TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ, SEKTÖREL RAPORLAR SERİSİNDE BU KEZ, ONYILLARDIR DİZGİNLENEMEYEN YÜKSEK İTHALAT SORUNUNA ODAKLANIYOR. “MAKİNE SEKTÖRÜNDE İTHAL İKAMECİ POLİTİKANIN MAKİNE, İMALAT SANAYİ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ” BAŞLIKLI ÇALIŞMA, MAKİNE SEKTÖRÜNDE YERLİLEŞMENİN ÖNEMİ VE EKONOMİYE KATKILARINI TÜM YÖNLERİYLE ANALİZ EDİYOR.

Türkiye’nin Makinecileri, sektörün yurt içi ve yurt dışındaki tanınırlığı ve katma değerini artıracak faaliyetlerini aralıksız sürdürürken, sektörün büyüme politikalarına ışık tutacak rapor ve çalışmalarla sektör temsilcilerine yol göstericilik görevine de devam ediyor. Salgın yılları olan 2020 ve 2021’de toplam 15 önemli rapor ve yayına imza atan Türkiye’nin Makinecileri, makine sektörünün bağlantılı sektörlerle ilişkilerinden dış pazar analizine, ihracat potansiyeli araştırmasından makine imalat sektörünün Türkiye ve dünya değerlendirmesine değin derinlikli çalışmalar ortaya koymuştu. Bu kapsamda, geçtiğimiz yılın son çalışmalarından biri olarak kamuoyuna sunulan “Makine Sektöründe İthal İkameci Politikanın Makine, İmalat Sanayi ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri” başlıklı çalışma, onyıllardır dizginlenemeyen yüksek ithalat sorununa odaklanıyor ve makine sektöründe yerlileşmenin önemi ve ekonomiye katkılarını tüm yönleriyle analiz ediyor. Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Politika ve Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkmen Göksel tarafından hazırlanan raporun, aslen Avrupa’nın en güçlü makine imalatçılarından biri olan Türkiye’de ithalata bağımlı hissetmemize neden olan önyargılarımızla bir kez daha yüzleşmemizi sağlayarak, sektörün tüm paydaşları tarafından ilgiyle karşılanacağına inanıyoruz. “YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ DOĞRU ŞEKİLDE KURGULANIRSA NE OLUR?” Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Kutlu Karavelioğlu, raporu değerlendirirken, hazırlanan bu raporun aslında 2020 yılında yayımlanan “Üretim, İhracat, İç Tüketimde Makine Sektörü, Katma Değer ve İthal Girdi Kullanımı Analizleri” ile “Sermaye Yatırımları Analizi” raporlarına mesnet teşkil eden araştırmaların üzerine inşa edildiğini vurguluyor ve bu anlamda raporun, makineleri ithal etmek yerine üretmenin ekonomik büyüklük, yerli katma değer, iş gücü ve yayılma etkisi bakımından ne ifade ettiğini incelediğinin altını çiziyor. Karavelioğlu, Türkiye’nin makine üretim ve dış ticaretinde sergilediği performansın, sadece rakip ülkelerin makine sektörlerinin değil, Türkiye’nin diğer sektörlerinin performansının da üzerinde olduğunu söylediği sunuş metninde, “Türkiye’nin ihracatı son 20 yılda makine sektörü artışı kadar hızlı artabilseydi, ki her sektörün eşit biçimde desteklendiği durumda bunun gerçekleşmesi beklenirdi, bugün 450 milyar doları bulacak idi. Fakat ihracatımız bu seviyeye gelmediği gibi, geride bıraktığımız 20 yılda 500 milyar dolarımızı rakip ülkelerin makinelerine verdik. Makine sektörünün başarısı, 20 yıl önce 2 milyar dolar olan ihracatını bugün 23 milyar dolara ulaştırmış olmasından çok, bu sürecin hemen tamamını serbest ithalatın ezici baskısı altında geçirmiş olmasındadır.

