İmes organize sanayi bölgesinde eksantrik-pres ve metal ambalaj makineleri üreten vatan makina, seri üretimle uzmanlaşmayı birleştirmiş ve ihtisas alanlarında türk makine sektörüne yenilikler katmayı başarmış bir firma.
Makine sektöründe, bir alanda uzmanlaşmak, ürün kalitesi ve tanınma anlamında büyük önem taşıyor. Sektörde, kendi alanında uzmanlaşan firmalar kalıcı müşteriler edinebiliyorlar. Kalite ve gü- venilirliğin fiyatın çok önüne çıkmış ol- duğu sektörde kendi alanında uzman- laşmaya büyük önem veren Vatan Ma- kina, ürettiği presler ve metal ambalaj makinelerinde ülkemize pek çok yeniliği kazandırmış durumda. 2004-2006 yılları arasında OAİB’de görev alan, halen Makina İmalatçıları Birliği, Ambalaj Makinecileri Derneği, Teneke Ambalaj Sanayicileri Derneklerinde Yönetim Ku- rulu Üyeliği ve Ambalaj Dernekleri Fe- derasyonu delegesi olarak aktif görev alan Vatan Makina Yönetim Kurulu Üyesi Nail Umar bizlere firmalarının ku- ruluş sürecinden bu güne kadar hayata geçirdiklerini ayrıntılı bir şekilde anlattı. Vatan Makina’nın kuruluşunu anlatır mısınız? Vatan Makina, aslında çok ilginç bir fir- ma. İlginçlik şuradan kaynaklanıyor: Türkiye’deki ticari şirketlerde çok uzun süreli ortaklılar alışılmış ya da sık rastla- nan hadiseler değildir. Vatan Maki- na’nın en büyük özelliği iki ayrı ailenin ortaklığından oluşması. Vatan Maki- na’nın kuruluşu 1955 senesine dayanı- yor. Yani firmamız, bundan 53 sene ön- ce İstanbul’un Küçükpazar semtinde kuruluyor. Tabi bugünden baktığımızda Süleymaniye’nin hemen altında Haliç kıyısındaki bu bölge tarihi bir bölge ola- rak öne çıkıyor ancak, o dönemlerde sa- nayinin temelleri Haliç kıyısında atılı- yor. Vatan Makina, o günkü şartlarda kendi alanında iyi usta olan iki arkadaş tarafından kolektif şirket olarak kurulu- yor. Bu gün anonim şirket yapısına sa- hip olan firmamız halen ortaklık doku- sunu koruyor. Kurucularımız Şükrü Nail Umar ve Hikmet Efe. Her ikisi de hayat- ta ve seksenli yaşlarındalar, varlıkları bu firmanın ruhu niteliğinde. Özellikle kış aylarında hemen her gün işe geliyorlar, geldikleri zaman içeriye girmeleri, oda- larında oturuyor olmaları, gazetelerini okuyor olmaları dahi bizim açımızdan, büyük bir heyecan, büyük bir saygınlık kaynağı oluyor. Vatan Makina’nın, ku- rulduğu günden itibaren, kurucularının da ilkesi hep müşteriyi memnun etmek, müşteri odaklı olabilmek ve kaliteyi önemsemek olmuştur. Yani, ilk günden itibaren hep kaliteyle ilgilenip, imkânla- rımızın kısıtlı olduğu kuruluş yıllarında dahi kaliteyi esas almış bir firmayız. Müşterilerimize mahcup olmamak için yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz, çünkü mahcup olmaktan korkan bir firmayız. Bu korkumuz ya da heyecanımız sayesinde müşterilerimize hep beklentilerinden fazlasını verdik. Kurucularımızın ikisinin de ustalığından bahsettim. O dönemde her ikisi de, us- talıklarını Rum kökenli farklı ustalardan alıyorlar. Herkesin bildiği gibi