Çocukluk yıllarından itibaren aile şirketi olan Merih Asansör’de iş hayatının havasını teneffüs etmeye başlayan Berna Ökmen, geçen yıllar içinde şirket içinde...
Çocukluk yıllarından itibaren aile şirketi olan Merih Asansör’de iş hayatının havasını teneffüs etmeye başlayan Berna Ökmen, geçen yıllar içinde şirket içinde farklı görevlerde bulunmuş. Üniversiteden mezun olduktan sonra profesyonel anlamda çalışma hayatına başladığını söyleyen Ökmen, “Şirkette çalışmaya başladığım dönemlerde ufak ufak ihracatlar yapılıyordu ama ne ihracat birimimiz vardı ne de İngilizce konuşabilen biri. Şirkette çalışmaya başlamamla birlikte yurt dışı satış birimi kuruldu” diyor. Bu birimin kurulması ile beş yıl boyunca yurt dışı satış ve satın alma görevlerinde aktif olarak görev alan Ökmen, satın alma biriminin kendisine malzemeyi tanımayı, yaptığı işin birçok sürecini anlamasını ve iş süreçlerine vakıf olmasını öğrettiğini dile getiriyor.
Tüm sektörlerde olduğu gibi makine sektöründe de kadın ya da erkek ayrımı yapmadan, adaletli bir yaklaşımla işini en iyi yapan kişinin üst pozisyonlara getirilmesini doğru bulduğunu söyleyen Gökmen, bu konudaki düşüncesini ise şu sözleri ile anlatıyor: “Kişileri, kendi yeteneklerine göre değerlendirip işi en iyi yapana hakkını vermek gerekiyor. Bu da kadın ya da erkek olmaktan değil, insan olmaktan kaynaklanmalı. Sadece, kadının ve erkeğin ihtiyaçlarını doğru analiz etmek ve ona göre yollar çizmek gerekiyor. Herkes kendi yolunda en iyi şekilde ilerlemeli. Kadının yapamayacağı ya da yapmakta zorlanacağı işlerin olduğu yerlerde çok fazla kadının çalışmasının bir başarı unsuru olmadığını düşünüyorum. Önemli olan o kişinin söz konusu işte ne kadar başarılı olduğu, işini ne kadar etkin ve hakkıyla yapıyor olduğu; bence buna bakmak gerekiyor.”
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
1979 yılında Ankara’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi Ankara’da tamamladıktan sonra İstanbul’da İngilizce İşletme üzerine eğitim aldım. Merih Asansör’de görev aldığım yıllar içinde yurt dışı satış, satın alma ve finans birimlerinde farklı görevler üstlendim. Şu anda İhracat ve Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görevimi sürdürüyorum.
İş hayatına başlama ve bulunduğunuz göreve gelme süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?
İş hayatına aslında doğduğum zaman başladım diyebilirim. Çünkü ben doğmadan iki sene önce aile şirketimiz olan Merih Asansör kurulmuştu. Bu vesileyle çocukluk yıllarımdan itibaren şirket içerisinde iş hayatının havasını teneffüs ettim. Tatil dönemleri ve tüm boş zamanlar, şirkette geçirdiğim zamanlardı. Bu da beni hem mantık anlamında erkenden iş hayatına yönlendirdi hem de birçok şeyi erkenden öğrenmemi beraberinde getirdi.
Üniversiteden mezun olduktan sonra profesyonel anlamda çalışmaya başladım. Şirkette çalışmaya başladığım dönemlerde ufak ufak ihracatlar yapılıyordu ama ne ihracat birimimiz vardı ne de İngilizce konuşabilen biri… Benim şirkette çalışmaya başlamamla birlikte “Yurt Dışı Satış” birimi kuruldu. Böylece beş yıl “Yurt Dışı Satış ve Satın Alma” görevlerinde bulundum. Satın alma birimi bana malzemeyi tanımayı, yaptığımız işin birçok sürecini anlamamı ve iş süreçlerine vakıf olmayı öğretti.
İhracat ve satın alma işlerini beraber yürüttükten sonra kardeşimin işe başlamasıyla satın alma biriminin yönetimini kendisine devrettim ve finans sorumluluğu görevini üstlendim. Bir süre şirketteki “yurt dışı satış ve finansal yönetim birimini birlikte yürüttüm. Son 10 yıldır da bu şekilde çalışıyorum. Şirketi ve şirket kültürünü çok iyi biliyor olmam, birçok konuya hakim olmamı sağlıyor. Bu da işi yönetmek anlamında benim için kolaylık sağlıyor.
