1989’DAKİ KADİFE DEVRİM'İN ARDINDAN HIZLA BATI EKONOMİLERİNE ENTEGRE OLAN ÇEKYA, GÜNÜMÜZDE YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİMDE SAHİP OLDUĞU YETKİNLİK, AR-GE VE İNOVASYON İŞTAHI YÜKSEK NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ, UYGUN YATIRIM VE İŞ ORTAMIYLA SADECE AVRUPA’DA DEĞİL DÜNYADA REKABETÇİLİĞİNİ GİDEREK YÜKSELTEN ÜLKELER ARASINDA YER ALIYOR. TÜRK MAKİNE SANAYİSİNİN DE BU ANLAMDA EN BÜYÜK RAKİPLERİNDEN BİRİ OLARAK ÖNE ÇIKAN ÇEKYA, AVRUPA’NIN TAM ORTASINDA YER ALMASIYLA DOĞAL OLARAK SAHİP OLDUĞU LOJİSTİK AVANTAJLARIN YANI SIRA KOMŞUSU VE EN BÜYÜK TİCARET ORTAĞI ALMAN EKONOMİSİYLE OLAN YAKIN BAĞLARIYLA DA GÜÇLÜ KONUMUNU SÜRDÜRÜYOR. ANCAK ÜLKE, YİNE AYNI NEDENLERLE ÖNEMLİ BİR KIRILGANLIĞA DA SAHİP BULUNUYOR. SALGIN SÜRECİNDE AVRUPA’DAKİ EKONOMİK DURGUNLUKTAN BÜYÜK ÖLÇÜDE ETKİLENEN ÜLKE EKONOMİSİNİN BU YIL YÜZDE 6,5 DARALMASI; ALMAN EKONOMİSİNDEKİ DURGUNLUĞUN SÜRMESİ HALİNDE İSE BU KAYBIN KATLANARAK ARTMASI BEKLENİYOR.
Tam anlamıyla Avrupa’nın ortasında yer alan Çekya, ekonomisi ile Avrupa’da istikrarlı bir duruş sergileyen, AB üyesi olmasına rağmen Euro Bölgesi’nde yer almayarak kendi para birimi olan Çek Korunası’nı kullanan, köklü üretim altyapısı ve nitelikli iş gücüyle katma değerli üretimde Avrupa’nın önemli üreticilerinden biri olarak dikkat çeken bir ülkedir.
Ülkenin başkenti Prag, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak gösterilirken, Roma döneminde kurulan, Gotik ve Rönesans dönemlerinde gelişen kent aynı zamanda iki Kutsal Roma Cermen İmparatorunun Prag'da yaşamış olmasıyla, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun başkenti olarak da anılıyor. Ülkenin kuzeybatısında, Vltava Nehri üzerinde yer alan Prag, büyülü köprüleri, katedralleri, altın renkli kuleleriyle Avrupa’nın 14’üncü büyük şehriyken, her yıl milyonlarca turisti kendisine çekmeye devam ediyor. Diğer yandan Çekya, en fazla yabancı sermaye alan ve sahip olduğu potansiyel itibarıyla gelişme şansı en yüksek olan AB üyesi ülkelerin başında geliyor. Eşitsizlikten arındırılmış insani gelişme içerisinde 15’inci sırada, ABD, İngiltere veya Fransa gibi ülkelerden önce gelen Çekya, AB üye ülkeleri içinde de en düşük işsizlik oranına sahip ülkelerden biri olmasıyla dikkat çekiyor. Yine, ülke, 2006’dan beri Dünya Bankası verilerine göre yüksek gelirli ekonomiler arasında yer alıyor.