o dönem- lerde en iyi ustaların büyük çoğunluğu- nu, azınlık yurttaşlarımız oluşturuyor. Ustalıklarını aldıktan sonra, bir hayal ile aldıkları borçlarla Haliç Kıyısında Kü- çükpazar’da, yerin altında küçük bir atölye olarak Vatan Makine’yi kuruyor- lar. Yaklaşık 20-30 metrekarelik bir alan- da özveri ve disiplin ile çalışmaya başlı- yorlar. Zaten kendileri de o günleri “Biz yerin altında makine yapardık. Sonra hamallarla beraber halat kullanarak ye- rin altından makineleri çıkarırdık. Siz basıyorsunuz düğmeye, kaldırıp kamyo- nun üstüne koyuyorsunuz” diye anlatır- lar. Kısaca Vatan Makina, makine imala- tı yapan birçok köklü meslektaşımız gibi sıfır hatta belki eksi sermaye ile ama gi- rişimci özgüveni ile kurulmuş ve yakla- şık 55 yıldır Türk ve Dünya sanayisine hizmet vermeye devam etmektedir. Vatan Makina bünyesinde yürüt- müş olduğunuz çalışmalar ve faali- yet alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz? Vatan Makina’nın üretimi iki ayrı ürün grubu üzerine yoğunlaştırmıştır. Biri metal ambalaj yani teneke kutu makine- leri grubu. Diğeri de saç işleme makine- leri olarak bilinen Eksantrik presler ve pres otomasyon sistemleri. Bunlar da otomotiv, otomotiv yan sanayi, beyaz eşya, elektrik-elektronik gibi sacın kulla- nıldığı her sektörde yoğun olarak kulla- nılıyor. Metal ambalaj makinelerinde, kola kutuları hariç her türlü teneke ku- tuları, metal ambalajları üreten makine- leri, kalıpları ve sistemleri yapıyoruz. Gerçekten, bu alan bizim ciddi olarak uzmanlaştığımız bir alan. Ben uzmanlı- ğın çok önemli olduğuna inanıyorum. Örneğin, iyi döner pişirebilen bir usta- dan iyi pizza yapmasını bekleyemeyiz. Fotoğrafa genel hatları ile baktığımızda, makine sektörünün çok çok geniş bir yelpaze olduğunu görüyoruz. Bu yelpa- zedeki herhangi bir makineyi verimli çalıştırmaya kalktığınız zaman işin içine uzmanlık ve çok fazla ayrıntı giriyor. İş- te biz de firma olarak, o ayrıntılara ha- kim olup, müşterilerimize düzgün hiz- met verebilmek için uzmanlığımızı be- lirli sahalarda sınırladık. Sadece metal ambalaj ve eksantrik pres makinelerine yoğunlaştık. Zaten metal ambalajın hammaddesi olan tenekenin de diğer sac malzemeler gibi sadece daha üstün kaliteli çelik olduğunu göz önüne alırsak esasında biz sadece sac işlemede ve şe- killendirmede uzmanız demektir. Kendi konumuzdaki en hassas detaya, tüm ay- rıntılara hakim olmak; uzun ömürlü ürünler, verimli sistemler yapabilmek için uzmanlık, konsantrasyon ve disiplin bence çok önemli. Özel makine üreti- mimiz, ağırlıklı olarak sipariş üzerine devam ediyor. Uzun yıllardır satış kayıt- larımızı tutulmaktayız, hangi makine yıl- da kaç adet satılır, piyasanın yıllık genel talepleri ne yönde olabileceği hakkında bazı öngörülerde bulunduğumuzdan, genel amaçlı makinelerimizi stoklu yani seri yapmaktayız. Ama sonuç olarak se- ri üretimden ziyade uzmanlığa yöneldi- ğimiz görülüyor. Bunun yanı sıra son dönemde, nakit akışımızı