Makine sektörünün alt gruplarını oluşturan dernekleri bir araya getiren MAKFED, organize bir şekilde makine imalatı konusunda strateji geliştirmeye devam ediyor. Bizler, sivil toplum örgütlerine daha farklı bir bakış açısı getirmeyi amaçlıyor ve Yönetim Kurulu odaklı değil, kurumsal bir yapıya bürünmüş daha uzun vadeli...
Makine sektörünün alt gruplarını oluşturan dernekleri bir araya getiren MAKFED, organize bir şekilde makine imalatı konusunda strateji geliştirmeye devam ediyor. Bizler, sivil toplum örgütlerine daha farklı bir bakış açısı getirmeyi amaçlıyor ve Yönetim Kurulu odaklı değil, kurumsal bir yapıya bürünmüş daha uzun vadeli stratejiler geliştirmek istiyoruz.
Türkiye makine sektörünü dünya ile karşılaştırdığımızda, hangi açıdan baktığımıza bağlı olarak, farklı görüş ve analizler ortaya çıkabilir. Gelişmemiş ülkelere bakarsak, Türkiye’nin güçlü bir makine sektörüne sahip olduğunu ve bu sektörün yoğun bir emekle ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Yıllar boyunca bilgi, tecrübe ve öğrenme isteğinin eksilmemesi gerekiyor. Hep söylediğim bir şey var, “Yokluktan gelen toplumlar vasatlığa kolay ulaşır çünkü açtırlar. Ama insan açlığı unutunca daha fazla kazanmak için (orta gelir seviyesinden yukarı çıkmak için) fazla çaba göstermez çünkü ihtiyacı kalmamıştır.” Orta gelir tuzağı, büyük bir konfor alanıdır ve son 60-70 yılda orta gelir tuzağını aşmaya başaran sadece iki ülke var. Ama açlıktan gelip vasat olan ülke sayısı çok daha fazladır. Dolayısıyla orta gelir tuzağındaki ülke sayısı gittikçe artıyor. Bu tuzaktan kurtulmanın formülü ise belli: Kültür ve nitelikli insan kaynağı.
Sadece makine sektörünün çabası ile orta gelir tuzağından çıkamayız. Son yıllarda inovasyona ülke çapında odaklanıyoruz ama küresel inovasyon sıralamasında yükseleceğimize daha geri sıralara düşüyoruz. En uzun vadeli planımız “akşam ne yesek” ise gökten para yağsa da inovasyan kültürümüz zenginleşmez. İnovasyonu artırmanın temel koşulu eğitimdir ve burada kilit rol öğretmenlerimize aittir. Eğitim ciddi bir iştir ve temelinde de insan vardır. Bu yüzden de orta gelir tuzağını aşmak için kültürü değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum.
Türk sanayi üretiminin yüzde 70’i orta ve düşük teknolojili ürünlerden oluşuyor. Hedef ve strateji belirlemeden önce durum tespiti yapmalıyız. Acaba neredeyiz ve neyi hedefliyoruz? Bu topraklar son 300 yıldır dünya ekonomisinden yüzde 1 pay alıyor. 300 yıldır yüzde 1’den yukarıya çıkamamışız. Benzer bir tarih aralığında Çin’in de payı çok düşüktü ancak son 20 yıldaki atılımlarıyla küresel ekonomiden aldıkları payda büyük bir sıçrama gerçekleştirdiler. Peki, bunu nasıl başardılar? Herkes “girişimcilik” diyebilir ama nüfusa oranla en fazla girişimciye sahip olan ülkelerin Yunanistan ve Türkiye olduğunu biliyor muydunuz? Demek ki girişimcilik konusunda nicelik sıkıntımız yok nitelik sıkıntımız var. Türkiye olarak çok fazla nitelikli girişimcimiz olursa, eğitim sistemimiz ne kadar kötü olursa olsun kendi nitelikli çalışanlarımızı yetiştirebiliriz. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Bundan sonraki stratejimizde teknoloji ve yazılımın da büyük ağırlığı olacak. Çünkü katma değerli ihracatımızı artırmak için teknoloji ve yazılım konusunda kendimizi gelişmemiz gerekiyor. Ürettiğimiz makinelere teknoloji katmak ve verimlilik çalışmalarımızı artırmak zorundayız.