ORTA AVRUPA’NIN REFAH ÜLKESİ: AVUSTURYA
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın en fakir ülkelerinden sayılan Avusturya, son 20 yıldadünyanın en zengin ülkeleri arasında yer almayı başarmış durumda. Yaklaşık 84 bin kilometrekarelik yüz ölçümüne ve 9 milyona yaklaşan nüfusa sahip olan ülke, 1999’dan beri “AB Ekonomik ve Parasal Birliği” üyesi olarak büyümesini sürdürüyor. Bir zamanlar Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun güç merkezi olan Avusturya, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda aldığı yenilgiyle küçük bir cumhuriyete dönüştürülmüştü. 1938’de Nazi Almanyası tarafından ilhak edilen ülke, İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan Müttefik Kuvvetlerce 1945’te işgal edildi ve ülkenin statüsü 10 yıl boyunca belirsiz kaldı. 1955’te imzalanan kurucu anlaşmayla işgal sona erince Avusturya’nın bağımsızlığı tanındı ve Almanya ile birleşmesi yasaklandı. Aynı yıl kabul edilen Anayasa ile Sovyet askeri varlığının ülkeden çekilmesinin bir şartı olarak ülkenin “daimi tarafsızlık” statüsüne geçtiği ilan edildi. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması ve ülkenin 1995’te Avrupa Birliği’ne tam üye olmasıyla bu “tarafsızlık” anlamını yitirdi. Ülkenin Avrupa’nın ortasındaki coğrafi konumu ise ticari yönden önemli bir güç kaynağı oluşturmaya devam ediyor. Tarihi bağlar da dikkate alındığında, özellikle Doğu Avrupa ülkeleri için Avusturya en yakın Batılı ticari ortak konumuna sahipken, Doğu Bloku’nun yıkılmasını takiben Avusturya’nın, doğusundaki komşu ülkelerle olan ticaret hacmi ve bu ülkelerdeki yatırımları da çarpıcı bir biçimde artış gösterdi. Diğer yandan ülkede Tuna Nehri, coğrafi ve turistik açıdan olduğu gibi, bir taşıma yolu olarak da hayati öneme sahip. 1992’de tamamlanan ve Karadeniz’i nehir yoluyla Kuzey Denizi’ne bağlayan “Ren-Main-Tuna” Kanalı, 3 bin 500 kilometrelik güzergâhın uzun bir parçası olan Tuna Nehri’nin önemini daha da arttırdı. Avusturya’nın başkenti olan Viyana’nın hemen dışında bulunan liman ise ticari taşıma açısından dikkat çeken bir konuma sahip olmaya devam ediyor.
ÜLKENİN TARİHİ ALMANYA İLE KÖKTEN BAĞLI
Tarih boyunca insan topluluklarına ev sahipliği yapan Avusturya, 803 yılında Roma-Cermen İmparatoru Şarlman tarafından Avar akınlarının durdurulmasındaki rolü nedeniyle “Doğu Marklığı” INNSBRUCK unvanıyla onurlandırılmıştı. Böylece Roma-Cermen İmparatorluğu’nun bir parçası olan Avusturya, daha sonraları Habsburg Hanedanlığı döneminde ülkenin sınırlarını genişletti. Yazılı belgelerde Avusturya adına (Ostarrichi) ilk olarak 996 yılında rastlıyoruz. 10’uncu yüzyıldan itibaren, Babenberg ve 13’üncü yüzyıldan itibaren Habsburg hanedanları bu topraklarda yönetime hâkim olurken, Habsburg hanedanı yönetimi sırasında yapılan akılcı ittifaklar ve sülaleler arası evlilikler politikası sonucunda, 1526 yılında Bohemya ve Macaristan Avusturya topraklarına katıldı. Avusturya, 1529’da Osmanlı ordularının Birinci Viyana Kuşatmasını ve özellikle 1683’te İkinci Viyana Kuşatmasını kırdıktan sonra daha da genişleyerek büyük devletler arasına girdi. 1804’te İmparator I. Franz kendisini Avusturya İmparatoru ilan ederek Kutsal Roma tacını da terk etmişti.
