EVDE, İŞ YERİNDE, TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA ŞU ARALAR EN SIK DUYDUĞUMUZ SES; ÖKSÜRÜK, AKSIRIK VE HAPŞIRIK OLUYOR. SADECE SES OLMAKLA KALMAYIP BULAŞICI HASTALIKLARIN YAYILMASINA DA NEDEN OLDUĞU İÇİN BU DURUM KISIR DÖNGÜ HALİNİ ALABİLİYOR.
Soğuk hava nedeniyle vücut ısımızın düştüğüne, buna bağlı olarak virüs ve bakterilerin daha kolay çoğaldığına dikkat çeken Acıbadem Kozyatağı Hastanesi İç Hastalıkları, Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Rıfkı Evrenkaya, istatistiklere göre kış mevsiminde her beş kişiden birinde gribal enfeksiyon görüldüğünü, geri kalan kişilerin de buna bağlı diğer enfeksiyonlara yakalandığını anlatıyor.
Dört bir tarafımız hasta kişilerle çevrili olsa da korunmak için yapabileceğimiz şeyler elbette var. İlk öneri olarak ellerimizi sık sık yıkamamızın yanı sıra insanlarla temasta bulunduğumuz mesafeyi 70 cm ile sınırlamamız gerektiğini anlatan Prof. Dr. Evrenkaya, “Konuşurken, hapşırırken veya öksürürken gözle görülmeyen partiküller ağzımızdan yayılıyor. Bunlara asılı mikroplar da karşımızdaki kişilere ulaşıyor. Dolayısıyla karşılıklı konuşmalarda aramızdaki mesafenin 70 cm olmasına özen göstermeliyiz” diyor.
ELLERİNİZİ SIK SIK YIKAYIN
Günlük yaşamda en kirlenen organlarımız ellerimiz. Özellikle toplu taşıma araç- larında, kalabalık ortamlarda, ofislerde gün boyu her yere dokunduğumuz için bulaşıcı hastalıklara yol açan mikroplarla temasımız da çok oluyor. Bu da bizi başta solunum sistemi hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa karşı açık hale getiriyor. Tuvalete girmeden önce ve çıktıktan sonra, yemekten önce ve sonra, toplu taşıma araçlarından inip eve ya da ofise varınca, para ya da gazete gibi genel kullanıma açık nesnelere dokunduktan sonra mutlaka ellerimizi yıkamamız gerekiyor. Yapılan çalışmaların da iyi yıkanmış ellerin bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemede etkili olduğunu gösterdiğini belirten Prof. Dr. Evrenkaya, “El yıkamayı önemseyelim. Ayrıca kışın daha az banyo yapmamız gerekmiyor. Eğer koşullar uygunsa, üşümüyorsak her gün duş yapmamız önemli” diyor.
UYKUSUZ KALMAYIN
Fiziksel olarak sağlıklı ve dinç olmamız için uykumuzu tam almamız gerekiyor. Peki, tam ve sağlıklı uyku niçin önemli? Bağışıklık sistemimizin uyku sırasında kendini yenilediğinin altını çizen Prof. Dr. Evrenkaya, “Ne kadar az uyursak, bağışıklık sistemimiz de o kadar zedeleniyor. Bu nedenle düzenli uyku ve erken yatıp erken kalkmak çok önemlidir. Bağışıklık sistemimizin kendini onarması için her gece en az 4-5 saat kesintisiz uyumamız şart” diyor.
KARBONHİDRAT AĞIRLIKLI BESLENMEYİN
Bağırsağımızda bulunan dost bakteriler diye tabir ettiğimiz probiyotikler, prebiyotiklerle beslenir. Prebiyotikleri de çeşitli meyve ve sebzelerden alıyoruz. Dolayısıyla bağırsaklarımızda yeteri kadar probiyotik olursa, bağışıklık sistemimiz de gücünü koruyor. Kış aylarında karbonhidrat ağırlıklı beslenmek ise bu sağlık zincirini koparıyor. Tüm bunları anlatırken sebzelerin buharda pişirilmesinin besin değerini koruma ve sindirimi kolaylaştırma açısından önem taşıdığına da dikkat çeken Prof. Dr. Evrenkaya, günlük beslenme düzeni hakkında da şunları söylüyor: “Her gün bir elma ya da onun hacmine yakın bir portakal ya da iki mandalina veya bir muz tüketilebilir. Ayrıca öğünlerinizde mutlaka sebze yemeği de olmalı. D, A, E ve B12 vitaminleri bağışıklık sistemimiz açısından önemlidir. Günde 150 gram yoğurt tüketimi hem bu vitaminleri almamızı sağlar hem de protein, kalsiyum ve probiyotik ihtiyacımızı karşılar. Bir de bizim geleneksel beslenme alışkanlığımıza pek uygun olmasa da yulaf ezmesini tüketmenizi öneririm. Çünkü yulaf çok önemli bir prebiyotik kaynağıdır. Sabahları güne sıcak bir yulaf ezmesiyle başlamak çok iyi olabilir.”
