Gözüküçük Makina Yönetim Kurulu Başkanı Zuhal Gözüküçük, eşi Necip...

YABANCISI OLDUĞU BİR İŞ KOLUNDA VAR OLABİLMEK İÇİN AZİMLE ÇALIŞAN, PES ETMEYEN VE BUGÜN DÜNYANIN EN BÜYÜK BİLİMSEL ARAŞTIRMA TESİSİ CERN’E BİLE MAKİNE İHRAÇ EDEN GÖZÜKÜÇÜK MAKİNA’NIN YÖNETİM KURULU BAŞKANI ZUHAL GÖZÜKÜÇÜK, “MAKİNE SEKTÖRÜ ERKEK EGEMEN BİR SEKTÖR OLARAK KARŞIMIZA ÇIKIYOR AMA KADINLARIMIZIN TÜM ZORLUKLARI YENECEKLERİNE İNANIYORUM. TIPKI BENİM GİBİ…” DİYOR.

Gözüküçük Makina Yönetim Kurulu Başkanı Zuhal Gözüküçük, eşi Necip Gözüküçük’ün vefatı sonrasında varlık göstermeye başladığı makine sektöründe bugün dünyanın en büyük bilimsel araştırma tesisi CERN ile iş ortaklığı yapar konuma gelişlerinin hikâyesini anlatırken, “Eşimin emekleri ve iş yerinin kapalı olması beni rahatsız ettiği için iş yerini tekrar açtım ve işin başına geçerek hiç eğitimini almadığım bir iş kolunda çalışmaya başladım. Yabancısı olduğum bu işi öğrenmek için gündüzleri çalıştım, akşamları üniversiteye devam ettim. İki oğlumu da mühendis yetiştirdim ve şimdi aile şirketimizde dünyanın en gelişmiş ülkelerine makine satıyoruz” diyor. Sektörün sürdürülebilir gelişimi için kadın iş gücünden de etkin yararlanmamız gerektiğinin altını çizen Gözüküçük, kendisini mutlu edecek en büyük ödülün ise kızların meslek seçerken kendilerine biçilen mesleklerin dışına çıkarak, erkek mesleği gibi görünen makine sektöründe de başarı sağladıklarını görmek olduğunu söylüyor. Zuhal Gözüküçük ile kendi başarı hikâyesinin yanı sıra kadınların sektörde daha görünür olabilmesi için yapılması gerekenleri Moment Expo okuyucuları için konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Sakarya’da 1952 yılında doğdum. Otomotiv yedek parçaları satışı yapan bir babanın en küçük kızıydım. Babamı ilkokul son sınıfta kaybettikten sonra güçlü olmayı, kendi ayaklarımın üzerinde dik durmayı çok küçük yaşlarda öğrendim. Lise eğitimimi Adapazarı Lisesinde tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Teknolojisi Bölümünden Ziraat Yüksek Mühendisi olarak 1974 yılında mezun oldum. Dört yıl kadar özel sektörde laboratuar ve kalite kontrol şefi olarak çalıştıktan sonra 1997 yılında Kayseri Tarım İl Müdürlüğünden emekli oldum. İki oğlu ve üç torunu olan bir babaanneyim.

İş hayatına başlama ve bulunduğunuz göreve gelme süreci hakkında bilgi verir misiniz?

