Işık Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aran, makine ve teçhizat üretiminin gelişmiş batı ülkelerinden doğuya doğru kaymasının Türkiye makine sektörünün...
Işık Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aran, makineve teçhizat üretiminin gelişmiş batı ülkelerinden doğuya doğrukaymasının Türkiye makine sektörünün gelişmesinde rol oynadığını söylüyor.
Türkiye makine sektörü geçmişte standart üretimlere dayanan ürünlerle adını duyurdu.O yıllarda genellikle iç piyasaya yönelik basit değişiklikler içeren makineler üretildi. Ancakbu durum hızla değişerek, özellikleson 20 yıl içinde sektör büyükaşama bir kaydetti. Işık Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm BaşkanıProf. Dr. Ahmet Aran, bu gelişmede katma değeri çok yüksek olmayanmakine ve teçhizat üretiminin gelişmiş batı ülkelerinden doğuyadoğru kaymasının rol oynadığını söylüyor.Prof. Dr. Aran, ayrıca makinesiparişlerinin giderek müşteri isteklerinegöre karşılanabilmesi nedeniyle,bu alanda KOBİ’lerin ön plana çıktığınıbelirtiyor. “Bütün bu olumlu gelişmelererağmen sektör yolun başındadırve teknoloji geliştiren, mevcudusorgulayan, gerektiğinde reddedenve aşmaya çalışan bir yapıya kavuşmasıgerekmektedir. Ar-Ge çalışmalarınınve geleceğin teknolojileriniüretmek konularındaki çabaların artmasıile makine sektörü, ürün üretmektenteknoloji üretmeye geçecekve yaratacağı katma değerler ile ülke ekonomisine katkısı önemli ölçüde artacaktır.
”ABD VE AB MAKİNE DEĞİL,TEKNOLOJİ ÜRETİYOR
ABD ve AB ülkelerinde makine sektörününyeni teknolojiler üretmeyi,kullanmayı ve yaygınlaştırmayıhedeflediğine de değinen Prof. Dr.Aran, “Bu ülkelerde sektör artık standartmakine üretimi ile daha az uğraşmakta,onun yerine katma değeriyüksek, on yıllarca süren araştırmageliştirmeaşamasından başarıylageçmiş teknolojilerin geliştirilmesi vekullanımı için çalışmaktadır” diye konuşuyor.Prof. Dr. Aran, Türkiye makinesektörü küresel rekabete girecekise, firmaların Ar-Ge çalışmalarınaönem vermesi, yeni ve ileri teknolojiüretimi için yapılanması gerektiğinevurgu yapıyor. “Bugünkü durumdaulusal sektör çoğunlukla mevcut teknolojilerikullanan bir yapıdadır, bunaparalel olarak giderek teknoloji üretimineodaklanmalı ve bunu sağlayacakdüzenlemeler yapılmalıdır.Örneğin 20-30 orta boy firma eşleştirilerekorganik bağların kurulması,bölgesel etkileşime fırsatlar yaratılmasıve itici güç kazandırılmasıdüşünülebilir. Ar-Ge çalışmaları zamanalıcı ve pahalı olduklarından firmalaracazip gelmeyebilir, ancak rekabetiçin şart olan bu çalışmalar içinfirmalar gerekli finansman desteğinibütçelerinde ayırmalıdırlar. Son yıllardaAr-Ge çalışmalarına verilen teşviklerolumlu gelişmelerdir; firmalarda günü kurtarma, kısa sürede kazançelde etmeyi amaçlamaktan vazgeçmelidirler.”Teknoloji geliştirmek için en önemliönkoşulun finansal kaynak olduğunada değinen Prof. Dr. Aran, “Sektördeözellikle KOBİ’ler yeterince güçlü olmadıklarından,çoğu kez kısa sürelikar hedefleri ön plana çıkmakta veAr-Ge çalışmalarına girilememektedir.Büyük firmalar ise çoğu kez uluslararasıortaklıkları olduklarından,Ar-Ge çalışmalarını yurt dışında dahadeneyimli birimlerinde çözmeyi yeğlemektedirler”diyor.Son zamanlarında verilen proje esaslıdeğişik teşvikler, düzenlemeler veçıkarılan yasaların, bu zorlukları aşmadayardımcı olduğuna da değinenProf. Dr. Aran, “Sonuç olarak, teşviklerile yaratılmış kaynakları, sektörününve üniversite’nin karşılıklı güvenüzerine kurulmuş işbirlikleri çerçevesindeortaklaşa kullanmasını sağlayandüzenlemeler gerekmektedir”diye konuşuyor.
