TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ, UZUN ZAMANDIR SÜREKLİLİK ARZ EDEN BİR UĞRAŞLA, MAKİNE SEKTÖRÜNÜN GERÇEK İHRACAT POTANSİYELİNE ULAŞMASI İÇİN DERİNLİKLİ ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRİYOR. MAKRODAN MİKROYA İNEREK DEVAM EDEN BU ÇALIŞMALAR KAPSAMINDA ŞUBAT AYINDA “TÜRKİYE MAKİNE SEKTÖRÜ: DIŞ PAZAR STRATEJİSİ” RAPORUNU KAMUOYU İLE PAYLAŞAN TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ, NİSAN AYINDA İSE “İHRACAT POTANSİYELİ ANALİZİ” BAŞLIKLI ÇALIŞMAYI TAMAMLADI. BU ÇALIŞMA, TÜRKİYE’NİN KÜRESEL REKABETÇİ OLDUĞU MAKİNE SEKTÖRÜNDEKİ POTANSİYELİNİ DETAYLICA ORTAYA KOYARAK, SEKTÖR KAYNAKLARININ DAHA VERİMLİ KULLANILMASI VE KAMU STRATEJİ BELGELERİNİN DAHA SOMUT VE GERÇEKÇİ TEMELLERE OTURTULMASINA KATKI VERMEYİ HEDEFLİYOR.
Türkiye’nin Makinecileri markasıyla yurt dışında sürdürdüğü faaliyetler ve tanıtım çalışmalarıyla sektörün bilinirliğini arttırmaya devam eden Makine İhracatçıları Birliği (MAİB), Türk makinelerinin kalite ve gücünü tüm dünyaya anlatmaya devam ederken, sektörün büyüme politikalarına ışık tutacak rapor ve çalışmalarla sektör temsilcilerine yol göstericilik görevine de devam ediyor. Bu kapsamda, Nisan ayında kamuoyu ile paylaşılan “İhracat Potansiyeli Analizi” başlıklı çalışma, Türk makine sektörünün ihracat kapasitesini arttırmaya yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Hatırlanacağı üzere, Moment Expo’nun bir önceki sayısında detaylıca işlediğimiz ve Şubat ayında kamuoyu ile paylaşılan “Türkiye Makine Sektörü Dış Pazar Stratejisi” başlıklı raporla birlikte değerlendirilmesi gereken “İhracat Potansiyeli Analizi” çalışması, dünya mal ticaretinin yüzde 84’ünü oluşturan ilk 1000 üründen 285’inde Türkiye’nin küresel rekabetçi olduğu ve bu ürünlerin en başında 29 kalem ürünle makinelerin yer aldığı gerçeğinden hareketle, KOBİ yapısı içindeki sektörün kaynaklarının daha verimli kullanılması ve kamu strateji belgelerinin daha somut ve gerçekçi temellere oturtulmasına katkı vermeyi hedefliyor.
“ÇALIŞMA, GENİŞ VE VAADKÂR BİR UFUK ÇİZİYOR”
MAİB danışmanı ve Moment Expo’nun makale yazarlarından Alper Karakurt ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Politika ve Ekonomi Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Türkmen Göksel ve yardımcıları Elif Özel ile Oğuzhan Vural’ın hazırladığı raporu değerlendiren MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, uzun süredir süreklilik arz eden bir uğraşla Türk makine sektörünün ihracat kapasitesini arttırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirdiklerini ve makrodan mikroya inen bu çalışmaların son adımının da “İhracat Potansiyeli Analizi” olduğunu söylüyor.
