Makine Sanayii Sektör Platformu (MSSP) üyesi dernek, birlik ve diğer sektörel kurumlarda yaşanan bayrak değişimleriyle yeni isimlerin yer aldığı yönetim kurul...
Makine Sanayii Sektör Platformu (MSSP) üyesi dernek, birlik ve diğer sektörel kurumlarda yaşanan bayrak değişimleriyle yeni isimlerin yer aldığı yönetim kurulları görevi devralıyor. Moment Expo olarak sivil toplum yapılanmalarında göreve gelen yönetimlerin hedef ve beklentilerini aktarmak için yönetim kurulu başkanları ile röportajlar gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Dergimizin bu sayısında Akışkan Gücü Derneği (AKDER) Yönetim Kurulu Başkanı Suat Demirer, derneğin son dönem çalışmalarıyla ilgili bilgi vererek yeni yönetim kurulunun hedef ve planlarını aktardı.
AKDER’in sektörünüz açısından önemi, kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri nedir?
AKDER her şeyden önce Türkiye’de hidrolik ve pnömatik sektörünün temsilcisidir. Üyelerimiz adına sektörün sorunlarını, ilgili mercilerle birlikte çözmek en başta gelen görevimizdir.
Teknik çalışmalar, standartlar, istatistik ve eğitim gibi başlıklar üyelerimizle paylaştığımız konular arasındadır. Standartlar konusunda TSE ile diğer konulardaysa üyesi olduğumuz Avrupa Akışkan Gücü Komitesi (CETOP) ile sıkı bir işbirliği içindeyiz. Bu dönemde CETOP Başkanlığı görevini, eski yönetim kurulu başkanlarımızdan Ahmet Serdaroğlu üstleniyor. Böylece CETOP ve Avrupa nezdinde daha etkin bir temsil gücüne sahip olduğumuzu söyleyebilirim. Geçtiğimiz yıl içinde Makine İmalat Sanayii Dernekleri Federasyonu’nun (MAKFED) kurucuları arasında yer alarak yurt içinde de daha etkin bir temsil kabiliyeti kazandığımızı ilave etmem gerekiyor.
Yönetim Kurulu olarak görev süreniz içinde izleyeceğiniz yol haritanızı paylaşır mısınız?
Yönetim kurulu olarak bu dönemde, daha önce başlamış olan projeleri daha ileri safhalara götürebilmenin gayreti içinde olacağız. Eğitim, istatistik, standart çalışmaları devam ettirilecek. Bunlara ilaveten üyelerimizin projelerinin taklit edilmelerini önlemek üzere telif hakları konusunda çalışma yapmak istiyoruz. Üyelerimiz, üretici de distribütör de olsa büyük çoğunluğu tasarım ve proje yapan firmalardır. Bünyelerinde çok sayıda mühendis de istihdam ediyorlar. Herhangi bir konuyla ilgili projenin başkaları tarafından kopyalanıp ürünün taklit edilmesi, sektöre zarar veren bir faaliyet olduğu için bu durumun önüne geçmek istiyoruz. Sanayinin gelişmesini engelleyen ve fikir üretkenliğini kısırlaştıran bu sorun, aynı zamanda haksız rekabetin doğmasındaki ana etkenlerden de biridir. Fikri hakların ve eserlerin korunmasının; çalışmayı, üretkenliği artırıcı etki yaratacağına yürekten inanıyorum. Bu konuda çalışmalarımız halen sürüyor.
AKDER’in kamu kurum ve kuruluşlarıyla koordinasyonu hangi düzeyde?
Sektörü temsil etmenin sorumluluğu bize kamu ile ilişkilerinizi iyi ve geliştirilebilir tutma zorunluluğu getiriyor. Bu ilişkilerde sektörün sorunları ve söz konusu sorunların çözümleri hakkında adil ve paylaşımcı yaklaşıldığı zaman her iki kesim de mutabakata varabiliyor. Burada en önemli husus, çözüm için ne kadar çaba harcanması gerektiği konusunda ortaya çıkıyor. Çünkü sizin için öncelikli olan sorunun diğer taraf için ne kadar önemli olduğu göreceli bir hal alıyor. Dolayısıyla burada makine imalat sanayisinin ortak sorunları federasyon ihtiyacını doğuruyor. Federasyon, sorunun çözümü ve geniş bir platformda tartışılmasına olanak sağlayan bir yapı olmasının yanında alt sektörlerin sesinin daha gür çıkmasına da imkan tanıyor. MAKFED de işte tam bunun için hayata geçirilmiş bir yapı. Makine İhracatçıları Birliği’nden (MAİB) büyük destek alıyoruz. Fakat üyelerimizden aynı ilgiyi tam anlamıyla gördüğümüzü söyleyemem. Bu konuda toplumsal düşünme yeteneğimizi diğer bütün sektörlerde olduğu gibi çok iyi kullanmadığımız kanaatindeyim. Sivil toplum kuruluşu olmanın önemini daha yeni yeni kavramaya başlıyoruz. Yapacağımız toplantılar, üyelere doğrudan bilgi aktarımları ve diğer iletişim kanallarıyla ortak hareket etme noktasında daha güçlü bir katılım oluşturacağımıza inanıyorum.
