Makine üretiminde ciddi bilgi birikimine sahip,altyapısı güçlü,potansiyeli çok yüksek bir ülkeyiz diyen Adnan ...
Makine üretiminde ciddi bilgi birikimine sahip, altyapısı güçlü, potansiyeli çok yüksek bir ülkeyiz diyen Adnan Dalgakıran, avantajlarımızı organize olarak ve doğru stratejiler uygulayarak değerlendirebilirsek, sektörel kırılmayı yaratan kuşak biz olabiliriz, dedi.Türk makine sektörünün sorunlarını çözmesinin ve hedeflerine ulaşmasının doğru strateji, akıl ve kararlılıkla olabileceğini söyleyen Makine İhracatçıları Birliği ile Makine Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran ile makine sektörünün kat ettiği yolu ve bundan sonra neler yapması gerektiğini konuştuk.
Dünya ekonomisinin durgun seyrettiği bir dönemde Türk ekonomisinin gelişimini ve ilerlediği yolu nasıl buluyorsunuz?
Dünya ekonomisi ekonomik krizin etkilerini tam olarak atlatamadı. Gelişmiş ülkeler sorunlarına çözüm ararken, gelişmekte olan ekonomiler büyüme hedeflerini revize etmek zorunda kaldı. İhracatının önemli bir bölümünü Avrupa’ya yapan Türkiye, bölge ülkelerde yaşanan ekonomik durgunluktan etkileniyor. Dış piyasalardaki durgunluğun yanı sıra Türkiye’nin çözüm bekleyen yapısal sorunları da mevcut. Ekonomik büyümemizin finans ve hizmet sektörüne dayalı olması sağlıklı değil. Gelişmiş ülkelerde imalat sektörü genel ekonominin içinden yüzde 30 pay alırken, Türkiye’de bu oran yüzde 15’lerde kalıyor. 2012 yılında Türkiye yüzde 2,4’lük büyüme oranı yakalarken bunun sadece 0,2’lik kısmını imalat sektörü karşılıyordu. Türk sanayisinin uluslararası alandaki rekabet gücüne destek olan unsurların başında uygun işçilik maliyetleri geliyor. Fakat hizmet sektörü merkezli büyüme nedeniyle rekabet şansımızı artıran işçilik gücümüzü de kaybetmeye başladık. Bu nedenle zaman kaybetmeden katma değeri yüksek ürünler geliştiren bir sanayiye dönüşmemiz gerekiyor. Enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Üretim teknolojilerinin büyük çoğunluğunu ithal ediyoruz. Ara mal açısından dışa bağımlılık oranımız son derece yüksek.
İmalat sanayisine yatırım yapmak ve istihdam oluşturmak hala çok maliyetli. Mevcut tablo içinde imalat sektörüne yatırım yapmanın her hangi bir cazibesi yok. Türk sanayisinde beklenen dönüşümün yaşanabilmesi için sorunların ivedilikle çözülmesi gerekiyor. Türkiye finansal açıdan da tasarruf fakiri bir sanayiye sahiptir. Sanayicilerimizin öz kaynakları yatırımlar için yeterli değildir. Zaten şirketlerimizin yüklü dış borcunun temel nedeni de yatırımda dış kaynak kullanımına yönelmek zorunda kalmalarıdır. Üretimin kar getiren bir alan haline dönüşmesi gerekiyor. Dönüşümü de ancak stratejik bir akılla sağlayabiliriz. Mevcut menfaatleri üzerinden planlama yapan, risk almayan ortak akılın dönüşüme niyetleneceğini sanmıyorum. Hizmet sektörü ile mali sektörler dünyada en kısa vadede, en az maliyetle istihdam yaratan alanların başında gelir. İmalat sektörünün istihdam yaratma maliyeti ise son derece yüksektir. İstihdam sorununun çözümünde etkili olan bu sektörlere dayalı büyüme, imalat sanayisinden destek bulmazsa sürdürülemez. Sadece hizmet sektörü ya da mali sektörlerdeki büyümeyle gelişen bir ülke olamazsınız. Türkiye gibi dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen bir ülke katma değerli ürünler geliştiren bir sanayiye sahip olmak zorundadır.