867’de kurulan Avusturya- Macaristan İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında da ana aktörlerden biriydi. Savaş sonrasında parçalanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan ayrılan Avusturya, savaş sonrasında Almanya ile birleşmek istemesine rağmen galip devletler buna izin vermedi. Bağımsız bir devlet olarak kurulan Avusturya Cumhuriyeti, Hitler tarafından 1938’de ilhak edilmesinin ardından, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa’nın işgaline uğradı. Savaştan sonraki 10 yıl boyunca geleceğine karar verilemeyen Avusturya, 1955’te imzalanan Devlet Antlaşması ile bağımsızlığını elde etti.
AVUSTURYA İLE 500 YILDIR TİCARET YAPIYORUZ
Devlet Antlaşması ile bağımsızlığını kazanan Avusturya, karşılığında herhangi bir siyasi veya askeri pakta üye olmama taahhüdü altına girmişti. Tarafsızlık politikasının doğal sonucu olarak Avusturya, 1980’lerin ikinci yarısına kadar, dış politikasını Doğu-Batı dengesinin ve bloklar arası yumuşamanın güçlendirilmesi temeline dayandırdı ve tüm komşularıyla etkin ve barışçıl ilişkiler sürdürdü.
Avusturya-Türkiye ticari ilişkilerinin tarihine baktığımızda ise, Osmanlı İmparatorluğu ile Habsburg Hanedanı arasındaki sürekli savaşların, bu iki büyük devlet arasında doğrudan ticareti uzun süre engellediğini görüyoruz. 16’ncı yüzyılın ikinci yarısına kadar iki ülke arasındaki ticaret İtalyan limanları ve özellikle Venedik aracılığıyla yapılırken, çeşitli kaynaklara göre Osmanlı-Habsburg doğrudan ticari ilişkilerinin başlangıcı, Fransa’ya 1559 yılında tanınan kapitülasyonlardan sekiz yıl sonra Avusturya’ya da kapitülasyonların tanınmasına, 1567 yılına kadar gidiyor. Takip eden yıllarda, “Seyrüsefer Emniyeti, Gümrük Resimlerinin Tesbiti, Tüccarların Emniyeti” gibi anlaşmalar ve çeşitli fermanlar, ticari ilişkilerin temelini oluşturuyordu.
18 ve 19’uncu yüzyıllarda ise Osmanlı İmparatorluğu’ndan Avusturya’ya ipek, tiftik, pamuk, önce ham sonra işlenmiş lületaşı ve tütün satılıyor; Avusturya’dan Viyana ve Bohemya porseleni ile sair mamul maddeler ithal ediliyordu. Avusturya aynı zamanda, Osmanlıların en önemli fes tedarikçisi ülke konumundaydı.
ÇIRAKLIK EĞİTİMİNDE DÜNYANIN EN İYİSİ
Avusturya’nın nüfusu, Avrupa’nın aksine artış eğilimine devam ediyor. Halen 9 milyona yaklaşan bir nüfus yoğunluğuna sahip olan ülkenin 2050’de 9,6 milyonluk bir nüfus yoğunluğuna ulaşması bekleniyor. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 49’unu erkekler, yüzde 51’ini ise kadınlar oluşturuyor. 2019 yılı verilerine göre Avusturya’da çalışan nüfusun ise 4,5 milyon olduğu bildiriliyor. Çalışan nüfusun 2,4 milyonunu erkekler, 2,1 milyonunu ise kadınlar oluşturuyor. Yine 2019 yılındaki istihdam oranı da yüzde 73,6 olarak kaydedilmiş. Diğer yandan Avusturya, çıraklık eğitim sistemiyle, dünyanın en iyileri arasında gösterilmeye devam ediliyor. Çıraklık eğitimi “ikili sistem” olarak anılan bir sistemle düzenlenirken, eğitim hem mesleğin öğrenildiği işletmede (yüzde 80 oranla) hem de meslek okulunda (yüzde 20 oranla) gerçekleşiyor. Avusturya ekonomisinde yönetici konumundaki kişilerin (girişimciler ve genel müdürlerin) yaklaşık yüzde 40’ının bu çıraklık eğitiminden mezun olduğunu da dikkat çekici bir anekdot olarak söyleyebiliriz.