“YENİ KURULAN BİR ÜNİVERSİTEYİZ”
Işık Üniversitesi Makine MühendisliğiBölümü’nün yeni kurulmuş bir bölümolması nedeniyle, şu anda sektörleolan ilişkilerinin 2. ve 3. sınıf öğrencilerinesektördeki firmalarda makinemühendisliği yaz stajlarını yaptırmaklasınırlı göründüğünü de aktaranProf. Dr. Aran, ayrıca İstanbul’dabir büyük üniversite ile ortak Teknoparkkurmak için girişimleri olduğunusöylüyor. “Her geçen yıl sektörle ilişkilerimiziyayarak arttırmak amacındayız.2007 yılında kurulan Işık MakineMühendisliği Bölümü’nün altyapısınınbenzer zamanlarda kurulanlardandaha iyi olduğu iddiasında bulunabiliriz.Gerek bilgisayar destekli çalışmalariçin kurulan laboratuar, gerek lisansöğretiminde kullanılan temeldeneyler için kullanılan laboratuarlarımıztamamlanmıştır; bu laboratuarlarıgerek kapasite, gerek donanımolarak geliştirmeye devam edeceğiz.Sektörden beklentimiz paydaş olarakbelirli platformlarda (danışma kurulu,kariyer günleri, staj, alan komiteleri,ortak projeler, vb.) işbirliklerine katılarak,bölümü geliştirme konusundaki çabalarımıza önerileri ile katkıda bulunmalarıdır.”Sektörde benzer şikâyetlerin olduğunugördüklerini de sözlerine ekleyenProf. Dr. Aran şöyle devam ediyor:“Yüksek öğretim kurumlarından çıkanmezunlar, küresel bir ortamda diğermeslektaşları ile boy ölçüşemediğizaman sektör zor durumda kalıyor.Sektörce talep edilen bilgi ve beceriyesahip mezunlar yetiştirmek için,hem orta öğretimden gelen öğrencilerin,hem de yüksek öğretim sürecininayrı ayrı iyi olması gerekmektedir.Biraz yükseköğretim düzeninin kendiataleti, biraz liseden gelen öğrencinineksik altyapısı, biraz da motivasyonudüşük öğrenci profili nedeniylesektörü sırtlayacak şekilde yetişmişmezunların çok fazla olmadığını görmekteyiz.Her yüksek öğretim kurumubu sorunu çözmede değişik çabalariçindedir.”Öte yandan sektör de yeni mezunlardankısa sürede çok şey beklendiğinede değinen Prof. Dr. Aran, oysayeni mezunların temel mühendislikformasyonuna sahip bireyler olarakdüşünülmesi gerektiğini söylüyor.“Makine mühendisliğinin tüm çalışmaalanlarında uygulamaya doğrudangirme becerisine sahip mezunlarınyetiştirilmesi çok güç, hatta olanaksızdır.Öğrenci seçmeli dersler yardımıylakendini tek bir alanda geliştirmişolabilir, ancak yeni mezunlarınkendilerinden beklenen işleve hazırlanmasıiçin genellikle kendisine yatırımyapılması gerekir.”
“STAJLAR ÇOK ÖNEMLİ”
Öğrencilerin yetişmelerinde sektörünyardımcı olabileceği en önemlihususlardan birinin de stajlar olduğunavurgu yapan Prof. Dr. Aran, firmalarınstajyerlere genellikle gereklizamanı ve ilgiyi göstermemelerindenyakınıyor. Prof. Dr. Aran, şöyledevam ediyor: “Stajyerler firmalarayük gibi gelmekte, hatta bazı firmalaröğrencilerin ‘naylon’ staj yapmalarınadahi göz yummaktadırlar. Oysa verecekleridestek gerçekten çok önemlidirve ilgilenecekleri stajyerler gelecektekendi sektörlerinin birer üyesiolacaklardır. Bu konuda örnek çalışmalaryapan firmalar da vardır, bu firmalareğitim kurumlarının öngördüğündendaha uzun süreli ve iyi planlanmışstaj programları yürütüyorlarve bir çoğu bu sırada gelecekteki çalışanlarıda seçme sansına sahip olmaktadırlar.”Mezunların sektörün talep ettiği düzeydeyetiştirilmesine katkıda bulunabilecekbir diğer gelişmenin de, günümüzdeyüksek öğretim alanındakikurumlar ve programlar için kaliteyönetimi ve akreditasyonun giderekönem kazanması olduğuna değinenProf. Dr. Aran şöyle devam ediyor:“Akreditasyon ajansları, yükseköğretim programlarını, mezunlara kazandırmayıhedefledikleri bilgi ve becerilerinasıl gerçekleştirdiklerini kanıtlamalarını,bu hedefleri koyarkenpaydaş görüşlerini dikkate alıp almadıklarıgibi değişik kriterlerle değerlendiriyor.Mühendislik öğretimi için bu değerlendirmeyiyapan ve YÖK tarafındanresmen tanınan MÜDEK (MühendislikProgramlarını Değerlendirme Kurumu)ülkemizde ilk kurulan ve diğermeslek alanlarına da örnek olan birakreditasyon ajansıdır. Halen sadecegönüllü başvurulması durumunda yapılanbu dış değerlendirmeler yaygınlaştıkçave sektör ile kamuoyu bu sonuçlarıdikkate aldıkça, iyiye gidiş hızlanabilir.”
“ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİNDEOLUMLU ADIMLAR ATILDI”
Üniversite-Sanayi işbirliğinin henüz yeterli olmadığını ancak bu konuda son yıllarda bazı olumlu adımların atıldığını söyleyen Prof. Dr. Aran, “Bunlara örnek olarak sayıları hızla artan teknoparkları, TÜBİTAK vb kurumların sağladığı proje teşviklerini ve Bologna süreci çerçevesinde eğitim programlarının hedeflerinin belirlenmesinde paydaş katılımı ve öğrenme çıktıları temelinde eğitimin gündeme gelmesini gösterebiliriz” diyor. Prof. Dr. Aran şöyle devam ediyor: “Ancak bu tür örnekler maalesef yeterince yaygın değildir ve çabaların devam etmesi gerekmektedir.Bu işbirliğinin aksamasına neden olarak birçok faktör sıralanabilir ve bazı alanlardaki iyileştirmeler üniversite-sanayi işbirliğini de olumlu etkileyecektir. Sektörde Ar-Ge kültürü yeni yeni oluşmaktadır. Yüksek Öğretim kadrolarında sektörü paydaş olarak görme ve programların oluşturulmasında dikkate alma yaklaşımı çok yaygınlaşmamıştır. Değişik teşvikler olsa da bazı firmaların, ciddi bir Ar-Ge yaklaşımından daha çok, bu finansal kaynağın peşinde olduklarını görülmektedir. Sanayi-üniversite arasında diyalog eksikliğini giderecek ara yüzler ve düzenlemeler yetersizdir.Üniversiteler eğitimle çok yüklüdür öğretim üyelerinin ders yükü bu türçalışmalara zaman ayırmalarını engellemektedir.Fikri ve Sınai Haklar mevzuatı yetersizdir,bu nedenle güven yetersizliğindenyeni fikirler paylaşılmamakta,dar çevrelerde değerlendirilmesi demümkün olmamaktadır.”Işık Üniversitesi’nin öğrenci merkezlibir eğitim anlayışıyla, konusunun uzmanıöğretim üyeleri vasıtasıyla, hemmesleki hem de genel becerileri kazandıranbir eğitim verdiğini söyleyenProf. Dr. Aran şöyle devam ediyor:“Bu ifadenin bir klişe olarak algılanmaması,her parçasının ayrı ayrıvurgulanması gerekir. Işık Üniversitesiöğretmeden öğrenmeye geçişikurumsal ilkesi olarak benimsemiştir,eğitim-öğretim gerek eğitimde kalitekonusunda, gerekse makine mühendisliğimesleğinde çok deneyimliöğretim üyelerince yürütülmektedir.Ders programları tüm güncel eğilimleriyansıtmakta, tüm kalite geliştirmeçevrimleri uygulanmaktadır.Makine Mühendisliği’nin gelenekseliki kolu olan ‘Mekanik/Makine Yapıları’ve ‘Enerji/Isıl Sistemler’e ek olarak‘Mekatronik’ kolunun da geliştirilmesibölümün amaçları arasındadır.Bu alanlarda analiz-sentez becerilerinigeliştiren proje- problem temellieğitim verilmekte ve akademik danışmanlıkküresel dünyayı çok iyi tanıyanbir kadronun sıcak, ilgili ve süreklifaaliyetlerini içermektedir. Uygulanan138 kredilik program sadecemeslek olarak makine mühendisliğiniseçenlere değil, ileride farklı alanlarayönelmeyi hedefleyenlere de uygunbir alt yapı sağlayacaktır.”