TÜRK MAKİNE SEKTÖRÜ, DEPREM FELAKETİYLE YÜZLEŞTİĞİMİZ 2023’TE ÖNEMLİ BİR BAŞARI GÖSTEREREK MAKİNE İHRACATINI YÜZDE 11 ARTIŞLA 28,2 MİLYAR DOLARA TAŞIDI. CUMHURİYETİMİZİN 100’ÜNCÜ KURULUŞ YILDÖNÜNDE GÖSTERİLEN BU BAŞARI, SON 10 YILDA MAKİNE İHRACATININ YÜZDE 99,3’LÜK BİR ARTIŞ SERGİLEMESİ ANLAMINA DA GELİYOR.
Türk makine imalat sanayisi, salgın döneminde ara verdiği büyüme eğilimine 2023’te de devam etti. Yılın başında peş peşe gerçekleşen ve 50 binden fazla canımıza mal olan Kahramanmaraş merkezli iki depremin açtığı derin yaralara ve büyük yıkıma rağmen, Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yılına yakışır bir başarı sergileyen makine sektörü, ihracatını yüzde 11’lik artışla 28,2 milyar dolara taşıdı. Son 10 yıllık ihracat verilerine göre bu başarı, 2013-2023 döneminde makine ihracatının yüzde 99,3’lük artışla neredeyse iki kat büyüdüğünü de bize söylüyor.Geride kalan yılın kuşkusuz en önemli kırılma noktası, 6 Şubat 2023’te peş peşe gerçekleşen ve etkileri felaket boyutuna ulaşan ikiz depremlerdi. Güney ve Güneydoğu bölgelerimizdeki 11 ilimizde tarifi mümkün olmayan bir yıkım ve acılara sebep olan depremlerin
TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ, 2023 YILINDA İHRACATINI DEĞER BAZINDA YÜZDE 11 ARTIRMAYI BAŞARDI
yaralarını halen sarmaya devam ediyoruz. Depremlerin hemen ardından başlatılan ve makine sektörünün de el verdiği çabalarla bölgenin yeniden imarı da halen sürüyor.2023 yılı aynı zamanda, Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yılı olmasıylada önem arz ediyordu. Türkiye’nin Makinecileri de bu kutlu yılda çabalarını aksatmadı ve dünyanın 200’ün üzerinde ülke ve bölgesindeki çalışmalarını kesintisiz sürdürdü. Bu üstün gayretlerin sonucunu da makine ihracatını 28,2 milyar dolara taşıyarak aldığımıza inanıyoruz. Türk makine sektörünün 2023’te en çok makine ihracatı gerçekleştirdiği ülkeler Almanya, Rusya, ABD, İtalya ve Birleşik Krallık olarak sıralanırken, Almanya’ya ihracat yüzde 7,5, Rusya’ya ihracatımız ise yüzde 68,2 artış gösterdi. Makine ihracatının 1 milyar dolar üzerinde seyrettiği ABD, İtalya ve Birleşik Krallık’ta da yüzde 10’a varan artışlar sağlandı.Yine 2023’te, en fazla ihracatı yapılan üç ürün grubu evsel ve endüstriyel soğutma makineleri, içten yanmalı motor ve aksamları ile inşaat ve madencilik makineleri olurken, takım tezgâhları ihracatı yüzde 15,3 artarak 1,5 milyar dolar eşiğine ulaştı. Sektörün kilogram başına ihraç fiyatı ortalaması da 6,2 dolardan 7,2 dolara yükseldi.
İKİZ DÖNÜŞÜM VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK GÜNDEMDEN HİÇ DÜŞMEDİ
2023 yılında iş dünyasınınen çok konuştuğu gündem maddeleri ise İkiz Dönüşüm ve sürdürülebilirlik oldu. Avrupa Birliği’ndeki dönüşüm çabalarının bir yansıması olan Yeşil Mutabakat başta olmak üzere gerçekleşen düzenlemeler tsunamisine uyum için tüm sektörlerde yoğun bir çaba içerisine girilirken, Türk makine sektörü de 2022 yılı aralık ayında yayımladığı “Türkiye Makine Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı Raporu” ile İkiz Dönüşüm çabalarına hız verdi. 2023 yılı boyunca gerek fiziksel toplantılar gerekse çevrim içi gerçekleşen etkinliklerle makine sektörünü geleceğin yeni ticaret kurallarına uyumlaştırmaya gayret eden Türkiye’nin Makinecileri, bu gayretlerini önümüzdeki yıllarda da sürdürmeyi planlıyor.
2024’TE ZORLUKLAR BİTMEYECEK
2023 yılı zorluklarla doluydu ancak ne yazık ki 2024 yılı da iyimser bir görünüm sunmuyor. Küresel ölçekte devam eden jeopolitik gerilimler, devam eden enerji ve tedarik zincirleri krizlerinin yanı sıra yüksek seyreden enflasyonlar, ekonomileri tehdit etmeye devam ediyor. Diğer yandan 2024 yılı, tüm dünyada seçimler yılı olmasıyla da kırılganlık barındırıyor. Ve elbette iklim krizi ilekarşımıza çıkan “yeni ticaret” kavramı da küresel ekono-mi üzerinde bir belirsizlik oluşturmaya devam ediyor. Avrupa’nın başını çektiği yeşil 15 ticaret düzenlemeleri, Avrupalı sanayiciler için bile sayılama-yacak kadar çok düzenleme içeriyor. Her an güncellenen bu düzenlemeler tsunamisine en hızlı ve kapsamlı uyum sağlayanlar elbette ticarette öne çıkacaklar, düzenlemele-re uyum sağlayamayanlarsa ya pazar kaybedecek ya da tamamen elenecekler.Tüm bu zorlukları değerlendiren Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu da “Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın dayattığı sosyal ve çevresel ilkeler kendi iş dünyasını zora iterek, normların daha gevşek olduğu ABD ve Çin’deki imalatçılarının önünü açıyor. Avrupa Birliği’nin küresel ticarette zemin kaybetme ihtimali, ticaretinin büyük bölümünü bu bölgeyle yapan Türkiye’yi de düşündürmeli.” değerlendirmesinde bulunuyor.
23 ALT SEGMENTİN 18’İNDE ARTIŞ VAR
Gelelim Türk makine sektörünün 2023 yılı karnesinin detaylarına... Türk makine imalat sektörlerinin 2023 yılı ihracat verileri alt sektörler bazında incelendiğinde, 23 alt segmentin beşi hariç 18’inde artış eğiliminin devam ettiğini görüyoruz. Değer bazında en yüksek ihracatı “Evsel ve endüstriyel soğutma makineleri” ürün grubu gerçekleştirirken, bu ürün grubunda 2022’de 2,5 milyar dolar olan ihracat, 2023’te yüzde 2’lik düşüşle 2,4 milyar dolara geriledi. En yüksek ihracatı gerçekleştiren ikinci ürün grubu olan “İçten yanmalı motorlar ve aksamları” ürün grubu ise yüzde 12’lik arışla yılı 2 milyar dolarlık ihracatla kapadı. Listenin üçüncü sırasındaki “İnşaat ve madencilik makineleri” ürün grubu da yüzde 8,7’lik artışla 1,9 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.2023 yılı ihracatında değer bazında en yüksek ihra-cat artışını gerçekleştiren ürün grubu ise “Isıtıcılar ve fırınlar” ürün grubu olurken, bu ürün grubundaki ihracat artışı yüzde 29,1 oldu. Benzer şekilde, “Hadde ve döküm makineleri” ürün grubunda yüzde 19,6, “Yük kaldırma, taşıma ve istifleme makineleri” ürün grubunda yüzde 17,7, “Deri işleme makineleri” ürün grubunda yüzde 17 ve “Ambalaj makineleri” ürün grubunda da yüzde 16,2’lik artışlar yaşandı. Diğer yandan ihracat kilogram değerinde de makine sektörü 2023 yılını pozitif görünümle kapattı. İhraç pazarlarındaki etkinliğini fiyat rekabetinde uzaklaştırmaya başlayan ve kalite ölçeğinde rekabetini güçlendiren makine sektörü, ihracat kilogram değerini de yüzde 16,1’lik artışla 7,2 dolara yükseltmeyi başardı; 23 makine alt segmentinin biri hariç 22’sinde ürün ve hizmetlerinin değerini artırdı. Bu kapsamda, 2023 yılının en katma değerli ürün grupları ise 56,2 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Büro makineleri”, 23,2 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Türbin, turbojet ve hidrolik sistemler”, 21,4 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Ambalaj makineleri”, 17,6 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “İçten yanmalı motorlar ve aksamları” ile 12,9 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Rulmanlar” olarak sıralandı.
KALİTEMİZVE YENİ TİCARETE UYUM GÜCÜMÜZLE FARK YARATIYORUZ
İhraç pazarlarına göre verileri incelediğimizde ise Türkiye’nin Makinecileri’nin en önemli hedef pazarı olan Almanya’ya gerçekleşen ihracatın 2022’deki 2,9 milyar dolar seviyesinden 2023’te yüzde 7,5’lik artışla 3,1 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. En çok ihracat yapılan ikinci ülke olan Rusya’ya 2022’de 1,3 milyar dolarlık makine ihraç edebilen Türkiye’nin Makinecileri 2023’te bu rakamı yüzde 68,2 artırarak 2,2 milyar dolara ulaştırmayı başardı. Üçüncü sıradaki ABD’ye gerçekleşen ihracat ise yüzde 10,1 artarak 1,7 milyar dolara yaklaştı. Türkiye’nin Makinecileri’nin 2023 yılı ihracatında, en çok ihracat yapılan ilk 20 ülke sıralamasında sadece Fransa, Mısır, İran, İsrail ve Fas’a olan ihracatta kayıp yaşandığı görülürken, kalan 15 ülkede yüzde 1 ila yüzde 68 aralığında artış sağlandığı görülüyor. Bu dönemde Cezayir’e yüzde 39,8, Kazakistan’a yüzde 25,3, Romanya’ya yüzde 23, Ukrayna’ya yüzde 15,5, Azerbaycan’a yüzde 9,1 ve Hollanda’ya gerçekleşen makine ihracatı da yüzde 8,8 arttı.
