Makine dahil tüm sanayi sektöründe kadın temsiliyeti oranının düşük olmasının sebebinin bir eğitim sorunu olduğunu ifade eden AAG Makina Yönetim Kurulu Üyesi İlknur Cantürk...
Makine dahil tüm sanayi sektöründe kadın temsiliyeti oranının düşük olmasının sebebinin bir eğitim sorunu olduğunu ifade eden AAG Makina Yönetim Kurulu Üyesi İlknur Cantürk, “Öteden beri ‘erkek işi’ olduğu düşünülerek teknik ve mühendislik alanlarına kız çocuklarımız yönlendirilmiyor. İşe alımlarda uygulanan cinsiyete dayalı ayrımcılık da yine sektördeki kadın istihdamını engelleyen ikinci bir faktör olarak öne çıkıyor. Diğer yandan “Glass Ceiling” yani “Cam Tavan” olarak adlandırılan ve kadınların eğitim, başarı gibi şartlara haiz olmalarına rağmen görünmeyen, geçilemeyen ve kültürel normlarla temellenen engellerle karşılaşmaları da istihdamı olumsuz yönde etkiliyor” diyor. Cantürk, makine sektöründe daha fazla kadın çalışan ve yönetici görmek için neler yapılması gerektiği konusundaki düşüncelerini Moment Expo okurlarıyla paylaştı.
Öncelikle size tanıyabilir miyiz? Kimdir İlknur Cantürk? Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
İstanbul’da 1976 yılında doğdum. İşçi bir anne ve babanın üç çocuğundan en büyüğüyüm. Evli ve üç çocuk sahibiyim. Çalışmayı, ihtiyacı olan insanlara yardım etmeyi ve ailemle vakit geçirmeyi çok seviyorum. Lise ikinci sınıftan bu yana çalışma hayatının içerisindeyim. 20 yıldır hem çalışıyor hem de öğrenimime devam ediyorum. Kendisini her yönüyle geliştiren insanların yeni ve faydalı bilgilerle topluma fayda sağlayabileceğine inanıyorum. Değişime ancak eğitimle uyum sağlanabilir, dolayısıyla benim için de eğitim yaşadığım süre boyunca devam edecek. Anadolu, Boğaziçi ve Yıldız Teknik üniversitelerinde; halkla ilişkiler, pazarlama, uluslararası belgelendirme kalite standartları ve sertifikasyonu, kişisel gelişim ve yönetim sistemleri alanlarında eğitim aldım. Şirket içerisinde yeni görevler üstlendikçe söz konusu alan dair kendimi geliştirmek için çeşitli sertifikasyon programlarına katılıyorum. Halihazırda çalışma ekonomisi ve endüstriyel ilişkiler bölümünde son sınıfa devam ediyorum. Yeni şeyler öğrendikçe hayata karşı direncim artıyor ve daha mutlu oluyorum. Bu topraklarda doğup, büyüyüp, beslenen her bireyin eşit imkanlara sahip olmayan diğerlerine yardımcı olması ve yetenekli gençleri desteklemesinin bir vatan borcu olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede ben de birçok dernek ve vakıf bünyesinde gücüm yettiği ölçüde olabildiğince çok sayıda gence ulaşıp destek olmaya çalışıyorum. Özellikle kadınların ve kız çocuklarının erkeklerle eşit hak ve imkanlara kavuşması için hem bireysel hem de yönetimde yer aldığım firmalar aracılığıyla TOBB Genç Girişimciler Kurulu, Hayata Dokun Derneği ve AWID çatısı altında çalışmalarıma devam ediyorum. AAG Makina olarak bu çerçevede “Düş Kütüphaneleri ve Hayata Dokunan Kütüphaneler” projeleri kapsamında Tekirdağ, Diyarbakır ve Trabzon illerinde ilköğretim okulları ve liselerde beş adet kütüphane açılmasını sağladık. Lise ve üniversite öğrencilerine staj olanakları sunarak maddi olanağa sahip olmayan öğrencilere burs veriyoruz. Genç Başarı Eğitim Vakfı’nın bir projesi kapsamında da bir liseye de mentor ve sponsorluk desteği sağladık.
