Türkiye’nin, tarım makineleri ihracatı 2012 yılında yüzde 32,6 artış göstererek 558 milyon dolara yükseldi...
Türkiye’nin, tarım makineleri ihracatı 2012 yılında yüzde 32,6 artış göstererek 558 milyon dolara yükseldi. Yaklaşık 20 bin kişiye istihdam sağlayan tarım makineleri sektörü Türkiye’nin makine ihracatında 22 alt makine ürün grubu arasında en fazla ihracat yapan altıncı sektör konumunda.
Tarım makineleri sektöründe üretim; traktör, tarımsal ekipmanlar ve sulama araçları olarak üç ana gruptan oluşuyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2011 yılı kayıtlarına göre sektörde bin 58 imalatçı firma faaliyet gösteriyor. Bu firmalardan 250’ye yakını sulama sektöründe (pompa, sulama boruları, sulama başlıkları) 900’e yakını tarımsal mekanizasyon sektöründe üretim yapıyor. Tarım makineleri sektöründe kayıtlı firma sayısı yüksek olmasına karşın firmaların büyük bir kısmını birkaç kişi çalıştıran torna ve kaynak atölyesi niteliği taşıyan küçük işletmeler oluşturuyor. Tarım makineleri sektörünün traktör grubunda ise 20’den fazla firma, 40’ın üzerinde markayı temsil ediyor. Traktörde dokuz firma imalatçı ve montaj ağırlıklı imalatçı vasfıyla, değişik yerli katkı oranlarıyla sektörde üretim yapıyor. Üç firmanın kendi motorunu ürettiği tarım makineleri sektöründe, yerli markalar pazardan yüzde 28 düzeyinde pay alıyor. Lisanslı üretim yapan firmalarla birlikte ise yerli traktörlerin pazar payı yüzde 80’lere çıkıyor. İthalatçı firmalar CBU (Completely Build Unit) formunda “Komple Traktör” ithal ederken, montaj ağırlıklı üretim yapan firmalar SKD (Semi-Knock Down), CKD (Completely-Knock Down) aksam ve parça formlarında alım yapıyor ve bunları Türkiye’de kurdukları basit montaj hatlarında birleştirerek pazara sunuyor. Üretici firmalar ağırlıklı olarak İç Anadolu (Konya, Ankara), Ege (İzmir, Aydın, Manisa), Marmara (Bursa, Tekirdağ, İstanbul) ve Akdeniz (Adana) bölgelerinde faaliyet gösteriyor. Tarım makineleri sektörü yaklaşık 20 bin kişiye direkt istihdam sağlıyor. Özellikle 4 bin kişiye iş olanağı sunan traktör grubunda çalışanların yüzde 20’sini beyaz yakalılar oluşturuyor.
TÜRKİYE TARIM MAKİNELERİ SEKTÖRÜNÜN ÖNEMİ ARTIYOR
Kesin rakamlar bulunmamasına rağmen uzmanlar sektörün 6 milyar TL civarında bir ciroya sahip olduğunu düşünüyor. Sadece traktör grubunda bayiye satış cirosunun 2011 yılında 3 milyar TL olduğu tahmin ediliyor. İthal traktörlerin bayiye satış cirosunun da 750 milyon TL civarında olduğu düşünülüyor. Tarım ekipmanları grubunda ise firma sayısının fazlalığından dolayı fabrika satış cirosu tahmininde bulunulamıyor. Sektörün ihtiyaç duyduğu mekanizasyon araçlarının tamamına yakını imal ediliyor. Üretim ve satış adetleri bakımından yerli sanayi tarafından üretilmesi akılcı bulunmayan veya know how’a dayanan, genel olarak büyük parsellere ve işletmelere uygun olarak imal edilmiş kapasiteye sahip tarım makineleri (biçerdöver, balya, kendi yürür silaj ve pamuk hasat makinesi, sabit sağım tesisleri) dışındaki tarımsal mekanizasyon araçlarının imalatı Türkiye’de gerçekleştiriliyor. Sektörün global bir marka değeri yaratamaması nedeniyle özellikle kendi yürür tarım makinelerinin imalatı için yapılacak yatırımlar gerçekleştirilemiyor. Son yıllarda hayvancılığa verilen önem neticesinde hayvansal yem ve süt üretimine yönelik makine imalatı artış gösterdi. Türkiye’deki üretici firmalar bu makinelerin yanı sıra traktör, toprak işleme, ekim ve gübreleme, ilaçlama ve hasat makinelerinde de önemli bilgi ve tecrübeye sahip.