SİGARAYI BIRAKIN
Aslında sadece kışın değil, hiçbir mevsimde sigara içilmemeli. Ancak özellikle kış mevsiminde sigara içmek bronşlarımızda bulunan silia adındaki küçük kılcıkları felç ediyor; bronşların havayla birlikte aldığımız mikropları ve partikülleri dışarıya atma yeteneğini köreltiyor. Sigara içmenin kişiyi enfeksiyona açık hale getirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Evrenkaya, “Pasif içici olmak da zararlıdır. O nedenle sigara içilen ortamlarda da bulunmayın” uyarısını yapıyor.
HAREKETSİZ KALMAYIN
Kış aylarında daha az hareket etmeyi tercih etsek de sağlımız için gereken, düzenli egzersiz yapmaya devam etmek olmalı. Çünkü düzenli hareket fiziksel direncimizi arttırırken bizi stresten de uzaklaştırıyor. Prof. Dr. Evrenkaya, stresin ve depresyonun bağışıklık sistemimiz üzerindeki olumsuz etkisine işaret ederek “O nedenle düzenli egzersiz yapmak bağışıklık sistemimizi ve ruhsal yapımızı güçlendirerek bizi enfeksiyonlardan, kış hastalıklarından koruyor” diyor.
SPORU ABARTMAYIN
Bununla birlikte, hareketsiz kalmak kadar aşırı yorucu hareketler ve yoğun sportif faaliyetler de kış aylarında sağlığımızı olumsuz etkileyebiliyor. Aşırı yorucu hareketler, özellikle soğuk havada spor yapmak, ağzımızdan nefes almaya bağlı olarak ciğerlerimizi üşütmemize yol açabilir. Bu nedenle kış aylarında sporu günde 20 dakika yürüyüş yapmakla sınırlı tutmak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Evrenkaya, “Spor yapmak adına sağlığımızı tehlikeye atmanın gereği yok. Aşırı spordan sakınmak uygun olur. Bu mevsimde yapılacak en iyi egzersiz ise günde 20-30 dakika yürümektir. Bu sayede bütün kas gruplarımız çalışır. Ayrıca güne yürüyüşle başlamak gün ışığından yararlanmayı sağlar ki ultraviyole ışınlarını daha çok aldığımız için bağışıklık sistemimizi olumlu etkileyen D vitamini üretimimiz de artmış olur” diyor.
YAKIN TEMASTAN KAÇININ
Toplum olarak öpüşerek, sarılarak selamlaşmaktan hoşlanıyoruz. Ancak bu durum özellikle kış mevsiminde hastalıkların bulaştığı kişi sayısını arttırıyor. Çünkü konuşurken gözle görülmeyen partiküller ağzımızdan yayılıyor ve bunlara asılı mikroplar da karşımızdaki kişilere ulaşıyor. Bu da hastalıkların kolayca bulaşmasına neden oluyor. “Dolayısıyla iletişim halindeyken mesafenin 70 cm olmasına özen göstermeliyiz. Böylece birbirimizi daha az hasta ederiz” diyen Prof. Dr. Evrenkaya, kış mevsiminde sık sık öpüşmek, sarılmak ve tokalaşmaktan da kaçınılması gerektiğini vurguluyor. Elbette aksıran, öksüren kişilerle yakın temasta da bulunmamak gerekiyor.
TEK KAT GİYİNMEYİN
Tek kat giyinmek, ortamlar arası değişen hava sıcaklığına uyum göstermemizi önlüyor. Eğer kat kat giyinirsek bir ortamdan diğerine geçerken üzerimizdekini çıkarıp kendimizi mevcut ısıya uyduruyoruz. Bu da vücut sıcaklığımızı korumamızı sağlıyor. Giysiler arasındaki havanın bariyer oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Evrenkaya, “Çok kalın bir anorak giyinmek yerine gömlek, üzerine süveter, onun da üzerine bir hırka giymek bizi soğuktan çok daha iyi korur” diyor.