rahatlatmak adına peynir sek- törü için, Türkiye’de kolay açılır kapak adı verilen kapakları kendi makineleri- mizde seri olarak üretiyoruz. Tabi ki bu üretimi, tenekeci müşterilerimize rakip olmayacak, onları tamamlayacak şekilde yapıyoruz. Böylelikle, hem makine üre- timi hem de o makinenin ürettiği ürü- nün imalatını gerçekleştiriyoruz. Bu da bizi sektörde farklı kılan özelliklerden birisi. Ayrıca, yaklaşık olarak 2001 yılın- dan bu yana Willett adında kendi konu- sunda dünyanın en iddialı firması olan bir Amerikan firmasıyla stratejik ortak- lık yürütüyoruz. Yanlış anlaşılmaması için eklemek istiyorum, bu firma ile ara- mızda sermaye ortaklığı yok. Mühen- dislik ortaklığı ve proje ortaklığı var. Willett de kendi alanında bizim gibi uz- manlaşmış ve küçük ölçekli bir firma. Hemen her yıl Amerikan Mühendislik ve tasarım derneğinden en iyi tasarım ödülü alabilen bir firma. Bu ortaklık sa- yesinde VMS’nin mühendislik düzeyin- de adeta bir sıçrama gerçekleşti, ayrıca “Easy Open End Conversion System” olarak bilinen Kolay Açılır Kapak Dönü- şüm Sistemleri, Amerikan firmaların- dan sonra bir Türk firması tarafından yapılarak gerçek bir teknolji transferi gerçekleşmiş oldu. Yakın dönemde üre- tim tesisimizi İMES’ten Alemdağ’daki 4 bin metrekarelik bir alana taşımayı planlıyoruz. Hedefimiz, 2008 sonunda bütün imalatımızı oraya taşımak. Firma- mızda şu anda 75 daimi personel istih- dam ediliyor. Zaten makine imalatında çok büyümek gibi bir planımız da yok. Özel siparişler üzerine çalıştığımız için 1000-2000 kişilik bir fabrika olmayı dü- şünmüyoruz. Biz bunun yerine, mühen- dislik yönü çok güçlü olan, müşterinin istek ve ihtiyaçlarına göre makine di- zayn edip, bu makineyi veya sistemi müşterilerimizin beklentilerinden çok daha iyi, hatta en iyi yapabilen firma ol- mayı amaçlıyoruz. Bundan dolayı çok büyük, en büyük olma iddiamız yok, bi- zim iddiamız kendi işimizin en iyisi ol- maktır. Üretmiş olduğunuz makinelerde ne tür yenilikler sunuyorsunuz? Pres grubu makinelerimizde, son 10 yıl- lık süreçte Türkiye’yi Avrupa ayarına ta- şıdığımızı düşünüyorum. Mesela, Türki- ye’de preslerin gövdeleri çok zayıftı. Preste gövde dizaynı ve koç/kayıt yatak- laması kalıp ömrünü direk etkileyen un- surlardır. Kullanılan bu dizaynlar 30-40 yıl önceki dizaynlardı. Biz de dahil tüm üreticiler Avrupa’da yapılan bu eski dizaynları kullanıyorduk. Son 10 yıllık süreçte biz, bu tasarımlarda çok ciddi değişiklikler yaptık. Şu anda, bizim değişikliklerimizi o gün anlayamayan diğer meslektaşları- mız bu gün bizi kopyalamaya başladılar. Bu gün Türkiye pres sanayisindeki ye- niliklerin pek çoğunu biz yaptık diyebili- rim. Bunların dışında, preslerin güven- lik düzeylerini artırdık. Kullanıcı için ko- laylıklar getirdik. İddia ediyorum bazı modellerimiz kendi segmentlerinde dünyanın en iyi presleri durumundadır. 