AVUSTURYA EKONOMİSİ SALGINDAN BÜYÜK YARA ALDI
Avusturya Marshall Planı ile uygulamaya konulan, sanayi sektörlerine yönelik düşük faizli ve bol krediler yardımıyla, 1950’ler ve 1960’larda hızla sanayileşti. 1955-1970 yılları arasında ekonomisi yılda ortalama yüzde 5 büyüyen ülke, 1970’lerde ise yıllık ortalama yüzde 3,6 büyüme kaydetti. 1980’lerde ise ekonomik büyüme daha da yavaşlayarak yıllık ortalama yüzde 2,3 seviyelerine geriledi.
Avusturya’nın büyük milli sanayi sektörü, özellikle ağır sanayi, giderek bir değerden çok bir yük olmaya başlarken, hükümetler de kademeli bir özelleştirme sürecini teşvik etmeye başladı. 1980’lerin sonuna doğru özelleştirmenin ve artan rekabetin ilk etkilerinin görülmeye başlaması ve daha da önemlisi, Almanya’nın birleşmesi ve Doğu Avrupa’nın ekonomik açılımından sağlanan yararlar sonucunda ekonomik performansta ilerlemeler yaşanmaya başlandı. 1990’lar ve 2000’li yılların başlangıcında ortalama bir görünüm çizmeye devam eden ülkede, 2008’deki küresel ekonomik ve mali krizin etkisiyle dış alım talepleri daralmış, en büyük ticari ortağı olan Almanya’da gözlenen ekonomik daralma ülkenin ekonomisini doğrudan etkilemişti. 2010’da toparlanma dönemine geçen ülke yüzde 1,8 büyüme kaydederken, 2011’de de Euro Bölgesi’nde devam eden ekonomik krize rağmen yüzde 2,9’luk bir büyüme başarısı sergiledi. Avusturya ekonomisi 2012’de ise pek çok AB ülkesinden daha iyi bir ekonomik performansla yüzde 0,7 oranında büyüme kaydetti. Dünya ekonomisindeki bu gelişmelere paralel şekilde, 2013’ten itibaren genel ekonomik durgunluktan etkilenen ülke 2013’ü yüzde 0 ve 2014’ü yüzde 0,7’lik büyüme oranıyla kapattı. 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarında ise ülke ekonomisi sırasıyla, yüzde 1, yüzde 2,1, yüzde 2,5 ve yüzde 2,4 büyüme kaydetti. Avusturya ekonomisi 2019 yılında ise yüzde 1,6 oranında büyüme sağladı. Aynı dönemde AB büyüme ortalaması yüzde 1,4 olurken, Euro Bölgesi’nde ise büyüme ortalama yüzde 1,2 oranında gerçekleşmişti. Halen süren Covid-19 salgınında insani kayıplar açısından Avrupa’nın görece az etkilenen ülkelerinden biri olan Avusturya, ekonomik faaliyetlerde ise ciddi kayıplarla karşılaştı. Bu kapsamda, Avusturya Merkez Bankası tahminlerine göre, bu yıl Avusturya ekonomisinde yüzde 7,2 oranında küçülme beklenirken, 2021’de ise yüzde 4,9’luk büyüme öngörülüyor. 2020 ve 2021 yılında enflasyon oranının yüzde 0,8 olarak gerçekleşeceği, işsizlik oranının ise bu yıl yüzde 6,8 ve 2021’de yüzde 5,8 olacağı tahmin ediliyor.