Çalışmanın, Şubat ayında yayımlanan “Türkiye Makine Sektörü: Dış Pazar Stratejisi” raporuyla birlikte incelenmesi gerektiğinin altını çizen Karavelioğlu, “TİM bünyesinde yürütülen RCA analizlerine göre, dünya mal ticaretinin yüzde 84’ünü oluşturan ilk 1000 üründen 285’inde Türkiye küresel rekabetçi pozisyonunda. Bu ürünlerin en başında ise 29 kalem ürünle makine sektörü geliyor. Yani ülkemizin en rekabetçi ürünleri halihazırda makineleridir. İhracat Potansiyeli Analizi çalışması, potansiyelimizi daha detaylı olarak ortaya koymayı, sektörümüzün kaynaklarını daha verimli kullanmayı, kamu strateji belgelerinin daha somut ve gerçekçi temellere oturtulmasına katkı vermeyi hedefliyor. Çalışmada, sektörün tamamını oluşturan 593 alt ürün grubunun potansiyellerinin ne kadarını gerçekleştirdiklerini regresyon, hedef pazar ve Grubel-Lloyd analizleriyle sayısallaştırarak iç ticaret derecelerini belirlerken hem iç hem de dış pazara yanıt verebilme kapasitelerini yani sürdürülebilir rekabet kabiliyetlerini de sorguladık. Çalışmanın en çarpıcı verisi ise Türkiye’nin toplam ihracatı içinde yüzde 10’dan fazla paya sahip makine imalat sektörünün, 2018’de 17,2 milyar dolarla kendi ihracat potansiyelinin henüz yüzde 61’ini gerçekleştirebilmiş olduğunun ortaya çıkmasıydı. Türkiye’nin, 2018’de 168 milyar dolara ulaşan ihracatıyla potansiyelinin sadece yüzde 18 gerisinde olması, bazı sektörlerin kendi potansiyellerini de aşabildiklerini gösterirken, önümüze geniş ve vaadkâr bir ufuk çiziyor. Basit bir ifadeyle, makine imalatçıları, alınacak doğru kamusal tedbir, destek ve teşviklerle kendi potansiyellerine ulaşabilirse ülke ihracat açığının yüzde 31’ini kapatabilirler. Tek bir alanda bu büyüklükte bir kayıp yaşamanın ya da ondan bu büyüklükte bir kazanç sağlamanın, ancak bütün dünyanın stratejik kabul ettiği bir sektör için geçerli olacağı doğaldır; o sektör de dünya mal ticaretinin en büyük kısmını oluşturan makine imalatıdır. Bu sektörde rekabetçi olmamak, tarım, sanayi ve hizmet bileşenleriyle üretimin tamamında baskılanmak anlamını taşır ve o yüzden de sert bir kapışma alanıdır” değerlendirmesinde bulunuyor.
GERÇEKÇİ HEDEFLER İÇİN ÖNEMLİ
İhracat Potansiyeli Analizi çalışması hem toplam ihracat hem de makine sektörü ihracatında Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli ortaya koyma ana hedefiyle gerçekleştirilse de çalışmanın sunuş metninde, “Tek başına bu potansiyelin sayısallaştırılması yeterli olmayacaktır” denilerek, Türkiye’de ilk kez yapay zekâ (Makine Öğrenimi) yöntemi kullanılarak her bir makine alt sektörü için ihracatta potansiyel arz eden ülkelerin tespit edildiği bilgisine de yer veriliyor. Çalışma, bu kapsamda, iki açıdan kritik önem taşıyor. İlk önemli nokta, Türkiye’nin potansiyel ihracat rakamlarının hesaplanması suretiyle bu alanda gidilebilecek mesafenin ölçülebilmesi ve bu bağlamda gerçekçi hedefler belirlenebilmesi. Çünkü hedeflenen ihracat rakamlarının, mevcut potansiyelin altında ya da üstünde belirlenmesi kaynak dağılımında etkinsizlik yaratabilir. Bu nedenle, kaynakların etkin şekilde dağılabilmesi açısından hedefi doğru tespit edebilmek çok önemli. Ayrıca çalışma, potansiyel pazarları belirleyerek sınırlı kaynaklara sahip olan firmaların kaynaklarını doğru pazarlarda kullanmasını sağlayabilmek ve böylece etkinliklerini arttırabilmeyi de sağlayabilir.
MAKİNE SEKTÖRÜ POTANSİYELİNİN 1/3’ÜNÜ KULLANABİLİYOR
Üç temel analizle hazırlanan çalışmada, birinci analizde mevcut koşullar altında Türkiye’nin toplam ihracat potansiyeli ve makine sektörü toplam ihracat potansiyeli ayrı ayrı hesaplandı ve bu değerler dünya ülkeleriyle karşılaştırıldı. Bu aşamada, “İhracat potansiyeli” ile kastedilen değer, bir ülkede mevcut koşullarda olması beklenen ihracat düzeyini ifade ediyor ve doğal olarak gerçekleşen ihracattan farklı olması bekleniyor. İhracat potansiyel değerlerinin hesaplanmasında ise regresyon yöntemi kullanılırken, ilk olarak Türkiye’nin toplam ihracat potansiyeli yani olması beklenen ihracat düzeyi hesaplandı ve bu düzey mevcut yani gerçekleşen ihracat düzeyiyle karşılaştırılarak aradaki “İhracat Açığı”na ulaşıldı. Bu hesaplamada, maliyet (pazara uzaklık, ülkeler arası ticaret anlaşmaları ve ihracat fiyatı da dâhil edilerek), talep (pazarın gelir durumu, büyüklüğü ve geçmiş dönemlerde pazar hacminin büyümeye oranı da dâhil edilerek) ile ekonomik karmaşıklık endeksi değişkenleriyle formülasyon yapılırken, buna göre Türkiye’nin ihracat açığının, 2018 yılı rakamlarına göre, 30,9 milyar dolara ulaştığı görüldü. Bu rakam, mevcut şartlarda potansiyel olarak yapılabilecek 2018 yılı ihracatının, 2018 yılında gerçekleşen ihracattan (yaklaşık 168 milyar dolar) neredeyse yüzde 18,47 daha fazla olduğunu ve 2018 yılı potansiyel ihracatının da neredeyse 200 milyar dolara ulaşabilecek olduğunu ortaya koyuyor.