2004 senesinde kendi özelliklerinde Tür- kiye’de yapılan en büyük mekanik presi yaptık. Metal ambalaj makinelerinde ise dip ve kapak hatlarında, zaten Vatan Makina, büyük ilerlemeler kaydetmiş durumda. Dakikada 200 civarında dip ve kapak üretebilen makineler yapıyo- ruz. Eskiden büyük ebatlarda iç piyasa- da 17 kilogram diye isimlendirilen dip ve kapaklarda 5-6 işçi ile dakikada 30 adet üretilebilirken, bu gün 1 işçi ile da- kikada 90 kapak üretebiliyoruz. Metal ambalaja da kalitenin başladığı yer ola- rak kabul edilen otomatik rulo makas makinesini tasarladık ve ürettik. Hem iç piyasaya sattık hem de Suriye’ye ihraç ettik. Teneke kutu makinelerinde oto- matik kenar açma makinesi yaptık. Ar- Ge desteğine layık görülen projelerimiz- den biriydi. Hem iç piyasada satıyoruz hem de Yunanistan ve Yemen’e ihraç ettik. Metal ambalajda ortaklık yürüttü- ğümüz Willett firmasıyla beraber “Easy Open” kapak teknolojilerini geliştiriyo- ruz. “Easy Open” metal işlerinde tekno- lojinin zirveye çıktığı bir noktadır. Sen- kronizasyon içerir, otomatik montaj içe- rir, yarım kesme işlemleri içerir. Bu an- lamda çok spesifik bir teknolojidir ve biz şu anda bu teknolojide zirvedeyiz di- yoruz. Bu kolay açılır kapakları imal edebilen makineleri yapan dünyadaki 3- 4 firmadan biriyiz. Bu çok önemli bir özellik. Mesela, geçenlerde böyle bir te- sisi Beyaz Rusya’da bir devlet fabrikası- na gönderdik. Beyaz Rusya’ya ihraç et- tiğimiz makine “Beyaz Rusya’nın Ço- cukları” isimli devlet projesinde çocuk maması için dakikada ortalama 400 adet kolay açılır alüminyum kapak üretecek. Ar-Ge çalışmalarına ne kadar kaynak ayırıyorsunuz? Sabit ve tam zamanlı bir Ar-Ge birimi- miz mevcut. Son 3-4 sene içerisinde TÜ- BİTAK ve TEYDEP gibi Ar-Ge destek kuruluşları bizim 5 projemizi desteğe uygun gördüler. Bu 5 projenin 2 tane- sinden para da aldık. Büyük paralar ol- masa bile bizi motive eden paralardı bunlar. Üniversiteden hocaların gelip de yaptığımız projelerin Ar-Ge liyakati- ni onaylamaları bizi mutlu ediyor. Son projemizin kabulüyle 4 yılda Ar-Ge amaçlı 1 milyon dolar civarında harca- ma yaptığımızı söyleyebilirim. Yılda or- talama en az 1 projemizin Ar-Ge deste- ğine uygun görülmesi önemli bir olay. Çünkü projelerimiz gerçekten kapsamlı. Makine ihracatınızı ağırlıklı olarak hangi ülkelere yapıyorsunuz? Ticarette mesafeler çok önemli. Bizim ihracatımız da ağırlıklı olarak komşu devletlere ve yakın coğrafyalara gerçek- leşiyor. İhracatımız Yunanistan, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır, Cezayir, Tunus, Ürdün, Lübnan gibi ülkelere yoğunlaşı- yor. Yakın zamanda da Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerine ihracatımızın artaca- ğını düşünüyorum. Tabi bunların dışın- da düzenli ihracat yapmadığımız ancak ürün sattığımız Amerika, Peru, Şili, Al- manya, Hollanda, İtalya, Endonezya, Yemen, Gana, Kazakistan gibi pek çok ülke var. Makine üretimindeki teknolojik ya- tırımlarınız dış pazarlarda büyük firmalarla rekabet edebilecek dü- zeyde mi? Sektörümüzde teknolojik