Hayatı tercihler mi, tesadüfler mi belirler konusu hep tartışılır. Hayatınızda hangisinin ağırlığı oldu? Geçmişe baktığınızda ne görüyorsunuz?
Hayatımın hiçbir döneminde uzun soluklu planlar yapmadım. Fakat bu şekilde yaşayıp planlarını gerçekleştirenlere hayranım. Hayat çok hareketli ve değişken. Dolayısıyla hayatın getirdiklerine karşı hazırlıklı olmak ve planlanandan bambaşka bir yöne gitmek gerekebiliyor. Hayatınızın size sunduğu tesadüfler arasından yaptığınız tercihlerle zaman geçip gidiyor. Yaptığınız tercihlerin doğruluğu da edindiğiniz tecrübelerle doğru orantılı. Benim hayatım da, tesadüfi olaylar karşısında yaptığım tercihler ve tercihlerden edindiğim tecrübelerle ilerliyor.
İş dünyası ile buluşmanız nasıl gerçekleşti?
İlk 10 yılı sağlık sektöründe son 10 yılı da AAG Makina’da olmak üzere 20 yıldan bu yana çalışıyorum. Sağlık sektöründe geçirdiğim 10 yıllık süre içerisinde eğitimimin büyük bölümünü tamamladım ve evlenip çocuk sahibi oldum. Bu alanda edindiğim tecrübeyle de AAG Makina’da göreve başladım. Steril bir ortamdan, hammaddesi demir ve makine yağı olan bir dünyaya adım atmak bu açıdan biraz zorlayıcı oldu. Sektörde görev almamda makine mühendisi eşim İlhan Cantürk’ün desteği ve cesaretlendirmesi büyük rol oynadı. Kendisi çalışma hayatım boyunca yanımda yer alarak daima destek oldu. Enerjimizi ve tecrübelerimizi işimizde, kendi çalışma alanlarımızda birleştirdik. Firmamız basınçlı havanın seperasyonu ve filtrasyonuyla ilgili makineler üretiyor. Basınçlı ve kimyasal hava kurutucuları, basınçlı hava filtreleri, oksijen ve nitrojen jeneratörlerinden oluşan ürünlerimiz; endüstride, sanayide, hastane ve havuzların sterilizasyonu ile balık çiftliklerinde dahi kullanılıyor. Sektörün ihtiyaçları doğrultusunda Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmaları yürüterek ürün grubumuzu genişletiyoruz. Kesim makineleri için ürettiğimiz lazer kombine ve plazma hava kurutucuları pazara sunduğumuz en yeni ürünler arasında. Halihazırda ürünlerimizi Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına ihraç ediyor ve ihracat ağımızı her geçen gün daha da genişletiyoruz. Bunun yanı sıra yurt içi ve yurt dışında sektörümüzle alakalı fuarlara katılarak ürünlerimizi müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz.
Bugün itibarıyla AAG Hava Sistemleri’nde hangi görevi üstleniyorsunuz? Faaliyet alanınıza giren çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
İşi öğrenme aşamasında danışma, ön muhasebe, servis ve depo dahil firmanın birçok biriminde çalıştım. Hatta mühendislerimizi hazırladığı ürün kullanım klavuzlarını düzenledim. İmalathaneye inerek bir somun sıkmadım fakat üretim reçetelerinin hazırlanmasında bulundum. İşi ve süreçleri öğrenip düzenleme noktasında birçok sorumluluk üstlendim. Ürünlerimizin uluslararası standartlara göre belgelendirilmesi, test, kalibrasyon ve yönetim sistem dokümantasyonu aşamalarını danışman kullanmadan gerçekleştiriyorum. İlgili bakanlıklar, KOSGEB ve Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) ile ilgili yükümlülüklerin uygulama ve takip süreçlerini yönetiyorum. Bunların yanı sıra yurt içi ve yurt dışı fuarları takip edip katılım noktasındaki tüm organizasyon işleriyle ilgileniyorum. Devlet destekleri ve hibelerinden firmamızın maksimum düzeyde faydalanması için görev üstlenirken yine firmamızın sosyal medya hesaplarını da bizzat ben yönetiyorum. Ayrıca insan kaynakları ve halkla ilişkiler bölümlerimizin yönetiminde de görev alıyorum.
