Türkiye’nin risk primini gösteren CDS (Credit Default Swap) değeri, 2018 yılı Ocak ayındaki 165 seviyesinden, dalgalanmanın en yoğun yaşandığı...
BOĞAÇ REFİK
QNB FİNANSBANK ANKARA ULUS ŞUBE MÜDÜRÜ
2018’İN ÜÇÜNCÜ ÇEYREĞİNDE FİNANSAL PİYASALARDA YAŞANAN DALGALANMALARDAN SONRA YILIN SON ÇEYREĞİNDE VE 2019 YILI OCAK AYI İTİBARIYLA DENGELENME SÜRECİNİN DEVAM ETTİĞİ GÖRÜLÜYOR. GÜNCEL TEMEL GÖSTERGELER VE ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM BEKLENTİLERİNE BİRLİKTE GÖZ ATALIM İSTER MİSİNİZ?
Türkiye’nin risk primini gösteren CDS (Credit Default Swap) değeri, 2018 yılı Ocak ayındaki 165 seviyesinden, dalgalanmanın en yoğun yaşandığı 4 Eylül 2018’de 566 seviyesine çıkmıştı. 8 Şubat itibarıyla Türkiye’nin CDS primi 305 seviyesine kadar gerilemiş durumda. CDS primindeki bu düşüş/iyileşme, içerideki dengelenmeyle birlikte yurt dışındaki risk algımızın/primimizin düştüğünü gösteren en önemli gösterge olması açısından önem taşıyor. Ancak önemli düşüşe rağmen halen 2018 başındaki seviyelerin çok üzerinde olduğumuzu da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Yurt içindeki kur seviyelerinin geldiği noktadan sonra (Dolar 5,2 ila 5,3 TL bandı; Euro 5,90 ila 6 TL bandı), tüketici enflasyonunun da 2018 yılı Ekim ayındaki yüzde 25,24 seviyelerinden geçtiğimiz ay yüzde 20,35 seviyesine gerilemesi, yurt içindeki tansiyonun düştüğünü gösteren önemli göstergeler olarak öne çıkıyor.
Aynı şekilde, dış ticaret açığımızın daralması da son derece olumlu. Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle oluşturulan 2018 yılına ilişkin geçici dış ticaret verilerine göre, ihracat geçen yıl, 2017’ye göre yüzde 7 artarak 156 milyar 993 milyon dolardan 168 milyar 23 milyon dolara ulaştı. Aynı dönemde ithalat ise yüzde 4,6 düşüşle 233 milyar 800 milyon dolardan 223 milyar 39 milyon dolara indi. Böylelikle, Türkiye’nin dış ticaret açığı yüzde 28,4 düşüşle 76 milyar 807 milyon dolardan 55 milyar 16 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı da 2017’de yüzde 67,1 iken 2018’de yüzde 75,3’e çıktı. Ocak ayında da 2,317 milyar dolar olarak açıklanan dış ticaret açığı, eğilimin devam ettiğini gösteriyor. Ocak ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 85,72 seviyesine yükseldi.
Ayrıca, dış ticaret açığı daralırken çok önemli bir detayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Verinin geriye gidebildiği 2005’ten bu yana ilk kez ihracat yapan şirket sayısı ithalat yapan şirket sayısını geçmiş durumda.
2018 yılının son üç ayında, 4,5 milyar dolar dış ticaret açığına karşılık Turizm Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 6,5 milyar dolar brüt turizm geliriyle cari fazla verdiğimizi de eklemeliyiz. Bununla birlikte, cari açığın 2019’da biraz daha düşmesi bekleniyor.
Ayrıca, 2019 rakamları için petrol fiyatlarının büyük önem taşıdığını da belirtmek gerekiyor. Petrol fiyatlarının mevcut seviyelerin üzerine çıkması, cari açığımızı olumsuz etkileyebilir. Ancak, banka kredilerinin geçmiş aylara göre azalmakla birlikte halen daralmaya devam ettiğini (halen negatif büyüme devam ediyor) de söylemeliyiz.
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE BİZİ NELER BEKLİYOR?