seviyeyi seg- mentlere ayırırsak biz Avrupa’da en üst dilime hitap etmiyoruz. Ancak bizim gi- bi gelişmekte olan ülkelerde en üst tek- nolojiye hitap ediyoruz. Yani bu ülkeler- de dünyanın en büyük firmalarıyla re- kabet edebiliyoruz, ancak Avrupa paza- rına geldiğimizde, otomatik olarak reka- bet gücümüz düşüyor. Bu noktada, di- ğer pazarlarda kalite satıcısıyken, Avru- pa’da fiyat satıcısı oluyoruz. Tabi ki, fi- yat satıcısı konumuna düştüğümüzü söylerken Çin gibi olduğumuzu kastet- medim. Çin ürünleriyle bizim ürünleri- miz arasında çok ciddi teknoloji, kalite ve fiyat farkları var. Birlikte çalıştığınız yabancı firmalar ürün kalitenizden memnunlar mı? Bu konuda sorun yaşadınız mı? Ortağımız ve müşterilerimiz ürünleri- mizden son derece memnunlar. Bunun en büyük delili de aynı firmalara sürekli mal satıyor olmamız. Müşterilerimizin çoğu bizden vazgeçmiyorlar. Bu da ma- kinelerimizin yurtiçinde ve yurtdışında kabul gördüğünü, beğenildiğini göste- riyor. Üretiminizde çevre ve insan sağlı- ğına duyarlılığınız nedir? Bu konu- daki hassasiyetleriniz nelerdir? Biz Türkiye’de kendi alanında ilk CE uy- gulayan firmalardan biriyiz. Biz çevre ve insan sağlığına duyarlılığı bir felsefe olarak hayata geçiriyoruz. Yaptığımız makinelerde can ve çevre emniyeti ko- nusunda hassasiyetimizi olabilecek en yüksek düzeyde tutmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra makinelerimizin diğer makinelerin ömrünü kısaltacak, göster- gelerini olumsuz etkileyecek manyetik parazitler yaymamasına özen gösteriyo- ruz. Bizim çevre güvenliği anlayışımız, insan ve doğa dışında, makinenin çev- resindeki bütün materyallerin güvenli- ğini de kapsıyor. Zaten metal ambalaj- ların geri dönüşümü çok yüksek oranda oluyor. Bu açıdan ürettiğimiz makinele- rin faaliyeti mümkün olduğu kadar eko- sistemle uyumludur. Ayrıca, makineleri- mizin tümü düşük enerji ile yüksek ve- rimde çalışıyor. Zaten çevre duyarlılığı hem ülkelerin hem de müşterilerin ta- lepleri arasına giriyor. Yani piyasa bizle- ri buraya doğru zorluyor. Ancak biz bu- nu mecburiyetten değil, bir görev bilin- ci ile yerine getirmeye çalışıyoruz. Türkiye makine sektöründe 2007 yılında 8,9 milyar dolar ihracat ger- çekleştirdi. Bu rakam sizce yeterli mi? İhracatın geliştirilmesi için siz- ce neler yapılması gerekiyor? 8,9 milyar dolarlık ihracatımızı değer- lendirirken diğer ülkelerle kıyaslamamız gerekiyor. Yanılmıyorsam Tayvan’ın ih- racat rakamı 100 milyar dolar. Portekiz bu sektörde sadece kalıp grubunda 20 milyar dolar ihracat gerçekleştiriyor. Bu rakamları değerlendirdiğimizde şu anda yolun çok başında olduğumuzu söyle- yebilirim. Ancak, süreç içinde değerlen- dirdiğimizde istikrarlı bir gelişim gös- terdiğimiz de ortada. Bundan yaklaşık 12 sene önce sektörün ihracatı 200 mil- yon dolar civarındaydı. Sektörün bu ka- dar kısa bir zaman içerisinde 200 mil- yon dolardan 8,9 milyar dolar seviyesi- ne ulaşması çok önemli bir