1989’daki Kadife Devrim’in ardından Doğu Bloku’ndan koparak Batı ile entegre olmaya başlayan Çek Cumhuriyeti ya da kısa adıyla Çekya, hızla uyguladığı ekonomik ve sosyal reformlarla Merkez Avrupa’nın en refah dolu ülkelerinden biri haline geldi. Çeşitlendirilmiş bir ekonomi görünümü sergileyerek 2016’da Ekonomik Bileşim Endeksi’nde 10’uncu sıraya kadar yükselen ülkede ekonominin yüzde 60’lık dilimini hizmetler, yüzde 38’lik dilimini sanayi ve yüzde 2’lik dilimini de tarım sektörleri üstleniyor. Özellikle yüksek teknoloji mühendisliği, elektronik, otomotiv ve makine, çelik, ulaşım ekipmanları, kimyasal ürünler ve ilaç sanayilerinde uzmanlaşan Çekya, bu sektörlerde geliştirdiği ürünlerle önemli bir ihracat hacmi oluşturmaya; entelektüel sermayesinin zenginliği, bilgi temelli ve inovasyon kapasitesi yüksek nitelikli iş gücü ile Ar-Ge, bilişim teknolojileri ve yazılım, nanoteknoloji ve biyoteknoloji gibi yaşam bilimlerindeki atılımlarla rekabetçiliğini korumaya devam ediyor.
ORTA AVRUPA’DA KÖKLÜ BİR TARİHİ VAR
Günümüzdeki Çeklerin ataları 5’nci yüzyılda Karadeniz ve Karpat dağlarından Orta Avrupa’ya göç etmiş Slavlardır. 8’inci yüzyılda bölgede Büyük Moravya Prensliği kurulmuş, 874 yılında Çek kökenli I. Bořivoj, Hristiyanlığı kabul ederek Büyük Moravya Prensliği’nden bağımsızlığını ilân etmişti. I. Bořivoj'un kurduğu Přemyslovců Hanedanı, Bohemya’yı Orta Çağ’ın sonuna kadar yönetti. Orta Avrupa'nın en güçlü devletlerinden biri olan Bohemya, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. Ancak mezhep kavgalarından dolayı çıkan 15’inci yüzyıldaki Hussit Savaşları ve 17’nci yüzyıldaki Otuz Yıl Savaşları Bohemya halkına büyük zararlar verdi. 16’ncı yüzyıldan itibaren bölge Habsburgların yönetimi altına girerken, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu zayıfladıkça Bohemya önce Avusturya İmparatorluğu sonra da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçası haline geldi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Birinci
Dünya Savaşı sonunda yıkılınca 1918’de Slovakya, Bohemya, Moravya, Silezya ve Karpat Rutenya birleşerek Çekoslavakya’yı oluşturdu. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra Slovakya Nazi Almanyası ile anlaşarak Çekoslovakya’dan ayrıldı.
9 Mayıs 1945 tarihindeki Alman işgalinden sonra Çekoslovakya tekrar birleşti ancak yönetim 1948’de komünistlerin eline geçti. Bu tarihten sonra 41 yıl boyunca Çekoslovakya Doğu Bloku’nda yer aldı.
5 Ocak 1968 tarihinde iktidara gelen Alexander Dubček siyasi bir liberalleşme dönemi başlattı ancak Prag Baharı adı verilen bu dönem aynı yıl 20 Ağustos’ta Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı müttefiklerinin (Romanya hariç) ülkeyi işgal etmesiyle sonuçlandı. Kasım 1989’da Çekoslovakya, Kadife Devrim adı verilen geniş kapsamlı protestoların ardından kapitalizme dönüş yaparken, 1 Ocak 1993’te ülke barışçı bir biçimde Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere iki ülkeye ayrıldı. Ülkenin resmi adı Çek Cumhuriyeti olarak korunuyor olsa da 3 Temmuz 2016’da alınan bir kararla ülkenin kısa adı resmen “Çekya” olarak değiştirildi.
