ADNAN DALGAKIRAN TÜRKİYE MAKİNA FEDERASYONU YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Makine ihracatımız 2019’da yüzde 4,7 artarak tarihi rekoru olan 17,9 milyar dolara erişmiş; serbest bölgelerden yapılan ihracat da eklendiğinde bu rakam 19 milyar dolara çıkmıştı. İç pazarda ise 2018 ve 2019 yıllarındaki makine yatırımlarındaki süregelen daralma nedeniyle beklentilerimizi 2020’ye çevirmiştik. 2020’nin ilk iki ay rakamları beklentilerimizi doğrularken, Covid-19 tehdidinin Mart ayı itibarıyla salgın halini alması, ihracat başta olmak üzere talebi önemli ölçüde düşürdü. Bu durum, Nisan, Mayıs ve Haziran’da artarak devam ederek bu dönemde yüzde 50’ye varan daralmaya neden oldu. Buna karşın, Temmuz ayı itibarıyla AB ülkeleri ile eşgüdümlü olarak normalleşmeye geçilmesi üzerine artarak devam eden toparlanmayla 2020 yılını ihracatta yüzde 4’lük kayıpla, 17,1 milyar dolar seviyesinde tamamladık. Aralık ayındaki yüzde 17,5’lik ihracat artış ivmesinin 2021 yılı Ocak ayında da devam ettiğini görüyoruz. Buna karşılık, 2020 yılı toplam makine ithalatı verilerine göre Türkiye’nin makine ithalatı yüzde 27,9’luk artışla 22,2 milyar dolardan 28,4 milyar dolara yükseldi. Çin’den yapılan makine ithalatı ise 3,9 milyar dolardan 6 milyar dolara çıkarak yüzde 54,1’lik bir artış gösterdi. Bu durum, Çin’den yapılan makine ithalatına yönelik etkin tedbirler alınması gereğini açıkça ortaya koyuyor. Bu dönemde, salgının sektörümüze olan etkileriyle alınan tedbirleri değerlendirmek amacıyla seri anketler yaptık. İlk 10 ayı değerlendirdiğimiz beşinci anket raporumuzuda 30 Kasım’da yayımladık. Buna göre, 2020’nin ilk çeyreğinde cirosunda azalış yaşayan firma oranı yüzde 50’yken bu oran ilk beş ayda yüzde 60’a çıktı, ilk yedi ayda yüzde 54’e ve ilk 10 ayda ise yüzde 27’ye geriledi. Yine, 2020’nin ilk çeyreğinde ihracatında azalış yaşadığını ifade eden firma oranı da yüzde 53’ken bu oranın ilk beş ayda yüzde 62’ye tırmanmasına karşın yılın ilk yedi ayında yüzde 51 ve ilk 10 ayında yüzde 31’e gerilediğine şâhit olduk. Bu bakımdan ilk beş aydaki ciro ve ihracat kayıplarının telafisine gidildiği anlıyoruz. Yine anketlere göre, Temmuz ayında firmaların yüzde 46’sı yıl sonu ciro artışı beklerken, bu oran Kasım ayında yüzde 59’a çıkmış durumda. Düşüş bekleyenlerin oranı ise yüzde 43’ten yüzde 24’e geriledi. Yine bu dönemde ihracatında artış bekleyen firma oranı da yüzde 28’den yüzde 38’e yükseldi. Bilanço kârı artışı bekleyen firma oranı ise yüzde 40’tan yüzde 49’a yükselirken, firmaların hala yüzde 28’i bilanço kârlarında azalma öngörüyor. Önümüzdeki günlerde yapacağımız anketle, söz konusu öngörülerin 2020 gerçekleşme derecesini de görebileceğiz. TÜİK verilerine baktığımızda da makine ve teçhizat yatırımlarının 2020 yılı ilk çeyreğinde yüzde 14,7’ye yükseldiğini, ikinci çeyrekte yüzde 4,5 ve üçüncü çeyrekte yüzde 23,5 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Bu artış oranlarını salgın döneminde olumlu değerlendirirken, 2019’daki yüzde 5,5’lik