Sektörümüz, Türkiye’yi her alanda bir üst sınıfa taşıyacak deneyim ve altyapıya sahip. Bu noktada ülkemizin potansiyelini iyi kullanması ve “Büyüme Makinesi”ni doğru bir şekilde çalıştırması gerekiyor. Uluslararası rekabette daha güçlü olabilmemiz, ancak rakiplerimizden daha iyi bir sanayi stratejisi geliştirmemizle mümkün. Türkiye, bir sanayi devrimi gerçekleştirip, ileri teknolojili ürün ihraç edebilecek güce ve yeteneğe sahip.
Sektörümüz, Türkiye’yi her alanda bir üst sınıfa taşıyacak deneyim ve altyapıya sahip. Bu noktada ülkemizin potansiyelini iyi kullanması ve “Büyüme Makinesi”ni doğru bir şekilde çalıştırması gerekiyor. Uluslararası rekabette daha güçlü olabilmemiz, ancak rakiplerimizden daha iyi bir sanayi stratejisi geliştirmemizle mümkün. Türkiye, bir sanayi devrimi gerçekleştirip, ileri teknolojili ürün ihraç edebilecek güce ve yeteneğe sahip.
Para politikaları ve ülke parasının diğer paralar karşısındaki değerinin, küresel rekabetçilik açısından önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Öte yandan tüm dünyada korumacı ekonomik politikaların hâkim olmaya başladığı bir döneme girdik. Bu çerçevede ABD, Çin, Rusya ve Avrupa ülkeleri kendi iç pazarlarını güçlü hale getiren bir politika izliyor. Dolaysıyla serbest ticaretin dünyada yara almaya başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Küreselle içe dönük mekanizmaların daha çok çatışma halinde olacağı bir dönemi yaşayacağız. Bu şartlar altında ülkemizin de içeride kendi ürettiğini tüketen ve ithal ettiği ürünleri de üretebilen bir konuma doğru hızla ilerlemesi gerekiyor. Bu aşamada iki unsur büyük önem taşıyor. Bunlardan ilki kurallar diğeri de kültür konusu. Kurallar ile sistemin yerli üretimi tercih etmeye teşvik edici kurallar oluşturmasını kastediyoruz. Bu kurallardan bazıları uygulamaya konulduysa da bunun karşısındaki kültürel direnç varlığını halen sürdürüyor. Kültürle kastettiğimiz ise ithal malın daha iyi olduğu şeklinde tarif edilebilecek algıdır. Marka haline gelmiş, küresel rakiplere karşı Türkiye’de üretim yapan firmalarımızın kendilerini ifade etmekte zorlanması ve bu nedenle üretimden uzaklaşarak daha fazla hizmet ya da diğer sektörlere yönelmesi gibi kolaycı yaklaşımlar işte bu kültür baskısının sonucudur. Dolayısıyla bu iki durumda da değişikliklere gitmek gerekli. Yerli üretimle tüketim daha da fazla teşvik edilmeli ve alım yani tüketim kültürünün değişmesine yönelik faaliyetler artırılmalı.
Her yeni adımda yüksek teknoloji alanına doğru ilerlemesi, insan kaynağını ve ürün çeşitliliğini sürekli geliştirmesi gereken bir sektörde faaliyet gösteriyoruz. Makine, aynı zamanda kendisini geliştirecek olan elektronik ve yazılım sektörünün de gelişimine ihtiyaç duyan bir alan.
Türkiye’nin Makinecileri olarak ülkemiz adına üstlendiğimiz sorumlulukların farkında olarak 2018 yılında da hedeflerimize ulaşmak için olanca gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.