SALGININ KÜRESEL MAKİNE DIŞ TİCARETİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİSİNİN AĞUSTOS SONUNDA ZİRVE YAPMASININ BEKLENİLDİĞİNİ VURGULAYAN MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, “SEKTÖRÜMÜZ, EKONOMİK KRİZLERİ DİĞER SEKTÖRLERE GÖRE ÜÇ İLA ALTI AY ARASI BİR FARKLA GERİDEN TAKİP EDİYOR. SALGIN DÖNEMİNDE ANCAK ELİMİZDEKİ SİPARİŞLERİ TAMAMLADIK. BU DÖNEMDE HİÇ SİPARİŞ ALAMADIĞIMIZ İÇİN BİRÇOK İMALATÇI FİRMAMIZIN ÜRETİMİ İKİ İLA ÜÇ AY İÇİNDE DURMA NOKTASINA GELEBİLİR. FAKAT HÂLÂ FIRSATLAR VAR. ŞU ANDA İŞLERİNİ ÇİN’E KAPTIRMAK İSTEMEYEN BAZI AVRUPA FİRMALARI, YENİDEN FAALİYETE GEÇMELERİ ZAMAN ALACAĞINDAN, ELLERİNDEKİ SİPARİŞLERİ BİZİMLE PAYLAŞMA ARAYIŞI İÇİNDE. KORUMACI POLİTİKALARLA KATI DEFANS YAPILIRSA, YURT İÇİ SİPARİŞLERİN KATKISIYLA İSTİHDAM GÜCÜMÜZÜ KAYBETMEYİZ” DEDİ.
Makine İhracatçıları Birliği, yılın ilk beş ayındaki toplam makine ihracatının 6,2 milyar dolar olduğunu açıklarken, ilk beş aydaki makine ihracatı, salgın nedeniyle geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 18,5 geriledi. Geçtiğimiz yılın Nisan ve Mayıs aylarında toplam 3,3 milyar dolar ihracat yapan makine sektörü, uluslararası ticaretin tüm dünyada durduğu son iki ayda yüzde 40’tan fazla daralarak 1,9 milyar dolar ihracat gerçekleştirebildi. Sektörün en büyük pazarlarından Almanya ve İtalya’ya olan makine ihracatı ise Mayıs ayında yüzde 45 düştü, ABD’ye ihracattaki gerileme Mayıs ayında yüzde 63’e ulaştı.
Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, makine üretiminin ana merkezleri olan Çin, AB ve ABD’deki makine imalatının salgın nedeniyle felce uğradığını ve Batı’nın, üretim ve tedarikte Çin’e bağımlı olmanın ağır sonuçlarıyla yüz yüze geldiğini vurgularken, “Küreselleşme anlayışıyla Çin’e tanınan imtiyazlar dünyanın aleyhine oldu fakat üretimin dağılımında oluşan büyük dengesizlik bu dönemin sonunu getirdi. Çin-ABD gerginliğinin, Trump tekrar ABD Başkanı seçilemese bile kalıcı hale geldiği düşünülüyor; çünkü Çin her yıl 400 milyar dolar makine ihraç ediyor ve dünya makinelerinin üçte birini üreten bu ülkenin ikamesi herkes için öncelikli mesele haline geliyor. Salgın sürecinde dünya mal ticareti miktar bazında yüzde 20’ye yakın düştü, yıl sonuna kadar düşüş daha da artabilir. Bu süreçte en belirleyici faktör teknoloji olacak, ticari sınırları en kolay o geçecek. Türkiye’nin ekonomik büyüme performansına da yüksek teknolojili ürün ihracatından aldığımız pay yön verecek” değerlendirmesinde bulundu.
