DÜNYA GELİŞMEYE DEVAM EDERKEN, ÜRETİM DE BİR DÖNÜM NOKTASINDA. YALNIZCA PAZAR TALEPLERİNE YANIT VERME GÜNLERİ ÇOKTAN GERİDE KALAN İMALAT SANAYİSİNDE BUGÜN, JEOPOLİTİK GERİLİMLERİN VE ARTAN MÜŞTERİ TALEPLERİNİN SÜREGELEN ETKİLERİ, TÜM İŞ EKOSİSTEMLERİ ÜZERİNDE BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR BASKI OLUŞTURUYOR. BU YÜZDEN ÜRETİCİLER, ÜRÜNLERİN ÜRETİM VE KULLANIMLARINI ŞEKİLLENDİRMEDE LİDERLİĞİ ELE ALMALILAR.

Akıllı fabrikanın yükselişi, dijital üretim ve yeni üretim teknolojileri ile malzemelerinin ortaya çıkışı, üretim endüstrilerine günümüzün zorluklarını karşılarken operasyonlarını gözden geçirmeleri için çeşitli fırsatlar sunuyor. Dassault Systèmes kısa bir süre önce dünyanın 2030 stratejisini şekillendiren 15 endüstriyel trendi özetleyen bir manifesto yayınlamıştı. Bu trendler arasında reaktif yaklaşımlardan proaktif yaklaşımlara geçiş, inovasyon ve sürdürülebilirliğin benimsenmesi, dijitalleşme ve yapay zekânın benimsenmesi, operasyonların kolaylaştırılması, yeni iş modellerinin benimsenmesi, verimli bir tedarik zinciri için iş birliği yapılması, adaptasyon yeteneğinin geliştirilmesi ve hızla değişen bir dünyada başarılı olunması yer alıyordu. Bu trendlerin temelinde, üreticilerin sadece hızla değişen dünyaya uyum sağlama değil, aynı zamanda önümüzdeki 10 yıl boyunca inovasyon ve büyümeyi teşvik etme ihtiyacı yatıyor. Döngüselliği bir gerçeklik haline getirmekten ekosistem tabanlı iş modellerini benimsemeye kadar, üreticiler güncel ve rekabetçi kalmak için yenilikçi adımlar atmaya devam etmeli. Manifestoda vurgulanan temel eğilimlerden biri de sürdürülebilir üretime geçiş. Tüketiciler hem çevre dostu hem de sosyal sorumluluk sahibi ürünler talep ediyor. Bu da üreticilerin, tasarımdan imhaya kadar bir ürünün tüm yaşam döngüsünü göz önünde bulundurarak üretime daha bütünsel bir yaklaşım getirmeleri gerektiği anlamına geliyor. Üreticiler döngüselliği benimseyerek yeniden kullanılmak, onarılmak ve geri dönüştürülmek üzere tasarlanmış ürünler yaratabiliyor. Böylece daha az atık üreterek çevre üzerindeki etkilerini en aza indirebiliyorlar. Dijitalleşme, endüstrinin çehresini değiştirebilir. Sanal prototipleme ve simülasyondan yapay zekâ ve nesnelerin internetine (IoT) kadar dijital teknolojiler, ürünlerin tasarım, üretim ve bakım yöntemlerini dönüştürüyor. Üreticiler bu teknolojileri benimseyerek operasyonlarını kolaylaştırabilir, maliyetleri azaltabilir ve ürün kalitesi ile güvenilirliğini artırabilir.Ancak dijitalleşme, üreticilerin yeni iş modellerine uyum sağlamaya hazır olmaları gerektiği anlamına da geliyor. Örneğin ekosistem tabanlı modeller, üreticilerin daha entegre ve verimli bir tedarik zinciri oluşturmak için tedarikçiler, müşteriler ve diğer ortaklarla iş birliği yapmasını mecbur kılıyor. Bu durum ise işe yeni bir düşünce tarzı ile yaklaşmayı ve değişime hevesli olmayı gerektiriyor. Üretim sektörü, üreticilerin değişime öncülük etmesi, ürün yaratımını şekillendirmesi ve belirsizlikle başa çıkması gereken bir dönüm noktasında. İşletmeler çevik ve uyarlanabilir kalarak hızla değişen bir dünyada başarılı olabilir. Böylece, işletmeler faaliyetlerini geleceğe hazırlayabilir ve yeni bir inovasyon ile büyüme çağını başlatabilir. Dassault Systèmes’in hazırladığı ve dünyanın 2030 stratejisini şekillendiren 15 endüstriyel trendi özetleyen manifestoya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz. 