Genel olarak bilinen, ‘Türkiye ithal etmeden ihracat yapamaz’ tezi de makine sektörü için doğru değildir!” diyor ve raporun aslen çok sade bir gayesinin olduğunu ifade ediyor: “‘Sadece yatırım teşvik sistemi kapsamında ithal makinelerin yarısı yerine yerli makineler tercih edilmiş olsa, sektörel ve de ülke geneli anlamında durumumuz ne olurdu?’ sorusuna bir yanıt aramak. Bir başka deyişle, teşvik sistemimiz yerli-yabancı makine ayırımı yapsa, bütün makineler yerine kendi ürettiğimiz makinelere bir avantaj sağlasa, hatta koruyucu tedbirleri ortadan kaldırarak ucuz, dampingli ve niteliksiz makinelerin haksız rekabetine meydan vermese ne olurdu? Yıllardır mahsurlarından bahsettiğimiz teşvik mekanizmaları nelere mal oldu? Bugün bir şekilde irdelenmekte ve müdahale görmekte olan sistem, ki yeryüzünde bir benzeri yoktur, doğru şekilde kurgulanırsa ülkeye katkısı ne olacaktır?” Sadece 2020’de, teşvik sistemi kapsamında yapılan ithalatın yüzde 77’sinin imalat sanayilerince üstlenildiğini; ithal makinelere rağbetin diğer sektörlerde yüzde 31 iken imalat sanayilerinde yüzde 70 oranında gerçekleştiğini vurgulayan Karavelioğlu, şöyle devam ediyor: “Rapordaki araştırma sonuçları çok çarpıcı: İmalat sanayisi 2020 yılında ithal ettiği makinelerin yarısını dahi yerli imalatçıdan alsa, sektörümüzün üretimi 45,5 milyar TL artacak; biz hariç genel imalat sanayisine 11,4 milyar TL’lik üretim yaptırma imkânımız olacak, imalat sanayisi dışındaki sektörlere de 10,2 milyar TL kazandırılarak ülke ekonomisine 66,1 milyar TL’lik katkı sağlanacaktı. Öte yandan yerli katma değer 33,6 milyar TL artacak, bunun 6,4 milyar TL’si çalışan kesime aktarılmış olacaktı. İmalat sanayisinin katma değer artışı 42,3 milyar TL olurken, ülke ekonomisi genelindeki katma değer artışı ise (vergiler hariç) 51,6 milyar TL’yi bulacaktı. Daha önemli bir tespit, yatırım teşvik belgeleri kapsamında ithal edilecek makinelerin 2021-2030 döneminde yarısının yerli olarak karşılanması durumunda ülke ekonomisine 2021 fiyatlarıyla 760 milyar TL’lik bir büyüklük sağlanacağı ve bunun 593 milyar TL’sinin yerli katma değer olarak ortaya çıkacağıdır.

O halde, sektörün yerlileşmesinin hem kendine hem de imalat sanayisine ve ekonominin tamamına yayılacak katkısına bakarak, üretilen ve üretilme potansiyeli olan bütün makine ve ekipmanları ithalat karşısında dezavantajlı duruma düşüren politikaları gözden geçirmek, acil hale gelmiştir.” YERLİ ÜRETİMİN SEKTÖRE VE ÜLKE EKONOMİSİNE KATKISI NELER OLABİLİR? Bu çerçevede, “Makine Sektöründe İthal İkameci Politikanın Makine, İmalat Sanayi ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri” başlıklı çalışmanın, yatırım teşvik sistemi kapsamında ithal makineler yerine yerli makinelerin tercih edilmesinin; makine imalatı sektörü, toplam imalat sanayisi ve son olarak Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı pozitif etkileri niceliksel olarak ortaya koymak temel amaçlarına sahip olduğu söylenebilir. Bilindiği üzere, mevcut yatırım teşvik sisteminde yerli ve ithal makine arasında bir ayrım yapılmadan yatırım teşvik uygulamaları gerçekleştiriliyor. Ancak, Türkiye’de henüz üretilemeyen makineler için yararlı olan bu teşvik sisteminin; Türkiye’de üretilen ya da yeterli talep olsa üretilebilecek makineler için aynı faydayı sağladığını söylemek zor. Dolayısıyla çalışmada; Türkiye’de ikamesi üretilen ya da üretim potansiyeli olan makinelerin ihtiyacını ithalat ile değil de yerli üretim ile karşılamanın etkileri üç ana başlık altında değerlendirilmiş: • Ekonomik Büyüklük: İthal makine kullanımı yerine yerli makineye olan talebin artmasından dolayı makine sektöründe yaşanacak olan üretim genişlemesinin meydana getireceği ek ekonomik büyüklük; parasal değer, • Yerli Katma Değer ve İş Gücü: Makine sektöründe yaşanacak olan üretim genişlemesinin yerli katma değer ve çalışanlara yapılan ödemeler üzerindeki etkileri, • Yayılma: Makine sektöründe yaşanacak bir büyümenin, sektörde yaratacağı direkt etkinin yanı sıra imalat sanayisine ve Türkiye ekonomisine