“MAKİNE SEKTÖRÜ İŞ BİRLİĞİ VE İSTİŞAREYİ, ORTAK AKLI ÖNCELEYEN BİR EKOSİSTEME SAHİP”
MUSTAFA GÜLTEPE TİM YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Ülkemizin kalkınması öncesiyle karşılaştırdığımızda güçlendirebilmemiz geasgariye indirecek makine ve rekiyor. Tüm bu yatırımlar için de uygun koşullarda finansman hayati önem taşıyor. 2024 yılında ihracatta vites artırırken, finansman bizi frenlemesin istiyoruz. Finansman konusunda geçen yıl birtakım sorunlar yaşadık. Ekonomi yönetiminin yılın ikinci yarısında yaptığı düzenlemelerle sorun büyük ölçüde aşıldı. Biz de kamu ve özel 11 bankamızla imzaladığımız protokol kapsamında 5 bine yakın ihracatçımıza 1,7 milyar dolarlık kredi kullanma imkânı sunduk. Üretimi ve ihracatı artırabilmemiz için her zaman finansman ihtiyacımız olacak. Sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm bugün geldiğimiz noktada olmazsa olmaz başlıklar arasında yer alıyor. Firmalarımızın artık bu konuda daha ciddi adımlar atması gerekiyor. Sınırda Karbon Vergisi gibi yaptırımlarla karşılaşmamak adına elimizi çabuk tutmalıyız. Makine, bu dönüşümü sağlayacak sektörlerden belki de en önemlisi. Karbon emisyonunu ve milletimizin refahı için daha çok üretmek, daha çok ihracat yapmak durumundayız. Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak30 yıldır bu bilinçle çalışıyoruz. 61 ihracatçı birliğimizle, sektör kurullarımızla istişareyi esas alan anlayışımızla ihracatımızı her geçen yıl artıyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılını kutladığımız 2023’te 255,8 milyar dolarlık ihracatla ülkemize yeni bir rekor armağan ettik. Makine ise başarısını daha da ileriye taşıyan sektörlerimiz arasında yer aldı. Sektör, Özel Ticaret Sistemi (ÖTS) verilerine göre geçen yıl ihracatını yaklaşık yüzde 10 artırarak 11,3 milyar dolara çıkardı. Sektörümüz için bu rakam bir rekor niteliği taşıyor. Bu büyük başarıda emeği olan tüm ihracatçılarımızı tebrik ediyorum. Makine sektörü son derece uyumlu, iş birliği ve istişareyi, ortak aklı önceleyen bir ekosisteme sahip. Birlik beraberlik olunca ortaya başarı hikâyeleri de çıkıyor. 10 yıl mevcut başarıyı daha net görebiliyoruz. 2013’te makine sektöründe ihracatımız 5,8 milyar dolarken, bugün bu rakam yüzde 100’e yakın artış kaydetti. Ayrıca yine 2013 yılında sektörümüz 426 ürün grubunda ihracat yaparken, bugün söz konusu rakam 473’e yükseldi. Rekabetçi bir sektörden bahsediyoruz. Rekabet gücünü sağlayan en önemli faktör ise markalarımız ve katma değer unsurları. Ürünlerimizi farklılaştırdığımız oranda güçlü oluyoruz. Makine sektörümüz bu anlamda çok ciddi bir bilgi birikimine sahip. En büyük pazarlarımızı kalite odaklı ülkeler oluşturuyor. Dünyanın her yerine ihracat yapma potansiyeli bulunuyor. 2024 yılında da sektörümüzün pazar payını artırarak, başarı grafiğini sürdüreceğine inanıyorum. Katma değerli üretimimizi artırabilmemiz için teknolojimizi yenilememiz, verimliliğin yanı sıra tasarım odaklı, inovatif ve sürdürülebilir üretim kapasitemizi üretim yöntemlerine ihtiyaç hızla artıyor. Sektörün bu anlamda ciddi bir sorumluluğu var. Temiz teknoloji endüstrisiyle makine sektörümüz hem ülkemize hem de dünyaya bu dönüşüm sürecinde yardımcı olacak. Sektörümüz 2023’te sürdürülebilirlik eylem planını açıkladı. Umuyorum ki Türkiye’yi bu alanda marka ülke haline getireceğiz. Bir diğer en önemli başlıkise “Tanıtım ve pazarlama.” Makine pek çok sektöre göre daha başarılı bir profil ortaya koysa da 2028 hedeflerimiz doğrultusunda tanıtım ve pazarlama faaliyetlerimizi daha da hızlandırmamız gerekiyor. Bilhassa küresel talebin yükseldiği ve projeksiyonlarda yükselmesi beklenen ülkelerde tanıtım faaliyetlerine ağırlık vermemizin isabetli olacağını düşünüyorum. Bu nedenle firmalarımızın bu ülkelere yönelik fuar, ticaret heyeti gibi organizasyonlara katılımını çok değerli görüyorum.2024 yılında küresel talep-te sınırlı bir artışın olması
“TEKNOLOJİ GELİŞTİRMEKTE NE KADAR MAHİR OLDUĞUMUZU RAKAMLARLA ORTAYA KOYUYORUZ”
KUTLU KARAVELİOĞLU MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Küresel ekonomik takvim yüzde 11 artırarak 28,2 milyar yatırımlarının sürmesine miktar olarak yüzde 4 ila neden olduğundan ve yurt içinde de yatırım iştahı devam ettiğinden, 2024 yıl için sektörümüzün üretiminde bir daralma beklentimiz bulunmuyor. Bu yıl makine ve teçhizat sanayisinde 2024 yılına enflasyon gündemiyle başlayacağımızı, yılın ilk yarısı boyunca büyük merkez bankalarının faiz politikalarına odaklanacağımızı, ekonomide asıl iyileşmenin ise yılın ikinci yarısında geleceğini bize epeydir söylüyor. Mevcut indikatörler uzmanların öngörülerini büyük oranda doğrularken, yaklaşık bir yıldır rölanti tempoda koşulan bu maratonda sektörümüz son viraja kazasız belasız gelmenin memnuniyetini yaşıyor. Bundan sonraki süreçte de aynı şekilde itidalli ve özgüvenli bir şekilde yarışa devam edeceğimizi umuyorum. Ülkemizde 2022 yılında 125 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen makine ve teçhizat yatırımları geçtiğimiz yıl 169,7 milyar dolara yükselmiş, makine ve teçhizat sanayisinde yıllık üretim artışı ise yüzde 8,3 olarak gerçekleşmiştir. Makine imalat sanayisi konsolide verilerine göre, sektörümüz 2023 yılı sonunda serbest bölgeler dâhil ihracatını önceki yıla göre dolara taşımıştır. Küresel ihracattan aldığımız pay ise yüzde 1,2’ye yaklaşmıştır. Küresel ekonomideki tedarik endişeleri, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm gibi eğilimler makine ve teçhizat yüzde 5 arasında bir büyüme olacağını tahmin ediyoruz. Büyüme, yılın ilk yarısında yüzde 2 ila yüzde 3 ile daha yavaş gerçekleşecek olsa da yılın ikinci yarısında hem Türkiye’de hem de ihracat pazarlarımızda beklenenfaiz indirimleri sonucunda yüzde 6 ila yüzde 7 arasında olabilecektir.Önemli bir bölümü sadık müşterimiz olan Avrupalı şirketler gerek yüksek finansman maliyetleri gerekse bir türlü bitmeyen jeopolitik riskler nedeniyle, aslında 2023 ilkbaharından bu yana yatırım yapma konusunda isteksizler. Avrupa endüstrisinin rekabet gücündeki eksilme, pandemi sonrası gelen yüklü siparişlerin telafi edici etkisi nedeniyle bir süre maskelenmişti. O dönemde yapılan sınai üretimin tüketimden ziyade stoklara gittiği ve nihayet yeni siparişleri engellediği, yatırımları duraklattığı görülüyor. Büyüme trendi zayıflarken, imalatçı işletmelerin elindeki siparişler azalsa da bölgede faiz indirimlerinin başlayacağı yaz aylarında ekonomik canlılığın başlayacağını ve Avrupa’nın toplam ithalatının gelecekyıl sonunda yüzde 2’ye yakın artacağını tahmin ediyoruz. Avrupa sanayisi, şu sıralar yeşil ticaret ve dijitalleşme konusunda sayılamayacak kadar çok düzenlemeyle karşı karşıya. Makine sektörü yapısı gereği KOBİ’lerden oluştuğu için, Avrupa’daki makineciler devasa sorumlulukları yerine getirmekte zorlanıyorlar. Tedarikçilerinin sorumluluğunu nasıl taşıyacaklarını dahi bilemeyen imalatçılara, ek olarak müşterilerinin sorumluluğunun yüklenmesi de an meselesi. Başta Uzak Asya ve Doğu Avrupa olmak üzere daha az rekabet gücüne sahip olan ülkeler de Avrupa ile ticarette büyük riskler yaşıyorlar.Biz, kamu-özel sektör iş birliği içinde entegrasyona erken başladığımız için bu konuda Doğu’daki rakiplerimizden hayli avantajlı bir durumdayız. Gün geçtikçe daha belirgin hale gelen bu avantajın sektörümüze yatırım çekmek konusunda önemli faydaları olacağını da beklemeliyiz. Bunu koruyabilmenin yolu, en başta inovasyon ve Ar-Ge çalışmalarını sürdürebilir kılmaktan, yani makine sektörüne yönelik desteklerin sektörün KOBİ yapısıyla uyumlu biçimde çeşitlenip yaygınlaşmasından geçi-yor. Bunun yanında faaliyet ortamımızın da kayıt dışı ve haksız rekabet unsurlarından izole edilerek yerli yabancı bütün yatırımcılar için güvenli hale getirilmesi gerekiyor. Makine sektörümüzün pandemi öncesi 2019’a göre yüzde 70 daha fazla miktarda üretim, yüzde 40 daha fazla değerde ihracat yapar hale gelmesinde, teknolojive ürünlerin çeşitlenip katma değerinin ve rekabetçiliğinin artmasında, çevikliğinin ve dayanıklılığının pekişmesinde devletimizin koruyucu ve kollayıcı mekanizmalarının büyük rolü olduğunu hep söylüyoruz. Bu durumun ileri ülkelerden başlayarak kendi teknolojilerini geliştirmek iddiasındaki bütün ülkeler için geçerli olduğunu da sık sık yinelemek lüzumu duyuyoruz. Bu desteklerin olmadığı veya sürmediği bir durum, hangi ülkenin makine sektörü için olursa olsun peşin bir yenilginin veya mağduriyetin ifadesi olur.Hâl böyleyken, yüzde 11 artış ve 28,2 milyar dolar ihracatla tamamladığımız 2023 yılında ithalatın yüzde 20,1 artarak 45,6 milyar dolara ulaşmış olması, sadece ihracatı artırarak dış ticaret açığımızı kapatmanın ya da üretimi artırarak iç pazarı niteliksiz mallardan korumanın mümkün olmayacağını da gösteriyor. İthalat rejiminde alınan tedbirlerin başarılı olabilmesi için Yatırım Teşvik Mevzuatımızdaki açık kapıların acilen kapatılması gerekiyor. 30 milyar dolar ihracat hedefi de koyduğumuz yeni yıladair planlarımızda başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Ticaret ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlarımız olmak üzere, en yetkili ağızların makine ve katma değeri yüksek diğer sektörlerimizin kabiliyet ve başarılarını görülür hale getiren demeçlerinden cesaret alıyoruz. Makine sektörünün başarısına yapılan bu vurguların, teknoloji geliştirmekte ne kadar mahir olduğumuzu rakamlarla ortaya koyuyor olması sayesinde ithalata bağımlı bir ülke olduğumuz propagandalarını da çürüttüğüne inanıyoruz.
