MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB) TARAFINDAN YAPILAN AÇIKLAMAYA GÖRE, OCAK-AĞUSTOS DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN SERBEST BÖLGELER DÂHİL TOPLAM MAKİNE İHRACATI 15 MİLYAR DOLAR OLDU. AĞUSTOS AYINDA İHRACATIN 2 MİLYAR DOLARA ULAŞTIĞINI VE GEÇEN YILIN AYNI AYINA GÖRE YÜZDE 43 ARTIŞ SAĞLANDIĞINI BELİRTEN MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB) YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, “RAKİP ÜLKE SEKTÖRLERİNDEN HIZLA AYRIŞMAYA VE DÜNYA MAKİNE TİCARETİNDEKİ PAYIMIZI ARTIRMAYA DEVAM EDİYORUZ. İLK 8 AYLIK İHRACATIMIZ 2019’UN YÜZDE 18,4 ÜZERİNDE. DÜNYADA KALKINMA STRATEJİSİ İÇİNDE MAKİNEYE EN BÜYÜK ÖNCELİĞİ VEREN ÜLKE ÇİN. BİZ, KİŞİ BAŞI ORTALAMA OLARAK, ÇİN’E YAKIN SEVİYEDE MAKİNE İHRAÇ EDİYORUZ. AB İÇİN TEDARİK GÜVENLİĞİ VE YAKIN COĞRAFYA YATIRIMLARI, ÖZELLİKLE İKİZ DÖNÜŞÜM KULVARINDA EN HASSAS KONU HALİNE GELDİ. TÜRKİYE VE RUSYA’NIN DIŞ TİCARET VE YATIRIM ANALİZLERİNE YAKINDAN BAKILDIĞINDA DA BİLHASSA MAKİNE SEKTÖRÜNÜN, İKİLİ İLİŞKİLERİN BÜYÜMESİ PERSPEKTİFİNDE ÖZEL BİR KONUMA SAHİP OLDUĞU GÖRÜLECEKTİR.” DEDİ.
Ocak-Ağustos döneminde ihracatını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 32,5, Ağustos ayına göre yüzde 43 artıran makine sektörünün serbest bölgeler dâhil toplam ihracatı 15 milyar dolar oldu. Ağustos ayında Almanya, ABD ve Birleşik Krallık’a yapılan makine ihracatı 500 milyon dolara yaklaştı. Makinecilerin geçtiğimiz yılın aynı ayına göre ihracat artışı Fransa’da yüzde 96’yı, Rusya’da yüzde 63’ü geçti. Makine ihracatındaki yükselişin sadece pandeminin baz etkisiyle açıklanamayacağına dikkat çeken MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi: “Gelişmiş ülkeler, makine ihracat rakamlarında 2019 yılını yakalamakta güçlük çekiyor. Üstelik bu sıkıntıyı, emtia ve lojistik maliyetleri nedeniyle fiyatlarda meydana gelen ciddi artışa rağmen yaşıyorlar çünkü dünyada ihraç edilen makine miktarı 2019’un hâlâ çok gerisinde. Fakat biz, rakip ülke sektörlerinden hızla ayrışmaya ve dünya makine ticaretindeki payımızı artırmaya devam ediyoruz. İlk sekiz aylık ihracatımız 2019’un yüzde 18,4 üzerinde. Dünyada kalkınma stratejisi içinde makineye en büyük önceliği veren ülke Çin ve biz kişi başı ortalama olarak, Çin’e yakın seviyede makine ihracatı yapıyoruz.”