“SINAİ VE TİCARİ İŞBİRLİKLERİ İÇİN OPTİMUM KONFİGÜRASYONDAYIZ”
Yıla iyi başladıklarını ancak toplam ihracatın yüzde 40’ının gerçekleştiği beş büyük pazarın birden karantina altına alınması nedeniyle frene basmak zorunda kaldıklarını belirten Karavelioğlu, şöyle devam etti: “Son iki yıldır cirolarımızda ihracat çok belirleyiciydi. Ancak küresel ticaret duraklayınca kapasite kullanım oranımız yüzde 51’e kadar geriledi. Sektörümüz, ekonomik krizleri diğer sektörlere göre üç ila altı ay arası bir farkla geriden takip ediyor. Salgın döneminde ancak elimizdeki siparişleri tamamladık. Bu dönemde hiç sipariş alamadığımız için birçok imalatçı firmamızın üretimi iki ila üç ay içinde durma noktasına gelebilir. Fakat hâlâ fırsatlar var. ABD sanayisi için Meksika ne kadar önemliyse, Avrupa sanayisi için de Türkiye’nin aynı önemde olduğunu unutmamalıyız. Avrupa’nın küresel rekabette güçlü olabilmek için Türkiye’nin üretim altyapısından yararlanmaya ihtiyacı var. Türkiye makine çeşitliliği ve ölçekler, fiyat ve performans, kalite anlayışı ve sürdürülebilirlik konularında optimum bir konfigürasyon oluşturuyor. Şu anda işlerini Çin’e kaptırmak istemeyen bazı Avrupa firmaları, yeniden faaliyete geçmeleri zaman alacağından, ellerindeki siparişleri bizimle paylaşma arayışı içindeler. Küresel üretimin coğrafi dağılımı değişiyor, doğru adımlarla yeniden hız kazanabiliriz. Korumacı politikalarla katı defans yapılırsa, yurtiçi siparişlerin de katkısıyla istihdam gücümüzü kaybetmeyiz.”
“KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLERİN GÖZETİLMESİ YERİNDE BİR KARAR”
Salgın öncesinde başlayan teknoloji savaşlarında korumacı politikalar ve yerlileşme stratejileriyle önemli bir eşiğe gelindiğinin de altını çizen Karavelioğlu, “Teknoloji üreten firmaları güçlendirmek için korumacılığın hacmi giderek genişliyor. Üretim teknolojilerini ek gümrük vergileri ve tarife dışı engellerle korumak, ticaretin yeni normali geline geliyor. Ülkemizde de ek gümrük vergileriyle başta makineler olmak üzere katma değeri yüksek nihai ürünlerin gözetilmesi yerinde bir karar oldu. Bağımlı olduğumuz ara malı ve komponentlerde hassas davranıldığını görüyoruz. Yatırımların küresel olarak daraldığı bu dönemde Uzak Doğu’nun dampingli mal- larına karşı hızlı tedbirler alınmalı; firmalarımızı haksız rekabete karşı korumak için alan daha da genişletilmeli, vergi oranları bize Doğu’da uygulanan oranlara eşitlenmelidir. Biz bütün dünyaya makine üretirken kendi sanayicimizin makine ithalatında ısrarcı olması, ülkemizin kaynaklarını yabancı ülkelerin teknoloji geliştirmesine seferber ettiğimiz anlamına gelir” değerlendirmesinde bulundu. MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Karavelioğlu, son olarak, tüm dünyanın içine kapandığı ve Türkiye’de de yerlileşme yönünde kararlı adımların atıldığı bu dönemde makine ithalatının hız kesmemesini kaygı verici bulduklarını belirtiyor ve “Makine ihracatımız dramatik biçimde azalırken, makine ithalatımızın ilk çeyrekte yüzde 13,7 artması, hızla tedbir alınmasını gerektiren olağan dışı bir gelişmeydi. Teşvik mekanizmalarında hâlâ düzeltilmeyi bekleyen noktalar var. Teşvik belgeli yatırımların yüzde 70’e yakınının makine ithal etmek için, geri kalanının ise arazi, inşaat ve yerli makineler için olduğunu görüyoruz. Devletin kamu alımları ve yapım işlerinde yerli makinelere öncelik vererek, özel sektöre örnek olması gerekiyor” dedi.