İSO 500 listesinde tarım makineleri imalatı yapan beş firma yer alıyor, bunların tamamı traktör ve traktör parçaları üreten firmalardır. İSO 500 listesinde yer alan firmalar cirosu, kapasitesi ve çalışan sayısı açısından global aktör konumundadır.Birleşmiş Milletler (BM) İstatistik Bölümü verilerine göre, 2011 yılında 72,6 milyar dolar olan tarım makineleri ihracatı 2012 yılında yüzde 2,5 artarak 74,4 milyar dolara ulaştı. Almanya, ABD ve İtalya tarım makineleri ihracatında ilk üç sırada yer alıyor. İhracat listesinin ilk sırasında bulunan Almanya,2012 yılında 13,2 milyar dolar değerinde ürün ihraç etti. Listenin ikinci sırasındaki ABD 2011 yılında 10,9 milyar dolarlık tarım makinesi ihraç ederken bu rakam 2012 yılında yüzde 11,7 artışla 12,2 milyar dolar seviyesine yükseldi. En fazla tarım makinesi ihraç eden ülkeler listesinin üçüncü sırasındaki İtalya’nın 2012 yılı ihracatı ise 5,8 milyar dolar olarak kayda geçti. İlk 10 ülke arasında en fazla ihracat artışı yüzde 15,4 ile Kanada’da yaşandı. Kanada 2012 yılında 2,4 milyar dolarlık tarım makinesi ihracatı gerçekleştirdi. Dünya genelinde tarım makineleriithalatı 2012 yılında bir önceki seneye göre yüzde 3,2 artarak 74,6 milyar dolar olarak kaydedildi. ABD 2012 yılı verilerine göre 9,2 milyar dolarla dünya sıralamasında lider konumda yer alıyor. 2011 yılında 8 milyar dolarlık tarım makinesi ithal eden ABD’nin ithalatı, 2012 yılında yüzde 14,6 artışla 9,2 milyar dolar seviyesine yükseldi. ABD’nin ardından en fazla tarım makinesi ithalatı gerçekleştiren Fransa’nın 2012 yılı ithalatı 5,3 milyar dolarken üçüncü sıradaki Almanya ise 5 milyar dolar değerinde tarım makinesi ithal etti. En fazla ithalat gerçekleştiren ilk 10 ülke arasında en fazla ithalat artışının yaşandığı ülke yüzde 18,9 ile Avustralya oldu. Söz konusu ülke 2011 yılında 2,1 milyar dolar değerinde ürün ithal ederken bu rakam 2012 yılında 2,6 milyar dolar seviyesine yükseldi. Türkiye, 2012 yılında tarım makineleri ithalatında 662 milyon dolar ile 27. sırada yer aldı. 2011 yılında 751 milyon dolar değerinde tarım makinesi ithal eden Türkiye’nin ithalatı 2012 yılında yüzde 11,9 azalarak 662 milyon dolara geriledi.
TARIM MAKİNELERİ İHRACATIMIZ 558 MİLYON DOLARA YÜKSELDİ
Türkiye, tarım makineleri ihracatında dünya genelinde 26’ncı sırada yer alıyor. Türkiye’nin tarım makineleri ihracatı 2012 yılında yüzde 32,6 artış göstererek 2011 yılında kaydedilen 421 milyon dolar değerinden 558 milyon dolara yükseldi. 2012 yılında en fazla ihracat artışı 37 kW-59 kW aralığındaki traktör ürün grubunda gerçekleşti. İlk 10 ülkeye (ABD, Irak, İtalya, Polonya, Azerbaycan, Fransa, Almanya, Fas, Bulgaristan ve Cezayir) gerçekleştirilen ihracat toplam ihracatın yaklaşık yüzde 60’ını karşılıyor. 2012 yılında en fazla traktör ihracatı sırasıyla; ABD, Irak, Fas, İtalya ve Polonya’ya yapılırken, en fazla ekipman ihracatı ise Sudan, Irak, İtalya, İran, ABD, Bulgaristan, Azerbaycan, Rusya, Meksika ve Romanya’ya yönelik gerçekleştirildi. Son resmi istatistiklere göre Türk tarım makineleri sektörü Türkiye makine ihracatında 22 alt makine ürün grubu arasında değer açısından altıncı sırada yer alıyor. Türk tarım makineleri sektörü traktör parçaları hariç 2012 yılında ABD’ye 96, Irak’a 56, İtalya’ya 42, Polonya’ya 24, Azerbaycan’a 21, Fransa’ya 19, Almanya’ya 15, Fas’ 14, Sudan ve Cezayir’e 13’er milyon dolar değerinde ihracat gerçekleştirdi.