İkinci hayatım dediğim, şu anda bulunduğum Gözüküçük Makina’nın Yönetim Kurulu Başkanlığına gelmem, 1997 yılında makine mühendisi eşim Necip Gözüküçük’ün vefatı ile başlıyor. Makine yan sanayisinde çalışan Gözüküçük Torna’yı eşimin vefatından sonra kapatmak zorunda kaldık. Ama eşimin emekleri ve iş yerinin kapalı olması beni rahatsız ettiği için iş yerini tekrar açtım ve işin başına geçerek tamamen yabancı olduğum, erkeklerin egemen olduğu bir iş kolunda çalışmaya başladım. Başlangıçta tek bir usta ile çıktığım bu yolda, ustamız iki ay sonra işten ayrılınca tek başıma sıfırdan başlamak zorunda kaldım. Öncelikle yeni ekibimi oluşturup, daha önce iş yaptığımız yerleri ziyaret ederek işe devam ettiğimi bildirdim. Başta bazıları iş vermek istemese de ayakta durduğumu ve yaptığım işleri gördükçe desteklemeye başladılar. Bir süre sonra, işimizi hakkıyla yapabilmek için öğrenmem gereken şeyler olduğunu fark ettim ve 1999 yılında üniversite giriş sınavına girerek Erciyes Üniversitesi Makine Meslek Yüksekokuluna eğitim almaya başladım. Gündüzleri çalıştım, akşamları üniversiteye devam etti. Bu arada da iki oğlumu yetiştirdim; ikisi de mühendis olarak eğitimlerini tamamladı. Biri ODTÜ diğeri İTÜ mezunu ve her ikisi de benimle çalışmaya başladıktan sonra şirketimize ortak oldular. Oğullarımın katılışıyla, ufkumuz ve geleceğimiz değişti. Teknolojiye yatırım yapmaya da başladık. Gözüküçük Makina bugün otomotiv ve çeşitli sektörlere yan sanayi olarak hizmet üretiyor. 2006’dan sonra yurt dışı fuarlarına da katılmaya başladık ve 2009’dan bugüne de imalatımızın büyük bir kısmını Avrupa ülkelerine ihraç ediyoruz. Bu dönem içerisinde imalatın her kademesinde çalışarak işin içinde piştiğimi söyleyebilirim. Makinelerin çalışması ve sesi, ürünlerin ortaya çıkmasının verdiği zevk bana “İyi ki bu işe devam etmişim” dedirtiyor. İşini severek yaptığında, başarı da kaçınılmaz oluyor.

Ortalama bir iş gününüz nasıl geçiyor?

İki oğlumla birlikte aile şirketi olarak çalıştığımız için yüküm biraz azaldı. Sorumlulukları bölüştürdük ve artık ben finansla ilgileniyorum. Ama yeri geldiğinde tüm işletmenin işlerine hâkim olduğum için üretim süreçlerine de destek olmaya gayret ediyorum. Her sabah işe geldiğimde, önce işletme sahasında dolaşırım. Sonra finans piyasalarını incelerim, ödemeleri kontrol eder ve varsa sorunları çözmeye çalışırım.

Erkek egemen bir sektörde kadın yönetici olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz?

Makine sektörü erkek egemen bir sektörü olarak karşımıza çıkıyor ama kadınlarımızın tüm zorlukları yeneceklerine inanıyorum. Tıpkı benim gibi… Ben, tek başıma kaldığımda, çalışarak, öğrenerek ve azmederek yolumu çizdim ve çizdiğim yolda ilerledim. Sadece makine sektörü olarak değil, hangi iş kolunda olursa olsun bilgili, donanımlı, eğitimli pratik zekâlı olursanız aşılmayacak zorluk yoktur. Ben, iş dünyasını kurtlar sofrasına benzetirim; kim daha iyi, daha kaliteli, inovasyona açık ve dürüst çalışıyorsa muhakkak başarıya ulaşır. Zorlukları yenmem için öğrenmem gerekti, ben de tekrar üniversite eğitimi aldım; çok çalışmam gerekti, yeri geldi 24 saat çalıştım; torna tezgâhının başına geçmem gerekti, geçtim; preste çalışmam gerekti, çalıştım. Sonuçta hepsi bana tecrübe ve deneyim oldu, başarının yolunu açtı. 2017’de Kayseri den CERN’e tedarikçi olmayı başardık. İş hayatında zorluklar hep olur, olacaktır da. Dolayısıyla zorluklar karşısında kadın erkek ayrımı yapmak doğru olmaz. İşin durumuna göre müşteri ilişkilerinde, finansta, malzeme tedarikinde, imalatta, zaman yönetiminde zorluklar her zaman yaşanabilir. Önemli olan süreçleri iyi organize edip zorlukları olumlu yönde değiştirmektir. Bunun için de iyi bir kadro, tecrübe ve deneyimler gereklidir. Deneyimler bizim için çok önemli; gün içinde çalışırken kendimi kadın olarak değil, işveren ve yönetici bir insan olarak gördüğüm için “zorluk yok, aşılması ve halledilmesi gereken konular var” diye düşünüyorum.

