Makine İhracatçıları Birliği’nin (MAİB) başlatarak Türkiye çapında yürüttüğü...

TÜRKİYE’DE KADINLARIN EN FAZLA SIKINTI ÇEKTİĞİ KONULARDAN BİRİNİN, AİLEDE SORUMLULUĞUN PAYLAŞIM DENGELERİNİN ZORLAYICILIĞI OLDUĞUNU SÖYLEYEN AYHAN METAL GENEL MÜDÜRÜ AYNUR AYHAN, “KADININ EVDEKİ AĞIR YÜKÜ, İŞ HAYATINI DA ETKİLİYOR. ÜSTELİK KADIN SANAYİCİ OLDUĞUNUZ ZAMAN, BU BEDEL FARKLI ÖDENİYOR. BİR ECZACI OLSANIZ AKŞAM KAPIYI KAPATIP GİDERSİNİZ VEYA ÖĞRETMENSENİZ MESAİNİZLE GÖREVİNİZ DE BİTER. BİZİM SEKTÖRÜMÜZDE İSE DURUM BÖYLE DEĞİL, SORUMLULUĞUNUZ NEREDEYSE 24 SAAT SÜRÜYOR” DİYOR.

Makine İhracatçıları Birliği’nin (MAİB) başlatarak Türkiye çapında yürüttüğü “Kadın Makinecilerle Var Gücümüzle” projesinin önemli bir farkındalığa işaret ettiğini aktaran Ayhan Metal Genel Müdürü Aynur Ayhan, “Nitelikli istihdam kapasitemizi arttırabilmek için nüfusumuzun diğer yarısını, yani kadınları iş hayatına hazırlamak çok önemli. Bu, tecrübe transferi bakımından da değer taşıyan bir proje. Bir sorun yaşadığınızda o an için size çok büyük ve hatta sadece size özel bir durum olduğunu zannedebilirsiniz. Hâlbuki benzer sorunlarla başkaları da karşılaşıyor ve yalnız olmadığınızı bilmek, farklı tecrübeleri dinleyerek ilerlemek size ciddi anlamda hız kazandırıyor. Rol modeller ve onların hikâyeleri, projeyi hızlandıran etkenler” diyor.

Makine sektöründe 30 yıldır görev alan Ayhan ile kadınların toplumdaki ve iş dünyasındaki konumlarına dair ayrıntılı bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

İstanbul doğumluyum, ailemin imkânları çerçevesinde devlet okullarında eğitim gördüm. Makine mühendisiyim ve 30 yıldır aktif biçimde çalışıyorum. Alüminyum döküm parçalar üreterek muhtelif sektörlere yan sanayi hizmeti veriyoruz. STK’ların toplumsal hayatımızın sağlığı açısından önemli olduğuna inandığım için İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyeliği, İstanbul Sanayi Odası Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği ve Türkiye Döküm Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerimle sektörel STK’larda görevler alıyorum.

İş hayatına başlama ve bulunduğunuz göreve gelme süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?

“Sanayici bir ailenin içinde olunca doğal olarak kendinizi bu işin içinde buluyorsunuz” dersem şimdiki neslin beni anlayabileceğini tahmin etmiyorum. Zaten makine mühendisliği eğitimi görüyordum ve rahmetli babamızın da erken sorumluluk vermesiyle işin çarkları içine giriverdim. Öyle ki, işin teorisini bilmem yetmedi; pratik yaparak işin en alt seviyesinden genel müdürlüğe kadar her kademede çalıştım. Bu süreçte sorunlarla da yüzleştim ve dolayısıyla hızlı aksiyonlar almam gerekti. Tüm yaşadıklarım da toplamda tecrübe olarak bana geri döndü.

Ortalama bir iş gününüz nasıl geçiyor?