Bu ülkelerin yanı sıra Kuzey Afrika ülkeleri (Fas, Cezayir, Mısır, Libya, Tunus), Doğu Avrupa (Ukrayna, Romanya), Türk Cumhuriyetleri (Özbekistan, Türkmenistan) ve Güney Amerika Ülkeleri de sektör açısından gelişmekte olan pazarlardır. Uluslararası pazarda fiyat-kalite endeksinde avantajlı fiyatlar sunması, KOBİ’ler nedeniyle daha esnek üretim ve ekonomik krizlerden daha az etkilenmesi, dinsel ve milliyetsel faktörlerin bazı pazarlarda avantaj sağlaması tarım makineleri sektörünün ihracattaki güçlü yanlarıdır. ABD’ye 2011 yılında 46 milyon dolar değerinde ürün ihraç eden Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı 2012 yılında yüzde 106,5 artışla 96 milyon dolara ulaştı. ABD’nin ardından ikinci sırada bulunan Irak’a 2012 yılında 56 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Yüzde 27,9 artışın yaşandığı söz konusu ülkeye, 2011 yılında gönderilen ürünlerin değeri 44 milyon dolar olarak kaydedilmişti. Listenin üçüncü sırasındaki İtalya’ya 2011 yılında 27 milyon dolar değerinde tarım makinesi ihraç edilirken bu rakam, 2012 yılında yüzde 55,2 artışla 42 milyon dolar seviyesine yükseldi. Türkiye’nin 2012 yılı tarım makineleri ihracatında en fazla artış yüzde 191,7 ile Almanya’da yaşandı. Almanya’ya 2011 yılında 5 milyon dolarlık ürün ihraç edilirken bu rakam 2012 yılında 15 milyon dolar olarak kaydedildi.
ÜRETİCİLER SORUNLARINA ÇÖZÜM BEKLİYOR
Türk tarım makineleri sektörü tarımsal mekanizasyon yatırımlarına Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince uygulanan, tarımsal üretime dair düşük faizli yatırım kredisi için cari faizlerden yapılan yüzde 50 oranındaki indirimin aşamalı olarak artırılmasını bekliyor. Kamuoyunda “Hurda Traktör Projesi” olarak bilinen çalışma, Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi’nde eylem planı olarak yer alıyor. Projeyle, çok eski traktörlerin piyasadan çekilmesinden ziyade, bir üretim aracı olarak çiftçiler tarafından kullanılan (çok eski) traktörlerin yenilenmesi amaçlanıyor. 2007 yılında uygulamaya başlanan “Kırsal Kalkınma Makine ve Ekipman Desteği”, özellikle 2009 yılından itibaren sektöre kayda değer bir ivme kazandırdı. Program kapsamında altı yılda yaklaşık 750 milyon TL hibe desteğine ve 1 milyar 620 milyon TL satış değerine ulaşıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerinin de sık sık vurguladığı üzere, Türkiye’deki tarım arazilerinde artış olmamasına rağmen tarımda yaşanan verim ve üretim artışının temel nedeni tarımın daha modern makinelerle yapılmasıdır. Uzmanlara göre ülke ekonomisine katılan binlerce yeni ve teknolojik tarımsal mekanizasyon aracı ile işgücü ve tarla verimi sağlandı. Başta su olmak üzere doğal kaynaklardan sürdürülebilir yararlanma arttı. Küçük ölçekli ve atıl araziler kullanılmaya başlandı. Bunların yanında, tarımsal ürünlerde ve tarım makinelerinde yeni pazar olanakları yarattı. Türk üreticinin rekabet gücü yükseldi ve tarımda çalışma koşulları iyileşti. Üreticiler, çiftçinin yeni teknolojili ve verim faktörü yüksek makineleri tercih etmesi nedeniyle Ar-Ge’ye daha fazla önem vermeye başladı, inovasyona yöneliş hızlandı. Son yıllarda yüksek teknolojiye sahip makine üretimi ve kullanımı yaygınlaştı. Hibe kapsamında olmayan makine satışları da dolaylı olarak