Türkiye ekonomisi 2019’da hassas bir dönemden geçti. Özellikle kurlarda yaşanan dalgalanma ve daralan iç piyasa sebebiyle pek çok sektörde olduğu gibi makine sektöründe de sıkıntılar yaşandı. Ancak son dönemde bir toparlanma yaşandığını ve finansal piyasaların hızla dengelenmeye başladığını görüyoruz. Ve son yıllarda gerçekleştirdiği istikrarlı büyüme ivmesiyle dikkat çeken ülkemizin de yaşadığı zorlu sürece rağmen tüm sektörlerin üretim gücü ve potansiyeli sayesinde, bu süreçten daha da güçlenerek çıkacağına inanıyoruz. Özellikle yılın ortasından itibaren devletimiz tarafından yapılan teşvik, destek ve koruma önlemlerinin artarak sürmesi, sektörün bu süreçten en az hasarla çıkmasında önemli bir etken oldu.
Her şeye rağmen Türk makine sektörünün, 2019’u yükselen bir ivme ile 19 milyar dolar seviyesinde kapattı. Bu tabii, küresel ekonomide yaşanan krizlere rağmen sektörümüzün büyümesi ve gelişmesi açısından da son derece önemli.
Geride bıraktığımız yılda, konjonktürel dalgalanmalar diğer sektörleri olduğu gibi makine sektörünü de doğrudan etkiledi. Bu noktada sıralama yapacak olursak; ABD-Çin arasındaki ticaret savaşları, küresel durgunluk endişeleri ve AB pazarındaki büyüme sürecinin gerilemesi kadar, Brexit kaynaklı küresel riskler de Türkiye ekonomisinin yanı sıra makine sektörüne de negatif etki etti. Burada bir parça, bir sanayi kenti olan Bursa’dan da söz etmek isterim. Bursa, gerçek bir üretim ve sanayi kentidir. Özellikle otomotiv, makine, tekstil gibi ülke ekonomisini sırtlayan sektörlerin ana merkezlerinden biridir. Makine üreticileri de Bursa’da doğal bir şekilde kümelenmiş durumda ve bu yönüyle Bursa, makine ihracatında da çok ciddi bir paya sahiptir. Büyük yatırımlar Bursa’da yapılmaya devam ediyor. Bursa’da yaşanan en büyük sorunların başında ise büyüme geliyor. Yani fabrikalar büyümek istiyor ama büyümeleri için yeterli alan yok. Mevcut alanlarda da metrekare başına fiyatlar inanılmaz yüksek seviyelere çıkmış durumda. Dolayısıyla büyümenin önündeki en büyük engellerden biri budur diyebilirim. Bu noktada hali hazırda Karacabey’de yapımı devam eden TEKNOSAB gibi büyük ölçekli yatırımların son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Tamamen ileri teknoloji geliştirmeye odaklanılacak olan bu bölge tamamlandığında, Bursa ve Türkiye açısından çok ciddi bir katma değer ortamı sağlanacağını söyleyebilirim.
Türkiye, her türlü koşulda üre- tim temelli büyümek zorunda. Bu süreçte de üreticilere verilen destek ve teşviklerin artarak devam etmesi çok büyük önem taşıyor. Ar-Ge’ye önem vererek ve yüksek teknolojiye sahip ürünler geliştirerek, çok daha iyi yerlere geleceğimize inanıyorum. Makine imalat sektörünün, hızlı bir şekilde teknolojik dönüşüme ihtiyacı var. Nitekim makine imalatçıları, içinde barındırdığı mühendislik ve Ar-Ge gücü sayesinde, ileri teknolojiye en hızlı geçişi yapabilecek tek sektör olma özelliğini başarıyla sürdürüyor. Bunun yanında, teknolojik ara ürünlerin ithalatı konusunda Türkiye halen daha dışa bağımlı bir konumda olduğundan, bu konuda çözüm odaklı ve somut adımların atılmasına ihtiyaç var. Ayrıca, ikinci el makinelerin vergiden bağımsız şekilde iç pazara sokulması da yerli üreticiler açısından haksız rekabet yaratıyor. Bunun da önüne geçilmesi gerekli. Ek olarak, sektörün en çok ihtiyaç duyduğu konulardan biri de iyi yetişmiş, donanımlı ve nitelik personel ihtiyacıdır. Bu konuda da çözüm odaklı adımlar atılması gerekiyor. Nitekim ülkemizin daha da gelişip, orta gelir kuşağından çıkarak, yüksek gelir seviyesine geçişi de bu sayede mümkün olacak. Bunun için de öncelikle bilgiye ve teknolojiye yatırım yapmalı ve birlikte hareket ederek, ortak fayda sağlamaya odaklanmalıyız.
Eğer bu dönüşümleri başarabilirsek, sahip olduğu potansiyelle birlikte Türk makine sektörü, dünyanın en büyük makine üretim merkezlerinden biri olabilecek güçte ve yetkinliktedir.