Sektöre sunduğunuz eğitim programlarından bahseder misiniz?
Eğitim konusu bizim en öncelikli konularımızdan birisidir. 15 yılı aşkın bir süredir yaptığımız hidrolik ve pnömatik kongrelerinde en çok gündeme getirilen konu eğitim olduğu ve bu görevin AKDER tarafından yerine getirilmesinin en uygun yöntem olacağı ifade edildiği için biz de bunu önemli bir görev kabul ettik. Bu çerçevede de 2009 yılında Ulusal Akışkan Gücü Eğitim Merkezi’ni (UAGEM) kurduk. Eğitimler için gerekli olan eğitim malzemeleri sektörümüz tarafından kısa bir sürede sağlanıp eğitimler için hazır hale getirildi. Üyelerimiz, işe yeni aldığı personelin ve müşterilerinin eğitimi için UAGEM’in eğitim programlarından sıklıkla yararlanıyor. Bugüne kadar 2 bine yakın mühendis ve teknisyene eğitim verme imkanını bulduk. Son zamanlarda özellikle kurumsal taleplerde ciddi artışlar olduğunu görüyoruz. Hatta yurt dışından da talep alıyoruz. Üniversitelerimizle işbirliğine çok önem veriyoruz.
Geçmişte bu konuda yaptığımız önemli çalışmalar var. İşbirliği faaliyetlerimizi gelecek dönemde daha da ilerletmeye çalışacağız. Geçen yıl aldığımız CETOP onaylı sertifika verme yetkisi, bizi eğitim konusunda daha güvenilir bir kuruluş haline getirdi.
Sektörünüz özelinde ivedilikle atılması gereken adımlar ve çözüm bekleyen sorunlar nelerdir?
Yeni dönemde özellikle telif hakları konusuna ağırlıklı vermek istiyoruz. Bu çerçevede diğer derneklerle de müşterek çalışma grupları oluşturmaya başladık. Söz konusu çalışma zor ve emek isteyen bir iş olacak. Fakat kaliteli ve disiplinli bir üretim ülkesi olacaksak öncelikli işimiz güven duyulan bir sistem kurmaktır. Eser ve fikirlerin güvenliğinin sağlanması da bu noktada atılması gereken en önemli adımlardan biri. Yaptığımız incelemelerde Avrupa ülkeleri içinde de benzer çalışmaların başladığını gördük. Bu konuda bizlerin öncü olmaması için hiçbir sebep yok. Alınacak olumlu sonuçlar memleketimize duyulan güvenin mutlak biçimde artmasını sağlayacaktır. Özellikle yabancı yatırımcılar açısından böyle bir güvence sunmanın bizlere çok olumlu katkılar sağlayacağına inanıyorum. Bunun dışında makine sektörünün karşı karşıya olduğu genel sorunlar bizim de ortak sorunlarımız. Mevcut problemleri MAKFED ile birlikte çözmek için özel bir gayret içinde olacağız.
Sektörünüzün büyüme hızını ve dünyadaki konumunu değerlendirir misiniz?
Ülkemiz, akışkan gücü sektörü pazar büyüklüğü sıralamasında Avrupa’daki ilk altı ülke arasında yer alıyor. 2015 yılı yurt içi satışlarını 750 milyon dolar olarak hesaplıyoruz. Hidrolik- pnömatik sektörü, makine imalat sanayisinin gelişimine paralel olarak daha da büyüyecektir.
2015 yılı sektörünüz açısından nasıl geçti? Global ölçekte 2016 yılından neler bekliyorsunuz? Makine üreticilerine ve üyelerinize tavsiyeleriniz neler olur?
2015, problemli bir yıl olsa da kazasız atlatıldı demek mümkün. Ancak 2016 yılı ve sonrası için ciddi bir belirsizlik görüyoruz. Ülkemizde ve komşu ülkelerde devam eden terör, bütün sektörleri olduğu gibi bizi de uzun vadeli yatırım ile planlama yapma noktasında engelliyor. Genel itibarıyla var olmak için savaşmak, bu kapsamda da yurt için ve yurt dışında yeni pazarlar bulmak zorundayız.
Türk makine sektörünün mevcut yapısıyla ilgili değerlendirmelerinizi paylaşır mısınız?
Geçen yıllarda 15 milyar doları geçen ihracat tutarları, 2015 yılında bir miktar düştü ama hala telafi edilebilir durumda. Son zamanlarda verilen Ar-Ge ve KOSGEB desteklerinin olumlu katkı sağladığını memnuniyetle görüyoruz. Bu tür çalışmalar zamana ihtiyaç duyar. Sonuçlarının ekonomi üzerinde kısa vadede etki yaratmasını beklememek lazım. Hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek şudur: Biz genç bir ülkeyiz konuşmaya, yürümeye ve koşmaya yeni başladık. Rakiplerimiz uzun yıllardır sanayicilik yapıyor. 15 veya 20 yıl insan ömrü için uzun bir zaman olsa da firmalar için çok kısa bir zaman dilimi. Bu anlamda beklentilerimizin büyüklüğünü ölçmemiz gerekiyor.