artış gösterdi. TARMAKBİR’den alınan bilgiye göre: Tarım makineleri sektörlerine büyük katkı sağlayan Kırsal Kalkınma Hibe Makine Ekipman Destekleri mevzuatının çok geç yayımlanması son yıllarda (yılın ilk yarısında) sektörün çarklarını yavaşlattı. Destekten faydalanmak isteyen çiftçiler tarım makineleri alım zamanını ilkbahardan yaza hatta sonbahara öteledi. Bu durum birçok işletmenin sıkıntıya girmesine sebep oldu. Sezon öncesinde yıllık üretim miktarlarını belirleyen firmalar mevcut plan dahilinde malzeme siparişi verip montaj ve boya gibi son işlemler hariç yarı mamul hazırlığı yapıyor. Mamuller, sezon arifesi ve sezon döneminde de genel montaj ve boya işlemleri ile 6 ayda sevkiyata hazır hale geliyor. Firmalar bu dönemden sonra ilave kapasite yaratamıyor. Destek kapsamına girecek makinelerin ve destek bütçesinin geç açıklanması ve destek bütçesinin senelere göre değişkenlik göstermesi nedeniyle sektör sezon öncesi plan yapamadığı için bu durum arz veya talep dengesizliğine neden oluyor. Hibe destekli mal alım dönemlerinin çok kısa olması, normal satışları da zora sokuyor. Bu da piyasa dengelerini bozuyor. Uzmanlar, programın Türk tarımına ve makine sanayisine daha faydalı olması için bazı hususların önemsenmesi gerektiğini düşünüyor. Uzmanlara göre destek kapsamına girecek mekanizasyon araçlarının belirlenmesi, eksiksiz ve doğru bir uygulama mevzuatının oluşturulması amacıyla Bakanlık koordinasyonunda ilgili kurumların katılacağı komisyonlar oluşturulmalı. Makine puanlama kriterlerinde ve hibe oranlarında teknolojik farklılıklar daha fazla gözetilmeli. Çalışmaların havza bazlı üretimi destekleme modelleri ile eşgüdüm içinde yapılması, en küçük ölçekte bölgesel bazda makine parkının çıkarılması, bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda ortak makine kullanımının da desteklemelerle teşvik edilmesi sağlanmalı diyen sektör temsilcileri; “Yüksek teknoloji içeren makinelerin yerli üretiminin teşvik edilmesi ve bu amaçla üreticilerin plan, program ve etüd çalışması yapabilmesi için, destek kapsamına alınması planlanan makineler için ihtiyaç projeksiyonunun belirlenmesi gerekiyor.” görüşünü taşıyor. Tarım makineleri sektöründe yüksek KDV’li bulunan (yüzde 18) hammadde girişi, düşük KDV’li bulunan (yüzde 8) ürün çıkışı dolayısıyla, imalatçı üzerinde kalan “devreden KDV yükünün”, sağlanan bazı kolaylıklara rağmen imalatçının nakit akışını çok olumsuz etkilediği düşünülüyor. Sektör firmalarından yetkililer çok karmaşık girdi kullanılması nedeniyle KDV iadesini en geç makine sektöründe faaliyet gösteren firmaların aldığı ifade ediyor. Birçok firmanın, işletme sermayesi kadar devletten alacağı bulunduğuna dikkat çeken yetkililer, banka kredisi kullanmak zorunda kaldıklarını, kredinin faiz yükünü de doğal olarak çiftçinin satın aldığı makinenin fiyatına yansıttıklarını aktarıyor. Üreticiler Devreden KDV Uygulamalarına Dair Mevzuat’ın Maliye Bakanlığı tarafından yeniden gözden geçirilmesini beklediklerini söylüyor. Tarımda üretim girdilerinin yaklaşık yüzde 35’i mekanizasyon girdisi olmasına rağmen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda tarımsal mekanizasyona özel bir daire başkanlığı olması da sektörün gündeminde yer alan önemli bir konudur.
