MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB), OCAK-EYLÜL DÖNEMİNDE MAKİNE İHRACATININ 11,9 MİLYAR DOLAR OLDUĞUNU AÇIKLADI. İHRACATI GEÇTİĞİMİZ YILIN AYNI DÖNEMİNE GÖRE YÜZDE 8,7 DÜŞEN SEKTÖR, EYLÜL AYI ÖZELİNDE 2019 YILI PERFORMANSINI YÜZDE 5,7 ARTTIRDI. SALGIN DÖNEMİNDE İKİNCİ KEZ ARTIŞ KAYDEDİLDİĞİNE DİKKAT ÇEKEN MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, “MAKİNE SANAYİSİNİN GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YÜZDE 18,5, ÇİN HARİÇ GELİŞEN ÜLKELERDE İSE YÜZDE 39,2 DARALDIĞI YILIN İKİNCİ ÇEYREĞİNDE TÜRK MAKİNE SANAYİSİNİN DARALMA ORANI YÜZDE 12 OLDU. GEREK GELİŞMİŞ ÜLKELER GEREKSE ÇİN HARİÇ GELİŞEN ÜLKELER ARASINDA, MAKİNE SANAYİSİ GENEL İMALAT SANAYİSİNİN ALTINDA DARALAN NADİR ÜLKELERDEN BİRİ TÜRKİYE’YDİ.” DEDİ.

 

Eylül ayında aylık ihracatını 1,6 milyar doların üzerine taşımayı başaran makine sektörü, Ocak-Eylül döneminde ihracattaki gerileme oranını tek haneye indirdi. Dokuz ay sonunda ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 9’un altında düşen makine sektörünün toplam ihracatı ise 11,9 milyar dolar oldu. Ana pazarlarından Almanya, ABD, İngiltere ve İtalya’daki kayıplarını telafi etmeye başlayan sektörün Rusya’ya ihracatındaki artış da yüzde 17’yi geçti. Salgınla mücadelede iyimser senaryoların uzağında kalınsa da küresel sanayi üretiminde özellikle Temmuz ayından itibaren hızlı bir toparlanmanın olduğuna ve sanayi malı ihraç fiyatlarındaki düşüşün korkulandan daha sınırlı kaldığına dikkat çeken MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi: “Bu toparlanma biraz da salgınla ilgili endişelerden kaynaklanıyor ve gelişmiş ülkeler, üretimleri hâlâ devam ederken daha çok stok tutmayı tercih ediyor. Dünya, güncel tahminlere göre yılın sonunda yüzde 4 ila yüzde 6 arasında bir oranda küçülecek; belirsizliklerin etkisinde makine imalatçıları zorlu bir kış geçirecek. Biz, bu yılın Ocak-Eylül döneminde makine ihracatında Kuzey Amerika ve Doğu Asya’da yüzde 20’nin de üzerine çıkan ihracat kaybı yaşadık. AB ülkelerine ihracatımızdaki düşüşü ise bu seviyelerin altında tutmayı başardık. Bu durum, salgının etkilerini daha aza indirmemizi sağladı çünkü AB yüzde 52,1 payıyla makine ihracatımızda en büyük katkıyı sağlamaya devam ediyor. Fakat AB’nin yeniden kapanma ihtimali, makine sektörü için yakın gelecekteki en büyük risk olarak beliriyor.” Özellikle Fransa, İspanya ve Çekya gibi imalat gücü yüksek ülkelerde, salgın karşısındaki yetersizliklerin riskleri artırdığına dikkat çeken Karavelioğlu, Çin’in adil rekabete zarar veren politika- larıyla tüm makine imalatçılarını sıkıntıya soktuğunu da vurguladı ve “Ülkesine girmek isteyen Batılı firmalara büyük kısıtlamalar getiren Çin’in kendi imalatçılarına verdiği desteklerle uluslararası ihaleleri doğrudan etkilemesine karşı tedbir alınması gerektiği, AB’de hâkim görüş haline geldi. Çin’in rekabette kural tanımazlığı sadece AB’nin değil, bütün dünyanın en öncelikli konularından biri oldu.” değerlendirmesinde bulundu.