AB İLE İSTİKRARLI, RUSYA İLE YAKIN İLİŞKİ
ABD, Çin ve AB’nin yeni dönem stratejilerinin Türkiye’ye etkisini değerlendiren Karavelioğlu, bu süreçte Rusya’nın konumunun özellikle teknolojik ve ticari iş birlikleri bakımından önemini artırdığını belirterek şunları söyledi: “Çin, yerlileşme konusunda tedbirlerini sıkılaştırarak yabancı sermayeli şirketleri giderek daha fazla dışlayan bir kalkınma stratejisine yöneliyor. Vergi artırımı ile ticaret ve sermaye savaşlarına devam eden ABD kanadı ise üretimde hız kesmemeye çalışıyor. Giderek derinleşen kamplaşmada Rusya, yapacağı tercihlerle, kendisine ticari ayrıcalıklar tanıyacak karşılıklar bulabilecektir. Bizim için bu ayrışmada stratejik merkez Avrupa Birliği. Çünkü dış ticaretinin yüzde 65’ini kendi içinde yapsa da, AB için tedarik güvenliği ve yakın coğrafya yatırımları özellikle İkiz Dönüşüm kulvarında en hassas konu haline geldi. Makinelerimize giderek artan rağbetin gerisinde, bizim de arzu ettiğimiz şekilde istikrarlı ve sürdürülebilir ilişkiler kurmak tercihi yatıyor.” Küresel güçler arasındaki çıkar çatışmaları ekseninde, makine sektörünün yüksek performans sergilediği Rusya pazarının öneminin yadsınamaz hale geldiğini de belirten Karavelioğlu şunları ifade etti: “Türkiye ve Rusya’nın dış ticaret ve yatırım analizlerine yakından bakıldığında, bilhassa makine sektörünün, ikili ilişkilerin büyümesi perspektifinde özel bir konuma sahip olduğu görülecektir. İhracatının tamamına yakınını fosil yakıtlar ve ağır sanayi ürünlerinden sağlayan Rusya’da sermayenin oluşması ve tabana yayılması yönünde bir gayret var. Bu dönüşümün yansımaları, ülkede 10 binlerce küçük işletmenin kurulacağını ve bunların makine talebinin hızlı artacağını gösteriyor. Rusya’nın uzay, silah ve nükleer gibi teknolojinin ileri alanlarında büyük birikimi olmasına rağmen sınai üretim gereçlerinde yani makine imalatında bizim gerimizde kalışının nedeni, sektörel ekosistemin bütün dünyada KOBİ’ler üzerinde yükselmekte oluşudur. Hemen her makine dalında mevcut üretim kabiliyetimiz ve her keseye uygun teknoloji çeşitliliğimiz, Rusya’nın dönüşüm çabalarına kapsamlı yanıt verebileceğimiz anlamı taşıyor. İki ülke arasında makine yatırımı ve ticareti üzerinden bir koridor açılabilirse, ilişkilerin istikrarına da katkı sağlanmış olacaktır. Türkiye’de makine üretimi genel imalat sanayi üretiminin 1,5 katı hızla artıyor. Yani, makinecilerimiz bir yandan ülkemizdeki sanayicilerin artmakta olan ihtiyacını karşılarken, bir yandan da makine üretimi zaafa düşen diğer ülkelerin eksiklerini tamamlıyor.”
“OVP’NİN BAŞARI KRİTERİ, TALEBİN YERLİ MAKİNEYLE KARŞILANMASI”
Teknoloji ve katma değer odaklı hedefler doğrultusunda, makine ve teçhizat yatırımlarının artmasını hedefleyen Orta Vadeli Plan’ın yurt içinde önemli bir makine talebi oluşturmasını beklediklerini ifade eden Karavelioğlu, “Planda, yerlileşme ve teknoloji transferi içeren kamu alımları yoluyla, birçok girdide yerlilik payının artırılması hedefleniyor. Son 12 ayda 33,4 milyar dolar kaynağımızın makine ithalatına harcandığı düşünülürse, planın başarı kriterinin yurt içinde oluşacak yeni talebin yerli makinelerle karşılanması olduğu çok açıktır.” dedi. Programın bir başka önemli hedefinin, başta AB Yeşil Mutabakatı’na uyum olmak üzere yeşil, sürdürülebilir ve döngüsel bir ekonomik yapıya kavuşmak oluşundan memnuniyet duyduklarını belirten Karavelioğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Dünyada ana gündem pandemi olmasaydı, bugün iklim değişikliği daha yüksek sesle tartışılıyor olurdu. Çünkü bu konu hem dünyanın geleceğini ilgilendiriyor hem de AB için yeni bir büyüme stratejisi anlamına geliyor. Tüm dünya gibi, yerli sanayicimiz de mevcut makine parklarının büyük bölümünü endüstriyel dönüşüme uyum sağlayabilmek için yenilemek zorunda. Bu mecburiyet, makinelerimize olan talebi güçlü biçimde artıracaktır. Türkiye’nin Makinecileri yatırım ve faaliyetlerini bu öngörüyle planlamakta, makinelerimizin geçirmekte olduğu teknolojik evrime destek olacak iş birliklerine giderek artan bir önem atfetmektedir.”