Bartın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bünyesinde kurulan Makine Mühendisliği...
BARTIN ÜNİVERSİTESİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜM BAŞKANI PROF. DR. MUSTAFA SABRİ GÖK, ULUSLARARASI DÜZEYDE BİLGİ VE TEKNOLOJİ ÜRETİMİ VE ENTEGRASYONUNU SAĞLAYAN ARAŞTIRMALARLA, ULUSAL SANAYİNİN PROBLEMLERİNE ÇÖZÜM ÜRETMENİN EN ÖNEMLİ AMAÇLARINDAN BİRİ OLDUĞUNU SÖYLÜYOR.
Bartın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bünyesinde kurulan Makine Mühendisliği Bölümü, 2009- 2010 eğitim-öğretim yılında lisans eğitimine başladı. Bölüm öğretim elemanları tarafından yürütülecek bilimsel araştırmalarla, bölge ve ülkenin mevcut ve muhtemel sanayi problemlerinin tespiti ve çözümlenmesi konularında birincil uzman pozisyonda olmayı hedeflediklerini aktaran Bartın Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sabri Gök, “Bölümüzde bir profesör, üç doçent, dört doktor öğretim üyesi ve yedi araştırma görevlisi olmak üzere toplam 15 öğretim elemanıyla eğitim- öğretime devam ediyoruz” diyor.
Toplumun refah seviyesini gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltmek için ülke sanayisinin gerek duyduğu iyi yetişmiş, araştırmalar yapıp bilgi üreten, bunları yayımlayarak topluma ve insanlığa hizmet eden, ulusal ve uluslararası ihtiyaçlara uygun teknolojik gelişmeyi vurgulayan, benzeri kurumlar arasında öncü bir eğitim ve araştırma kurumu olma vizyonuyla hareket ettiklerini belirten Prof. Dr. Gök, ulusal düzeyde lisans, yüksek lisans ve meslek içi eğitim vererek, insanlık ve Türkiye’nin genel yararları doğrultusunda toplumsal yaşam seviyesini yükseltmek için günümüzün bilimsel ve teknolojik verilerini kullanarak öğrencilere, sanayi ve topluma, kaynakları güvenli ve ekonomik kullanarak üretim yapma bilincini kazandıran makine mühendisliği eğitim-öğretim ve Ar-Ge çalışmalarını hayata geçirdiklerini vurguluyor.
Kuruluşundan bugüne bölümünüzde ne tür değişimler yaşandı? Daha iyiye ulaşmak için hangi konulara öncelik verdiniz?
Bölümümüz 2009 yılında bir profesör ve üç doktor öğretim üyesiyle eğitim-öğretim faaliyetlerine başladı. Bugün itibarıyla alanında uzman kişileri akademik kadromuza katarak öğretim elemanı sayımızı 15’e ulaştırdık. Bölümü açtığımızda 40 birinci öğretim ve 40 ikinci öğretim olmak üzere her yıl lisans seviyesinde toplam 80 öğrenciye eğitim verirken, günümüzde bu sayı birinci ve ikinci öğretimlerde 60’ar kişiden toplam 120 öğrenciye ulaştı. Bununla birlikte, 2014-2015 akademik yılından bu yana her yıl 4-10 arasında mühendislik tamamlama öğrencisi ve 10 yabancı uyruklu öğrenciyi bölümümüze kabul ediyoruz. Ayrıca makine mühendisliği ana bilim dalı olarak, her yıl 20 lisansüstü öğrenciye eğitim imkânı sunuyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana farklı kategorilerde beş TÜBİTAK ve bir de SANTEZ projesi olmak üzere toplam altı ulusal destekli projede yer aldık. Bu projelerden dördü tamamlanırken, ikisi üzerinde çalışmalarımız halen devam ediyor. Ayıca bu çalışmaların sonucunda üç yurt içi patent aldık. Öğretim üyelerimizin Türkiye’nin seçkin yayınevleri tarafından basılan altı mühendislik ders kitabı da mevcuttur. Bu gelişim süresi içerisinde çeşitli laboratuvar cihazları da alarak öğrencilerimize daha kaliteli bir uygulamalı eğitim verirken, akademik çalışmalarımızın niteliğini de yükselttik. Yine, üniversitemizde bulunan merkezi araştırma laboratuvarıyla bölümümüz öğrencilerinin uygulamalı eğitimlerine ve öğretim elemanlarımızın akademik çalışmalarına da katkıda bulunuyoruz. Merkezi araştırma laboratuvarımızın bünyesinde elementel analiz yapabilen XRD, farklı malzemelerin yüksek çözünürlükte mikron seviyesinde incelenmesine imkan sağlayan taramalı elektron mikroskobu (SEM), yüksek kapasiteli çekme basma cihazları, farklı polimerik malzemelerin enjeksiyonuna imkan sağlayan plastik enjeksiyon makinesi, çeşitli saydam ve opak yüzeylerin farklı dalga boylarında ışını geçirme ve yansıtma kapasitesini ölçebilen UV-VIS-NIR spektrofotometre ve bunun gibi bir çok cihaz yer alıyor. Bu bağlamda önceliğimiz; konusunda uzman akademik personel sayımızı yükseltip laboratuvar altyapımızı geliştirerek eğitim kalitemizi yükseltmek ve öğrenci merkezli bir eğitimle kaliteli akademik çalışma sayımızı çoğaltmaktır.