Bu soruyu şöyle düzeltip cevaplarsam belki daha rahat anlaşılabilirim: Bir iş yılı takviminde kendinizi nasıl planlıyorsunuz? Her şeyden önce her yeni yıla yeni umutlar, yeni hedefler, yeni projelerle başlanıyor. Bunların içerisinde müşteri ve potansiyel firma ziyaret planlamaları, firma içi iyileştirme ve yatırımların değerlendirilmesi, fuar katılımlarının hazırlık ve toparlanması da var. Ayrıca yaz ve Christmas dönemi çalışmalarının planlaması ile görev aldığım STK’ların aylık toplantılarına katılım ve görüş bildirim süreçleri de benim programımda önemli başlıklar olarak yer alıyor. Bence en önemli konulardan biri olan personel iletişimini atlamamamız gerekiyor. Firma içi toplantılar ve iş takibi, müşteri memnuniyeti için oldukça önemlidir. “Tüm bunların yanı sıra kendinize zaman kalıyor mu?” derseniz, zaman ayırmaya değil zaman yaratmaya çalışıyorum. Her hafta düzenli spor yapar, aile büyüklerimi düzenli arar, arkadaşlarımı ihmal etmem. İnsanın özel günlerde sevdikleri ve sevenleriyle birlikte olmasının en önemli motivasyon kaynağı olduğuna inandığım için bu değerleri yaşatmaya devam ediyorum. Sosyal başarının işteki başarıyı da beraberinde getireceğine inanıyorum. Bence asosyal bir hayat, kafanızı toprağa gömmekten farksızdır.

Erkek egemen bir sektörde kadın yönetici olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz? Yaşıyorsanız, bu zorlukları anlatır mısınız?

İşe başladığım ilk yıl ve ilk fuar katılımım sonrası Bursa’ya müşteri ziyaretine gittiğimde, bir beyefendi bana “Kızım sen niye geldin, erkek kardeşin yok mu?” diye sormuştu. Aradan zaman geçtiği halde halen buna benzer sorulara muhatap olsam da sektörde bizden sonraki kadınların da yolunu açtık diyebilirim. “Mehmet Bey’in kızı yapıyorsa, benim kızım da yapabilir!” şeklinde örnek olduk. Ağır bir iş kolu olan döküm sektöründe kadınlarımızın sayısı çoğalıyor, daha fazla kadın çalışanı sektöre kazandırmaya başladık. Bu süreçte sektörde kadın katılım sayısının arttığını görüyor ve üstlendiğimiz misyonu ilerlettiğimizi düşünüyorum. Bizden öncekiler birkaç adım atmış olsalardı, eminim ki bizler de üzerine bir şeyler koyarak sonraki kuşaklara daha iyi zemin hazırlayabilirdik. Bizler, sahip olduğumuz bu bakış açısı doğrultusunda gelecek nesillere daha iyi bir ortam bırakmak zorundayız.

Geleneksel bir toplum beklentisi olarak kadının evde de önemli görevleri olduğunu düşünürsek, ev-aile-iş üçgenini nasıl dengeliyorsunuz?