“2024 YILINI PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ YILI İLAN EDİYORUZ!”
ADNAN DALGAKIRAN TÜRKİYE MAKİNA FEDERASYONU YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Dünyanın yerinde saydığı makine ithalatındaki artışın MAİB Yönetim Kurulu yapıyor. Oysa makine alaBaşkanı olduğum dönemde kurduğumuz Makine Tanıtım Grubunun da önemli katkıları ile artık bugün yurt içinde ve yurt dışında “Türk Makinesi” kavramı oluştu ve imajını her geçen gün geliştiriyor. Ancak var olan “Uzak doğudan kaliteli ve batıdan hesaplı” imajımızdan sıyrılıp gerek ürün gerekse satış sonrası desteği ile müşteri beklentilerini en üst düzeyde karşılayan bir konumda anılmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Genel imalat yapan büyük ölçekli firmalarımızın satış sonrası hizmetleri de kapsayan lojistik alt yapılarını küresel düzeyde geliştirmeleri rekabet güçlerine önemli oranda etki ediyor. Dijital teknolojileri de iyi şekilde kullanarak bu alanda kapasite geliştiren firmalarımızın sayısı artıyor. Makine imalatında gelişmiş ülkelerin sahip oldukları müşteri finansmanı yapısı eşdeğerindeki uygulamaların ülkemizde yeterli düzeyde olmaması imalatçılarımızın rekabet gücüne olumsuz etki 2023 yılında Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı yüzde 11 artırarak 28,2 milyar dolara çıkarması, süregelen ihracat odağımızın yeni bir başarısıdır. Bu durum, önemli pazarımız olan Avrupa’daki durağanlığa rağmen 2024 için 30 milyar dolarlık hedefimize olan inancımızı da perçinliyor. İhracat artışında, sektörün kilogram başına ihraç fiyatı ortalaması olan 6,2 doların 2023’te 7,2 dolara yükselmesi de önemli bir etkendir. Bu artışı küresel enflasyon desteklemekle birlikte gelişen Ar-Ge ve inovasyon yapımızla Avrupa ortalaması olan 15 dolara erişme hedefimiz de sürüyor. Türkiye’nin makine ve teçhizat yatırımları salgın ve sonrası son 16 çeyrektir büyüme gösteriyor. Bu çok iyi bir gelişme ve şüphe-siz yurt içi makine talebini tetikliyor. Buna karşın salgın sonrasında arkasına aldığı sübvansiyonlarla agresifleşen Uzak Doğu politikaları, diğer bir temel nedenidir. Son dört yılda makine ithalatımız yüzde 85 artışla 45 milyar dolara ulaştı ve makinelerden 17 milyar dolar açık verir hale geldik. Bu bakımdan özellikle, küresel rekabette ilerigitmiş makine dallarında Uzak Doğu’nun niteliksiz ve dampingli mallarının haksız rekabetinden korunmak için etkin tedbirler alınmasını şart görüyoruz. Ayrıca Yatırım Teşvik Mevzuatının ithalatı kolaylaştırır yönleri hızla gözden geçirilmeli, aksine yerli malını destekler yapıya kavuşturulmalıdır. Devletin doğrudan veya dolaylı olarak dâhil olduğu Kamu İhale Kanunu ve istisnaları yanı sıra kamu özel iş birliği projeleri gibi alımlarda, yerli malını tercih eden uygulamalar etkinleştirilmelidir. Bununla birlikte 12’nci Kalkınma Planı’ndaki tedbirler arasında olan niteliksiz malların piyasaya arzını engelleyecek eylemlerin 2024’te hızlandırılmasını elzem görüyoruz. nında gelişmiş çoğu ülkede görüldüğü üzere firmalar, iç ve dış pazardaki müşterilerini makine satışında uzun vadeli düşük faizli finansal araçlarla destekleyebiliyor. Bu durum, kalite ve fiyat bakımından avantajlı makineleri imal edebilseler dahi uygun finansal çözümlerin olmaması nedeniyle, imalatçı firmaları pazarda savunmasız kılabiliyor. Dolayısıyla Türk Eximbank’ın makine ihracatında müşteri finansmanı enstrümanları yanı sıra Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası ve kamu bankaları için iç pazarda yerli malı makine yatırımlarında cazip kredilendirme unsurları geliştirilmesini önemli görüyoruz. Diğer yandan, Türkiye’nin 1995 yılında AB Gümrük Birliği’ne taraf olması, beraberinde AB Teknik Mevzuat Uyumunu da getirmişti. Bu durum Avrupa’nın en büyük ticareti partnerimiz olmasına büyük katkı sağladı. Son dönemde biraz hız kesse de Avrupalı firmalarda gerek Türkiye’de gerekse kendi ülkelerindeki ortaklık yapıları sektörümüz açısından önem arz ediyor. Bununla birlikte başta Rusya olmak üzere Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri firmalarımızın rekabet güçleri ile öne çıktıkları yükselen pazarlarımız olmayı sürdürüyorlar. Türkiye’de makine ithalatını körükleyen önemli unsurlardan birisi bazı alanlarda yeterli düzeyde ve teknolojide makinelerin üretilemiyor olmasıdır. Bu kapsamda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı firmaların teknoloji tabanlı ürün yerlileştirme çalışmalarına büyük katkı sağlıyor. Bununla birlikte en büyük satın alıcı olan kamu tarafı olarak 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamı mal alımı ve yapım işlerinde, yerli malı makine, ekipmanı ve malzemeleri teşvik ediliyor. Ancak bu uygulamalarının etkinleştirilmesi ve mevzuat düzenlemesinin KİT, BİT, TOKİ, TİKA, DMO ve benzer kuruşları da kapsar şekilde genişletilmesi gerektiğine inanıyoruz.2024 yılında, makroekonomik koşullara bağlı olarak finansmana erişimin, çoğu imalat sektöründe olduğu gibi sektör firmalarımızın sorunlarının başında geleceğini söyleyebiliriz. Diğer yandan, bilgi yoğun ve ürün geliştirme odaklı bir yapı bakımından da insan faktörü sektörümüz için büyük önem arz ediyor. Bu bakımdan mühendis ve teknik personel niteliğinin geliştirilmesi ve erişilebilir kılınması gerekiyor. Türkiye’nin enflasyonla mücadele ekonomi politikalarının iç pazara olası etkileri de dikkate alındığında, sektörün 2024’te de ihracat odağını artırarak sürdürmesi yerinde olacaktır. Gelişmiş ülke pazarlarında da benzer durgunluk olduğu için alternatif pazarlardaki gelişmeler bu dönem için daha da önem kazanacaktır.
“İHRACAT ODAĞIMIZDA OLMAYA DEVAM EDECEK”
İSMET TOKTAŞ AİMSAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
2023 yılı hem ülkemizde plana çıkıyor. Geçen yıllarda rakamlarına göre fuarlara yönetiyoruz. Artık insanlara kaç metrekare ile katılacağına karar verir ve ona göre harcamalarını organize ederler. Fuar sonrası alınan bu kararın sektör paydaşlarımızı maddi-manevi zarara uğrattığını söylemek zorundayım. Diğer taraftan, 2023 yılında, sektörün en büyük yurt içi fuarı olan ve ülkemiz ihracatına büyük katkı sağlayan WoodTech’e de teşvik çıkmadı. Devlet teşviklerinde yaşanan bu sorunlar, firmaların bu alanda yapacağı yatırımların da önünü kesiyor. Her yıl ihracat fazlası veren bir sektörün ödüllendirilmesi gerekirken bu kararlarla cezalandırılması, sektörümüzü zor durumda bırakıyor. Ağaç işleme makineleri sektörü olarak en önemli gündem maddemiz ihracat. Bunun için de hem mev-cut ihracat pazarlarındaki varlığımızı kuvvetlendirmeye yönelik çalışmalar sürdürüyor hem de yeni alternatif pazar arayışlarına büyük önem veriyoruz. Sektör olarak, özellikle Avrupalı rakiplerimizle çok başarılı bir rekabet süreci hem de küresel pazarlarda yaşanan bir dizi ekonomik zorluğa rağmen, ağaç işleme makineleri sektörü için başarılı bir yıldı. Bu başarı, sektördeki paydaşların vizyoner liderlikleri, teknolojiye yatırım yapma cesareti ve küresel pazarda etkin bir şekilde rekabet etme yetenekleri sayesinde mümkün oldu. Özellikle, inovasyon ve Ar-Ge’ye yapılan önemli yatırımlar, sektördeki aktörleri sadece ayakta tutmakla kalmayıp aynı zamanda rekabet avantajı elde etmelerini sağladı. Sektör olarak 2023 yılında da ihracat fazlası vermeye devam ettik ve ülke ekonomisine önemli bir destek sağladık. 12 aylık veriler incelediğinde; ihracatımızın geçen yıla göre yüzde 5,3 oranında artığını gördük. Toplamda 160 milyon dolarlık ihracata imza attık. Diğer yandan yurt içi satışlarımızda yüzde 17,2 oranında, üretimde de yaklaşık yüzde 8 oranında artış yaşandı. İhracatı artırdığımız ülkeler arasında Rusya ön 12-13 milyon dolarla kapattığımız Rusya pazarına; 2023 yılı sonunda toplam 24 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. İkinci sırada Bulgaristan, üçüncü sırada Irak yer alıyor. Vize serbestliği, yan sanayide dışa bağımlılık, nitelikli eleman gibi birçok sorunla mücadele eden sektörümüzün bir diğer çözüm bekleyen sorunu ise fuarlara ilişkin verilen devlet teşviklerinin düşürülmesiydi. Geçen yıl mayıs ayında, sektörünen büyük fuarlarından biri olarak gösterilen Ligna fuarımız vardı ve Türkiye’den rekor düzeyde, katılım oldu. Sektörümüzün “Şampiyonlar Ligi” olan Ligna fuarı için 2023 yılı şubat ayında 11 bin TL olarak açıklanan metrekare teşvik bedelleri, fuardan sonra 6.250 TL’ye düşürüldü. Bu, yaklaşık 15 milyon TL’lik teşvikin sektörümüzün elinden alınması anlamına geliyor. Bilindiği üzere fuarlar yüksek maliyetli organizasyonlardır, firmalarımız yıl içinde açıklanan teşvik baştan başlayarak makinelerimizi, gelişen sanayimizi, satış sonrası hizmetlerimizi anlatmamıza gerek yok; artık tüm dünya Türk makinesini ve makinecisini çok iyi biliyor.Firmalarımızı ve piyasaya sunduğu ürünleri beğeniy-le karşılıyor, buna yönelik uzun soluklu iş birlikleri ve yatırımlar yapmak istiyorlar. Bu doğrultuda sektörümüz elbette 2024 yılında da yeni pazarlara yönelecek ve Türk makinesinin kullanıldığı sınırları genişletecek. Ancak 2024 yılı ön görülmesi zor bir yıl olacak. Tüm dünyayı etkisi altına alan enflasyonun yıl içinde yansımalarını elbette göreceğiz. Bununla beraber yakın coğrafyamızda yaşanan savaşlar, oyunun kurallarının yeniden yazılacağını gösteriyor. Ancak kriz yönetimi konusunda önemli bir tecrübeye sahip olan ve hızlı aksiyon alarak kendini yeniden konumlandırmayı bilen sektörümüzün bu yılı da başarılı bir şekilde geçireceğini düşünüyorum.
