Türkiye’nin en köklü sektörel derneklerinden biri olan Asansör ve Yürüyen Merdiven Sanayicileri Derneği (AYSAD), 1970’li yıllarda asansörlere...
Türkiye’nin en köklü sektörel derneklerinden biri olan Asansör ve Yürüyen Merdiven Sanayicileri Derneği (AYSAD), 1970’li yıllarda asansörlere dair ilk Türk standartlarının hazırlanması sırasında, kamunun özel sektörde uzman muhatap arayışı neticesinde kuruldu. Bugüne kadar hem Türkiye hem de Avrupa’daki asansör standartlarının hazırlanmasında önemli katkılarda bulunan AYSAD’ın öncelikli gündem maddesi ise her zaman “emniyet” oldu. AYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sefa Targıt, emniyet başlığını iki ana hat üzerinde değerlendirdiklerini söylerken, “Bunlar, asansör kullananların, yani yolcuların güvenliği ve asansör endüstrisinde çalışanların iş güvenliğidir. Bu çerçevede, asansör yıllık kontrollerinin sürdürülmesi ve niteliğinin korunması için yasal veya uygulamaya yönelik sorunları ortadan kaldırmak üzere çalıştığımız gibi, çalışanlarımızın iş güvenliği açısından da dernek bünyesinde sürekli çalışmalar yapıyoruz” diyor.
AYSAD’ı ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
AYSAD, 5 Ekim 1972 tarihinde kurulmuş, Türkiye’nin en eski sektörel derneklerinden biridir. Asansörler konusunda ithalat mevzuatı hazırlığı ve standardizasyon çalışmaları sırasında, kamunun özel sektörde uzman muhatap arayışı neticesinde, yani doğal ihtiyaçlarla kurulmuş derneklerden biridir. 1970’li yıllarda asansörlere dair ilk Türk standartlarının hazırlanmasına ve 1985 yılında, ilk asansör yönetmeliği hazırlık çalışmalarına AYSAD lokomotiflik etmiştir ya da çalışma üssü olmuştur diyebiliriz. Derneğimiz, kuruluşundan itibaren kamu kurumları, özel sektör temsil kuruluşları ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) gibi yasayla kurulmuş meslek örgütleri ile yakın temaslar kurmuştur. AB ilişkileri çerçevesinde sektörel temsil adına görevler üstlenmiştir. Avrupa Standartlar Komitesi (CEN) standartlarının hazırlanması ve Türk Standardları Enstitüsü tarafından ulusal standart haline getirilmesi çalışmalarına her zaman önemli katkı verilmiştir.
Avrupa Birliği uyum sürecinde, asansör teknik mevzuatımızın AB Asansör Direktifi’ne yakınlaştırılması çalışmalarında da AYSAD başrolü oynamıştır. Avrupa Asansör Birliği (European Lift Association-ELA) tam üyeliği sonrasında ise AYSAD, Avrupa’nın faal oyuncularından biri olmuştur. Bugün AYSAD; Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya ve İtalya ile birlikte ELA’nın kategori A üyelerinden biridir. Diğer yandan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile her zaman yakın çalışmalar yapmış olan AYSAD, Asansör Teknik Komitesi’nin (ASTEK) en önemli ve aktif üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleriyle sektör arasında iletişimi yürütmekte ve üzerine düşen görevleri yerine getirmektedir. AYSAD, halen üyesi olduğu Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ile sektörler arası ilişkilerini; kurucu üyesi olduğu MAKFED ile makine imalat sektör içi ilişkilerini; Uygunluk Değerlendirme Derneği (UDDER) ile uygunluk değerlendirme sektörü çalışmalarını; ELA üyeliği ile Avrupa ilişkilerini örgütlü yapılar içinde yürütmektedir.
1993 yılında, AYSAD’ın liderliğinde Türkiye’de ilk kez bir asansör fuar düzenlenmeye başlandı. Bu fuar, günümüze dek her iki yılda bir daha da büyüyerek, dünya ölçeğinde bir etkinlik haline geldi. İstanbul Asansör Fuarı, bugün sektöründeki dünyanın üç büyük fuarından biridir. Fuarın yan etkinlikleri olan konferanslar ve asansör proje yarışması ise bilgi paylaşımı ve ufuk açma bakımından fırsatlar sunmaya devam ediyor.
AYSAD’ın önemli kamusal faaliyetlerinden biri olan bilirkişi hizmetleri ise yargı organlarının yanında bina sahipleri ve inşaat firmaları için de çok yararlıdır. AYSAD bilirkişi havuzunda bulunan uzmanlar her yıl 1000 kadar asansörü inceliyor ve talep edenlere teknik raporlar veriyor.