Biraz da önümüzdeki dönem için ipuçları verebilecek öncü göstergelere bakalım. Önümüzdeki dönemde en büyük zorluk; enflasyonu düşürme ile ekonomiyi canlandırma çabalarının çelişkisi olacak gibi görünüyor. Canlanan ekonomide talep artar ve bu da enflasyonu arttırır. Yaşanan yavaşlama; talebi düşürerek, harcamaları azaltarak enflasyonun düşürülmesinde katkı sağladı. Büyüme yeniden başladığında talebin artması, enflasyonu da arttırma eğilimine sokabilir. Aynı zamanda ekonomi toparlanır ve büyüme artarsa, ithalatı ve cari açığı arttırma etkisi de olabilecektir.
Yaşanan daralmayla birlikte özel sektör yatırımlarında da daralma izleniyor. Bu da önümüzdeki yılların büyüme oranını etkileyebilecek bir hususu olarak önümüze çıkıyor. Tüketici güven endeksi, tüketicilerin ülke ekonomisiyle ilgili eğilimlerini ve değerlendirmelerini ölçer. Kişisel mali durum, genel ekonomi, harcama ve tasarruf eğilimlerinin sorulduğu anket sonucunda, tüketici güven endeksi 0 ila 200 arasında bir değer alır. Tüketici güven endeksinde 100 birimin üzerindeki değerler “tüketicinin ülke ekonomisindeki gidişatı olumlu yorumladığını”, ekonominin büyümesini beklediğini gösterir. 100 birimin altındaki değerler ise “tüketicinin ekonomik beklentisinin olumsuz olduğunu” ve ekonomide küçülme veya kötüleşme beklediklerini gösterir. Bu kapsamda, tüketicinin önümüzdeki dönem harcama niyetini gösteren TÜİK tüketici güven endeksi, Ocak ayında 58 seviyesine düştü. Bloomberg HT’nin düzenlediği tüketici güven endeksi ise Ocak ayında bir önceki ayın nihai endeksine göre yüzde 7,59 düşüşle 66,72 değerini aldı.
TÜİK ekonomik güven endeksi ise tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir. Endeks, tüketici güven endeksi ve mevsim etkilerinden arındırılmış reel kesim (imalat sanayisi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörleri güven endekslerine ilişkin alt endekslerin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşur. Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması “genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği”, 100’den küçük olması ise “genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği” gösterir. Bu kapsamda, TÜİK ekonomik güven endeksi Ocak ayında 78,5 açıklanarak beklentilerin halen düzelmediğine işaret ediyordu.
Bir diğer önemli endeks de PMI (Purchasing Manager Index) endeksidir. Satın alma yöneticileri endeksi olarak Türkçeye tercüme edebileceğimiz PMI endeksi, şirketlerin satın alma yöneticilerinin mal ve hizmet satın alma eğilimlerini inceleyen bir göstergedir. Bu gösterge temel olarak büyüme öngörülerini açıklamaya yönelik anket niteliği taşır. Sorulan sorular içerisinde; yeni siparişler, üretim, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve girdi stoku beklentileri bulunur. PMI endeksinde 50 değerinin altı “kötü gidişat beklentilerini” gösterirken, 50 değerinin üstü ise “ekonomide büyüme beklentisinin olduğunu” gösterir. Bu kapsamda, Ocak ayında 44,2 seviyesine olan PMI endeksi de bize, imalat sektöründeki daralmanın devam ettiğini söylüyor. Bu veriyle birlikte imalat sektöründeki daralmanın 10’uncu ayında da devam ettiğini anımsatmalıyız.
PMI tarafında dünyaya baktığımızda ise Çin ve Euro Bölgesinin de 50 seviyesinin altında olduğunu; ABD’de ise artan bir ivmeyle 55’ler seviyesine tırmandığını görüyoruz. Özellikle en önemli ihracat pazarımız olan Euro Bölgesindeki düşüş, önümüzdeki dönem ihracatımızı etkileyebilecek bir faktör olarak karşımıza çıkabilir. Özetle, piyasalardaki tansiyon düşerken, önümüzdeki dönemle ilgili beklentilerin dengelenme sürecinin devam edeceğini gösterdiğini söylemek mümkün.