dolaylı etkileri. Çarpan etkisi olarak adlandırılan bu direkt ve dolaylı etkilerin toplamı, makine sektörü özelinde yaşanan bir genişlemenin imalat sanayisi ve Türkiye ekonomisine yayılma etkisi de gösteriyor. Bu üç ana başlık altında ithal ikameci politikaların yani ithal makine kullanımı yerine yerli makine tercih edilmesinin önümüzdeki 10 yıllık dönemdeki kümülatif etkileri sayısal olarak Hesaplanırken, 2021-2030 dönemini kapsayacak bu 10 yıllık hesaplamalar yapılmadan önce şu soruya da yanıt aranıyor: 2012-2020 döneminde eğer ithal ikameci bir politika uygulanabilmiş olsaydı, bu politikanın 2012-2020 döneminde makine sektörü, imalat sanayisi ve Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri nasıl olurdu? Raporun ikinci bölümünde; Türkiye’de ithal makine bağımlılığı verilerle tespit edilip, analizlerde neden özellikle imalat sanayisindeki ithal makineler üzerinde durulduğuna değinilirken, üçüncü bölümde ise 2012-2020 döneminde eğer ithal ikameci bir politika uygulanabilseydi bu politikanın bu dönem için makine sektörü, imalat sanayisi ve Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerine odaklanılıyor. Dördüncü bölümde; yine aynı politikanın 2021-2030 dönemindeki kümülatif etkileri için yapılan projeksiyon sonuçlarına yer veren raporun beşinci ve son bölümünde ise genel değerlendirme ve önerilere yer verilmiş. ÇALIŞMADA NEDEN İMALAT SANAYİSİNE ODAKLANILDI? Raporu hazırlayan Prof. Dr. Türkmen Göksel, çalışmada özellikle imalat sanayisine odaklanılmasının üç temel sebebi olduğunu söylerken, bu nedenlerin ilkinin, yatırım teşvik sistemi kapsamında yapılan sabit yatırımların önemli bir kısmının imalat sanayisinde gerçekleşmesi olduğunun altını çiziyor. Örneğin, Grafik 1’de görüleceği üzere, enerji, hizmetler, imalat, madencilik ve tarım sektörleri temel alındığında teşvik kapsamında yapılan sabit yatırımların 2020 yılında yaklaşık yüzde 63,7’si, 2021 yılının ilk sekiz ayında ise yaklaşık yüzde 70’i imalat sanayisinde gerçekleşmişti. Çalışmada özellikle imalat sanayisine odaklanılmasının ikinci sebebi ise; yatırım teşviklerinden ithal makineye en büyük payı ayıran sektörün imalat sanayisi olması. 2020 yılında yatırım teşvik sistemi kapsamında tüm sektörler tarafından ithal edilen ayrılan tutarın sektörlere dağılımı, Grafik 2’de görülebilir. Bu grafiğe göre, 2020 yılında yatırım teşvik sistemi kapsamında ithal makine için harcanan 100 TL’nin yaklaşık 77 TL’si imalat sanayisi tarafından harcanmış. Sırasıyla ikinci ve üçüncü sektörler ise enerji (yüzde 14,07) ve hizmetler (yüzde 6,69) olarak sıralanıyor. Çalışmada özellikle imalat sanayisine odaklanılmasının üçüncü temel sebebi de imalat sanayisinde ithal makinenin toplam makine yatırımı içindeki payının tüm sektörler ortalamasından daha yüksek olması.

Tüm sektörler ortalaması ile imalat sanayi karşılaştırılması Grafik 3’te gösteriliyor. Buna göre, 2012-2018 döneminde kapalı teşvik belgelerinde ithal makine oranının nasıl değiştiği izlenebilir. 2017 ve 2018 yıllarında imalat sanayisinde ithal makine oranı kısmi bir azalma göstermesine rağmen ekonomi genelindeki ithal makine oranındaki düşüş çok daha yüksekken, buna bağlı olarak imalat sanayisinde ithal makine oranı, ekonomi geneline kıyasla çok daha yüksek kalmış. 2017 ve 2018 yıllarında kırmızı sütun ile mavi sütun arasındaki farkın artması, bu duruma işaret ediyor. İmalat sanayi yatırımlarında sektörler bazında ithal makine kullanımını ise Tablo 1’den izlememiz mümkün. Buna göre, 11 imalat sanayi sektörü 2012-2020 dönemi için yaklaşık yüzde 68,2 olan imalat sanayisi ortalamasının altında ithal makine oranına sahipken, 12 alt sektör bu ortalamanın üstünde kalmış. Büro, muhasebe ve bilgi işlem makineleri imalatı sektörü ithal makine kullanımında en yüksek değere sahipken, tütün ve tekstil ürünleri imalatı en yüksek ithal oranına sahip ikinci sektör olarak karşımıza çıkıyor. En düşük ithal makine oranına sahip olan ilk üç sektör ise giyim eşyası, motorlu kara taşıtları ve gıda ürünleri imalatı olarak dikkat çekiyor.