2023 ihracat hedefleri ve Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Yol Haritası hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Türkiye her gelişmiş ülke gibi kendine bazı hedefler koydu. Bu hedeflerin somut olarak ortaya konmasını son derece doğru buluyorum. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından hazırlanan Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Yol Haritası devlet politikası olarak benimsendi. Stratejik yol haritaları belirlenen hedeflere ulaşmak için hazırlanmış günün şartlarına göre revize edilebilir planlardır. Türkiye’nin stratejik yol haritası, dünya ticaretinden alınan payı iki katının daha da üzerine çıkarmayı hedefliyor. Fakat 2013 itibariyle dünya ticaretinde alınan payda ciddi bir artış gözlemleyemedik. Bu nedenle yol haritası üzerinde nelerin doğru yapılmadığının tekrar tartışılması gerekiyor.
Makine sanayisinde yüksek katma değerli ürünleri pazara sunmak için hangi koşullar sağlanmalı?
Ülke sanayilerinin yüksek katma değerli ürünler geliştirebilmesi için eğitimli bir nüfusa sahip olması gerekiyor. Girişimcilerin vizyonunun geniş olması da son derece önemlidir. Kararlı girişimci, kararlı insan kaynağı ile bürokrasi ve siyasetin odaklandığı bir ortamın hazırlanması şart. Teknoloji üretimine geçişte devlet aklının yol haritasına sağladığı desteğin büyük olması gerekiyor. Türkiye’de yatırımın önündeki en büyük engellerden biri, yetişmiş insan gücüne yakın sanayi bölgelerindeki arazilerin yüksek maliyetidir. Almanya’da kente yakın bir sanayi bölgesinde metrekaresi 20 Euro’ya bulduğunuz arazinin benzerine Türkiye’de 250 euro vermek durumunda kalıyorsunuz. Özellikle yatırım alanlarındaki arazi rantını ortadan kaldıracak uygulamaları hayata geçirmemiz gerekiyor. Gerekirse Devlet bu tip Organize Sanayi Bölgeleri’ne mülkiyet verme yerine kiralama yolunu izlemelidir. Yatırım yapacak sanayicilere destekler konusunda Devlet kurumlarına sunulacak öneriler için çalışıyoruz. İmalat sanayisinde yatırımı olan çok sayıda işletme sahibi üretimin dezavantajları nedeniyle hizmet sektörüne kayıyor. Bu yönelişi engellemek için imalat sanayinin kar getiren bir alana dönüştürülmesi gerekiyor. Türkiye’de yüksek ya da orta üst teknoloji üretmek için gerek yabancı yatırımcılar gerekse de ülkemiz içindeki büyük sermaye sahipleri çekingen davranıyor. Sadece orta ölçekli firmalarımız kısıtlı imkanlarıyla bu alanda ilerlemeye çalışıyor. Nitelikli iş gücü eksiğimiz yanında devlet yetkililerinin açık desteği olduğu halde bazı soruları aşamayışımız yüksek teknolojili ürünlere yatırımı engelliyor. Makine sektörü Başbakanlığın genelgesine ilgili Bakanlarımızın çabalarına rağmen kamu alımlarında hala sorun yaşıyor. Aslında
sorunları çözmek, dönüşümü sağlayarak, hedeflere ulaşmak o kadar da zor değil. 1992 yılında 3 milyar dolar makine ihraç eden Çin, 18 yılda bu rakamı 270 milyar dolara çıkarmayı başardı. 12 milyar dolarlık makine ihracatımızı doğru stratejik akıl ve kararlılıkla 15 yılda 150-200 milyar dolar seviyesine yükseltebiliriz. Bu ne sağlayabilmek için yüksek teknolojiye yatırım yapanlar pozitif ayrımcılık görmeli. Sonuçların son derece uzun zamanda alınacağı, insan kaynağının yetersiz olduğu bir ortamda sadece özel sektörün çabalarıyla gelişmeyi sağlayamayız. İleri teknoloji üretmek bütünlüklü bir konudur. Türkiye’de makine sektörünün katma değerli ürünler sunabilmesi için yazılım ve elektronik sektörlerinin de gelişmesi gerekiyor. Dünyadaki teknolojik gelişimin gerisinde kaldığımız her gün makine üreticilerimiz daha çok dışa bağımlı hale geliyor. Ülke olarak bunun önüne geçmek zorundayız. Eğitim seviyemizi yükseltmeli, teknolojik seviyemizin artışına katkı sağlayacak yabancı sermayeyi de Türkiye’ye çekmeliyiz.