“2024 ZORLU BİR YIL OLACAK AMA BİZ ZORLUKLARI SEVİYORUZ”
SEVDA KAYHAN YILMAZ AKDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutladığımız 2023’te, 2022’den kötü ama 2021’den iyi bir yıl geçirdik. Sektörümüzün gelişimive ticaret büyüklüğü devam ediyor. Diğer yandan 2023 yılı, bir ekonomik durgunluk beklentisi de içeriyordu ve bu yüzden üreticiler kendilerini, stok kontrolüne öncelik vermek zorunda hissettiler. Buna rağmen 2023’ün olumlu kapandığını söyleyebiliriz. 2023 yılı, aynı zamanda, hidrolik ve pnömatik sektörünün sürdürülebilirlik ve dijitalleşmeye odaklandığı bir yıl oldu. Bu konudaki yol haritamızın hazırlık sürecine halen devam ediyoruz. Bununla birlikte 2023 yılında istihdam kaynaklı sorunlarımız da devam etti. Yıllardır süregelen istihdam sorunu, diğer pek çok sektör gibi hidrolik pnömatik sektörününde de önemli bir baskı oluşturmaya devam ediyor. İstihdam sorunun iki önemli alt başlığı olduğuna inanıyoruz. Bunlardan ilki ve en önemlisi nitelikli yetişmiş personel sayısının azlığıyken, ikincisi ise özellikle ihracatçılar için dövizin enflasyon karşısında düşük kalması ve asgari ücretin dövizden çok daha fazla artmasıyla toplam maliyet içerisinde işçi maliyetinin neredeyse iki katına çıkmasıdır. Şu anda bazı firmalarımız müşteri kaybını göze alamadığı için işçiliğe gelen zammı ürünlerine yansıtamıyor; diğer bazı firmalar ise bu maliyetleri karşılayamadığı için ya müşteri kaybını kabul ediyor ve üretimini yavaşlatıyor ya da ne yazık ki üretimini durdurmak zorunda kalıyor. İstihdamla ilgili bir diğer sorun ise iş davalarındakiartış nedeniyle işçilerin, işten kendileri ayrılmaları durumunda bile tazminat talebinde bulunmalarıdır. Çalışanlar her davranışı “mobbing” olarak kabullenme eğilimi göstermeye başlıyorlar. Örneğin, planlanan imalat süresine neden uyulmadığı sorulduğunda, bunu bile “mobbing” olarak adlandırıp işi bırakan çalışanlar olduğunu duymaya başladık. Bu gelişmede, “işçi hukuku” haline dönüşen iş hukukunun etkili olduğunu; bunu bir “gelir kapısı” haline dönüştüren avukatlar olduğunu da düşünüyorum. Peki, istihdam sorununa yönelik neler yapıyoruz? Önemli bir adım olarak, OSB’ler içerisindeki teknik liselerin daha aktif çalışmalarını sağlayacak projeler yapıyor; firmalarımızda görevlendirmek üzere teknik liselerden ve üniversitelerden uzun dönemli stajyerler kabul ederek genç nesillere önemli bir iş deneyimi kazandırmaya devam ediyoruz. Diğer yandan, firmaların insan kaynaklarını bu süreçte üst yönetime daha yakın konumlandırmanın önemli olduğuna inancımız da artıyor. Gelelim 2024 yılı beklentilerine... Türk makine sektörünün ana pazarı, bildiğiniz üzere Avrupa’dır. Bu nedenle, sadece bizim değil Avrupalı üreticilerin de maruz kaldığı regülasyonlar tsunamisine ne kadar hazırlıklı olursak, 2024 ve sonrasındaki yıllarda o ölçüde ayakta kalacağımızı ve başarılı olacağımızı görüyoruz. Bu nedenle Avrupa Yeşil Mutabakatına hazırlık ve tam uyum büyük önem taşıyor. Bu nedenle de makine sektörünün sürdürülebilirlik, ikiz dönüşüm uyum çabaları diğer tüm sektörlerden daha kapsamlı ve nitelikli olmaya devam ediyor. Biz de hidrolik pnömatik sektörü olarak, sürdürülebilirlik, sınırda karbon düzenlemeleri, verimlilik ve ikiz dönüşüm odaklı sorun başlıkları üzerinde düşünmeye, çözüm geliştirmeye devam edeceğiz. Burada altını çizerek söylemem gereken bir husus ise ekonomik istikrardır. Piyasanın, kendi işleyiş şartlarında çalışmasının önemine inanıyor ve ekonomi yönetiminden de bu şartlar çerçevesine uyumlu bir süreç yönetimi talep ediyoruz. 2024’te en önemli sorun başlıklarında bir başkası ise finansmana erişim olacak. Özellikle yerel seçimlerin sonrasında en önemli gündemin finansman olacağına inanıyorum çünkü yanlış kullanılan krediler nedeniyle bankacılık sisteminin kredi iştahında bir azalma gözlemliyorum. Dolayısıyla iş dünyasının “nakit” sorunları yaşayabileceğini düşündüğümü de söylemeliyim. Bu, ihracatın daha da önemli hale gelmesini sağlayacaktır. Ancak diğer yandan, özellikle Avrupa ve ABD’deki seçim dönemleri nedeniyle, Avrupa ve ABD hedefli ihracatçılarımızın bu gelişmeler karşısında da hazırlıklı olmaları gerektiğinin altını çizmek isterim. Önümüzde yine zorlu bir yolculuk bizi bekliyor. Bu yılda sürdürülebilirlik, verimlilikve karbon izimizi azaltıcı yol haritamıza daha çok odaklanacağız. Kamu yönetiminden beklentimiz, iş dünyasından alınacak karbon vergilerinin yine bu konuda yapılacak yatırımlara yönlendirilmek üzere özel hesapta takip edilmesidir. Zorluklara alıştık ve zorlukları aştıkça da güçleneceğimizi öğretti hayat. Bu motivasyonunun bizi başarıya götüreceğine inanıyoruz.
“NİTELİKLİ İSTİHDAMA YÖNELİK ÇABALARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ”
OĞUZHAN BULGURLUOĞLU AYSAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılının ilk günlerinde Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerini yaşadık. Daha önce bu derece etkili art arda aynı gün 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremleri yaşamamış, duymamıştık. 11 ilimizi ve nüfusumuzun beşte birini doğrudan, tüm ülkemizi dolaylı olarak etkileyen bu depremlerin ekonomik, psikolojik ve sosyal etkileri hala devam ediyor. Depremlerin ardından AYSAD bir heyetle böl-geye giderek hem asansörlerin hem de bölgenin yapı durumuna yönelik bir araştırma yaptı. Mart ayında AYSAD’ın desteğiyle gerçekleştirilen 18’inci Uluslararası Asansör İstanbul fuarında, üyesi olduğumuz Avrupa Asansör Birliği (Europen Lift Association-ELA) komitelerinden deprem anında asansör davranışları ve önlemleri konusunda değerli bilgilerini paylaşan uzmanlar ve yurt içinden uzmanlarımızın bilgilendirmeleriyle, alınması gereken önlemlere dair paneller düzenledik, güvenlik açısından farkındalık yaratarak sektöre katkı verdik. Buna paralel olarak hem deprem bölgesindeki üyemizin koordinasyonunda AYSAD olarak hem de üye firmalarımız olarak bölgeye yoğun desteklerimiz oldu. Yine bölgenin yeniden ayağa kaldırılması çalışmalarında kurulacak asansörler için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının Gaziantep’te düzenlediği iş birliği toplantısına AYSAD Yönetim Kurulundan bir temsilcimizle katılarak destek verdik. 2023 yılında makine sektörünün diğer paydaşlarınında önemli sorunlarından istihdama, aranan eleman sorununa değindik. Bu kapsamda hem Asansör İstanbul fuarına meslek lisesi öğrencilerini davet ederek hem de meslek liselerine giderek kariyer günleri etkinlikleri düzenleyip, sektörümüzün tanıtımını yaptık. Sektörümüzün önemli sorunlarından istihdama yönelik çalışmalarımız halen devam ediyor. Önümüzdeki dönemde meslek lisesi öğrencilerinin mezuniyet sonrası iş hayatını tercih etmeleri halinde asansör ve yürüyen merdiven sektörüne yönelmeleri için tanıtım ve teşviklerimiz devam edecek. Ayrıca Mesleki Yeterlilik Kurumu ile meslek standartlarının hazırlanması aşamasında temaslarımız sürüyor. Yine MMO ile yaptığımız iş birliği çerçevesinde Kartal Makine Hangar kompleksi içinde Asansör Eğitim Merkezi oluşturuyoruz. Bu merkezde hem firmalarımızın personellerine hem de meslek lisesi öğrencilerinin eğitimine katkı vermeyi planlıyoruz. Sektörümüzün önemli sorunlarından biri de haksız rekabet konusu. Bu hususta da bağlı olduğumuz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü ve ilgili sektör paydaşları ile çalışmalarımız ve iş birliğimizi sürdürüyoruz. Yine asansör muayenelerinde yaşanan sorunların ortadan kaldırılması amacıyla AYSAD ve Muayene kuruluşları ortak çalışma grubu oluşturarak sorunları kısa sürede paylaşma ve çözüm üretme kanalı oluşturduk. Bu çalışmalarımız önümüzdeki süreçte de kesintisiz devam edecektir. Yaşanan asansör kazalarının oluşma nedenlerine, alınması gereken önlemlere ve kullanıcıların güvenliğinin ve farkındalığının arttırılmasına yönelik çalışmalarımız geçtiğimiz yıl da devam etti. Bu hususta bilirkişi-lik çalışmalarımızla, basın bültenleriyle ve ulusal TV kanallarına verdiğimiz röportajlarla doğru bilgileri aktardık. Özetle, 2023 yılında istihdam, haksız rekabet ve asansör muayenelerindeki sorunların çözümüne odaklandık. 2024 yılında bu sorunların belirli planlar dâhilinde çözüme kavuşması için kamudan beklentilerimizin yanı sıra özel sektör olarak bizler de mücadelemize devam edeceğiz. 2024 yılında ayrıca üyesi olduğumuz ELA Genel Kurulunu mayıs ayında İstanbul’da yapacağız. Bu genel kurulu, Türk makine sektörünün Avrupa asansör sektörü paydaşlarına tanıtımı için iyi bir fırsat olarak görüyoruz. Önümüzdeki dönemde hem ülkemiz hem makine sektörü hem de asansör sektörünün yaşadığı sorunlarının çözüldüğü bir yıl olmasını diliyoruz.