Üreticiler Bakanlık içinde farklı birimlerin üstlendiği “Tarımsal Mekanizasyon” faaliyetlerinin, 639 Sayılı Yasa gereği,Tarım Reformu Genel Müdürlüğü çatısı altında oluşturulacak bir birimde toplanmasını istiyor. Yasal mevzuatlar çerçevesinde, sigortasız işçi çalıştıran, fatura kesmeyen veya eksik kesen, alınması zorunlu belgelere sahip olmadan imalat yapanların sektörde haksız rekabete neden olduğu belirtiliyor. Malların fiyatının eşdeğerine göre ucuz olması bilinçsiz tüketiciyi aldattığı gibi ekonomiye de zarar veriyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı-TEPAV tarafından 2007 yılında yapılan bir ankete göre; iş yapma önündeki en büyük engelin, kayıt dışılıktan kaynaklanan haksız rekabet olduğu sonucuna ulaşıldı. Ulusal ve uluslararası fuarlarda makine sektörünün ihtiyaç duyduğu stant alanı 60 metrekarenin altına düşmüyor. Tarım makineleri sektöründe faaliyet gösteren firma temsilcileri bu durumdauygulanan teşviklerin, özellikle KOBİ niteliğindeki kuruluşlar için yetersiz kaldığını düşünüyor. Sektör, makine gibi kiralanacak alan bakımından farklılığı olan sektörler için destek oranı yüzde 60’lara ve azami tavan 30 bin dolar seviyesine çıkarılması gerektiğine inanıyor. Üreticiler hedef ülke ve prestijli fuarların belirlenmesi ile bunlara yönelik ilave destekleri son derece yararlı ve önemli buluyor. Mevzuat, “Her yıl belirlenen 15 hedef ülkede düzenlenecek fuarlara iştirak eden katılımcılar” hükmüne göre hareket ediyor. Firma temsilcileri ise her alt sektörün ihracat odaklı hedef pazarlarının çok farklı olduğunu düşünüyor ve ülke odaklı değil fuar odaklı seçim yapılması gerektiğine inanıyor. Üreticiler, ihraç pazarları için büyük öneme sahip olan ticaret müşavirliklerinin Türkiye’de faaliyet gösteren bazı yabancı ülkelerin ticaret ofisleri gibi modeller örnek alınarak yeniden yapılandırılması talebinde bulunuyor.
“TRAKTÖRLERİMİZ DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA”
ZEYNEP ERKUNT ARMAĞAN
ERKUNT TRAKTÖR GENEL MÜDÜRÜ
“Erkunt Traktör 2003 yılında kuruldu. Türkiye’de uzun yıllardır yabancı lisanslarla traktör üretiliyordu. Erkunt Traktör’ü kurarken en önemli düşüncemiz, kendi çalışmalarımızla traktör ortaya çıkarabilmekti. Yani lisans, teknik bilgi bedeli gibi ilave maliyetler yaratmadan, kendi tasarladığımız bir traktörü üretmek istiyorduk. Bu yolda başarılı adımlar attığımızı düşünüyorum. Traktörlerimizin tasarımları tamamen bize aittir. Çalışmalarımız Türkiye’nin toprak ve iklim yapısına uygun traktörler üretebilmek, aynı zamanda ürettiğimiz traktörlerin uzun ömürlü ve ekonomik olmasını sağlamak üzerine yoğunlaştı. Türkiye’de ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikayet Yönetim Sistemi Belgesi alabilmiş ilk ve tek traktör firmasıyız. Bir iş makinesi olan traktörler zor şartlarda çalışıyor. Tasarımları ve özellikleri ihtiyaçlar doğrultusunda zaman içinde değişebiliyor. Firmamız tüm bu değişim ve yeniliklere kısa sürede adapte olarak müşterilerinin beklentilerine en iyi şekilde cevap veriyor. Türk çiftçisinin ihtiyaçlarına göre traktör tasarlarken, artan ihracatımız sayesinde artık dünya çiftçisinin ihtiyaçlarını da karşılıyoruz. Türkiye büyük bir traktör pazarına sahip. Türkiye’de trafiğe kayıtlı traktör sayısı 1 milyon 500 bin civarında. Ancak traktörlerin büyük kısmı eski. Yenilenme ihtiyacı duyulan traktörlerin sayısının çokluğu Türkiye pazarının cazibesini artırıyor. Biz aynı zamanda ihracat gerçekleştiren bir firmayız. Hedefimiz; gelecek vaad ettiği için Afrika’ya, şirket prestijimiz için Batı Avrupa’ya, pazar büyüklüğü nedeniyle de Amerika’ya ihracat yapmak. Afrika’da oldukça başarılı çalışmalara imza attık. Balkan ülkelerinin ekonomik durumları ile ilgili