Ev, aile, iş üçgenini nasıl dengeliyorsunuz?

Kadınlarımız güçlü, hassas, çok yönlü ve aynı anda birçok işi yapabilme kabiliyetleri olduğundan iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir sanayici ya da iyi bir iş kadını olabilir. Burada aile üyelerinin de kadınlara yardımcı olmaları, evde üzerlerine düşen görevleri yapmaları gerekiyor. Yani aile, iş ve ev arasındaki dengeyi kurmada anlayışlı, teşvik edici eş, baba veya çocuklara da görevler düşüyor. Ben eşimin sağlığında kamuda çalışırken de eşimin hep desteğini gördüm. Ama asla bir kadın ve anne olduğumu unutmadım, çocuklarım küçükken hepsine yetmek için daha fazla özveride bulunmam gerekiyordu, bulundum. Daha sonra oğullarım iş arkadaşlarım oldu. Diğer yandan aile şirketlerinde baba-oğul, baba-kız çatışmaları olur; bizde anne-oğul arasında ara sıra sınırları belirlemekte zorlandığımız zamanlar olsa da oğullarımla çalışmaktan büyük bir zevk alıyorum. Şimdi iki oğlum da evli ve ben sadece işe odaklı, hobilerime zaman ayırarak çalışıyorum.

Yurt dışı gezilerinizde, makine sektöründe yönetici pozisyonunda görev yapan bir kadın yönetici olarak nasıl tepkiler alıyorsunuz? Gözlemleriniz neler?

Bizim firma olarak müşterilerimiz Avrupa ülkeleri ve şimdiye kadar olumsuz bir tepki ile karşılaşmadığım gibi olumlu yönde görüşlerini bildiren müşterilerimiz oluyor. Bu olumlu geri bildirimler, bizi ve hikâyemizi merak eden müşterilerimize firmamızı ve başarısını anlatmaya da vesile oluyor.

Yaptığınız iş ya da görev aldığınız STK’larla ilgili aldığınız ödüller olduğunu da biliyoruz. Bu ödüllerden biraz bahsedebilir misiniz? Kayseri Sanayi Odasında tek kadın meclis üyesiyim ve Kayseri Kadın Girişimciler Kurulunda İcra Üyesi olarak görev üstleniyorum. Benim alacağım en güzel ödül, birilerine rol model olmak, daha çok kadının iş hayatında başarılı olmasını sağlamaktır. Özellikle de kızlarımızın meslek seçerken kendilerine biçilen mesleklerin dışına çıkarak, erkek mesleği gibi görünen makine sektöründe de başarı sağladıklarını görmek en güzel ödülüm olur. Tabii ki kurumlar tarafından verilen ödüller de bizi motive ediyor ve gururlandırıyor.

2000 yılında Dünya Gazetesi tarafından Kayseri’nin En Başarılı İş Kadını Ödülüne değer görülmüştüm. Yine 2005’te Kayseri Ticaret Odasından Girişimci Kadın Ödülünü, 2010’da Kayseri Sanayi Odası tarafından otomotiv ve savunma sanayisine yaptığımız katkılardan dolayı Özel Ödüle, 2012’de ise Kayseri Kadın Ahilik Ödülüne layık bulundum.