MAKİNE YATIRIMLARI İÇİNDE İTHAL MAKİNE PAYI NEDİR? Rapor, ayrıca, yatırım teşvik sistemi kapsamında imalat sanayisinin ithal ettiği makinelerin sayısal değerlerini de bize sunuyor. Örneğin, imalat sanayisinde yatırım teşvik sistemi kapsamında ithal edilen makine tutarı ile imalat sanayisinde yatırım teşvik sistemi kapsamında yapılan toplam sabit yatırım tutarı ve birbirlerine oranını 2012-2020 dönemi için Tablo 2’de görebiliyoruz. Buna göre, 2020 yılı için verilen yüzde 56,5 değeri oldukça yüksek olmakla beraber 2012-2020 dönemindeki trendin aynı şekilde devam ettiği varsayımıyla yapılan analizler, 2030 yılında bu değerin yaklaşık yüzde 63,7 olacağına işaret ediyor. Bunun anlamı, önümüzdeki 10 yıllık sürecin sonunda imalat sanayisinde yapılan sabit yatırım teşviklerinin her 3 TL’sinden neredeyse 2 TL’sinin ithal makineye gideceğini de bize söylüyor. Rapor, önemli bir veri olarak, yatırım teşvik sistemi kapsamında ithal edilen makine tutarının yine yatırım teşvikleri kapsamındaki toplam (ithal+yerli) makine yatırımına oranına da odaklanıyor ki bu analizler, ithal makine bağımlılığını daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Yatırım teşvik sistemi kapsamında yapılan yatırımlar temel olarak üç alt kategoriye ayrılır: İthal makine, yerli makine ve makine dışı diğer yatırımlar. Örneğin; 2020 yılında yatırım teşvik sistemi kapsamındaki toplam sabit yatırım tutarının yüzde 43,4’ü ithal makinelerden, yüzde 40,1’i yerli makinelerden ve kalan yüzde 16,5’i makine dışı diğer yatırımlardan oluşuyordu. Dolayısıyla toplam makine yatırımları içindeki ithal makine oranı yaklaşık yüzde 52 iken, yerli makine oranı yüzde 48’di. Bu durum, imalat sanayisinde daha çarpıcı hale geliyor.

Yatırım teşvik sistemi kapsamındaki imalat sanayi yatırımlarının yüzde 54,8’ini ithal makineler, yüzde 30,2’sinin yerli makineler, yüzde 15’ini ise makine dışı diğer yatırımlar oluşturuyor. Dolayısıyla da ithal makinelerin toplam makine yatırımları içindeki payı yaklaşık yüzde 65’e ulaşıyor. Benzer şekilde, Grafik 4’e göre, tamamlanmış sabit yatırımlar kapsamında 2012 yılında gerçekleştirilen her 100 TL’lik makine yatırımının 68 TL’si ithal makineden oluşuyordu. Bu değer, 2012- 2018 döneminde en düşük yüzde 34 (2017) en yüksek yüzde 73 (2014) düzeyinde gerçekleşirken, tüm yılların ortalaması ise yüzde 58 olarak karşımıza çıkıyor. Grafik 5’te de tamamlanmış imalat sanayi sabit yatırımlarında gerçekleşen ithal makine harcamasını görebiliyoruz. Buna göre, yedi yılda yüzde 65 ila yüzde 75 aralığında dalgalanan oran, ortalamada yüzde 69,4 olmuş. Diğer bir ifadeyle 2012-2018 döneminde tamamlanan imalat sanayisi yatırımlarında ortalama olarak makineye harcanan her 100 TL’nin yaklaşık 70 TL’si ithal makineye ve sadece 30 TL’si yerli makineye gitmiş. Tüm bulgular bir arada değerlendirildiğinde ise şu sonuçlar ortaya çıkıyor: • 2012-2018 dönemi için tüm sektörlerde yatırım teşvik sistemi kapsamında tamamlanan sabit yatırımlarda ithal makinenin toplam makine içindeki payı ortalama yüzde 58’dir. İmalat sanayisi hariç tüm sektörlerde bu oran yüzde 31 iken, imalat sanayisinde bu oran yüzde 70’e yükseliyor. • 2012-2020 dönemi için tüm sektörlerde verilen yatırım teşvik belgelerinde (tamamlanan ve devam eden yatırımlarda) ithal makinenin toplam makine içindeki payı yüzde 60,1 iken, imalat sanayisi özelindeki yatırımlarda bu oran yüzde 68,2’dir. Yani, imalat sanayisine yönelik yatırımlarda ithal makine oranı, ekonomi geneline kıyasla ortalama 8,1 puan daha yüksektir. İTHAL İKAMECİ POLİTİKA UYGULANSAYDI NELER DEĞİŞİRDİ? Raporda ele alınan tüm analizler sonucunda görüyoruz ki, 2020 yılında imalat sanayisinde yatırım teşvik sistemi kapsamında ithal edilen makinelerin yarısı yerli üretici tarafından üretilseydi, makine sektörünün üretim değeri yaklaşık 44,5 milyar TL artacaktı. Yayılma etkisi ile makine sektörü dışındaki imalat sanayisine ek 11,4 milyar TL’lik üretim yapma imkânı sağlanırken, imalat sanayisi dışındaki diğer sektörlere olan katkı da 10,2 milyar TL olacak ve dolayısıyla tüm ekonomiye olan katkı 66,1 milyar TL’ye yükselecekti. Yine, 2020 yılında imalat sanayisinde yatırım teşvik kapsamında ithal edilen makinelerin yarısının yerli üretici tarafından üretilmesi durumunda çalışanlara yapılan ödemelerin 6,4 milyar TL daha fazla olacağı da hesaplanmış. Makine sektöründeki üretim artışının imalat sanayisindeki diğer sektörlere yayılmasıyla birlikte makine sektörü dışındaki imalat sanayisine de ek 1,1 milyar TL’lik çalışanlara ödeme yapılabilirdi. İmalat sanayi dışındaki diğer sektörlere olan katkı da yaklaşık 1,7 milyar TL ve dolayısıyla tüm ekonomiye olan toplam ödeme katkısı 9,2 milyar TL olacaktı. Yatırım teşvik sistemi kapsamında ithal edilen makinelerin yarısının yerli üretimle karşılanmasının 2021-2030 dönemindeki 10 yıllık kümülatif etkileri ise ekonomik büyüklük, yerli katma değer, iş gücü ile tüm bu etkilerin imalat sanayisine ve Türkiye ekonomisine yayılma etkileri sayısal olarak çalışmada hesaplanmış. Hesaplanan tüm değerler 2021 yılı sabit fiyatlarıyla sunulurken, 10 yıllık kümülatif katkı 511 milyar TL olarak hesaplanıyor. Bu politika, ayrıca imalat sanayisinin diğer sektörlerine 131,56 milyar TL katkı yaparak imalat sanayisinde toplam katkının 642,56 milyar TL’ye yükselmesini sağlıyor. İmalat sanayisi dışındaki diğer tüm sektörlerdeki 117,15 milyar TL’lik katkı da eklenince, ekonomik büyüklükte meydana gelen toplam artış 759,71 milyar TL’ye ulaşıyor. Raporda, ithal ikameci politikanın makine sektörüne 10 yıllık kümülatif yerli katma değer katkısı da 386,64 milyar TL olarak hesaplanmış. Bu politika ayrıca, imalat sanayisinin diğer sektörlerine 99,55 milyar TL katkı yaparak imalat sanayisinde toplam katkının 486,19 milyar TL olmasını sağlıyor. İmalat sanayisi dışındaki diğer sektörlerdeki 107 milyar TL’lik katkı da eklenince, yerli katma değerde meydana gelen toplam artış 593,19 milyar TL olarak karşımıza çıkıyor. Özetle, uzun dönemde makine sektörünün yerlileşmesinin hem makine sektörüne hem imalat sanayisine hem de yayılma etkisi ile ekonominin tamamına olan etkileri göz önüne alındığında, Türkiye’de üretilen ve/veya üretilme potansiyeli olan makine/ ekipmanları ithalat karşısında dezavantajlı durumuna düşüren politikaların gözden geçirilmesinin gerekliliği bir kez daha karşımıza çıkıyor. Son dönemde yatırım teşvik sisteminde yapılan düzenleme ile belirli makinelerin yatırım teşvik sistemi kapsamında ithalatını kolaylaştıran ya da cazip kılan düzenlemelerden vazgeçilmişti. Ancak bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi sonrasında yakından izlenerek etki analizlerinin yapılması, özellikle imalat sanayi alt sektörleri bazında ve makine türlerine göre ithalatın seyrinin ele alınması da gerekiyor. Bu kapsamda, Merkez Bankasının gıda fiyatlamasında uygulamaya koyduğu erken uyarı sistemine benzer şekilde makine ithalatındaki gelişmeleri takip ederek politika yapıcıları uyaracak, gerekli tedbirlerin alınmasını mümkün kılacak mekanizmaların hayata geçirilmesi daha çok önem arz ediyor.