+ KA 107 ve Mevlâna programları anlaşmamız bulunuyor. Öğrencilerimiz, anlaşmamızın olduğu üniversitelerde 12 ay eğitim görme imkânına sahip. Ayrıca, stajlarının bir bölümünü de Erasmus kapsamında yurt dışında yapabiliyorlar.
Bölümünüz bünyesinde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleriyle ilgili bilgi verir misiniz?
Bölümümüz öğretim üyeleri çeşitli alanlarda ilgili sanayi kuruluşlarıyla projeler gerçekleştiriyor. Örneğin bir yüksek lisans öğrencimiz, tezi kapsamında savunma sanayisinde faaliyet gösteren bir firmayla su altı transdüseri tasarlayıp üretti. Başka bir yüksek lisans öğrencimiz ise tezi kapsamında Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) ile SAN-TEZ projesi gerçekleştirdi. Bu projede bir obüs namlusunun otofretaj işlemi çalışıldı. Bir doktora öğrencimiz de tezi kapsamında MKE ile başka bir SAN-TEZ projesinde obüs namlusunun geri tepme sistemini ele aldı. Yine bir akademik personelimiz TÜBİTAK “5000 Akademik e-Ders” çağrısı kapsamında “Bilgisayar Destekli Tasarım” başlıklı bir projeyi başarıyla tamamladı. Benzer şekilde, Türkiye’de ilk kez “Harmonik Sarsıcı-Shaker” tasarlayıp imal etmek için akademisyenlerimiz tarafından TÜBİ- TAK projesi başvurusu tamamlamış durumda. Yine, Savunma Sanayisi İçin Araştırmacı Yetiştirme Programı (SAYP) kapsamında TUSAŞ/ TAI, Aselsan, Havelsan ve Meteksan firmaları ile savunma sanayi projeleri yürütmek amacıyla 18 Ekim 2017 tarihinde işbirliği protokolü imzaladık. Bölümümüzdeki doktora çalışmaları kapsamında TUSAŞ/TAI ile üç, Meteksan ile de bir SAYP projesi planladık. Öte yandan yerli üretim odaklı savunma, enerji, biyomedikal, otomotiv, robotik sistemler alanlarında çeşitli TÜBİTAK ve BAP projeleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?
Sanayi kuruluşları ve üniversiteler aslında birbirlerini tamamlayan iki ana unsurdur ve son yıllarda işbirlikleri konusunda önemli adımlar atılıyor. Gelişmiş ülkelerde sanayi kuruluşları, üniversiteler ve kamu kurumlarının büyük ölçüde koordineli çalıştığını ve başarının bu işbirlikleri sayesinde ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Bu durum pek çok gelişmiş ülkede sistematik olarak ilerliyor. Kurumlar arası işbirliği mekanizmaları, sürecin doğal akışı içerisinde gerçekleşiyor ve hiçbir kurum bunu sağlamak için fazladan bir çaba harcamak durumunda kalmıyor. Kurumların, sanayinin ve üniversitelerin ayrı ayrı güçlü ve yetkin olduğu alanlar mevcut. Dolayısıyla bu kurumlar birbirini tamamlar durumda. İşbirliklerinin sistematik olarak güçlendirilmesi, hem üniversitelerin hem de sanayinin gelişmesinde ve özgün sistemlerin ortaya çıkmasında önemli bir paya sahip olacak. Ülkemizde son yıllarda bu iletişim kurulmaya başladı.