İş dünyasında bir kadın yönetici olarak nelerle karşılaştınız? Çalışmalarınızı yürütürken ne gibi zorluklar karşınıza çıktı?
TÜİK 2016 Yılı Aile Yapısı Araştırması’na göre kadınların çalışmasını uygun gören erkeklerin oranı yüzde 78,1. Ancak kadınların istihdam edildiği alanlara baktığınızda ise ev, yaşlı ve çocuk bakımı en ağırlıklı görev alanları. Dolayısıyla buradan; kimsenin kadın yönetici çalıştırmak istemediği sonucuna varıyoruz. Bir kadın yöneticiden görev ve emir almak, istenen bir durum değil. Erkek egemen bir yapıya sahip makine sektöründe ise kadın sayısı diğer sektörlere kıyasla çok daha az. Lakin yeni nesilden bu anlamda umutluyum. Eğitimli nüfus sayısı artıkça cinsiyetçi bakış açısının azalacağına inanıyorum. Cinsiyet ayrımcılığının yerini, “kadın-erkek fark etmeden nasıl daha iyi ve teknolojik makineler üretebiliriz?” düşüncesi alacak. Kadınların inovatif bakış açısı, üretkenliği sanayiden ve diğer üretim sektörlerinden uzak tutulamaz. Kişisel olarak çalışma hayatım süresince, beraber çalıştığım arkadaşlarıma da müşterilerimize de cinsiyet ayrımı gözeterek yaklaşmadım. Bu yüzden iş disiplini bilinciyle çalışamayacağım ortam ve kişi yok. Özellikle makine sektöründe çok fazla negatif davranış ve tutumla yüz yüze geldim. “Kadın makineden ne anlar!” anlayışı oldukça yaygın durumda. O yüzden makine sektörünün imalat kısmında kadın çalışan sayısı yok denebilecek seviyede. İş ilanı verdiğinizde bile makine mühendisi ve makine ressamı, yani beyaz yakalı personel dışında başvuru alamazsınız. Soğutma, iklimlendirme, elektrik-elektronik sektöründe ne yazık ki makine teknikeri kadın çalışan bulunmuyor. Üretim kısmı sadece erkelerden oluştuğunda da üst yönetimde bir kadının varlığını kabullendirmek oldukça güçleşiyor. Yurt dışındaki fuarlara gittiğimizde de karşılaştığımız durum Türkiye’dekinden farklı değil. Orada da makine sektöründe kadın temsiliyeti ancak yüzde 3 civarında seyrediyor.
Erkek egemen bir sektörde kadın yönetici olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz?
Ben bu noktada karşılaştığım bazı küçük problemleri önemsemiyorum. Kadın yönetici olarak iş dünyasında başarılı oldukça insanlar biz kadınlara saygı göstermek zorunda diye düşünüyorum. Biz kadınlar, erkelerle eşit haklara sahip olduğumuzu ve saygıyı hak ettiğimizi çalışıp başarılı işlere imza atarak daha rahat gösterebiliriz. Anne olan kadınlar da erkek çocuklarını karşı cinse karşı yaklaşımları noktasında doğru biçimde eğittiğinde bu sorun çözülecektir.
Makine imalat sektöründe, diğer sektörlere kıyasla sizce neden daha az sayıda kadın çalışan görev yapıyor?
Makine dahil tüm sanayi sektöründe kadın temsiliyeti oranının düşük olmasının sebebinin bir eğitim sorunu olduğunu düşünüyorum. Öteden beri “erkek işi” olduğu düşünülerek teknik ve mühendislik alanlarına kız çocuklarımız yönlendirilmiyor. İşe alımlarda uygulanan cinsiyete dayalı ayrımcılık da yine sektördeki kadın istihdamını engelleyen ikinci bir faktör olarak öne çıkıyor. Günümüzde iş gücü piyasasında iyileştirilmeler yaşansa da, kadınların hamilelik nedeniyle izne ayrılması gibi nedenler maliyet artırıcı unsurlar olarak değerlendiriliyor. Yasalarda her ne kadar iyileştirmeler yapılsa da, işveren, uygulamada tercihini erkek personelden yana kullanılıyor. Diğer yandan “Glass Ceiling” yani “Cam Tavan” olarak adlandırılan ve kadınların eğitim, başarı gibi şartlara haiz olmalarına rağmen görünmeyen, geçilemeyen ve kültürel normlarla temellenen engellerle karışlamaları da istihdamı olumsuz yönde etkiliyor. Çocuk, yaşlı bakımı ve ev işleriyle ilgili olarak oluşturulacak eşitlikçi ve paylaşımcı anlayışla yaşanan bu sorunların üstesinden gelinebilir.