Peki ortalama bir iş gününüz nasıl geçiyor?
Güne sabah erken saatlerde başlıyorum. Genel anlamda yoğun bir tempoda çalıştığımı söyleyebilirim. Günüm genellikle, önceden organize bir şekilde işliyor ve daha çok toplantılarla geçiyor. Yurt dışından gelen ziyaretçilerimizi karşılıyorum, onlarla toplantılarımız oluyor. Bir yandan da takip ettiğim projelerimle ilgili işlerimi yürütüyorum. Genelde günün nasıl geçtiğini anlamadan ikinci mesaim olan annelik için yola çıkıyorum. Bu şekilde, çok dinamik, verimli ve eğlenceli bir şekilde günümü sonlandırıyorum.
Erkek egemen bir sektörde kadın yönetici olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz? Yaşıyorsanız, bu zorlukları anlatır mısınız?
Bulunduğum pozisyon biraz farklı. Çünkü bu sektörde babam, eşim ve kardeşimle birlikte çalışıyorum. Bu sebeple benim etrafımdaki duvarlar yüksek ve sağlam. Bunun için kendimi tehlikede görmüyorum, riski hissedemiyorum. Ama hiç mi zorluk yaşamıyorum? Elbette zorluklar oluyor. Bunu babamla, eşimle ve kardeşimle yaşayabiliyorum. Ama bunları zorluk olarak da adlandırmıyorum. Onun için bunlara kadın ya da erkek olmaktan kaynaklanan zorluklar anlamını yüklemiyorum, bunları cinsiyet gözetmeksizin herkesin karşılaşacağı durum ya da zorluklar olarak değerlendiriyorum. Bu sebeple sektörde kadın yönetici olarak bir zorluk yaşadığımı söyleyemem.
Bulunduğunuz firmada sizin gibi bir konuma gelmiş başka kadın çalışanlar/yöneticiler var mı?
Merih Asansör’de iyi konuma gelmiş, başarılı kadın çalışanlar elbette var. Her şeyden önce çok fazla kadın çalışanımız söz konusu. 31 beyaz yaka, 27 mavi yaka kadın çalışanımız bulunuyor. Şirkette kadın çalışan üstünlüğü özellikle idari kadroda daha belirgin. Fabrikaya gelen ziyaretçilerimiz de bu durumu görüp hep takdir ediyor.
Kadın, elinin dokunduğu her yeri güzelleştiren bir varlık. Onun yoğunlukta bulunduğu her yer daha temiz ve daha sistemli hale geliyor. Ben de bir kadın yönetici olduğum için bunu çok rahat görebiliyorum. Bunun için hemcinslerimle çalışıyor olmaktan ayrıca gurur duyuyorum ve mutluyum.
Makine imalat sektöründe daha fazla kadın çalışan ve yönetici görmek için neler yapılabilir?
İnsanları kadın ve erkek olarak kategorize etmeyi, birini alçaltıp diğerini yükseltmeyi doğru bulmuyorum. Sektörde daha fazla kadın çalışan vurgusunun bile cinsiyetçi bir dil olduğunu düşünüyorum. Bir şeyi ne kadar çok söylerseniz o kadar vücut bulur. Bu kadar kadın ve erkek vurgusu yapılıyor olmasının toplumun dengesini bozduğunu düşünüyorum. İnsanız, insan olmamız üst kimliğimiz. Bunun için, kadın ya da erkek diye ayırmadan, adaletli bir yaklaşımla işini iyi yapan kişinin ilgili pozisyona getirilmesini doğru buluyorum. Kişileri, kendi yeteneklerine göre değerlendirip işi en iyi yapana hakkını vermek gerekiyor. Bu da kadın ya da erkek olmaktan kaynaklanmasın, insan olmaktan kaynaklansın. Sadece, kadının ve erkeğin ihtiyaçlarını doğru analiz etmek ve ona göre yollar çizmek gerekiyor. Herkes kendi yolunda en iyi şekilde ilerlemeli. Kadının yapamayacağı ya da yapmakta zorlanacağı işlerin olduğu yerlerde çok fazla kadının çalışmasının bir başarı unsuru olmadığını düşünüyorum. Önemli olan o kişinin o işte ne kadar başarılı olduğu, işini ne kadar etkin ve hakkıyla yapıyor olduğu; bence buna bakmak gerekiyor.
Diğer kadın çalışanlara ve yöneticilere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Kişilerin işlerinde uzmanlaşmalarını öneriyorum. Çok yönlü bir birikim oluşturabilirler ama bir konuda uzmanlaşmanın önemini yitirmesinler.