Makine Tanıtım Grubu, Türkiye’nin makine ihracatına yönelik hedeflerine ulaşması için ne tür katkılar sunuyor, nasıl bir rol üstleniyor?
Makine Tanıtım Grubu (MTG), kurulduğundan itibaren belirlediği stratejiler doğrultusunda hareket ediyor. Öncelikle makine sektörünün öneminin kavranmasına yönelik çalışmalarda bulunduk. Ortaya koyduğumuz projelerle makine sektörüne yönelik farkındalığın yaratılması noktasında başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Moment Expo dergisi, Makine Hikayeleri kitap serisi gibi hazırladığımız yayınlarla hem makine sektörünün bugünlere nasıl geldiği hem de mevcut potansiyeli konusunda toplumu bilgilendirmeyi sürdürüyoruz. Yayınlarımızla makine sektörünün entelektüel birikimini artırmaya çalışıyoruz. Ayrıca Turqum gibi belgelendirme faaliyetleriyle firmaların üretim kalitesini yükseltmesine ve ihracat rakamlarını büyütmesine destek oluyoruz. Türkiye’deki faaliyetlerimizin ardından, Avrupa’nın ve dünyanın önemli fuarlarında Türk makine sektörünün imajını güçlü göstermeye yönelik çalışmalar yaptık. Hedef pazar olarak belirlediğimiz ülkelerin ilgili dernekleriyle yakın işbirlikleri kurduk. Kısıtlı bütçemizle Türk makine sektörünü dünyada tanıtmaya devam ediyoruz. 2014 yılında da Ekonomi Bakanlığı ile eş güdüm içerisinde çalışmalar planlıyoruz. Yurt içi ve yurt dışında tanıtım organizasyonlarına devam edeceğiz. 200 milyar dolara yakın makine ithalatı olan Almanya yurt dışında özel önem verdiğimiz pazarlar arasında yer alıyor. Dünyadaki ekonomik krize rağmen Almanya’nın makine ithalatı ve makine ihracatı büyümesini sürdürdü. Çin’in Almanya pazarından aldığı pay her yıl artış gösteriyor. Türk makine sektörü olarak Almanya pazarında aynı şekilde payımızı artırmalıyız. Çünkü Almanya’ya yönelik ihracat artışı tüm dünya pazarlarına da bir mesaj niteliği taşıyor. Aynı zamanda üretimde ulaştığınız noktayı göstermenin en stratejik yoludur. Önümüzdeki yıl ekonomik sıkıntı yaşayan markalaşmış makine firmalarının Türk yatırımcılar tarafından satın alınmasına yönelik çalışmalarda bulunacağız.
Eğer beklediğimiz devlet desteğini de bulabilirsek sektörümüzde ciddi tecrübeye sahip şirketleri ve markaları Türkiye’ye kazandırabiliriz. Şirket birleşmeleri dünyada oldukça yaygınlaştı. Daha güçlü sektörel yapıların ortaya çıkmasını sağlayan birlikte çalışma kültürüyle ülkeler rekabetçi güçlerini artırdı. Örneğin 10 yıl önce 9 bin şirketle 200 milyar dolar düzeyinde ihracat yapan Almanya’nın günümüzde 6 bin şirketle 300 milyar dolar seviyesinde ihracat yaptığını gözlemliyoruz. Dünyada makine sektörü ölçek olarak büyüyor ve kuvvetlenip organize oluyor. MTG olarak Türk makine sektöründe işbirliklerini artırıcı çalışmalarda da bulunacağız. Özellikle sektörümüzün elektronik ve yazılım firmalarıyla ilişkilerini geliştirecek organizasyonları hayata geçirmek istiyoruz. Türkiye’de birlikte iş yapma kültürü hala istediğimiz seviyeye ulaşamadı. Üreticilerimizin büyük çoğunluğu büyük bir yapının parçası olmaktansa kendi belirlediği alan içinde kalmayı tercih ediyor. Bu düşünce yapısı, sermaye açısından yeterli potansiyeli taşımayan ülkemizin gelişimine zarar veriyor. Sektörümüze birlikte çalışma kültürünü kazandırabilmek için çaba göstermemiz, ikna etmek için doğru yolları bulmamız gerekiyor. Aynı zamanda sektörel örgütleri tek bir çatı altında toplayacak bir federasyon kurmaya yönelik girişimlerimiz de sürüyor.