AYSAD’ın en önemli gündem maddesi ise her zaman için emniyettir. Konuyu iki ana hat üzerinde değerlendiriyor, çalışmalar yapıyoruz. Bunlar, asansör kullananların, yani yolcuların güvenliği ve asansör endüstrisinde çalışanların iş güvenliğidir. Bu çerçevede, asansör yıllık kontrollerinin sürdürülmesi ve niteliğinin korunması için yasal veya uygulamaya yönelik sorunları ortadan kaldırmak üzere çalışıyoruz. Çalışanlarımızın iş güvenliği açısından dernek bünyesinde birlikte çalışmalar yapıyoruz. Sektörel iş sağlığı güvenliği el kitabını da yayımladık ve örnek oluşturacak bir çalışmayı ortaya koyduk.
AYSAD, gücünün kaynağı olan sektörünün ve ülkemizin gelişimine; Türkiye’nin kendi imkânları ile üretme idealine hizmete devam edecektir.
Sorunuzun ikinci kısmına gelecek olursak; İTÜ Makina Fakültesi’nde Sanayi Mühendisliği okudum. İTÜ’lülerin anlayacağı sınıflamaya göre 78’liyim. 25 yılı aşkın süredir, asansör aksam üreticisi olarak sektörde faaliyet gösteriyorum. Ana işimiz asansörler için kılavuz ray üretimidir. ASRAY’a, sadece asansör sektörü için çalışan bir demir çelik firması diyebilirsiniz.
AYSAD yönetim kurullarında uzun zamandır çalışıyorum, birçok dönem başkanlık görevini yürüttüm. Sektörün ve AYSAD’ın uluslararası tanınırlığı ve etkinliğinin artması için bir grup arkadaşımla beraber çok gayret sarf ettim. AYSAD’ı ELA’ya tam üye yaptık, komitelerinde sandalyeler elde ettik. Uzun zaman ELA Komponent Komitesi’nde çalıştım. AYSAD’ın ELA Yönetim Kurulu’nda da değişmez bir sandalyesi var. Öte yandan, Uluslararası Asansör Mühendisleri Derneği’nde de (IAEE) faal bir üye, hatta arkadaşlarımızla birlikte faal üye grubu olduk. 2004 yılında, IAEE’nin uluslararası ELEVCON kongresini İstanbul’da yaptık. Şu anda IAEE’nin de Yönetim Kurulu Üyesiyim. 2013-2016 arasında SEDEFED Başkanlığını yürüttüm. 2009’dan bu yana da TÜRKONFED Yönetim Kurulu Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısıyım. Kurulduğu 2006 yılından bu yana TOBB Makina ve Teçhizat Sektör Meclisi’nde üyeyim. MAKFED’in Kurucu Yönetim Kurulu Üyelerinden biriyim. Geçtiğimiz günlerde, Makine İhracatçıları Birliği üyeleri, Genel Kurul’da Denetim Kurulu üyeliği görevini de lütfettiler.
TMMOB Makine Mühendisleri Odası’na da üyeyim ve çalışmalarına elden geldiği kadar katılmaya, katkı sağlamaya çalışıyorum. Geride kalan yıl sektörünüz ve AYSAD için nasıl geçti? Bu yıla ilişkin üretim, iç satış ve ihracat beklentileriniz nedir? Geride kalan yılın, iç piyasa açısından iyi geçtiğini söyleyebilirim. Son yıllarda asansör sektörü şanslı bir dönem geçiriyor. Bunun iki nedeni, inşaat sektörünün hareketli olması ve Türkiye’deki mevcut asansörlerin yeniden kontrolden geçmesi ve emniyet seviyelerinin olması gereken düzeye yükseltilmesi çalışmalarıdır. Ancak bu şansın, yatırımı teşvike ve bir büyüme fırsatına dönüştüğünden emin değilim. Bu fırsatı kaçırmamak gerektiği konusunda kamu yöneticileri her zaman bir şeyler yapma gayretinde oldu. Ancak; ölçek sorunu ile bunun yarattığı sert ve mantıksız rekabet, sektördeki yeni ve tevsi yatırımlarla firma büyümeleri, piyasanın sunduğu fırsatlarla yakışır seviyede olmadı. Bu yılın seçim yılı haline gelmesi ve bizim doğal ihracat pazarımız olan Orta Doğu’daki olumsuz şartlar nedeniyle, beklentileri netleştirmek oldukça zor. Bu gerçeklerin önümüze getireceği sonuçlara bağlı olarak, dinamik hale gelme ihtimali olan potansiyelden bahsetmek daha doğru olacaktır. İç pazarda başlamış veya sözleşmesi yapılıp başlamak üzereyken yavaşlamış inşaatlar var. Bunların faaliyete geçmesi iç pazarı hareketlendirecektir. Diğer yandan çevre ihracat pazarlarımız olan İran, Arap ülkeleri ve Kuzey Afrika’da uzun yıllardır yaşananlar nedeniyle bina potansiyeli birikti. Yaklaşık 400 milyon kişinin yaşadığı ülkeleri etkileyen bu olumsuz şartlar, büyük bir yapı ihtiyacı biriktirirken, bu potansiyel, şartlar normale döndüğünde çok hareketli bir pazar anlamına gelecektir.