inişçıkışlar yaşanmasına rağmen, bu ülkelere ihracat yapmaktan çok memnunuz. İngiltere ve Fransa’ya yönelik ihracatımız ise yeni başladı. Tarım makineleri sektörünün en temel problemi KDV oranlarındaki yanlış politikalardır. İlgili kurum ve yetkililere sıkıntılarımızı iletmemize rağmen bir çözüm bulamadık. Muhtemelen çiftçiye yüklenmek istenmeyen yüzde 10’luk KDV’nin üreticiye uygulanmasının ne kadar vahim sonuçlara yol açabileceğini anlatamadık. Traktör sektörüne özel bir diğer sorun da; Avrupa Birliği’ne uyum programı çerçevesinde üreticilere uygulanan motor emisyon seviyeleridir. Türkiye’de 600 bin traktör 25-40 yaş arasında ve karbon emisyonunun ne anlama geldiğinin dahi bilinemediği zamanlarda üretildi. Bu traktörler tarlalarda, trafikte gezmeye ve karbon salmaya devam ediyor. Türkiye önce bu traktörleri yenilemek zorunda. Önce bu traktörlerin karbon salınımını engellenmemiz ve bu traktörleri hurdaya ayırmamız gerekiyor. Erkunt Traktör sektöründe öncü bir firmadır. Dokuz yıl gibi kısa bir sürede, 36 markanın yer aldığı Türkiye traktör pazarında üçüncü sıraya yükseldik. Bizim için ilklere ve yeniliklere imza atarak, çiftçilerimizin güvendiği bir marka olmak bu tür sıralamalardan çok daha önemlidir. Ar-Ge’ye imkanlarımızın elverdiği ölçüde kaynak ayırıyoruz ve sonuçları geçtiğimiz hafta açıklanan bir araştırmaya göre Türkiye’de Ar- Ge’ye istihdam ve kaynak ayırma gibi kriterlerde en çok yatırım yapan ilk 100 firmadan biriyiz. İhracat markamız ArmaTrac’ın bulunduğu ülkelerde bilinirliliğini dolayısıyla pazardaki konumunu yükseltmek hedeflerimiz arasındadır. Bu çerçevede, toplam satışımızın yüzde 3’ünü oluşturan ihracatımızı orta vadede yüzde 10’a, uzun vadede ise yüzde 25’e yükseltmek istiyoruz.”
“DEVLET DESTEKLERİ ADİL DAĞITILMALI”
YÜKSEL GÜNGÖR
GÜNGÖR TARIM MAKİNELERİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ
“Firmamız 1947 yılında Tekirdağ’ın Malkara İlçesinde kuruldu. 1983 yılında şirketleşerek Güngör Tarım Makineleri adını aldı. Tarım makineleri sektöründe ekim mibzeri dışında otomatik tamburlu sulama, çeşitli toprak işleme ve kimyasal gübre dağıtma
makineleri imal ediyoruz. Ülkemizin toprak ölçüleri göz önüne alındığında yerli üreticilerin Türk çiftçisinin ihtiyacına cevap verebildiğini düşünüyorum. Ayrıca Türk tarım makineleri üreticileri birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Güngör Tarım Makineleri 90’lı yıllardan bu yana çeşitli ülkelere ihracat yapıyor. Son yıllarda satışlarımızı ağırlıklı olarak; Sudan, Fas, Cezayir, Kırgızistan, Bulgaristan, Makedonya ve Özbekistan’daki müşterimize yapıyoruz. Tarım makineleri sektöründe rekabetin kaliteden ziyade fiyatlarda yaşanıyor olması müşterilerimize uzun vadede zarar veriyor. Devlet teşviklerinin bölgelere göre eşit dağılımının yapılamadığını düşünüyoruz. Devlet desteklerinin eşit ve adil dağıtılmasında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerine önemli görevler düşüyor. Türk tarım makineleri üreticilerinin uluslararası alandaki dezavantajı, Türk çiftçilerinin ortalama 50-300 dönümler arasında tarım faaliyetinde bulunmasıdır. Mevcut yapı Türk üreticileri küçük ekipman imal etmeye yöneltiyor. Avrupa ülkelerinde çiftçiler çok daha büyük araziler işlediğinden, üretici firmalar çok daha büyük ve özellikli ekipmanlar imal ederek uluslararası alanda birkaç adım önümüze geçiyor. Güngör Tarım Makineleri olarak gelişen teknolojiye ayak uydurarak teknolojik gelişmeleri ürünlerimize uyguluyor ve müşterilerimizin isteklerine tam zamanında cevap vermeye çalışıyoruz. 1947 yılından günümüze taşıdığımız tecrübeyi yeni teknolojilerle harmanlayarak müşterilerimizin tarım alet ve makineleri ihtiyacına cevap vermeye çalışıyoruz.”