başarı. Tabii ki çok daha iyi olabiliriz. Çünkü bizim çok fazla avantajımız var. Bizim avanta- jımız sadece ucuz işgücümüz değil. Özellikle gelişmekte olan pazarlara ya- kın olmamız, tasarım gücü açısından ül- kemizde mühendislik hizmetlerinin ucuzluğu bize çok önemli avantajlar ya- ratıyor. Bu avantajları kullanarak Tay- van’ı yakalamamız lazım ve yakalayabi- lecek bir konumdayız. Ayrıca ithalatımız da çok yüksek ve bu durum sıkıntı yara- tıyor. İthalatın sıfırlanması söz konusu olamaz, ancak Türk makinecilerine olan güven artarsa ciddi bir düşüş görülür ve makine sektöründeki dış ticaret açığı giderilebilir. Bunun için öncelikle devlet alımlarında yerli sanayiciye daha fazla güvenilmesi gerekiyor. Ülkemize giren çok kalitesiz Uzakdoğu’dan gelen maki- neler var. Bu noktada devletin önlemler alması lazım. En azından kaliteli ürünle- rin ithalatı teşvik edilebilir. Yoksa ülke- miz bu kalitesiz makine ithalatından do- layı bir süre sonra ikinci el makine me- zarlığına dönebilir. Türkiye makine ihracatında uluslar arası pazardan binde 4’lük bir pay alıyor. Sizce bunu yukarılara çek- mek için ihracatçıların neler yap- ması gerekiyor? Bir aşamadan sonra olay pazarlama ve markalaşmaya dönüyor. Halen bir mar- ka sorunu yaşıyoruz. Türk Malı denildi- ğinde, örneğin Rusya pazarındaki müş- teriler korkuyorlar. Çünkü önceden Türk Malı imajını ve iti- barını zedeleyecek adımlar atılmış. Bu gün, öncelikle sarsılan itibarımızı tamir etmemiz lazım. İtibarımızı toparladıktan sonra pazarlama çalışmalarımıza kararlı bir şekilde devam etmeli ve satış yap- malıyız. Kimi zaman ufak zararlar pa- hasına bile mal vermeliyiz. Çünkü en iyi reklâm satmış olduğumuz makine- nin kendisidir. Örneğin TURQUM gi- bi çalışmalarla doğru bir tanıtım ya- parsak ve satış yaparsak pazar payı- mızı artıracağımızı düşünüyorum. TURQUM markasını oturtursak ve bu işarete sahip firmaların doğru markalar olduğuna inandırırsak dün- ya pazarlarını hem kaliteli meslektaşı- mızı haksız rekabetten korur hem de Türk Malı makine imajını güçlendir- miş oluruz. 2007 ihracat rakamlarınız ve 2008’den beklentileriniz nelerdir? 2007 yılında yaklaşık 700 bin dolar ih- racat gerçekleştirdik. 2008 yılının çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Bu sene 2 milyon dolar ihracat yapacağı- mızı tahmin ediyorum ve bu çok önemli bir artış. Önümüzdeki 5 yıllık süreçte de ihracat rakamlarımızın bü- yüyeceğini düşünüyorum. SPOT: “ Türk Makine Sanayi Sektörü’nü süreç içinde değerlendirdiğimizde, istikrarlı bir gelişim gösterdiğimiz ortada. Bundan yaklaşık 12 sene önce sektörün ihracatı 200 milyon dolar civarındaydı. Sektörün bu kadar kısa bir zaman içerisinde 200 milyon dolar ihracat seviyesinden 8,9 milyar dolara ulaşması çok önemli bir başarı”
Nail Umar Vatan Makina Yönetim Kurulu Üyesi Biz Türkiye’de kendi alanında ilk CE uygulayan firmalardan biriyiz. Biz çevre ve insan sağlığına duyarlılığı bir felsefe olarak hayata geçiriyoruz.