“Kadın” denince ilk akla gelen anne kavramı oluyor ve öyle kutsallaştırılıyor ki bu tanımla kadın, sözcük anlamına bakınca; evin hizmetçisi, erkeğinin dişisi, çocukların anası, mutfağın aşçısı, çamaşırcısı, paspasçısı, temizlikçisi ve var oluşun temel direği oluyor. Olmasına oluyorlar da, sonrasında kadın evde eş iken, dışarı çıktığında bedenleşen bir dişi olup iş hayatına atılıyor. Kadınların en fazla sıkıntı çektiği konu, Türkiye coğrafyasında ailede sorumluluğun paylaşım dengelerinin zorlayıcı olmasıdır. Kadının evdeki ağır yükü, iş hayatını da etkiliyor. Üstelik kadın sanayici olduğunuz zaman, bu bedel farklı ödeniyor. Bir eczacı olsanız akşam kapıyı kapatıp gidersiniz veya öğretmenseniz mesainizle göreviniz de biter. Bizim sektörümüzde ise durum böyle değil, sorumluluğunuz neredeyse 24 saat sürüyor. “Çocuk da yaparım, kariyer de” yaklaşımı, bu coğrafyada kolay değil ama zor da değil. Sadece tercihlerin bedelleri var, onu ödemeye hazır olmanız gerekiyor. Tabii ki topluma faydalı bir çocuk yetiştirmek bence en önemli üretimdir. Bu nedenle, dengeleri iyi kurmaya çalışmakta fayda var. Sadece zamana göre önceliklerin yerinin değişmesi gerektiğinin farkında olursak, işler daha da kolaylaşır. Yoksa daima iş ya da daima aile öncelikli hayat felsefesi sizi yorar. Yurt dışı gezilerinizde makine sektöründe yönetici pozisyonda görev yapan bir kadın yönetici olarak nasıl tepkiler alıyorsunuz, gözlemleriniz nelerdir? Açıkça söylemek gerekirse “sanayici olduğumuzu, değerimizi, yurt dışına çıktığımızda daha çok anlıyoruz” dersem abartmış olmam. Üstelik kadın olarak daha üst bir takdirle karşılanıyorsunuz. Genç yaşlarda karşı taraf biraz tereddütler yaşasa da, tecrübeniz ve olaylara hâkimiyetiniz arttıkça kadın işletme sahibiyle çalışmanın avantajlarının da farkına varıyorlar. Hiç unutmuyorum, bir firma ziyaret sonrası yemekte bir çalışan (erkek beyaz yakalıların çoğunlukta olduğu bir firma) bizim arkadaşımıza “Kadın patronun olması nasıl bir durum, nasıl oluyor?” diye sormuştu.

Yaptığınız iş ya da görev aldığınız STK’larla ilgili aldığınız ödüller var mı? Var ise kısaca bahseder misiniz?

Ayhan Metal’in yanı sıra Aniva Ev Ürünleri markası ile COSA Barbekü ve PRTK Mangal olarak inovatif/ konsept barbeküler üretiyoruz. Ürünler yeni trend olup doğal kaynakları koruyan eco-friendly (çevreci) ve çok fonksiyonlu kullanım özellikleri nedeniyle uluslararası IF Product Design, RedDot Design, German Design yanı sıra Good Design ve Elle Decoration ödüllerimiz mevcut. Geçtiğimiz Eylül ayında ise Çin’in Şangay kentinde düzenlenen 11. Uluslararası Kadın Girişimciler Zirvesi’nde (International Women’s Entrepreneurial Challenge- IWEC) Yılın Kadın Girişimcisi Ödülü ile onurlandırıldım.

Sektörünüz erkek egemen olarak anılıyor. Sizce makine sektöründe neden daha az sayıda kadın çalışan görev yapıyor?

Kadınla erkeğin arasındaki farklar konuşmakla bitmez ama en önemli olanı fiziksel güç farklılığı. Aslında kadın çalışan sayımız bir bankadaki kadın çalışan sayısına göre çok az görünse de döküm sektöründe farklı görevlerde kadınlar tabii ki görev alıyor. İş olarak masa başında hiç fark görünmezken, sahada fiziksel güç önemli bir etken oluyor. Ayrıca döküm 7 gün 24 saat durmayan bir iş, çok iyi takım arkadaşlarının olması topyekûn başarıyı getiriyor.

Sektörde daha fazla kadın görmek için sizce ne yapılabilir?

Metal sektörü çok farklı alanları kapsadığından, çalışılan sektöre göre değişen hayat koşullarında bir denge sağlanıyor. Kadınların özellikle kriz halinde daha sakin, sabırlı, dirayetli, sadık, titiz, takipçi oldukları göz önünde bulundurulduğunda, işe alımlarda öncelikli tercih nedeni olacaklar ve doğal olarak sayı artacaktır.