“SEKTÖR SORUNLARINA ÇÖZÜM ÜRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
TUNÇ ATIL ENOSAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Geride kalan yılda yaşanan jeopolitik gerilimler, savaşlar ve doğal afetler sektörümüzde de etkili olmayı sürdürdü. Özellikle ham madde fiyatlarında dalgalanmalar, ABD’nin çip üreten ülkelere uyguladığı ticari yaptırımlar, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları ve tedarik zincirindeki aksamalar gibi küresel risk unsurları, süreç ve üretim optimizasyonunda başrol oynayan otomasyon sektörüne de yansıdı. Küresel ticaretteki risklerden en az seviyede etkilenmek için dışa bağımlılığın azaltılması şarttır. Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi, işletmelere sağlanacak vergi indirimi, vergi muafiyeti gibi çeşitli avantajlarla yerli üretimin desteklenerek üretim maliyetlerinin düşürülmesi, yatırımların desteklenmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapılması ve enerji arzının desteklenmesinin önemini hepimiz biliyoruz. Ancak nitelikli üretim yapılabilmesi için rekabet öncesi iş birliklerini de sağlamamız gerekiyor. KOBİ’lerin birleşerek ortak projelerde yer almaları katma değerli üretim ve verimlilik kapasitemizin artmasını sağlarken, yurt dışı pazarlarda rekabet şansımızı da güçlendirecektir. Halen birlikte iş yapma kültürüne sahip değiliz. Bu da pazar payımızın büyük ölçüde daralmasına yol açıyor. Nitelikli insan kaynağı gücümüzle ortak projeler üreterek pazar payımızı yükseltmeli ve rekabet avantajı yaratmalıyız. Küresel rekabetin bir başka koşulu ise ileri otomasyon teknolojilerinin kullanımı ve sanayide dijital dönüşümden geçiyor. Sanayide dijital dönüşüm konusundaki bu zorunluluk nedeniyle, ENOSAD olarak, profesyonel bir organizasyon firmasıyla iş birliğinde, sanayi bölgelerinde sürdürülebilir yeni nesil ve verimli üretim çözümleri sağlayan firmalar ile sanayicileri bir araya getiren “Dijital OSB Buluşmaları” adı altında bir dizi etkinliğe imza atıyoruz. Ülkemizin önemli sanayi illerinde sanayicilerimizle dijital dönüşüme öncülük eden firmaları bir araya getiren bu etkinliklere 2024 yılında da devam edeceğiz. Yine benzer şekilde, ENOSAD olarak Proses Otomasyonu, Fabrika Otomasyonu, Robotik Otomasyonu ve Sanayide Dijital Dönüşüm olmak üzere dört ana faaliyet alanına yönelik sempozyumlar da düzenleyeceğiz. Önümüzdeki dönemde sanayimizin gücünü ve pazar payımızı yükseltmeyi sağlayacak birlikte iş yapma kültürümüzü geliştirmeye yönelik adımlar atmayı da hedefliyoruz. Dijital OSB Buluşmaları etkinliğimizi farklı illerimize taşıyacak ve üretimin her aşamasındaki yeni nesil ve yalın üretim teknikleri ile üretimde verimliliği artırmanın yöntemlerini sanayiciler ve son kullanıcılara aktarmayı sürdüreceğiz.Endüstriyel otomasyon sektörü olarak makineye hayat veren bir grubuz. Makine sektöründe ihracat artışları yaşanmasında sektörümüzün de payı olduğuna inanıyoruz. Ancak makina sektörünün önünde Çin faktörü büyük bir sorun teşkil ediyor. Uyguladıkları fiyat kırma politikalarıyla çok uygun maliyetlerle pazara girdikleri için makine sektörünün en önemli ihracat pazarı olan Avrupa’daki payını düşürüyor ve aynı zamanda iç pazarımızdada daralmaya yol açıyorlar. Makineciler için görünen çözüm ise yüksek teknolojili makine üretmekten geçiyor. Bu açıdan ENOSAD üyesi orta-yüksek tekno-loji mühendislik şirketleri, imalatçılar ve ürün sağlayıcı uluslararası firmaların; makine sektörünün dijital dönüşümünde belirleyici olacaklarına inanıyorum. 2024 yılı ve gelecekte endüstriyel otomasyon sektörünün önemi özellikle imalat sanayilerinde daha çok artacak; otomasyon, üretim hatlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelecek. Verimlilik artışı, kalite, sürdürülebilirlik, yatırım getirisi, yeni teknolojilerle birlikte farklı iş kollarının oluşmasıyla iş gücü istihdamının artması gibi avantajlarıyla endüstriyel otomasyon, işletmeler, sanayi ve ülkemiz ekonomisi için vazgeçilmez bir ihtiyaç olacak. Her ne kadar ekonomik yönden zorlu koşulların devam edeceğini öngörsek de çalışmalarımızla ülkemiz sanayisi ve ekonomisine katkı sağlamaya devam edeceğimizi ümit ediyoruz.
“İHRACAT ODAKLI ÜRETİMİ ARTIRMAYI HEDEFLİYORUZ”
NADİR AKGÜN İMDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Ülkemizde iş makineleri sektörü hareketli bir yılı geride bıraktı. 2022’de yaklaşık 12 bin adet olan iş ve inşaat makineleri iç pazar satış rakamı, 2023 yılında yaklaşık 15 bin adet seviyelerine ulaştı. Benzer şekilde, zorlu koşullara rağmen 2023 yılı ocak-kasım dönemindeki sektörel ihracatımız da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16 artışla 2 milyar doların üzerine çıktı. Bu artışla birlikte inşaat ve madencilik makineleri ürün grubu, tüm makine grupları arasında ihracatı en çok yapılan üçüncü makine grubu oldu. İş ve inşaat makineleri sektörünün çatı kuruluşu olan İMDER, her zaman olduğu gibi geçtiğimiz yılda da sektörün sorunlarına çözümler geliştirmek için çaba gösterdi. Sorunlarımızın başında ise yurt dışından ithal edilen iş makinelerinin denetlenmesi hususu geliyordu. Bu konuda Ticaret Bakanlığı Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü ile “Karayolu Dışında Kullanılan Hareketli Makinaların İthalat Denetimi Tebliği” (2024/2) üzerinde çalışmalarımız oldu. Bu sayede iş makinelerinin TAREKS sistemi ile denetime tabi tutularak ülkemizdeki güncel mevzuatlara uygun koşullardaki makinelerin ithal edilmesi amaçlanıyor. Sektörün bir başka sorunu, ülkemizde üretilmeyen makinelerin ikinci el ithalatında yaşanıyor. Neredeyse hurda konumundaki makinelerin ithalatı ülkemizin ekonomisine büyük zarar vermektedir. Bu tür makinelerin ülkemize girişinin engellenmesi hususunda gerekli çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Ayrıca, yerli üreticilerimizin üretim kapasiteleri yeterli düzeye ulaştığı zaman, ilgili ürünlerin ikinci el ithalatının sonlandırılması konusunda da çalışmalarımız sürecek.Burada ayrıca, iş ve istif makinelerinde kullanılan E-SIM uygulamasında yaşanan bir sorunu da vurgulamak isterim. E-SIM teknolojisi ile makinelerin durumunu, varsa arızalarını ve mevcut konumlarını takip edebiliyoruz. Ancak bu teknoloji ile toplanan verilerin yurt dışında saklanması nedeniyle 2019 yılında BTK’nin aldığı bir kararla E-SIM uygulaması geçici süreli olarak kapatılmış ve yerli E-SIM kullanımına geçilmişti. Ancak bu süreçte eski makinelerdeki E-SIM’lerin yerlileştirilmesinde ilgili karar sadece yeni makineler için uygulandı. Dolayısıyla, geçtiğimiz yıl yaşadığımız deprem felaketinde E-SIM özelliği kapalı olan makinelerin durumu hakkında ne yazık ki bilgi sahibi olamadık ve arama kurtarma sürecinde aksaklıklar yaşadık. Bu anlamda, E-SIM geçişi yapılmamış veya E-SIM özelliği kapatılmış makinelerin yeniden sisteme alınabilmesi için çalışmalarımız da devam ediyor. Diğer yandan, tüm makine sektörlerinde olduğu gibi biz de en kıymetli yatırımların başında eğitimin geldiğini biliyoruz. Bu doğrultuda İMDER ve İSDER ortak komitemiz olan Eğitim Komitemiz ile iş ve istif makineleri sektör alt dallarında eğitim alan öğrenciler için destek programları tasarlıyor, çevrim içi eğitim portalı ile öğrencilerin eğitim materyallerinin zenginleştirilmesini ve alınan eğitimin kalitesini artırmayı hedefliyor; bu çabalarımızın, sektörümüze ve geleceğimize ışık tutacak çocuklarımıza faydalı olmasını umut ediyoruz. Benzer şekilde, eğiticilerin eğitimine de özen gösteriyor ve değerli öğretmenlerimizin sektörel teknolojik gelişimlere uyum sağlayabilmeleri için özel eğitim programları düzenliyoruz. İhracat odaklı üretimin artırılmasına katkıda bulunmak ve uluslararası doğrudan yatırımları ülkemize çekmek adına kamu ve özel sektöri ş birliğinde projeler geliştirmemize uygun atmosfere sahip olabilmek, İMDER’in en büyük beklentilerinden biridir. Bu konudaki çalışmalara ek olarak istihdam imkânlarının yaratılmasına fayda sağlamak ve küresel pazarda rekabet gücünü artırarak daha kaliteli bir piyasa yaratılmasına yardımcı olmak da İMDER’in görevleri arasında yer alır. Bu anlamda, tüm dünyada etkili olan dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm çabalarının getireceği yeni dönüşümleri anlık olarak takip etmeye ve sektörel uyumu hızla sağlamaya da devam ediyoruz. Bununla birlikte, 2024 yılında önemli bir organizasyonla sektörel gücümüzü bir kez daha kamuoyuna sergileyeceğiz. Bu vesileyle, 29 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde İMDER ve İSDER’in ana destekçisi olduğu KOMATEK fuarına tüm makine sektörü temsilcilerini davet ediyorum.
