SERDAR KUZULOĞLU VE AHMET YILMAZ’IN TEKNOLOJİ VE DİJİTALLEŞMEYİ KONUŞTUKLARI, SOSYAL MEDYADA ÇOK İLGİ GÖREN “BİRLİKTE BAKALIM” SERİSİNİN İLK SEZONU, ALTINCI BÖLÜMLE SONA ERDİ. BİRİNCİ SEZONUN SON BÖLÜMÜNDE TÜRKİYE’NİN MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ ALANINDAKİ TEKNOLOJİ KAPASİTESİNİ ELE ALAN İKİLİ, DİJİTAL TEKNOLOJİLERİN TÜM DÜNYADA GELDİĞİ NOKTAYI DEĞERLENDİRİRKEN, TÜRKİYE’NİN MAKİNE SANAYİSİ ALANINDAKİ REKABET GÜCÜ HAKKINDA BİLGİLER VERDİLER.
Her biri 20’şer dakika süren ve toplamda 6 bölüm olarak planlanan “Birlikte Bakalım” serisinin ilk sezonu, Kasım ayı başında Türkiye’nin Makinecileri YouTube kanalında yayımlanan altıncı bölümle sona erdi. Gazeteci Serdar Kuzuloğlu ile Türkiye’nin Makinecileri Almanya Temsilcisi Ahmet Yılmaz, bu son bölümde teknoloji ve hayat ilişkisinde ufuk açıcı sohbetlerine devam ederken, bu kez Türkiye’nin makine sanayisindeki küresel rekabet gücüne odaklandılar. Ahmet Yılmaz, “Birlikte Bakalım” serisinin son bölümünde, “Dijital tekniklerin, sınırlar ötesinde operasyonları mümkün kıldığına” değinirken, “Çin, devlet politikası olarak, makine sanayisini tüm stratejik hedeflerinin ana merkezine koydu. Üretimi sağlayacak makinelerin değişimi ve dönüşümünü gerçekleştirecek, bu alanda bilgi birikimi oluşturacak her türlü teknolojik iş birliğine devasa destekler sundu. Belki hatırlarsınız, Almanya’nın en büyük robot üreticisi firmasını Çinliler satın aldı. Bu satın almanın ardından Almanya’da şu düşünce oluşmaya başladı: Acaba Çinliler bizim teknolojimizle üretim yaptığında biz onlarla rekabet edebilecek miyiz? Makine üretiminde küresel lider halen Almanya’dır fakat dijital teknolojiler söz konusu olduğunda dünyadaki hiçbir ülke kendini güvenilir konumda hissetmiyor. Çünkü dijital teknolojilerin sınırlar üstü, yaygınlaştırıcı bir gücü var. Diğer taraftan Çinli bir makine mühendisinin bir Alman mühendisin geliştirdiği makineyle ilgili bir fikri/ fikriyatı henüz yok. Halen o makineye ‘benzer’ üretimle ilgileniyorlar. Tabii bu duruş da değişiyor, Çinliler orta-üst sınıf makinelerin hem üretim hem de ihracatını artırmak için yine devasa destekler dağıtıyorlar. Tıpkı Silikon Vadisi gibi ama makine üzerine odaklanmış teknoloji geliştirme bölgeleri kuruyorlar.” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’de de “taklit” ile üretime başlanıldığını ancak günümüzde Türk makine mühendisliğinin Avrupa ile yarışacak beceriye sahip olduğunun altını çizen Yılmaz, “Söz ettiğim dijital teknikler ve altyapıyı Türkiye’de kurabilirsek, Türk makine sektörü küresel rekabette daha şanslı bir konuma ulaşabilir. Taklit ediliyorsanız, zaten iyisiniz demektir. Dolayısıyla ‘taklit edilmeyi becerebilmeliyiz.’ Çünkü tasavvur ve teknik orijinalinde vardır. Bu kapsamda bizim daha başat, öncü işlere imza atacak durumda olmamız lazım. Bugün Türk makine sektörünün 24 alt segmentte üretim yapıyor olması büyük bir avantajdır. Makine ihracatımızın yüzde 55’ini AB’ye yapıyoruz ve bu oranı artırmak çok mümkün. AB-Çin arasındaki olası bir ticaret savaşında AB’nin Çin’e koyacağı en küçük kota bile Türkiye’nin makine ihracatını zıplatacaktır. Burada önemli olan, bunu sürdürülebilir kılmaktır. Bunun yolu da çağın gereği olan teknoloji donanımına devam edilmesidir. Örneğin bulut teknolojilerine, daha güçlü veri güvenliğine, makine öğrenmesi tekniklerine ve hatta buna yönelik bir kılavuza ihtiyacımız var. Özellikle makine öğrenmesini hem üniversitelerimize hem de makine üreticilerimize öğretebilir, bunun altyapısını kurabilirsek; daha fazla ‘üreten’ tarafında işler yapabilir ve küresel markalar ortaya koyabiliriz. Dolayısıyla bu konuların kamu ve makine üreticilerinde ortak bir platformda daha güçlü şekilde konuşuluyor olması gerekiyor.” dedi.
“Birlikte Bakalım” serisinin son bölümünü, sayfada göreceğiniz karekodu mobil telefonunuz ya da tabletinize okutarak izleyebilirsiniz.