Sektörünüzde ve dünyada durum nasıl? Türkiye’yle dünyadaki durumu karşılaştırabilir misiniz?

Coğrafyanın özellikleri önemli etken olmakla birlikte gerçekleri bilmek ve ona göre değiştirebileceklerimizle değiştiremeyeceklerimizi kavrayarak yaşamak önemli. Bu demek değil ki her şeyi olduğu gibi kabul etmeli ve yaşamalıyız; öncelikle sorgulayalım, kendimizi geliştirelim ve değişen şartlarda önümüze çıkan fırsatlara hazır olalım. Her ne kadar yönetim kurulları çoğunlukla erkeklerden oluşuyor olsa da kadınlar kendilerini geliştirerek bu mecralarda görev alabilir. Döküm, ülkemizde gelişen ve yatırımların devam ettiği bir sektör. Kadın yönetici sayısı dünyayla kıyaslandığında fazla, ama iş sahibi kadın sayısı halen sınırlı.

MAİB’in başlattığı ve Türkiye çapında yürüttüğü “Kadın Makinecilerle Var Gücümüzle” projesinin belirlediği hedeflere ulaşmak kolay mı? Olası zorluklar sizce nasıl aşılır?

Söz konusu proje önemli bir farkındalığa işaret ediyor. Nitelikli istihdam kapasitemizi arttırabilmek için nüfusumuzun diğer yarısını, yani kadınları iş hayatına hazırlamak çok önemli. Bu, tecrübe transferi bakımından da değer taşıyan bir proje. Bir sorun yaşadığınızda o an için size çok büyük ve hatta sadece size özel bir durum olduğunu zannedebilirsiniz. Hâlbuki benzer sorunlarla başkaları da karşılaşıyor ve yalnız olmadığınızı bilmek, farklı tecrübeleri dinleyerek ilerlemek size ciddi anlamda hız kazandırıyor. Rol modeller ve onların hikâyeleri, projeyi hızlandıran etkenler. Erkek egemen bir hayatın içinde varoluşunu tamamlamaya çalışan, kimliğini ortaya koyan, cinsel bir meta olmadığını haykıran, tüm insanlığın varoluş sebebi kadınlardır. Anlatarak bitmeyecek hayat hikâyeleri ve tarihleri var. Canlılar dünyasını genel olarak incelediğimizde erkeklerin her zaman baskın rolde olduğunu, dişiyi elde etmek için rekabet ettiğini ve kan döktüğünü görüyoruz. Nedense erkek-kadın ilişkisi ortaya atıldığında, bir süre sonra erkeğin kadına uyguladığı şiddet ön plana çıkıyor. Bütünsel olarak baktığınızda, dünya erkeğin uyguladığı şiddet ve baskı neticesinde kaosa sürükleniyor. “Erkek adamdır yapar, kadındır kapanır ve af diler” yaklaşımı hâkim. Oysa olayın başkahramanı yine erkektir. Aile içinde fedakârlık yapması gereken kişinin kadın olması gerektiği algısı da çok yaygın. İşe gidiyorsa akşam eve geldiğinde yemek, ütü, temizlik yapmak zorunda olan da yine kadındır. Kadın iş yerinde, pazarda, yolda tacize uğrar ve eve gelir şiddete maruz kalır. Buna yol açan erkektir. Erkek, kendi yarattığı cehennemin suçlusu olarak gördüğü kadını yaşamın her alanında silikleştirmeye ve yok etmeye çalışıyor. Sonuçta gelinen noktada cinsel kimliklerin değil, insan olarak var olmanın tanımlarının yapılması gerektiğine inanıyorum. Kadın olmak bir sanattır, kendini keşfetmektir. Kadın kendini keşfettiğinde, erkekte de dişil tarafının olduğu bilinci uyanacaktır. Var oluş kadınla başladı ve onunla sürecektir.