Makine sanayisinin gelişimini belirleyen temel unsur, iç ve dış pazarlardaki makine yatırımlarının büyüklüğü ve gelişimi ile makine yatırımı yapanların ihtiyaç ve...

Makine sanayisinin gelişimini belirleyen temel unsur, iç ve dış pazarlardaki makine yatırımlarının büyüklüğü ve gelişimi ile makine yatırımı yapanların ihtiyaç ve tercihleridir. 2017 yılında makine ve teçhizat yatırımları büyüklüğü cari fiyatlarla yüzde 15,1 artarak 326,9 milyar TL’ye yükseldi. Makine ve teçhizat yatırımlarının milli gelir içindeki payı 2015 yılında yüzde 11,2 idi. Bu oran, 2016 yılında yatırımların yavaşlamasıyla yüzde 10,9’a inerken, 2017 yılında makine ve teçhizat yatırımlarında yaşanan canlanmaya rağmen milli gelirin görece daha hızlı büyümesi nedeniyle yüzde 10,5 seviyesinde kaldı.

Bununla birlikte, 2017 yılında makine sanayisinde alınan yatırım teşvik sayısı ve teşvikli yatırımların toplam büyüklüğünde önemli bir artış yaşandı. Kapasite kullanım oranlarının artması yeni kapasite ihtiyaçları oluştururken, makine sanayisinde yatırımlar, 2017 yılında son sekiz yılın en yüksek seviyesi olarak 3,65 milyar TL ile 388 yatırım teşvik belgesine ulaştı. Makine sanayi yatırımlarının imalat sanayi toplam yatırımları içindeki payı da alınan yatırım teşvik belgesi sayısı itibarıyla 2017 yılında yüzde 13,4 ile en yüksek seviyesine ulaşırken, değer olarak makine sanayi yatırımlarının payı yüzde 14,5’e kadar yükseldi. Diğer yandan, makine sanayisinde ortalama yatırım büyüklüklerinin artış eğilimi göstermesi ile yatırımların ölçeklerindeki büyüme, sektördeki küçük ölçek ağırlıklı yapının da kademeli olarak değişmesine destek veriyor. Buna rağmen makine sanayisinde ortalama yatırım ölçeği imalat sanayindeki ortalama yatırım büyüklüğünün altında kalmayı sürdürüyor.

Özellikle makine sanayisi başta olmak üzere imalat sanayisinin beşerî sermayeden sonraki en değerli varlığı, makine ve teçhizat yatırımıdır. Küreselleşen dünyada yaşanan hızlı rekabet ortamı ve teknolojik gelişme, makine parkının sürekli güncel tutulmasını gerekli kılıyor. Bu durum ise ekonomimizi büyütüyor ve önemli bir fırsat alanını karşımıza çıkarıyor. Paylaştığım verilerden de anlaşılacağı üzere, makine ve teçhizat yatırımları sadece makine sektörü için değil imalat sektörünün tamamı için önemli bir hacim oluşturuyor. Dolayısıyla milli gelirin yüzde 10’undan fazlasını kapsayan bu varlığın, ekonomik olarak önemli bir değer olduğu kabul edilmelidir. Hal böyleyken, finansmana erişimde finans kuruluşlarının ev ve arsa gibi taşınmazları öncelikli teminat unsuru olarak görmeleri ve makine ve teçhizatının olması gereken değerde teminat olarak kabul edilememesi, karşımızda önemli bir sorun olarak duruyor.

Bu çerçevede, 2 Mayıs 2011 tarihli ve 2011/10 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararıyla onaylanarak uygulamaya giren Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda (2011-2014) Eylem 2.4 “İşletmelerde kullanılan makine ve teçhizat kredi kuruluşlarınca teminat olarak kabul edilecektir” ve buna bağlı olarak Eylem 1.3 “İş makineleri, makine ve teçhizatlar ruhsatlandırılarak (tescil düzenlemesi) makine envanteri çıkarılacaktır” hükümleri oluşturulmasına rağmen, bu konuda henüz arzu edilen noktaya ulaşabilmiş değiliz.

Bununla birlikte, 6750 sayılı “Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu” ile makine ve teçhizatının da finansal ve benzeri işlemlerde rehin edilmesi mümkün kılındı. Ancak makinelerin değerleme, tescil ve takibi konusunda bir mekanizma oluşturulamamış olması söz konusu ürünlerin değerinde teminat olarak kabulüne imkân tanımıyor. Bu amaçla geliştirilecek bir mekanizma aynı zamanda sigorta konusunda da primlerin düşmesini ve dolayısıyla sektörlerin karşılıklı olarak karlılığının artmasını sağlayacaktır.

MAKFED ev sahipliğinde 15 Şubat 2018 günü İzmir’de gerçekleştirilen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı-Türkiye Makine Sanayi Zirvesi’nde, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü beyefendiye tarafımızdan tekrar sunulan söz konusu hususta, Bakanlığın yeniden bir çalışma başlatmasından memnuniyet duyduk.

Bu bağlamda, ilgili karar alıcı kurum ve sektörel kuruluşlarımızın bu alanda yürütecekleri çalışmalarla başta makine olmak üzere imalat, finans ve sigorta sektörlerini kazançlı çıkaracak ve ülke ekonomisine belirgin katkıları olacak sonuçlara ulaşılabileceğini düşünüyorum.