Sektörünüzün erkek egemen olarak anılıyor. Sizce bu sektörde neden daha az sayıda kadın çalışan görev yapıyor?

Makine sektörünün erkek egemen olarak düşünülmesi, imalatın güç gerektirmesiyle ilintilidir. Bu nedenle de erkeklerin ilgisini daha çok çeken bir iş olarak düşünülür. Ama bu kısmı zaten yine erkek ustalar ve işçilerim üstleniyor. Ancak işin bir de tasarım, yönetim süreçleri var. Ben, tasarım programları, iş akışı, işleme tekniklerini gösterecek teknik personel kadrosunda kadınlarımızın daha başarılı olacağını düşünüyorum.

Çalıştırdığımız birçok kadın mühendiste de bunu görüyorum. Asıl problem, makine imalat sektörünün erkek mesleği görülmesi ve bu algıdan dolayı kızlarımızın makine mühendisliğini meslek olarak seçmek istememeleridir. Bu nedenle kızlarımız kamu sektöründe veya ofislerde çalışmak zorunda kalıyor. İş konusunda kadın-erkek değil, birey olduğumuzu kabul ettirmeliyiz. İşverenler de kadınlarımıza üretimde daha fazla fırsat vermeli. Ancak böylece kadınların bu alanda çalıştıklarını ve başarılı olduklarını görürüz. Ayrıca kadınların yapmakta zorlandıkları işlerde çalışmasında ısrar etmek başarısızlığa da yol açacaktır ki bu konuda çok dikkatli olmalıyız. Kısacası, kaş yapalım derken göz çıkarmamalıyız.

Sektörde daha fazla kadın görmek için sizce ne yapılabilir?

Gelişmekte ve geride kalmış ülkelerde yönetici değil beden gücüyle çalışan kadın sayısı yüksektir. Sektörümüzde daha fazla yönetici kadın çalışan görmek için başarıya ulaşmış kadınlarımızın, geldikleri yeri daha iyi tanıtması ve kadınlarımıza “Biz de yapabiliriz” dedirtmesi önemli.

Bakın, dünya genelinde de makine sektörü erkek ağırlıklı ancak gelişmiş ülkelerde sanayi sektörlerinde yönetici durumunda çalışan kadın sayısı Türkiye’den daha iyi durumda. Bunun ana nedeni eğitimdir. Dolayısıyla biz de kızlarımızın eğitimine ve meslek seçimine önem vermeliyiz. Önceki yıllara göre girişimci olan, kendi işini kuran ve çalışan kadın sayısında artış yaşıyor olmamıza rağmen, veriler, halen kadın çalışan ve yönetici sayımızın düşük olduğunu söylüyor. Bu sayıların artışında TOBB Kadın Girişimci Kurulunun etkisi olduğu gibi sivil toplum kuruluşlarının etkin çalışmalarının da etkileri var. Ayrıca, bu süreçte üniversitelerimize de büyük görevler düşüyor. Yine, iş insanları da kızlarımıza tecrübe ve deneyim kazanmaları için staj imkânı sağlamalı ve bu konuda üniversitelerle uyumlu çalışılmalı. Sektördeki başarılı kadınların deneyimlerini öğrencilerle paylaşma fırsatını da çok önemsiyorum. Bu konuda üniversitelerin girişimcilik derslerinde, başarılı kadın girişimcilere de kendilerini ve başarılarını anlatmaları için fırsat tanınmalı.

Makine imalat sektöründeki ilerlemelerle birlikte, özellikle otomasyona geçiş ve Endüstri 4.0 uygulamalarının başlamasıyla, sektördeki çalışan kadın sayısının artacağına inanıyorum. Kadınlar fark yarattıkça, sanayi sektöründe çalışan kadın sayısı da daha güçlü artacaktır. İşte bu nedenle, fark yaratacak kadın mühendisler yetiştirmeliyiz.