Ardından, aynı yöntem ile makine sektörü ihracat açığına ulaşıldı ve Türkiye’nin makine sektörü toplamında mevcut şartlarda 2018 yılında potansiyel yani yapabileceği ihracatın, 2018 yılındaki gerçekleşen ihracattan 9,7 milyar dolar daha fazla olabileceği ortaya koyuldu. Bu, 2018’de ulaşılan 15,8 milyar dolarlık makine ihracatının yüzde 61 artışla aslında 25,5 milyar dolar olarak gerçekleşebilecek olduğu anlamına geliyor.
Diğer yandan, Türkiye’nin genel ihracatıyla karşılaştırıldığında, makine sektörü potansiyelinin oransal olarak (potansiyel ihracat /gerçekleşen ihracat) Türkiye’nin toplam ihracat potansiyelinden daha yüksek olduğu sonucuna da varılabilir. Başka bir anlatımla, Türkiye’nin genel ihracatında yüzde 18,47 olan potansiyel açık, makine ihracatı özelinde yüzde 61’e çıkıyor ki bunun anlamı, Türkiye’nin genel ihracatına göre makine sektöründe çok daha fazla potansiyel bulunduğudur. Yani Türkiye’nin potansiyel ihracat açığının yaklaşık yüzde 31,3’lük kısmı, makine sektörü tarafından karşılanabilir.
YAPAY ZEKÂ DESTEĞİYLE POTANSİYEL ÜLKELER BELİRLENDİ
İkinci analizde ise makine sektörünün kapsamında yer alan 6’lı GTİP kırılımındaki makine alt sektörlerinin (593 GTİP) her biri için ihracatta potansiyel arz eden ilk 10 ülke tespit edildi. Burada yöntem olarak, yapay zekânın bir alt dalı olan makine öğrenimi algoritmaları kullanılarak 593 GTİP kırılımının her biri için potansiyel olarak en çok ihracat yapılabilecek 10 ülke belirlendi. Algoritmalardaki değişkenler arasında ise ilgili ülkenin dünyadan toplam yaptığı ithalat (talep değişkeni), Türkiye’nin hâlihazırda o ülkeye yaptığı ihracat (talepten karşılanan kısmın düşülmesi için), ilgili ülkenin kişi başı geliri (talep değişkeni), ilgili ülkenin bir ila üç yıl bandında beklenen büyümesi (talep değişkeni), nüfus (ülkenin ölçeği, talep değişkeni), Türkiye’ye olan uzaklığı (maliyet değişkeni, ticaret maliyeti açısından) ile serbest ticaret anlaşmasının olup olmaması (maliyet değişkeni, tarifeler açısından) gibi değişkenler değerlendirildi. Üçüncü analizde de makine alt sektörleri için Grubel-Lloyd Endeksi hesaplanarak sonuçlar yorumlandı. Bu endeks ile her bir alt sektör için endüstri içi ticaretin derecesi ölçülürken, 0 ile 1 arasında değer alan endeks 0’dan 1’e doğru yükseldikçe o sektörde endüstri içi ticaretin daha da yoğunlaştığı bilgisine ulaşılıyor. İkinci ve üçüncü analiz sonuçları, 593 GTİP kırılımına ait oldukça uzun ve detaylı sonuçlar içerdiği için ne yazık ki burada alıntılayamıyoruz. Ancak bu sonuçları, çalışmanın MAİB internet sitesinden ulaşabileceğiniz orijinal dokümanında, EK 2 ve EK 3 başlıklarında inceleyebilirsiniz.
YA GERÇEK POTANSİYEL GERÇEKLEŞSEYDİ?