Akademik kadronuzun uzmanlık alanları hakkında bilgi verir misiniz?
Bölümüzde mekanik, makine malzemesi ve imalat teknolojisi, makine teorisi ve dinamiği, konstrüksiyon, termodinamik ve ısı tekniği, enerji ve otomotiv olmak üzere yedi ana bilim dalı bulunuyor. Makine malzemesi ve imalat ana bilim dalında görev alan öğretim üyelerimiz triboloji, sert yüzey kaplamaları, toz metalürjisi ve talaşlı imalat konularında; enerji ana bilim dalındaki öğretim üyelerimiz güneş enerjisi, havacılık ve uzay, termodinamik güç üretim sistemleri, yalıtım malzemeleri konularında; termodinamik ana bilim dalındaki öğretim üyelerimiz soğutma sistemleri konularında; otomotiv ana bilim dalındaki öğretim üyelerimiz motorlar, yakıtlar ve yanma; makine teorisi ve dinamiği ana bilim dalındaki öğretim üyelerimiz ise kırılma mekaniği ve mekanizma tekniği gibi konularda uzmandır.
Eğitim konularını oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate alıyor musunuz? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Teknolojinin hızla gelişmesi ve bu teknolojiye yön verenlerin çoğunun mühendislik eğitimi almış kişiler olması nedeniyle, öğrencilerimize sunduğumuz eğitim müfredatının belirlenmesinde sanayiden gelen talepleri göz ardı etmek mümkün değil. Bu bağlamda, bilindiği üzere, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, kamu-üniversite- sanayi iş birliğini sağlamak amacıyla KÜSİ Projesi’ni başlattı. Projenin amacı, kamu-üniversite-sanayi iş birliğinde paydaşlar arasındaki sinerjiyi yükseltmekken, üniversitemiz de bu projeye aktif olarak katılmak amacıyla Bartın Sektörel Kalkınma ve İşbirliği Kurulu’nu (BARKİK) kurdu. Böylece, belli zaman aralıklarında bir araya gelen ilimizin sanayi ve ticaret odası yöneticileri, sanayi kuruluşu temsilcileri ve akademisyenler arasında fikir alışverişi yapılırken, iş birliği ve ortak çalışma imkânları da değerlendiriliyor. Böylelikle her alandaki yenilikler takip edilerek, bunların eğitim sektörüne aktarılmasına çalışılıyor.
Teorik eğitimler haricinde Ar-Ge ve yenilikçiliğe önem veren bir eğitim kurumu olarak öğrencilerinize sunduğunuz teknik olanaklar konusunda neler aktarmak istersiniz?
