Değerli okurlarımız,
Makine imalat sanayisinin ocak-nisan dönemi ihracat karnesi, yılın ilk dört ayı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatının 1 milyon tonu aşarak 8,9 milyar dolara ulaştığını söylüyor. Geçen yılın son çeyreğinde yataya dönen ve bu yılın ilk dört aylık döneminde yüzde 3,6 gerileyen makine ihracatı, son 12 aylık dönemde ise yüzde 5,4 artarak 28,1 milyar dolara ulaşmış durumda.
Yaptırımların etkisiyle Rusya’ya makine ihracatında düşüşün yüzde 20’ye yaklaştığı ilk dört ayda Suudi Arabistan’da yüzde 30,7, Özbekistan’a yüzde 29,7, Mısır ve Cezayir’e yüzde 15’e ulaşan ihracat artışları sağlanırken, toplamda 2,5 milyar dolara yaklaşan ihracat tutarıyla Almanya, Rusya ve ABD bu dönemde ilk üç pazar olma özelliklerini korudu.
Türkiye’nin makine ihracatındaki gerilemede elbette özellikle Avrupa imalat sanayilerindeki durgunluğun da etkili olduğunu söylemek mümkün. Bölgede imalat ve inşaat sektörlerinde yaşanan durgunluğun hemen geçmeyeceğine vurgu yapan MAİB Yönetim Kurulu
Başkanı Kutlu Karavelioğlu, süreci özetlerken, “Geçen yıl yüzde 0,3 kadar küçülen Alman ekonomisinin bu yıl da 2022 rakamlarının gerisinde kalması bekleniyor. Bölgedeki bu eğilim küresel ölçekte de geçerli ve güncel dünya PMI istatistiklerine bakıldığında, tüketim ve ara mallarına dair verilerin 50’nin üstünde, yatırım malları için ise 50’nin altında kaldığı görünüyor.” diyor.
Benzer bir süreç, Türkiye’de de devam ediyor. İmalat sanayisinde üretim artışının yüzde
5,6 olduğu yılın ilk çeyreğinde makine ve teçhizat üretiminde yüzde 4 küçülme olduğuna dikkat çeken Kutlu Karavelioğlu, “Düşük kura bağlı ithalat avantajı sürerken, makine sektörü yerli katma değer oranı en yüksek sektör olduğu için yurt içi maliyetlerden daha fazla etkileniyor. Buna, dünyada doların değer kazanmasına bağlı olarak dolar/avro paritesinde açılan makas da dâhil edildiğinde, finansal etkenlerin rekabetçiliğimiz üzerindeki baskısı giderek daha fazla hissedilir hale geliyor.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Küresel ekonomi hızla kabuk değiştiriyor ve ikiz dönüşüm ile kurgulanan yeni ekonomi düzeninde hayatta kalabilmek artık sıkı koşullara bağlı tutuluyor. Örneğin AB Yeşil Mutabakatı ile tanıştığımız “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)”, sanayi kolları için artan bir SKDM ücreti yüküne sebep olacak. Bununla birlikte, Türkiye’nin kendi Emisyon Ticaret Sistemini (ETS) uygulamasının SKDM’ye bağlı maliyetleri ETS gelirleri olarak içselleştirmesini sağlayacağı ve daha düşük karbon emisyonu ile üretim teknolojilerinin tercih edilmesiyle AB ile ticaretimizde ihracatçılara rekabetçilik konusunda bir adım önde olma fırsatı sağlayacağı da değerlendiriliyor. Moment Expo’nun “Kapak” sayfalarında odaklandığımız “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının Türkiye Ekonomisine Potansiyel Etkileri” isimli çalışma, Türkiye’nin yerel bir ETS uygulayarak SKDM’nin ekonomik etkilerini ve ulusal sera gazı emisyonlarını maliyet etkin bir şekilde azaltabileceğine; ayrıca daha geniş sosyal ve ekonomik faydalar sunarak ülkenin genel olarak karbonsuzlaşmasını hızlandırabileceğine vurgu yapıyor.
Sağlıklı günler ve keyifli okumalar diliyorum,