 

2030’U ŞEKİLLENDİRECEK 15 TRENDE KISA BİR BAKIŞ

 İş modelleri dönüşüyor: Dijital devrim devam ettikçe üreticiler kendilerini yeni, devrim niteliğindeki iş modellerini takip etmeye itilmiş halde buluyorlar. Lojistik farkındalık güçleniyor: Dünyanın dört bir yanındaki tedarik zincirleri benzeri görülmemiş bir baskı altında ve dayanıklı, esnek ve şeffaf tedarik zincirleri oluşturmak kritik önem taşıyor. Yeni teknolojiler, üretim süreçlerini de değiştiriyor: Günümüzün fabrikaları derin bir dönüşümden geçiyor ve yeni teknolojiler ve çözümler, yeni üretim yolları anlamına geliyor. Ürün yaşam döngüsü ön plana çıkıyor: İklim değişikliği, sınırlı kaynaklar ve kirlilik gibi küresel zorlukların üstesinden gelmek için imalat sanayileri mevcut doğrusal üretim ve tüketim sistemini yeniden değerlendirmeli ve kaynakların kullanımda tutulduğu ve atıkların en aza indirildiği iş modellerine odaklanmalılar. Geleceğin malzemelerine hazır olun: Biyolojik olarak parçalanabilen plastiklerden nano ölçekli yapılara kadar yeni malzemeler, eğer bunları uygun ölçekte geliştirip üretebilirsek, yaşam şeklimizi değiştirecekler. Yeşil üretimden beklentiler yükseliyor: İklim gündemi artık bir seçenek değil bir zorunluluk ve üreticiler yeşil üretim dünyasına geçme yönünde yenilenen baskıyla karşı karşıya. IoT’ye uyum çok önemli: IoT, bağlantılarını dünya geneline yaymaya devam ediyor. Ancak imalat endüstrileri bu fırsatı değerlendirmek istiyorsa, buna uyum sağlayabilecek yapılar inşa etmeye başlamaları gerekiyor. Satış sonrası hizmetler ihmal edilemez: İşletmeler ürün değil hizmet sattıklarının daha çok farkına varıyorlar. Peki, imalat sanayisi iş modelindeki bu radikal değişime hazır mı? Siber risklere dikkat: Fidye yazılımlarından siber savaş saldırılarına kadar dijital ortam tehlikeli ve öngörülemez bir ortamdır ve imalat endüstrilerinin hazırlanmak için her zamankinden daha fazla çaba harcaması gerekli. Ekosistemin faydalarını artırmalıyız: Yarının zorluklarıyla yüzleşmek için bugünün işletmelerinin güven ve emniyetle birlikte çalışmanın yeni yollarını bulması gerekiyor. Tedarik zincirinin devamlılığına dikkat edilmeli: Jeopolitik gerilimlerin üretim üzerinde geniş kapsamlı etkileri olabilir. Bunu anlamak ve yönetmek çok önemli. Veri devrimine hazırlanın: İmalat endüstrileri her zamankinden daha fazla veri yaratıyor ancak bu verileri yönetip nasıl paraya dönüştüreceklerini henüz bilmiyorlar. Beceri eksikliği küresel bir soruna doğru evriliyor: Çalışan havuzunun giderek azalmasıyla karşı karşıya kalan üreticilerin, dijital yetenek ortamlarını nasıl artırabileceklerini düşünmeleri gerekiyor. Küreselden yerele geçiş hızlanacak: Üreticiler offshore yaklaşımlarını giderek yeniden değerlendiriyor ve yerele dönüş hızlanıyor. Peki yerelleştirme trendini yönlendiren şey ne ve bu doğru seçim mi? Müşteri ilişkileri de dönüşüyor: Dijitalleşmenin ve küresel salgının baskıları, her ölçekteki küresel tüketiciyi dönüştürdü ve işletmeler buna nasıl uyum sağlayacaklarını öğreniyor.