İMALAT SANAYİSİ İÇİNDE MAKİNE SEKTÖRÜ ÇOK GÜÇLÜ
2019 yılında Avusturya’nın ihracatı 182 milyar dolar, ithalatı 188 milyar dolar değerinde gerçekleşmişti. Ülkenin ihracatında makineler, elektrikli makine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları önem arz ederken, ithalatta en yüksek paya sahip ürün grupları ise makineler, elektrikli makine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları ve eczacılık ürünleridir. Avusturya GSYİH’sinin yüzde 25’ini üstlenen sanayi sektörlerinde yaratılan reel katma değer 2018’de yüzde 4,8’e ulaşmıştı. Üretim büyüklüğü açısından en önemli sektörlerin başında enerji, makine, gıda ve içecek, metal ve metal işleme, otomotiv ve otomotiv yedek parça sanayisinin yer aldığı ülkede sektörlerin yurt dışı cirolarına bakıldığında da enerji üretimi, makine sanayisi, otomotiv ve otomotiv yedek parça sanayisi ile metal ve metal işleme sanayisinin yine ilk sıraları aldığını görüyoruz. Diğer yandan, Avusturya’da firmaların büyük çoğunluğunun katma değeri yüksek özel ürünlere yoğunlaştığını ve ihracatı öncelikli faaliyet olarak gördüklerini de söyleyebiliriz. Dünyanın önemli çok uluslu firmalarına da ev sahipliği yapan ülkenin asıl gücü ise küçük ve orta ölçekli; özellikle de Alman otomotiv sektörüne bağımlı firmalardır.
AVUSTURYA MAKİNE PAZARINDAN ALDIĞIMIZ PAY YÜZDE 1’İN ALTINDA
Avusturya’nın makine özelinde ticaret rakamlarını incelediğimizde, BM İstatistik Bölümü verilerine göre ülkenin makine ihracatının, geçtiğimiz yıl yüzde 0,2 düşüşle 35,1 milyar dolar olarak kayda geçtiğini görüyoruz. Avusturya’nın en çok makine ihraç ettiği ülkeler sıralamasında ilk sırada 10,5 milyar dolarla Almanya yer alırken, ikinci sıradaki ABD 2019’da Avusturya’dan 3,2 milyar dolarlık makine alımı yaptı. Üçüncü sıradaki Fransa’yada 1,7 milyar dolarlık makine ihraç edildi.
2019’da Türkiye ise Avusturya’dan gerçekleştirdiği makine ithalatında yüzde 12,2’lik azalışla 26'ncı sırada yer aldı ve 247 milyon dolar değerinde makine alımı yaptı. Bu dönemde Avusturya’nın Türkiye’ye gerçekleştirdiği 1,4 milyar dolarlık toplam ihracat içindeki makinenin payı da yüzde 18 olarak kayda geçti. Aynı dönemde Avusturya’nın toplam ihracatının 182 milyar dolar olduğunu ve makine ihracatının toplam ihracattan yüzde 19,3 pay aldığını da söyleyelim. Diğer yandan, makine ithalatının, 188,1 milyar dolarlık toplam ithalattan yüzde 15,1 pay aldığı Avusturya’da, 2019’da yüzde 2,4 azalışla 28,4 milyar dolar tutarında makine ithal edildi. BM İstatistik Bölümü verilerine göre Avusturya’nın en fazla makine ithal ettiği ilk 10 ülke listesinin ilk sırasında 13,4 milyar dolarla Almanya yer alırken, listenin ikinci sırasında bulunan İtalya’dan 2 milyar dolar değerinde makine ithal edildi, üçüncü sıradaki ABD’den de 1,5 milyar dolarlık makine alımı yapıldı. Bu dönemde Avusturya, toplam makine ithalatında 20’nci sırada yer alan Türkiye’den de yüzde 0,1’lik azalışla 209 milyon dolarlık makine ithalatı gerçekleştirdi. Bu veriyle, Avusturya’nın toplam 28,4 milyar dolarlık makine ithalatından 2019’da Türkiye’nin aldığı payın ancak yüzde 0,7 seviyesinde kaldığını; Avusturya’nın Türkiye’den yaptığı toplam ithalat içinde makinenin payının ise yüzde 11,4 olduğunu hatırlatalım.