“ÇİFTÇİ KAZANIRSA, SEKTÖR KAZANIR”
HALİL UĞUR
UĞURTAR TARIM ŞİRKET MÜDÜRÜ
“Uğurtar Tarım 1952 yılında küçük bir atölyede imalata başlamış bir aile şirketidir. Türkiye genelinde yaygın bayi ağına sahibiz. 1952 yılından günümüze kadar tarım makineleri imalatında yurt içinde ve yurt dışında önemli satış başarıları elde ettik. Ağırlıklı olarak toprak işleme alanında üretim yapıyoruz. Pazara sunduğumuz başlıca ürün grubu; diskli tırmık makineleridir.Ürünlerimiz Uludağ Üniversitesi’nden onaylıdır. Tarım Kredi Kooperatifleri ve bankalar aracılığıyla da satış yapıyoruz. Hedef pazarlar olarak başta Ortadoğu, Balkanlar olmak üzere tüm AB üyesi ülkelerine yöneldik. Yurt dışı satışlarımızda; Bulgaristan, İspanya, Libya, Güney Afrika, Yunanistan ve Makedonyaönemli yer tutuyor. Tarım makineleri sektörünün yurt içinde yaşadığı sorunlar Türk çiftçilerinin yaşadığı problemlerle paraleldir. Mahsulün para yapmaması çiftçinin ve sektörün yaşadığı en büyük problemdir. Çiftçi kazanırsa, sektör kazanır. Hammadde maliyetlerinin yüksek olması da sektörü zorlayan en büyük problemler arasındadır. Sorunların çözümünde ilgili devlet kurumlarına çok önemli görevler düşüyor. Çiftçinin üretim boyutunun ve ürün dağılımının bölgeler üzerindeki planlaması devlete düşen en önemli görevdir. Ancak, Türkiye’de bu şekilde bir planlama yapılmadığı için aynı meyve Türkiye’nin hemen hemen bütün bölgelerinde yetiştirilip piyasaya sunuluyor. Mahsulün para etmemesinde üretim ve dağıtım planlamasına yönelik eksiklikler etkilidir. Türk tarım makineleri sektörünün uluslararası rekabette konumu güçleniyor. Ancak ihracatçıların karşılaştığı problemler de günden güne artıyor. Üretilen makineler dünyanın dört bir yanına gönderilmesine rağmen imalatçının önündeki vize prosedürleri ihracatın önünü tıkıyor. Üretici firmaların yurt dışına mal satışı için birçok engeli aşması gerekiyor. İhracat yapan üreticiler çalıştığı yabancı firmalardan “davetiye mektubu” istemek zorunda kalıyor. Sektörün ihracatı, ihracat yapan firmaların önündeki vize engellerinin ortadan kalkması ve yurt dışı tarım fuarlarına verilen devlet desteğinin yükselmesiyle artırılabilir. Firmamızın kısa vadeli hedefi; kaliteli üretimin korunarak yurt içi ve yurt dışı pazarlarda elde edilen başarıyı pekiştirmek; orta vadeli hedefi; elde edilen başarıların yeni pazarlara ve daha çeşitli ürünlerin üretimine yönelişi hızlandırmak, uzun vadeli hedef ise; dünya çapında aranan, istenilen ve kalitesiyle fark yaratan markalaşmış bir Türk firması olmaktır.”