Regresyon sonuçlardan elde edilen genel sonuç, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin aslında potansiyelinin altında ihracat gerçekleştirdiği bilgisiyken, bu durumla bağlantılı şekilde, gelişmiş ülkeler de beklenen yani potansiyel ihracatlarının üzerinde bir ihracat değerine ulaşıyor. Bunun sebebi, toplam dünya talebi için gelişmekte olan ülkelerin yapabilecekleri potansiyel ihracatın, bu ülkeler yerine gelişmiş ülkeler tarafından ihraç edilmesidir.
Bu bulgu, Tablo 1 ve Tablo 2’deki gibi, seçilmiş bazı ülkeler için rakamlarla ifade edilebilir. Örneğin, Tablo 1’e göre, eğer diğer gelişmekte olan ülkeler potansiyelleri kadar ihracat gerçekleştirebilseydi, İtalya gerçekleştirmiş olduğu yaklaşık 550 milyar dolar yerine yaklaşık 388 milyar dolar ihracat değerine ulaşabilecekti. Benzer şekilde eğer; diğer gelişmekte olan ülkeler potansiyelleri kadar ihracat gerçekleştirebilseydi, İngiltere 490 milyar dolar yerine yaklaşık 468 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirebilecekti. Diğer yandan, Tablo 1’de ihracat açığının pozitif değer alması ilgili ülkenin mevcut durumda ihraç edebileceğinden daha az ihracat gerçekleştirmesi anlamına gelirken, ihracat açığının negatif değer alması ise ilgili ülkenin aslında diğer ülkeler potansiyeli kadar ihracat gerçekleştirebilseydi mevcut durumdan ne kadar daha az ihracat gerçekleştirebileceklerine işaret ediyor.
Tablo 2’de ise, örneğin gelişmekte olan ülkeler potansiyelleri kadar makine ihracatı gerçekleştirebilseydi, Fransa’nın 2018’de gerçekleştirdiği 67,6 milyar dolarlık makine ihracatı yerine yakla- şık 65,5 milyar dolarlık makine ihracatı yapabileceğini, benzer şekilde İngiltere’nin 2018’de ulaştığı yaklaşık 72,3 milyar dolarlık makine ihracatının ise yaklaşık 65,3 milyar dolarlık ihracat değerinde kalacağını görüyoruz.
MAKİNENİN POTANSİYELİ ÇOK YÜKSEK
Türkiye’nin ihracat potansiyeline ilişkin bu çalışmanın sonuçları, makine sektörü özelinde Türk makine imalatçılarının önemli düzeyde potansiyele sahip olduklarını net bir şekilde ortaya koyarken, analiz sonuçları, Türkiye’nin genel ihracatında gerçekleşen ihracata göre yüzde 18,47 olan potansiyel fazlanın, makine ihracatı özelinde yüzde 61’e çıktığını da önemli bir veri olarak ortaya çıkartıyor. Göreli büyüklükleri farklı olmakla birlikte, makine sektörünün ve dolayısıyla ihracatının bu denli bir potansiyelinin olması Türkiye ekonomisi açısından da önemli bir nokta olarak değerlendirilebilir. Makine sektörünün bu potansiyelini gerçekleştirmesi durumunda, Türkiye’nin potansiyel ihracat açığının yaklaşık yüzde 31,3’lük kısmı hayata geçirilmiş olacaktır. Bu noktada, makine üretimi, teknolojisi ve ihracatı konularında uygulamaya koyulacak kamu politikalarına da büyük önem düşüyor. 593 makine alt sektörü için Grubel-Lloyd endeksi sonuçları farklı bir noktaya işaret ederken, Grafik 1’den izlenebilecek özet değerlere göre, endüstri içi ticaret seviyesi arttıkça her bir dilimde yer alan sektör sayısı dengeli bir şekilde dağılırken, ticaretin tek taraflı gerçekleştiği ilk gruplarda bir dengesizlik göze çarpıyor. Bu sektörler içerisinde özellikle ithalatın yüksek ihracatın düşük olduğu ve bu nedenle tek taraflı ticaretin ön plana çıktığı makine alt sektörlerinde üretilecek farklı politikalarla, bu alanlarda makine sektörünün orta ve uzun vadede gelişmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekliliğini bir kez daha kamunun dikkatine sunmanın faydalı olacağına inanıyoruz. “İhracat Potansiyeli Analizi” başlıklı çalışmanın tam metnine, MAİB İnternet sitesinden ulaşabilirsiniz.