Bir kadın yönetici olarak Türkiye’de kadınların toplumdaki ve iş dünyasındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
TÜİK’in hazırladığı “İstatistiklerle Kadın 2016” araştırmasına göre, okuma-yazma bilmeyen kadın oranı erkelerden beş kat fazla. 26 yaş ve üzeri bireylerden okuma-yazma bilmeyen erkelerin oranı yüzde 1,8 iken kadınların oranı yüzde 9 seviyesinde. Yine aynı yaş grubunda erkeklerin yüzde 23,5’i, kadınlarınsa yüzde 15,6’sı lise mezunu. Yüksek okul ve fakülte mezunu erkeklerin oranı da yüzde 17,9 olarak belirlenirken kadınların oranı yüzde 13,1. Türkiye’de durum böyleyken dünyadaki duruma bakmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Kadınların eşit ve kaliteli eğitim imkanlarına sahip olmasının karşılaştığımız birçok problemi çözeceğine inanıyorum.
Türkiye’deki kadın girişimci profiline baktığımızda; yüzde 8’lik bir dilimin girişimci olduğunu görüyoruz. Söz konusu tablo, kadın girişimciliği konusunda Türkiye’yi nasıl bir senaryonun beklediğine işaret ediyor?
Son beş yıldır kadın girişimciliğinde gözle görülür bir artış yaşanıyor. Bu artışın yaşanmasında devlet kurumlarının kadın girişimcilere verdiği özel desteklerin katkısı yadsınamaz. Kadınlar hayallerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları sermayeye daha kolay ulaşabiliyor. İsteyenler mikro kredilerle yola çıkabiliyor. Birçoğu da KOSGEB gibi kurumların verdiği girişimcilik eğitimlerine katılıp hayallerini projelendiriyor ve destek hibeleri alıyor. Bunların yanı sıra özel banka ve dernekler de mentor desteği sağlıyor. Bunlar oldukça güzel gelişmeler. Söz konusu bu olumlu gelişmelerin artarak sürdürülmesi şart. Böylelikle kadınlar sahip oldukların gücün farkına varıp buna sahip çıkarken devlet ve özel kurumlar da kadınları desteklemeye devam edecek. Kişisel olarak kadınlarımızın artık daha bilinçli olduğunu düşünüyor ve hayallerinin peşinde koşacaklarına inanıyorum.
Diğer kadın çalışanlara ve yöneticilere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Özellikle kadın yöneticilerimiz kız öğrencilere staj ve iş imkanı sağlayarak onlara tecrübelerini aktarıp yetişmelerine katkı sağlayabilir. Ayrıca eşlerin ve ailelerin de bu noktada her türlü desteği sağlaması da oldukça önemli.
Türkiye’nin Makinecileri’nin geçtiğimiz günlerde duyurusunu yaptığı “Kadın Makinecilerle Var gücümüzle” projesi ile ilgili yorumlarınız neler? Proje, sektörde daha fazla kadın istihdamının oluşmasına orta ve uzun vadede ne yönde bir katkı sağlayacak?
Üniversite seviyesindeki kız öğrencileri, kadın girişimcilerle buluşturup onlara “Sen de yapabilirsin!” özgüvenini aşılamak çok önemli. Ben bu tarz çalışmaları çok önemsiyor ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Biz aynı zamanda TOBB İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu olarak kız meslek liselerinde yürüttüğümüz “Geleceğim Ellerimde” projesiyle de kadın girişimcileri öğrencilerle buluşturuyoruz. O kadar güzel geri dönüşler alıyoruz ki çocukların gözlerindeki ışıltıyı görünce “Daha neler yapabilir ve faydalı olabilirim” diye heyecanlanıyorsunuz.