Hayat bir yolculuk. Bu yolculukta yanımızda olan birilerinin engellemeleriyle sürekli karşı karşıya kalırız. Bizleri kendi hayata bakışları ile yönlendirmeye çalışırlar. Arzuladıkları ise kendileri gibi olabilmemizdir.
Hayat bir yolculuk. Bu yolculukta yanımızda olan birilerinin engellemeleriyle sürekli karşı karşıya kalırız. Bizleri kendi hayata bakışları ile yönlendirmeye çalışırlar. Arzuladıkları ise kendileri gibi olabilmemizdir. Çocukluğumuzdan itibaren bu çemberin dışına çıkmamamızdır istenen. Aile ile başlayan bu yönlendirme eğitim hayatımız süresince devam eder. Genç beyinlerin, oluşturulan bu çemberden çıkma fikrini düşünebilmesi bile mümkün değildir. Toplum için tehlikenin gizli olduğu yer de burasıdır. Çocukken özgür olan beyinler yetiştiği kalıplar içinde kaybolur.
Aslında hayat şüphe üzerine kuruludur. Filozofların tamamının net çıkarımlara varamamasının temel nedeni de zaten budur. Fakat Immanuel Kant’ın da vurguladığı gibi hayatın bir anlamı olmasa dahi biz ona anlam yüklemeye mecburuzdur. Dolayısıyla her insan hayatı anlamlandırmaya çalışır. Bu süreçte insan ya verilen kalıplarla ilerler ya da merakını kullanarak kendi yolunu çizer. Daha iyiye ulaşmak için kendi yolumuzu çizmeye mecburuz. Farklılaşarak yeniliğe ulaşmanın yolu kalıplarımızdan çıkmaktan geçiyor. Sıradanlıktan kurtulup özel olmak için önce hayal etmeli sonra da bu hayalin peşinden gitmeliyiz. Sektörümüzü, hedeflerine ulaştırabilmemiz için farklılaştırmak zorundayız. Artık eski yöntemlerle bir yerlere gelemeyiz. Değişime açık beyinlerle yeni fikirlerin peşinden gitmeliyiz. Katma değeri yüksek ürünler geliştirip sektörümüze seviye atlatmanın yolunu ancak böyle bulabiliriz. Sektör olarak Türkiye’deki gelişime kayıtsız kalmadık, kalmıyoruz. Ülkenin gelişiminin lokomotifi makine sektörüdür. Ve biz ne kadar ileriye gidebilirsek ülkemiz de o kadar ileriye gidebilir.