daralmanın baz etkisini de dikkate almakta fayda var. Makine imalatı sanayi üretimi ise 2019 sonu ve 2020 yılı ilk çeyreğinde sırasıyla yüzde 6,5 ve yüzde 9,8 oranında artarken, ikinci çeyrekteki yüzde 11,9’luk düşüş, üçüncü çeyrekte yine yüzde 7,6’lik artışa döndü. Bununla birlikte, Nisan ayında yüzde 50,1’e kadar düşen makine imalat sanayisi kapasite kullanma oranının Aralık ayında yüzde 72,5 çıkmasına rağmen yüzde 75,6 olarak gerçekleşen imalat sanayisi genelinin altında kaldığını da söylemeliyiz. Makine sektörü, salgınla mücadelede kısıtlamaların en yoğun olduğu dönemde bile kamu sağlığını korumaya ve sosyal yaşamı aksatabilecek riskleri ortadan kaldırmaya yönelik olarak enerji, su, kanalizasyon, asansörler, iklimlendirme, soğuk zincirler gibi altyapı hizmetlerinin kesintiye uğramaması ve kritik sınai ve tarımsal üretimin sürdürülebilmesi için var gücüyle çalıştı. Bunun yanı sıra virüse karşı mücadelede medikal makine ve ekipman üretimi gibi kritik dallara olan ihtiyaç, stratejik bir sektör olan makinede yerlileşmenin önemini bir kez daha ortaya koydu. 2020’yi sektör olarak, en önemli varlığımız olarak gördüğümüz çalışanlarımızla dayanışma içerisinde, istihdamımızı olabildiğince koruyarak kapadık. Bu süreçte, kısa çalışma ödeneği gibi desteklerin de önemli katkısı oldu. Ancak bu dönemde firmalarımız üzerinde önemli derecede finansal kırılganlıklar oluştu. Ciro ve kârlılık oranlarında düşüşler oldu. Bununla birlikte ödemeler dengesini bozması yanı sıra ara girdi ve sair maliyetleri etkilemesi bakımından kur hareketliliği, likidite ve borçluluğa bağlı finansal sorunları da tetikledi. Kapasite kullanım oranlarındaki düşüklük verimliliği olumsuz etkilerken, seyahat engelleri de bir mesele olarak karşımıza çıktı. 2021’e girerken finansal akışkanlığın sağlanması önemini sürdürüyor. Vergi ve SGK ödemelerindeki kolaylıkların yanı sıra KDV gibi kamu alacakların hızlandırılması faydalı olacaktır. Bununla birlikte, kamu alımları ile sanayinin desteklenmesi konusunda bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç duyuluyor. Bu çerçevede Sanayi İşbirliği Projelerindeki uygulama etkinliğinin arttırılmasının yanı sıra ülkemizdeki en önemli yatırımlarının gerçekleştirildiği Kamu Özel İşbirliği projelerinde de yerli malını önceliklendiren yasal altyapı oluşturulmalıdır. Mevcut yatırım teşvik uygulamaları, ithalata dair tüm tedbirleri geçersiz kılması bakımından, adeta makine ithalatının teşvikine dönüşüyor. Bu konuda da kararlı adımların atılması elzemdir. Bununla birlikte, sektörümüzün temel girdisi olan çelik ürünlerinde aşırı fiyat artışları yanında arz sorunları da yaşanmaya başlandı. Bu durum imalatçılarımızın rekabet gücünü olumsuz etkilerken, Çin’den yapılan makine ithalatındaki yüzde 54’lük artışın nedenleri arasında da değerlendirilebilir. Sektörümüzün küresel rekabet gücü açısından büyük önem arz ettiğini düşündüğümüz ölçek ekonomisinin sağlanabilmesinde ise kayıt dışılık ve mevzuata aykırı davranışlarla etkin mücadeleyi esas görüyoruz.