Öğrencilerimizin teorik olarak eğitimini aldıkları dersleri pekiştirebilmeleri için yeterli donanımlara sahip atölye ve laboratuvar olanaklarımız mevcut. Atölye kısmında öğrencilerimize, sanayide, özellikle talaşlı imalat konusunda karşılaşabilecekleri ölçme ve kontrol aletleri, torna, freze, taşlama, kaynak gibi makine ve tezgâh uygulamalarını yapabilecekleri teçhizatları kullanma imkânı sağlıyoruz. Ayrıca 2017 yılı içerisinde bir otomobil fabrikasıyla imzaladığımız protokol uyarınca, okulumuza hibe edilen araç üzerinde öğrencilerimiz otomotiv sistemleriyle ilgili pratik uygulamalar da yapabiliyor. Bununla birlikte, TÜBİTAK tarafından 2005 yılından bu yana düzenlenen Alternatif Enerjili Araçlar Yarışması’na bu yıl Bartın Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Kulübü öğrencileri de katılıyor ve onlara bu süreçte çeşitli teknik konularda destek sağlıyoruz. Öte yandan rektörümüz Prof. Dr. Orhan Uzun’un gayretleri sonucunda daha gelişmiş, daha modern araştırma laboratuvarları projesi de hazırlandı. Toplamda 2 bin metrekare alana sahip enerji, termodinamik, tesviye, talaşlı imalat, otomotiv, tasarım uygulama, bilgisayar destekli tasarım, hidrolik-pnömatik ve karakterizasyon laboratuvarları 2020 yılı itibarıyla faaliyete geçecek.
Makine mühendisliği eğitimi almak isteyen bir öğrencinin Bartın Üniversitesi’ni seçmesindeki temel nedenleri sıralayabilir misiniz? Yurt dışı öğrenci değişim programları çerçevesinde öğrencilerinize ne tür imkânlar sunuyorsunuz?
Genç, çalışkan, öğrenci merkezli bir öğretim üyesi kadrosuna sahibiz. Akademik personelimiz ABD, Japonya, İspanya ve Slovenya gibi ülkelerdeki dünyanın seçkin üniversiteleriyle ortak çalışmalar yürütüyor. Bu da öğrencilerimizin yurt dışındaki akademik kurumlarla iletişimini hızlandırıyor. Öğrencilerimizi Erasmus gibi Avrupa Birliği değişim programlarıyla çeşitli ülkelere eğitim veya yaz stajı için gönderiyoruz. Bu kapsamda, Almanya, İtalya, Slovenya, Polonya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi çeşitli ülkelerle Erasmus ikili değişim anlaşmalarımız bulunuyor. Ayrıca Almanya’daki Schmalkalden Uygulamalı Bilimler Üniversitesi ile de çift diploma anlaşmamız mevcut. Öğrencilerimiz burada bir yıl eğitim aldıktan sonra iki üniversiteden de makine mühendisliği diploması alabiliyor. Üniversitemizde verilen kaliteli teorik ve uygulamalı eğitimlerle kendini geliştirmiş öğrencilerimiz; kamu kurumu, araştırma merkezi ve üniversiteler gibi çeşitli kurumlarda iyi pozisyonlarda iş imkânlarına sahip olabilirken, mezuniyet sonrasında da öğrencilerimizle yakın iletişim ve teknik desteğimizi sürdürüyor; böylece çalışma ortamlarına daha rahat uyum sağlamalarına yardımcı oluyoruz.
Makine mühendisliği öğrencileri sanayiyle koordineli çalışma yapma şansına sahip mi? Sağladığınız staj olanakları nelerdir?
Ar-Ge odaklı süreçlerdeki yaklaşımın, kurumların rekabetteki başarısının üretilecek bilginin iş birliğiyle gerçekleştirilmesine ve bu bilgiyi üretecek insan kaynağının da sadece kendi kurumunda değil, diğer kurumlarla iş birliği yapmasına bağlı olduğu açıktır. Bölümümüzün yapısı gereği devamlı olarak sanayi ile koordineli biçimde çalışmamız gerekiyor. Akademik kadromuzun sanayi sektörleriyle yakın ilişkileri nedeniyle staj yeri bulmada zorluk yaşayan öğrencilerimize staj yeri imkânı sunabiliyoruz. Öğrenciler söz konusu kurum-kuruluşlarda imalat ve işletme stajlarını yaparak imalat ve yönetim konularında bilgi sahibi olabiliyor. Bunların yanında YÖK’ün son zamanlarda önem verdiği bir uygulama olan 7+1 sistemini Türkiye’de uygulayan sayılı üniversitelerden biriyiz. Bu sistemle öğrencilerimiz yedi yarıyıl ders alırken, bir yarıyılı da sanayide işyeri eğitimiyle tamamlıyor. Böylelikle mezun olmadan sanayi tecrübesi kazanan öğrencilerimiz, piyasaya alışma sürecini hızlı bir şekilde atlatıp iş yerlerine adapte olabiliyor. Ayrıca staj yaptıkları kurumlarda kendilerini geliştirme ve yeteneklerini ispat etme fırsatı bulup iş arama süreçleri ortadan kaldırırken, doğrudan staj yaptıkları iş yerlerinde de çalışabiliyorlar.