“EĞİTİCİLERİN EĞİTİMİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUZ”
SERKAN KARATAŞ İSDER YONETİM KURULU BAŞKANI
Türkiye istif makineleri sektörü, 2023 yılında rekor bir yılı geride bıraktı. İSDER Online verilerine göre, 2023 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 21’lik artışla 15.652 adet istif makinesi satışı gerçekleşti. Yine sektörümüzün ihracat değeri de 2023 yılı ocak-kasım döneminde yüzde 27’lik artışla 702 milyon dolar seviyelerine çıkmıştı. İstif makineleri sektörünün bütünleyici alt segmentleri de dâhil ettiğimizde bu rakamın yaklaşık 1 milyar dolar seviyelerine ulaşacağını söyleyebiliriz. Diğer yandan bizler, eğitim alanında yapılan çalışmaların ülkemiz açısından en kıymetli yatırım olduğuna inanıyoruz. Nitelikli istihdam konusunda diğer sektörlerde olduğu gibi istif makineleri sektöründe de problemler yaşanmaya devam ediyor.Bu kapsamda İSDER ve İMDER ortak komitemiz olan Eğitim Komitemizin yapmış olduğu çalışmalarla iş ve istif makineleri sektör dallarında eğitim alan öğrenciler için destek programları tasarlıyor, çevrim içi eğitim portalımızla öğrencilerin eğitim materyallerinin zenginleştirilmesi ve almış oldukları eğitimin kalitesinin artırılmasını amaçlıyoruz. Ayrıca makine dalında veya sektörümüzle ilgili alt programlarda eğitmenlik yapan değerli öğretmenlerimizin sektörümüzden ve sektörümüzün yaşamış olduğu yeni nesil teknolojik dönüşümlerden uzak kalmaması ve bilgilerinin tazelenmesi adına, gerekli hazırlıkları yaparak kendilerine çok faydalı olacağını düşündüğümüz eğitim programı çalışmalarına da aralıksız devam ediyoruz. Bu kapsamda, şubat ayının sonunda İtalya’nın farklı bölgelerinde yer alan sektörün önde gelen firmalarını öğretmenlerimizle birlikte ziyaret edeceğiz. Böylelikle öğretmenlerimiz ürünlerin imalat süreçlerini yakından takip edebilecek, tamamlanmış ürünleri inceleyebilecek, aynı zamanda bu ürünler ve Avrupa standartları hakkında firmaların üst düzey yetkilileri tarafından bilgilendirilecekler. Ek olarak, İSDER olarak yapmış olduğumuz GTİP çalışmalarında “Tele handler (Teleskopik Handler)” ve “Teleskopik Forklift” olarak tanımlanan elleçleme ve kaldırma tertibatı bulunan iş makinelerinin farklı GTİP kodları kullanılarak işleme alınabileceğini fark ettiğimizde, Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü ile iletişime geçerek bir düzenleme talebinde bulunduk ve bu durumun ortadan kaldırılmasını sağladık.Sektörümüzde yaşanan inovasyonları göz önünde bulundurarak üretimimize devam etmek ve küresel anlamda söz sahibi olmak, sektörün önde gelen ülkelerinden biri konumuna gelmek için çok çalışmalı ve kaliteli ürünler ortaya koyarak ülkemizin prestijini arttırmaya devam etmeliyiz. Bu doğrultuda yerli malı üretimimizi artırmalı ve kaliteli üretimle Türkiye markasının değerini güçlendirmeliyiz. Bu kapsamda, Yerli Malı Belgesi denetimlerinin sıkılaştırılması ve yerli malı kurallarına uygun olmayan ürünlerin tespitinin önemli olduğuna inanıyoruz.2024 yılında bizim içiniki önemli organizasyon ise İSDER ve İMDER’in ana destekçisi olduğu, 29 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek KOMATEK fuarı ile Avrupa İstif Makineleri Federasyonu’nun (FEM) yıllık genel toplantılarının gerçekleştirileceği FEM Kongresi olacak. Dünya istif makineleri sektörünün rotasının çizileceği FEM Kongresi 25-27 Eylül tarihleri arasında ve İSDER’in ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilecek; forklift, vinç, personel yükseltici platform, depo içi ekipmanlar ve depo raf sistemleri konusunda dünyaca ünlü firmaların CEO’ları ve firma sahipleri FEM Kongresinde bir araya gelecek. Son olarak, geride bıraktığımız dönemde dünya genelinde dijitalleşme, sıfır karbon ayak izi, enerji dönüşümü ve sürdürülebilirlik gibi kavramların ortaya çıkmasıyla birlikte; otonom sistemlerin kullanımının artacağını ve hidrojen yakıtlı veya elektrikli motorların fosil yakıt kullanan içten yanmalı motorların yerini almaya başlayacağını göreceğiz. İstif makineleri pazarında ise geride bıraktığımız yılda yaşanan rekor artış sonrasında koşulların biraz daha normale dönmesini, bu nedenle bir duraklama veya yumuşak bir iniş yaşanabileceğini öngörüyoruz.
“YEŞİL VE DİJİTAL DÖNÜŞÜME UYUM KRİTİK ÖNEM TAŞIYOR”
SELİM EMRE GENCER MİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Geçtiğimiz yıl makine ve teçhizat yatırımları yüzde 11,5 büyürken sektördeki üretim artışı yüzde 8,4 olarak gerçekleşti. Sektördeki üretim artışına en büyük destek ihracat tarafından geldi. Nitekim 2023 yılında makine ihracatı yüzde 11,1 artarak 28,2 milyar dolar seviyesine ulaştı. En büyük pazarımız AB bölgesinde yaşanan ekonomik yavaşlamaya rağmen bu yıl da ihracatımızın çift haneli artışla 31 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bu konuda belirleyici faktör, net ihracatın büyümeye katkısının pozitife döndürülmesini hedefleyen Orta Vadeli Programın ihracata yönelik politika ve tedbirlerinin hayata geçirilme hızı olacaktır. 2024 yılı ihracat hedefimizi olumsuz etkileyebilecek en önemli risk ise halen Ukrayna ve Orta Doğu’da devam eden çatışmalara bağlı olarak ortaya çıkan ticari kısıtlamaların genişletilmesi ve bu durumun ikinci büyük makine pazarımız Rusya başta olmak üzere bölge ülkelerine yönelik ihracatımızı olumsuz etkileme olasılığıdır. Öte yandan, sektörümüzün geçtiğimiz 10 yılık ihracat performansına göz attığımızda, yakın coğrafyamızda yaşanan büyük dış şoklara rağmen yıllık ortalama yüzde 9,9 büyüdüğümüzü ve dünya makine pazarında aldığımız payın da neredeyse katlanarak yüzde 1,2 oranı-na yükseldiğini görüyoruz. Makine ihracatımızda yeni ve güçlü bir gelişim süreci başlatabilmemiz için önümüzde, sektörümüzün ortayüksek ve yüksek teknolojili ürün grubuna geçişini zorunlu kılan yeni ve zorlu bir süreç var. Bu süreci de sektörün dijital dönüşümünde hızlı adımlar atarak başarı ile tamamlayabiliriz. Sanayi Hamlesi Programı kapsamında son dönemde uygulanmaya başlanan makine yatırım projelerinin, sektörümüzün dijital dönüşüme öncülük ettiğini gözlemliyoruz. Uluslararası rekabette sektörümüzü ön plana çıkaracak olan dijital dönüşümün hızlandırılması için makine yatırımlarına Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı kapsamında daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini düşünüyoruz. Sektörümüzün yeşil dönüşümünün hızlandırılması da diğer bir öncelikli alanımızdır. Avrupa Yeşil Mutabakatı düzenlemelerinin, aynı zamanda ticari korumacılık aracı olarak kullanılabileceği unutulmamalıdır. Bu düzenlemelere uyumda hızlı hareket etmemiz halinde Avrupa pazarında üçüncü ülkelere karşı önemli avantaj sağlayacağımız kuşkusuzdur.Makine sanayisi için diğer bir reform alanı teşvik sisteminin yeniden yapılandırılması-dır. Halen makine imalatı sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin sayısı, maki-ne sanayinde dünya lideri Almanya’nın yaklaşık yedi katıdır. İşletme sayısındaki bu devasa büyüklük, Ar-Ge ve inovasyona ayrılan kaynakların ve devlet desteklerinin verimli kullanılamaması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Bu yapısal sorunu, “Makine sektöründe desteklerin orta ve büyük ölçekli firmalara odaklanması sağlanacaktır” şeklindeki yeni Kalkınma Planı hedefi doğrultusunda süratle çözmeliyiz. Teşvik sisteminin yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmalarda, teşvik belgeli yatırımlarda ithal makine kullanımının devlet desteklerinden yararlandırılmasının istisnai uygulama haline getirilmesi ilkesi de esas alınmalıdır. Teşvik sistemi kapsamındaki diğer bir beklentimiz, makine sektörünün dâhil olduğu öncelikli sektörlere özgü olmak üzere yurt dışı marka ve firma alımlarının devlet destekleri kapsamına alınmasıdır. Diğer taraftan, “Yerli Malı” kullanımının özendirilmesine ilişkin mevzuatta, Sanayi Odaları tarafından düzenlenen kapasite raporları ve Yerli Malı belgelerinin, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca denetlemesine imkân tanıyacak şekilde değişikliğe gidilmelidir. Geçtiğimiz yıl makine dış ticaretinde yaklaşık 17 milyar dolar açık verdik. Bu miktarın 12 milyar doları Çin kaynaklı makine ithalatından oluşmaktadır. MİB olarak geçtiğimiz yıl üyelerimizin talepleri doğrultusunda 150 ürün için ilave Gümrük Vergisi getirilmesi talebinde bulunduk. Bunlardan önemli bir bölümüne İGV uygulanmaya başlandı. Bazı ürünlerde de vergi oranları yükseltildi. Önümüzdeki günlerde üyelerimizden gelen talepler doğrultusunda çok sayıda-ki makine için soruşturma açılması talebinde bulunmayı planlıyoruz.