AYSAD’ın Türk makine imalat sektörleri açısından önemini sizin cümlelerinizle dinleyebilir miyiz?
AYSAD’ın temsil ettiği asansör sektörü, makine ailesinin diğer segmentlerinden farklılık arz eden özellikli bir daldır. Öncelikle asansörler, binayla doğrudan ilişkili olduğundan, imar yönetmelikleriyle; can taşıyan yüksek riskli ürün oluşu nedeniyle de AB Asansör Direktifi ile tasarım, üretim ve piyasaya arz kuralları belirlenmiş bir üründür. Bunların ötesinde, piyasaya arzdan sonraki dönemi belirleyen Asansör Bakım İşletme Yönetmeliği ve Asansör Periyodik Kontrol Yönetmeliği ile asansörler ömrü boyunca denetim altındadır. Bu yapı, tüm makine ailesi için bir hedef model oluşturabilir. Asansör mevzuatı, merdiven altı veya kayıt dışıyla mücadele ve temel emniyet gereklerinin sağlanması yolunda iyi bir modeldir. Birçok zor, uzmanlık gerektiren ve tehlikeli iş gibi maalesef makine imalatı da “kurallara uymamak suretiyle rekabetçi olarak” ekmek kazanılacak bir yol gibi görülür. Bu gidişatla ortaya çıkmış, Türk Malı kimliği taşıyan emniyetsiz ve kalitesiz makinelerin yarattığı kötü imajı silmeye çalışmak, makine endüstrisinin sırtındaki safradır ve bunun atılması şarttır!
Sektörünüzün Ar-Ge yetkinliği ve kapasitesi için görüşünüz nedir? Sektör temsilcilerinin Ar-Ge çalışmalarına AYSAD’ın katkısı hangi aşamalarda gerçekleşiyor?
Sektörde, Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’a göre kurulmuş Ar-Ge merkezleri var. Bu merkezler, elden geldiğince bu yönde çalışmalar yapsa da kaynak yeterliliğinden bahsetmek oldukça zor. Kaynak derken, maddi kaynaklardan önce insan kaynaklarını kast ediyorum.
Mevcut sanayimizin yurt dışında hatta yurt içinde imaj sorunu var. Biz, Türkiye olarak, henüz Almanya ya da İtalya kadar “makineci” kabul edilmiyoruz. Bu imaj sorunu ya da marka olma eksikliğinden kaynaklanan talep bulamama endişesi, asansör endüstrisini ileri teknoloji içeren ürünlere veya imal usullerine yönelik ileri teknoloji yatırımlarına yönelmekten alıkoyuyor. Bu konuda özgüven eksikliği de, özgüven fazlalığı da aleyhte çalışan unsurlardır. Hayat tecrübelerime göre, maalesef, firmalarda entelektüel seviye ile özgüven arasında ters orantı bulunuyor. Bu da ya girişim eksikliğine ya da cesur ama niteliksiz girişimlere yol açabiliyor. AYSAD bu konuda, üyelerinin önünü açmak ve inovatif çalışmaları desteklemek amacıyla, yurt dışı temaslara, yayınların ülkemize yansımasına önem veriyor ve bu yönde çalışmalar yaparak fırsatlar sunmaya devam ediyor.
AYSAD Yönetim Kurulu olarak görev süreniz içinde odaklanacağınız önemli başlıklar neler olacak?