Bölümünüzde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleriyle ilgili bilgi verir misiniz?
Bölümümüz öğretim üyelerinin çeşitli alanlarda proje ve akademik çalışmaları bulunuyor. Hâlihazırda bir SANTEZ, iki KOSGEB ve bir de BAKKA projemiz devam ediyor. Bu projeler kapsamında pazarlanabilir ve yüksek teknolojili ürünlerin imal edilmesi planlanıyor. Ayrıca bölümümün akademik personelinin yaptığı TÜBİTAK projelerinin sonucunda ortaya çıkan ürünler için patent başvurularını da gerçekleştiriyoruz. Bu ürünlerin seri üretime geçirilebilmesi adına da çeşitli sanayi kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürütüyoruz.
Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?
Ülkemizin kalkınması açısından üniversite-sanayi iş birliği, birbirinden bağımsız olarak düşünülemez. Kalkınma açısından bu iş birliği vazgeçilmez bir öneme sahipken, söz konusu iş birliği hem sanayi sektörünün hem de üniversitelerim gelişim süreçlerine önemli ölçüde destek sağlıyor. Firmalar, fabrikalar, şirketler imal ettikleri ürünlerin inovatif yapısı ve süreçleri konusunda üniversitelerdeki akademisyenlerden yararlanırken, akademisyenler de araştırma faaliyetlerinin daha etkin yürütülmesini sağlayacak olanaklara ve kaynaklara ulaşabiliyor. Özellikle Endüstri 4.0 kapsamında otomasyon sistemleri, veri alışverişleri ve üretim teknolojileri için üniversitelerin daha aktif bir şekilde kullanılmasına ihtiyaç var. ABD’nin kısa tarihine rağmen üniversite-sanayi iş birliğinde en önde gelen ülkelerden biri olduğu söylenebilir. ABD Kongresi’ne sunulan bir yasa taslağıyla, 1853’de ilki ve 1857’de ikincisi bu iş birliğinin başlangıcı olarak milat kabul edilir. Bu uygulamayla ABD ekonomisi için birçok alanda üniversitelerin sağladığı bilgiler kullanılarak büyük atılımlar gerçekleştirildi. Böylelikle sanayide yapılan uygulamaların daha bilimsel yaklaşımlarla gerçekleştirilmesinin yanında üniversitelerde de uygulamalı eğitime doğru bir yönelim sağlandı. Bununla birlikte şu anda Almanya ve Japonya gibi birçok gelişmiş ülkede, üniversite-sanayi iş birliği etkin bir şekilde uygulanıyor.
Ülkemizde, geçmişte üniversite-sanayi iş birliğinin oldukça zayıf olduğu, sadece belli başlı üniversitelerin bu konuda yol kat ettiğini söylemek mümkündü. Ancak son yıllarda kamu tarafından köklü değişiklikler hayata geçirildi. Özellikle üniversite ve sanayiyi bir araya getirmeyi amaçlayan kalkınma planlarının uygulanmasıyla, sanayicinin üniversiteye bakışı değişmeye başladı. Üniversitelerin bünyesindeki araştırma merkezlerinde üretilen bilimsel çalışmalar, pazarlanabilir ürünlere dönüştürülerek sanayiye katma değer oluşturmaya başladı. Bu noktada birçok kamu desteği de söz konusu. Uygulamaya alınan bu kalkınma planlarıyla Anadolu üniversiteleri ve sanayi iş birliği daha etkin bir hale geliyor. Söz konusu çalışmaların meyveleri alındıkça yakın gelecekte sanayi-üniversite iş birliğinin daha da artacağına inanıyorum.