“EN ÖNEMLİ GÜNDEMİMİZ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK”
SELÇUK GÜLSÜN PAGDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI
2023 yılı ülkemiz için oldukça zor geçti. Şubat ayında meydana gelen depremlerde çok sayıda insanımızı kaybettik, hayatta kalanlar ise hâlâ çok zor şartlarda yaşıyorlar. Depremin hemen ardından gerçekleşen seçimlerin ve ana ihracat pazarlarımızda devam eden talep daralmasının yanı sıra küresel ve bölgesel gelişmelerin de bir neticesi olarak ekonomik şartların da giderek zorlaştığına şâhit olduk. Plastik sektörünün de bu olumsuz gelişmelerden azade olmadığını söyleyebiliriz. 2023 yılının verilerini incelediğimizde ihracatta miktar bazında yalnızca yüzde 1,1’lik bir artışla karşı karşıyayken, buna karşın değer bazında yüzde 7,6’lık bir düşüş görüyoruz. Miktar bazında yaşanan artışa rağmen değer bazında düşüş yaşanmasının nedeni ise küresel piyasalarda plastik ham madde fiyatlarının bir önceki yılın altında seyretmesiydi. Değer bazında yaşanan bu düşüşle birlikte plastik sektörünün 2023 yılı doğrudan ihracatı 10,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bilindiği üzere plastik sektörü, otomotiv başta olmak üzere 30’dan fazla sektöre ara girdi sağlamaktadır. Bu nedenle, ihracatının önemli bir bölümü dolaylı olarak gerçekleşmektedir. Hesaplamalarımıza göre, dolaylı ihracatı da dikkate alarak plastik sektörünün 2023 yılı ihracatının yaklaşık olarak 16 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Plastik işleme makineleri tarafında ise ihracatımızın yüzde 9,1 artışla 335 milyon dolara ulaştığını ve 2022 yılındaki rekorumuzu geliştirdiğini görüyoruz. Makine ihracatı tarafında son yıllardaki gelişme memnuniyet verici olsa da aynı süreçte ithalat tarafında da rekor kırıldığını göz ardı etmemek gerekiyor. Tüm dünyada tercih edilen plastik işleme makinelerimizin, iç piyasada daha çok tercih edilmesi adına sivil toplum kuruluşları olarak bizlerin ve sektör paydaşlarının daha çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Sektörün üretim tarafında ise ihracattan daha olumlu bir tablo söz konusu. Yaptığımız analizler yıl sonu itibarıyla üretimimizin miktar bazında yüzde 4,8 artışla 11,9 milyon tona, değer bazında ise yüzde 3,3 artışla 50 milyar dolara ulaştığını gösteriyor. Sektörümüzü bu dönemde en çok zorlayan konuların başında kuşkusuz ki finansmana erişimde yaşanan güçlükler gelmekte. Ne yazık ki kredi imkânları hayli daralmış, vadeler kısalmış ve finansman maliyetleri artmış durumda. Oysa imalat sanayimizin yıllardır dile getirilen önemli sorunlarından biri işletmelerin sermaye yapılarının zayıf olması. Hali hazırda sermaye yapısı zayıf olan işletmelerin finansman imkânları da daraldığında, kapasitelerini istenilen ölçüde kullanmaları mümkün olmuyor. Bu sebeple imalat sanayileri başta olmak üzere üretim yapan sektörlerin tamamı için finansmana erişim imkânlarının genişletilmesi büyük önem arz ediyor. Plastik sektörünün orta ve uzun vadede en önemli gündem konusu ise sürdürülebilirliktir. Bu süreçte özellikle AB Yeşil Mutabakatı ile hayatımıza giren yeni regülasyonlara adaptasyon yeteneğimiz sektörümüzün başarısı açısından belirleyici olacak. Bu bağlamda plastik işleme makineleri sektörümüze de büyük ödevler düşüyor. Zira plastik sektörünün karbon ayak izini incelediğimizde en büyük ikinci payın enerji girdisi olduğunu görüyoruz. Bu kapsamda ülkemizde; enerji verimliliği yüksek, yapay zekâ uygulamaları ile ham maddenin değerlerine en uygun parametreleri seçen makinelerin geliştirilmesi ve üretilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda Ar-Ge faaliyetleri yürüten makine üreticilerimize de kamu tarafından verilecek desteklerde öncelikli bir konum verilmesi faydalı olacaktır.2024 yılında da küresel ve bölgesel gelişmelerin ekonomik performansımız üzerinde belirleyici rol oynayacağını söyleyebiliriz. Özellikle, 2023 yılı sonunda başlayan Kızıldeniz krizinin ne kadar süreceği, nasıl çözüleceği ve deniz taşımacılığı maliyetleri üzerindeki etkisinin hangi boyutlara ulaşacağı küresel ticaretin hacmine tesir edeceği gibi ülkemiz ticaretini de doğrudan etkileyecektir. Tüm dünyada ekonomik aktivitenin yavaş seyrettiği bir yıl bekleniyor olsa da ülkemiz ve sektörümüzde yeni fırsatların değerlendirildiği bir yıl olmasını diliyoruz.
“DÜNYA İÇİN ÜRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
NURDAN YÜCEL POMSAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Türkiye’de pompa ve vana sanayisi, iç piyasada altyapı ve üstyapı projelerine ürün tedariği, makine sanayisinde yaşanan büyümenin olumlu etkisive ihracattaki artış sebebiyle başarılı bir yıl geçirdi. Pompa sanayisinde üretim adetleri kademeli olarak artıyor ve adet olarak en çok üretim yakıt, yağlama, soğutma ve beton harç pompalarında gerçekleşiyor. Vana sanayinde ise üretim son yıllarda dalgalı bir seyir izliyor; vana ve valf sanayisinde yüksek katma değerli üretime geçiş oldukça durağan kalmaya devam ediyor. Sektörde Ar-Ge faaliyetlerinin önemli ölçüde artmaya başladığı ve bunun rekabet gücüne katkısının sağlandığını da görüyoruz. Tüm yıl verilerine sahip olamasak da sektör trendleri, teknolojik gelişmeler ve küresel talep gibi faktörlerin pompa ve vana sektörünü etkilediğini söyleyebiliriz. Sektör olarak 2023 yılında tüm sektörümüzde, özellikle iç piyasadaki projelerin artması sebebi ile iyi bir yıl geçirdik. Dış ticaretimizle ilgili 2023 yılındaki değerlendirmeye ilişkin en güncel bilgileri ise OcakEkim döneminden görebiliyoruz. 2022-2023 yılları10 aylık dönem itibarıyla karşılaştırdığımızda; pompa ihracatımızın 935 milyon dolar olduğunu ve bir önceki yıla göre yüzde 16 artış gösterdiğini görüyoruz. Ortalama birim fiyatımız ise 9,2 dolardan 10,9 dolara çıkmış. Vana ve armatür ihracatı ise yüzde 12,4 artışla 770 milyon dolara ulaşmış durumda. Bu segmentteki ortalama birim fiyatımız ise 10,3 dolardan 12,6 dolara yükselmiş. Diğer yandan geçtiğimiz yıl, yüksek enflasyon, düşük faiz oranları ve ortodoks ekonomi politikalarından sapmalar, uluslararası piyasalarda Türkiye’nin riskini artırdı. Borçlanma şirketler için daha pahalı ve kıt hale geldi. Bu durum yatırımların azalmasına yol açtı ve şirketlerin gelecek planları yapmasını engelledi. Ne yazık ki katma değeri yüksek ürünler üretemiyoruz, konvansiyonel ürünlere olan talep de dünya çapında azalıyor. Yüksek teknoloji kullanımı ise yatırım gerektiriyor. Türkiye özelinde bahsettiğim sorunların yanı sıra sektör küresel ekonomideki risklerden de etkilenmeye devam ediyor. Özellikle jeopolitik riskler ve iklim değişikliği, Süveyş ve Panama Kanalları üzerinden ulaşımı etkileyerek küresel ticarette sorunlara neden olurken, Çin-ABD arasındaki ticaret savaşları ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar da ticaretimiz üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Dünya siyasetindeki kutuplaşmalar küreselleşmeyi tersine çevirirken, ekonomiler daha da içe kapanıyor. Yüksek enflasyon ise ekonomik aksaklıklara yol açarak fiyatlandırmayı oldukça zorlaştırıyor. İklim değişikliği ve yeşil yatırımların finansmanı da büyük bir sorun olarak görülmeye devam ediliyor. COP 26’da yeşil yatırımların finansmanına yönelik spesifik bir çözüm bulunamadı. Gelişmekte olan ülkelerin finansman için yeterli kaynağı olmadığı için yükü kimin ödeyeceği ise cevapsız kaldı. 2024 yılı ve önümüzdeki iki yıl, dünya için ağırlıklı olarak olumsuz bir görünüm sunuyor. Dünya Ekonomik Forumu raporuna göre, Eylül 2023’te yapılan ankete yanıt verenlerin çoğunluğu (yüzde 54) bir miktar istikrarsızlık ve orta düzeyde küresel felaket riski beklerken, diğer yüzde 30 ise koşulların daha da çalkantılı olmasını bekliyordu. Görünüm 10 yıllık zaman diliminde belirgin biçimde daha olumsuz; yanıt verenlerin neredeyse üçte ikisi fırtınalı veya çalkantılı bir görünüm bekliyor. Bu çerçevede, 2024 yılında vana sanayisinin özellik-le enerji sektörü, alt yapı yatırımları, inşaat sektörü, imalat sanayisi ve yatırımlardaki büyüme beklentilerine bağlı olarak istikrarlı büyümesine devam edeceğini öngörüyoruz. Son olarak, yaşanacak tüm küresel zorluklara rağmen, Türkiye’nin “Pompa ve Vana Üreticileri” sadece Türkiye’ye değil konumu itibarıyla dünyaya önemli hizmetler sunmaya devam edecek. Sektörümüzün çok daha ileriye gitmesi ve hak ettiği “üretim üssü” konumuna ulaşması hedefimiz doğrultusunda faaliyetlerimize devam edeceğimizi söyleyebilirim.