Türk makine sektörü sorunlarını çözüp hedeflediği noktalara nasıl ulaşabilir?
Sorunları çözebilmek için öncelikle tespit etmeniz gerekiyor. Sektörel sorunlarımıza doğru müdahale edersek kısa sürede istediğimiz dönüşümü gerçekleştirebiliriz. Makine üretiminde altyapısı olan, ciddi bilgi ve birikime sahip bir ülkeyiz. Bu birikim önemli bir avantaj kazandırsa da hedeflenen noktaya ulaşabilmek için organize olmamız gerekiyor. Stratejik bir bakış gerekiyor. Eğer doğru stratejiler uygularsak iddia ediyorum makine sektörümüz 10 yıl içinde Avrupa’daki örneklerine yakın çok ciddi bir endüstri halini alabilir. Türkiye sağlam temellere dayanan bu güce sahiptir. Türkiye ekonomik açıdan son yıllarda önemli yol kat etti. Kişi başına düşen milli gelirimiz üç bin dolardan 10 bin dolara yükseldi. Orta gelire sahip bir ailenin yaşam standartları beklentilerini karşılıyor. Orta kesimden ailelerin çocuklarını üretim sürecine dahil etmek ise zorlaşıyor. Makine Hikayeleri 50+ kitabımızda sektörümüzde paylaştığımız 50 yılı geride bırakmış şirketlerin kuruluş hikayelerini de anımsayacak olursanız üretim emek istiyor. Günümüzün dev şirketleri kurulurken hayatla mücadele edilmiş, başarmak için her zorluğa karşı yılmadan çalışılmış. Yeni nesillerimiz ise sunulan rahat imkanların da etkisiyle zorlu işlerden uzak duruyor. Hizmet sektörü gibi kendisine daha rahat koşullar sunan alanlara yöneliyor. Üniversitelerin makine mühendisliği bölümlerinden mezun olan gençlerimizin çoğunluğu imalatta görev almak istemiyor. Sanayinin nitelikli iş gücü bulmasını zorlaştıran orta gelir tuzağı olarak nitelendirilen bu sorunla mücadele etmeliyiz. Genç nüfusumuzdan farklı sanayide faydalanabilmek için hedeflerin yeniden belirlenmesi gerekiyor. Türkiye mevcut yapısıyla son derece güçlü bir ülkedir. Global ölçekte dünyanın 10 büyük ekonomisi arasında olmayı amaçladığımız için stratejiler geliştiriyoruz. Eğer orta büyüklükte bir ekonomi olarak kalmayı tercih etseydik hedefler doğrultusunda çalışmamayı seçebilirdik. Fakat hedef her alanda dünyanın ilk 10 büyük ekonomosi arasında olmaksa doğru adımları atmak zorundayız. Ancak hedefler doğrultusunda bugünün övgüsünü ya da eleştirisini yapabiliriz. Hayatta insanlar gibi devletler de bir yol belirlemelidir. Hedeflerinizi uygulamaya geçirmeden, amaçlarınız doğrultusunda çalışmadan, büyük ve güçlü olana öykünme hakkınız yoktur. Güçlü ve büyük olmanın bir bedeli vardır, fatura ödemelisiniz. Hayatın gerçekleri üretenin, kazananın mutlu olduğunu gösteriyor. Kazanmak içinde çalışmanız gerekiyor. Günümüzde ülkelerin büyük, güçlü olmasının ölçütü ekonomidir. Ekonomik yönden gelişimin yolu da üretmekten geçer.