“DOĞU MAKİNELERİNİN İŞGALİNE UĞRADIK”

Karavelioğlu, Türkiye’de makine sanayisinin riskleri çok ciddiye alan ve bu sayede iyi yöneten bir sektör olduğuna da dikkat çektiği açıklamasına şöyle devam etti: “Makine imalat sektörünün gelişmiş ülkelerde yüzde 18,5, Çin hariç gelişen ülkelerde ise yüzde 39,2 daraldığı yılın ikinci çeyreğinde, Türk makine sanayisinin daralma oranı sadece yüzde 12 oldu. Dünyada makine sanayisi genel imalat sanayisinin altında daralan nadir ülkelerden biri Türkiye’ydi. Türkiye sanayisinin en dayanıklı üretim kolu olduğumuz, bu benzersiz kriz döneminde yeniden görüldü. Ancak bizim de direnme gücümüzün bir sınırı var. Çin’in bütün dünyaya makine ihracatı farklı sınıflandırmala- ra göre yüzde 5 ila yüzde 27,1 azalmışken, Türkiye’ye makine ihracatı Ocak-Ağustos döneminde yüzde 44,5 artarak 4 milyar dolara ulaştı. Aynı dönemde Asya’dan ithal edilen makinelerin tutarı da yüzde 30,1 artarak 6,3 milyar doları aştı. Kapasitelerimizin üçte biri hâlâ boşta ve ölçek sorunumuz sürerken Doğu makinelerinin ülkemizdeki paylarını olmadık ölçüde arttırması ve bir nevi işgal altında kalmamız, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir vakadır. Makine sanayimize sahip çıkılması mecburiyetini herkese tekrar hatırlatmak isteriz.”Gelir dağılımın küresel bazda bozulduğu, birçok ülkede dev holdinglerin ve teknoloji şirketlerinin vergi ödemediği salgın sürecinde devletlerin kamu bütçeleri zayıflarken makine sanayisi gibi katma değeri yüksek sektörlerin önemini daha da arttırdığına dikkat çeken Karavelioğlu, “Krizlerin yarattığı etkiyle küreselleşmiş üretim tekrar evine, bölgesine dönmeyi bekliyor. Almanya’da ve genel olarak Avrupa’da bu geri dönüşler için yeni mali destek planları hazırlanıyor. Şu anda ilaç ve kimya sanayilerinde başlayan bu dönüşüm makine sektörü için de geçerli olacaktır. Komponent ve ara malını ithal ederek büyümüş makine dallarımızın öncelikli ihtiyaçlarından başlayarak hayata geçireceğimiz yerlileşme teşvikleri, Batı sermayesi için de çekici olacaktır.” dedi.

“KUR RİSKİMİZ DİĞER SEKTÖRLERİN ÇOK GERİSİNDE”

Türkiye’de makine imalatçılarının görece az ve mümkün olduğunca iç kredi kullanarak, işlerini öz kaynaklarıyla finanse ettiklerinin ve toplam kredi borçları içinde döviz kredilerinin payını sınırlı tuttuklarının altını çizen Karavelioğlu, “Toplam ihracatın yüzde 11’ini yapan makine imalat sektörünün borcu, 30,1 milyar TL ile tüm sektörlerin toplam borçları içinde yüzde 1,5 paya sahip; genel imalat sanayisi borcunun ise yüzde 4’ünü oluşturuyor. Başta hizmet dalları olmak üzere bazı sektörlerde yüzde 90’a varan oranlarda dövizle borçlanma tercihinin makine sektöründe yüzde 50 civarında tutulması, risk algımızın ne kadar gelişmiş ve belirleyici olduğunu gösteriyor. İhracatta yerli katma değer oranı en yüksek sektörlerden biri olarak döviz ihtiyacımız da görece düşük seyrediyor. Buna rağmen, daha rekabetçi fiyatlar verebilmemize imkân sağlasa da kur artışlarından kaygılanmıyor değiliz. Üretim süreçlerimizin uzunluğu, gelir-gider dengemizi uzun yıllara yayabilmemiz bakımından öngörülebilir bir enflasyon kur ilişkisini önceliyor. Verilen destek ve teşvikleri hızla katma değere dönüştüren makine sanayisi, döviz kazandırıcı, ithal ikameci sektörlere ihtiyacın çok arttığı bu dönemde finansal kaynaklardan daha fazla pay almayı hak ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.