AYSAD bugüne kadar tam anlamıyla, gönüllü katkılarla hayatını sürdüren, tarafsız ve şeffaf bir dernek olma ilkesine sadık kalmıştır. Tarafsızlık, ilmi ve fenni olmayana yanaşmama, şeffaflık gibi ilkelere her zaman sadık kalmaya devam edeceğiz. Ancak sadece gönüllü katkılarla bu işlerin yürütülmesi giderek zorlaşıyor. Bu açıdan gönüllü kadrolarımız yani bizler kadar, profesyonel kadromuzun ve danışmalarımızın da güçlenmesi gerektiği açıktır. Bu yönde çalışmalar yaparak, AYSAD’ı tıkır tıkır işleyen bir kurum haline getirmek birinci önceliğimiz. AYSAD’ı dijital dünyaya daha yakın kılmak, olanaklardan yararlanmasını sağlamak da önceliklerimiz arasında yer alıyor. Bu hedefler çerçevesinde ortaya çıkacak ihtiyaçları temin etmek de AYSAD yönetim kurulunun görevi olacaktır.
Sektörünüzün insan kaynakları için neler söyleyebilirsiniz?
“Aksayan her şeyin kök nedeni, insan kaynağındaki bir zafiyettir” desem pek karşı çıkan olmaz sanırım. Sektörümüz aksayan işleriyle ünlü olduğuna göre, bu konuda sıkıntı var demektir.
Asansör endüstrisi, özellikle montaj ve bakım kısmı, emek yoğun faaliyetlerdir. Bu faaliyetler, yüksek nitelikli teknik elamanlara ihtiyaç doğurur. Asansörlerin yıllık kontrolleri de uzman mühendislere ihtiyacı artırıyor. Bu iki faaliyet alanı arasında istenmeyen bir geçirgenlik ve emek piyasası da oluşmuş durumda. Yıllar önce öngördüğümüz bu tabloya dair bazı önlemler almıştık. Bunlar, üniversitelerde ve bazı yüksekokullarda asansöre ilgiyi arttırmaya çalışmak ve meslek liselerinde asansör bölümleri açmaktı. Milli Eğitim Bakanlığı ile protokolümüz var, bu çerçevede elde gelen katkıları sağlamaya devam ediyoruz. Diğer yandan insan kaynakları sorunu, ülkemize mahsus değil; AB düzeyinde de benzer sorunlar var. Mekanik bakım, zor ve çağdaş gençliğin pek sıcak bakmadığı mesleklerdendir. Bu durumda emek arzı kısık olan bu dalda yüksek ücretler, yüksek maliyetler ve yüksek bakım fiyatları olmak zorunda. Emniyet ve kesintisiz servis ile ucuzluğun bir arada olmayacağını herkes anlamalıdır ki, kalifiye gençleri bu işlere çekebilelim.
Türk sanayicilerinin sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımı ve bu yapılar içinde görev alma kabiliyetleri/istekleri için neler söyleyebilirsiniz?
Sanayicilerin gönüllü sivil toplum faaliyetlere katılımı, sayı bakımından da, nitelik bakımından da yeterli değil. Bu, katılımcı demokrasi meselesi kapsamında bir durum: Çoğunluk, sivil toplumda görev almaya hazır ve istekli görünür ancak bu istek, çalışmadan, zaman ayırmadan sadece görüşünü beyan edip hemen hayata geçmesini beklemek boyutunda bir istektir. Başka bir deyişle, katılımcı demokrasi talebi değil kendi aklına göre hüküm verme, “raconu kendine göre kesebilme” isteğidir. Sanayiciler arasında, “hükümdar ben olmayacaksam neden vakit ayırayım” yaklaşımı hâkim. Her zaman hükümetlerin sivil toplumun sözünü dinlemediğinden dem vurulur ancak sivil toplumdan gelen seslerin piramitteki diğer mevzuatla, uluslararası anlaşmalarla ve ekonomi çarkının diğer bileşenleriyle etkileşimine kadar birçok unsurla ahenk içinde olup olmadığına bakılmaz. Çalışmalara katılırken, sivil toplum temsilcilerinin de kamu görevlileri kadar konulara hâkim olmak üzere çalışmak gibi bir zorunlulukları var. Bu olmadan, kaliteli bir yönetişim ortaya çıkamaz. Kıt kaynaklarımızı verimsiz kullanmak gibi bir lüksümüz yok. O nedenle, özellikle insan kaynaklarımızı, onların zamanını, planlı ve verimli kullanmak zaruridir. Bu önermenin, sanayi işçiliğinden yüksek donanımlı mühendisliğe, sizler gibi titiz çalışan basın mensuplarına kadar her iştigal sahası için geçerli olduğunu düşünüyorum.