AVRUPA’NIN LOJİSTİK ÜSSÜ
Çekya, 2004 yılında Avrupa Birliği’ne katılımından sonra giderek artan bir şekilde uluslararası müşterilere daha iyi hizmet verebilmek için en uygun iş ortamını sunmaya odaklandı. Bu, hükümetlerin uyguladığı iş ortamına yönelik sürekli iyileştirmeler ve ülkenin önde gelen doğal kaynaklarının, entelektüel sermayenin, bilgi temelli ve inovasyon güdümlü işletmelerin ihtiyaçlarına cevap verebilme kabiliyeti olan birçok faktörün bir sonucuydu. Diğer yandan Çekya, OECD’ye kabul edilen ilk Merkezi ve Doğu Avrupa ülkesi olmasının yanı sıra NATO, DTÖ, IMF ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası gibi uluslararası kuruluşlara da üye konumda bulunuyor. Birçok ülkenin ihracatı için potansiyel bir pazar olarak dikkat çeken Çekya, sadece bir tüketim pazarı olmayıp aynı zamanda birçok ihracatçı ülkenin Doğu ve hatta Batı Avrupa’ya geniş bir şekilde yayılmasını sağlayan bir köprü görevi de görüyor. Çekya ayrıca, Doğu Avrupa kara yolu ağına iyi şekilde entegre olmuş ve bölgenin en iyisi olduğu belirlenen gümrük antreposu sistemiyle de dikkat çekiyor.
Diğer yandan, Çekya’da nüfus oldukça durağandır. 10,6 milyonluk nüfus içerisinde kadın nüfus oranı yüzde 51 ile erkek nüfustan biraz daha fazlayken, diğer Avrupa ülkeleri gibi yaşlı bir nüfusa sahip olan ülkede ortalama yaş ömrü ise 76,4 olarak ölçülüyor. Etnik açıdan son derece homojen bir nüfusa sahip olan ülkede Morovyalı ve Silezyalı toplulukların yanı sıra sınırlı ölçekte Alman, Slovak, Roman ve Leh toplulukları da yaşıyor. Her ne kadar göçmenler nüfus artışında önemli rol oynasa da Çekya’nın dışardan yoğun göç alan bir ülke olmadığı da söylenebilir.
ALMAN EKOSİSTEMİNE YAKINDAN BAĞLI
Çekya, 2004’te AB’ye üye olan 10 ülke içinde en fazla yabancı sermaye alan ve sahip olduğu potansiyel itibarıyla gelişme şansı en yüksek olan ülkelerin başında geliyor. Makroekonomik istikrarın yanı sıra ülkenin dış ticaret yapısındaki köklü değişiklik ve AB coğrafyasındaki konumu, vasıflı iş gücü ve uygun yatırım ortamı nedeniyle artmakta olan doğrudan yabancı sermaye girişi, ülkede büyüme için gerekli şartları da sağlamış durumda.
Çek ekonomisin performansı ise dış talebe dayanıyor. 2014’te Euro Bölgesi’nde yaşanan toparlanma ve iç talepteki artış Çek ekonomisini pozitif yönde etkilemiş, ülke 2015’te yüzde 5,3, 2016’da yüzde 2,6, 2017’de yüzde 4,3 büyüme gerçekleştirmişti. 2018’de de büyümeye devam eden Çekya GSYİH’sini yüzde 3 oranında arttırarak 400 milyar dolar barajını ilk kez aşmayı başarmıştı. Ancak 2019 ve 2020’de yaşanan küresel sorunlarla ekonomisinde güç kaybeden Çek mekonomisinin bu yıl yüzde 6,5’in üzerinde daralması bekleniyor. Diğer yandan Çek ekonomisi, ağırlıklı olarak ihracata yönelik sanayileşme politikaları çerçevesinde şekillenmiş bir ekonomi özelliği taşırken, ekonominin tüm dinamikleri dış etkenlere duyarlı, özellikle AB’deki (ağırlıklı olarak Almanya) gelişmelere bağımlı bir konumda bulunuyor. Bu kapsamda, Çekya’nın dış ticarette ağırlıklı olarak uluslararası üretim zincirinin bir parçası olması ve ihracatın önemli kısmını sermaye mallarının oluşturması ülkeyi küresel kriz sonucunda yaşanan ticaret şokları ve dış talepteki daralmalara çok duyarlı hale getiriyor. İhracata dayalı ekonomik sistem, dış ticaretin ağırlıklı olarak Almanya ve AB ülkeleriyle yapılması ve küresel krizden en çok etkilenen otomotiv sektörünün ihracat içinde önemli yer tutması da göz önüne alındığında, bu sürecin etkilerinin devam edeceği öngörüsünde de bulunulabilir.