“2024 YILINDA SEKTÖRÜMÜZ BÜYÜKLÜĞÜNÜ KORUYACAK”
MURAT YARIŞ ROBODER YÖNETİM KURULU BAŞKANI
2023 yılı verilerine bakıldığında makine sektörünün genelinden pozitif şekilde ayrışan robotik sektörü, ihracatını yüzde50 civarında artırarak yılı kapattı. 50 milyon dolardan 75 milyon dolar üzerine çıkan ihracat rakamlarımız; yurt içinde geçtiğimiz yıllara göre görece azalan yeni projeler olmadığında sektör oyuncularının yurt dışında kendine rahatlıkla pazar bulabildiğini de gösteriyor. Buna karşın 140 milyon dolar civarındaki ithalatımızda da aynı oranda büyük bir artış olduğunu unutmamalıyız.Romanya, ABD, Cezayir ve Almanya ilk sıralardaki ihracat pazarlarımız olmayı başarırken, bunun etkisinin ilgili ülkelerdeki otomotiv ve bağlı yan sanayi yatırımları olduğu söylenebilir. En büyük ithal pazarlarımız olan ülkeler ise Almanya, Japonya ve İsveç olarak karşımıza çıkıyor. Bu ülkeleri takip eden Çin ise makine sektöründeki baskısını burada da hissettiriyor. Endüstriyel robot içeren ve belirli bir iş için tasarlanmış makine ve sistemler ile endüstriyel robotların ticareti aynı GTİP üzerinden yürütüldüğü için ne kadarı robot ihracatı ne kadarı robotlu sistem ihracatı olduğunu bilemediğimiz bir yılı daha geride bırakmış oluyoruz. Bu durum, sektörün tam rakamlarını görmekte zorlanmamıza sebep oluyor. Girişimlerimiz olmasına rağmen bakanlıklarda bu konudaki taleplerimize yeteri bir cevap aldığımızı söylemek pek mümkün değil. Yerli imalatçıları korumak amacıyla GTİP ayrıştırılması yapılması hususundaki girişimlerin sonuçsuz kalması; kesin sonuçlardan ziyade sektörün sadece çıkarım yapmasına olanak tanıyor. Sektörün tam ve net bir fotoğrafının çekilebilmesi için bu girişimlerimizin önümüzdeki dönemde dikkate alınmasını arzu ediyoruz. Dünya genelinde yükselen faiz oranları ile yatırımların azalması, dünya üzerindeki her ülkenin krizden etkileneceğini bize söylüyor. Bu durum genel olarak pazarın daralabileceğine dair rakamlara işaret ederken, sektör temsilcilerinden alınan bilgilerle sektörün önümüzdeki yılda büyüklüğünü koruyacağını tahmin ediyoruz. Makine sektörünün 2024 yılı ise zorluklarla dolu olacak. Yeni yatırım projelerinin gündeme gelmesi ile hızlanabilecek sektör, sedan modeli çıkarılması gündemde olan yerli otomobil projeleri ile hareketlenebilir. Özellikle elektrikli otomobil pazarı için geliştirilen projelerin ön planda olması da sektörü fazlasıyla meşgul edecektir. Bunun yanında yeni nesil üretim yöntemi olmasa da metal enjeksiyon makinelerinin (giga casting konsepti) gündeme gelişiyle otomotiv yatırımlarındaki robot kullanımı sayısının önümüzdeki yıllarda azalacağını tahmin ediyoruz. Hidrojen pili teknolojisinin sektörü nasıl etkileyeceğine dair bir öngörü içinde de şimdilik bulunamıyoruz. Diğer yandan, yatırımlarda yerli makine kullanımının yanında yerli entegratör firmalarıyla çalışılması konusundaki mevzuat değişikliklerine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Mevzuatlarımızda makine ticareti üzerinden işleyen desteklerin, mühendislik, tasarım, uygulama gibi hizmetleri de sunan yerli entegratör firmaları da kapsaması gerektiğine inanıyoruz. Ana sanayilerin sözleşme konusundaki ağır şartlarının, kendi yan sanayilerinde olduğu gibi tüm maddi yükü yüklenici firmaların üzerine bırakması ise başka bir büyük sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yapısı gereği KOBİ ağırlıklı olan entegratör firmalar üzerine yatırım yükünün gelmesi büyük bir sorun teşkil ediyor. Ayrıca, iş gücü maliyetleri de yan haklarla birlikte düşünüldüğünde sektör üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor. Bunun yanında nitelikli iş gücüne olan erişimimiz oldukça kısıtlı, kendi projelerimizle sektöre kendi insan kaynağımızı oluşturmaya çalışıyoruz. Sanayi imalat sektörünün asgari ücret konusunda hizmet sektöründen yukarı yönlü farklılaşmasını düşünen üyelerimiz var. Katma değerli üretim konusunda çalışanlara yönelik devletimizin bir politika geliştirmesi ve belki uzun soluklu olarak sektörde çalışan kişide fark yaratacak biçimde kurgulaması gerekebilir. Sektörün büyümesini takip edecek nitelikte insan kaynağını yetiştirecek eğitim politikalarının geliştirilmesini bekliyor ve umuyoruz.
“TARIM MAKİNELERİ SEKTÖRÜNÜN SİGORTASI YİNE İHRACAT OLACAK”
GÖKHAN BAYRAMOĞLU TARMAKBİR YÖNETİM KURULU BAŞKANI
2023 yılının sektörümüz açısından anahtar kelimelerini “yüksek enflasyonun etkileri, krediler, dış ticaret açığı ve düşük tarımsal ürün fiyatları” olarak belirlememiz mümkün. 2023 yılında iç pazarda olağan taleplerin yanı sıra (yüksek enflasyonun sürdüğü bir ortamda) fiyatların daha da artacak olmasının beklentisi, tarım makinelerinde ve özellikle traktörde alım kararlarını etkiledi ve bunu zamanlama açısından öne çekti. Bu hususa paralel olarak, yüksek enflasyona oranla düşük olan sübvansiyonlu tarımsal kredi faiz oranları, yılın ilk üç çeyreğinde traktöre olan talepte belirleyici bir etken oldu. Bu gelişmeler doğal olarak talebi önemli ölçüde etkilerken, traktörde tedarik tarafındaki sorunlar arzın talebi tamamen karşılamasını engelledi. Bu da tedariği çok daha kolay olan ithal ürünlere olan talebi arttırdı. Yılın son çeyreğinden itibarense kredi faizlerinin yükselmesi ve kredi şartlarının zorlaşması nedeniyle yurt içi pazarda eylül ayından itibaren etkisi hissedilen bir daralma söz konusu.Bu durum özellikle traktör satışlarında belirginleşiyor. Traktöre göre çok daha az banka kredisinin kullanıldığı ekipman segmentinde ise hasat dönemi sonrası ürün fiyatlarının beklentilerin altında kalması, siparişlerin yılın ikinci yarısında belirgin bir biçimde azalmasına sebep oluyor.Diğer yandan yakın geçmişte yaşadığımız rekabetçi olmayan kur seviyeleri, küresel pazarlarda bir süredir yaşanan daralmalar ve iç piyasanın eylül ayına kadar hareketli olması ihracat dinamiklerindeki başlıca negatif unsurlar oldu. Bu negatif etkenler, 2023 yılında ihracatta beklenen büyümeyi de engelledi.Geride kalan yılın en önemli gündem başlıklarından biri “motor emisyonları” oldu. Traktörlerde tüm motor güçlerinde Faz V seviye emisyon geçişi 1 Ocak 2023 tarihi itibarıyla başlamış olmasına rağmen Covid-19 sonrası imalat sektöründe gerçekleşen tedarik problemleriyle birlikte ülkemizde gerçekleşen ve geniş bir coğrafyayı kapsayan deprem felaketinin oluşturduğu olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla 2023 yılı sonuna kadar belirli adetlerde Faz3 seviye motorlu traktör üretimine izin verilmişti. Bu izin, yıl sonunda alınan yeni bir kararla 2024 yılı haziran ayı sonuna kadar uzatıldı. Bunun yanı sıra 2023 yılında gündemimizde olan öncelikli sorunları haksız rekabet, tarım makinelerinin ediniminde krediye erişmede yaşanan sorunlar, devlet teşviklerin reorganizasyonun gerekliliği ve ihracata özel sorunlar başlıkları altında toplayabiliriz. Bu konulardan hasız rekabete ayrı ve geniş bir başlık açmamız gerekiyor tabii. Sektörümüzün (traktör segmenti dışında) halen çözüm beklediği ve 2024 yılındada odaklanacağı öncelikli sorun yine haksız rekabettir. Ülkemizde mevcut arazi ölçeklerinin durumu ve çiftçilerin alım gücünün düşük olması nedeniyle, yurt içi talebin büyük oranda ucuz ve teknoloji seviyesi düşük makineler üzerinde yoğunlaşması, katma değeri düşük bir üretime sebep oluyor. Düşük katma değerli, düşük teknolojili üretimin bir şekilde alıcı bulması, tarım makineleri imalat sektörüne sürekli olarak yeni firmalar dâhil olmasına neden olurken, aynı makineyi, aynı şekilde üreten ve sektörde sadece firma sayısı kriteri ile +1 fark yaratan firmalar, mevcut olanlardan ayrı bir değer sunmadan, mevcut pazardan pay alarak rekabete giriyorlar. Haksız rekabet yaratmasa bile, mikro ve küçük işletmelerin sayıca egemen olduğu bir pazarda, aynı konuda birbiri ile rekabet eden firmaların dinamiği, ortaya nitelikli bir işin çıkmasını engellediği gibi markalaşma önünde de ciddi bir engel oluşturuyor. Diğer yandan politika yapıcıların müteşebbis sayısını artırmaya yönelik tasarrufları da aslında faydadan çok zarar getiriyor. Kayıt dışılıktan faydalanan kimi firmaların üstüne bir de devletin çeşitli teşviklerinden faydalanması, sektördeki rekabeti bozduğu gibi, kısıtlı kamu kaynaklarının yanlış harcanmasına da sebep oluyor. Bu kayıt dışılık aynı zamanda ihracat nedeniyle ülke imajına da zarar veriyor.