TARİHİN HER SAFHASINDA, DÖNÜŞÜMÜN BAŞLANGICI OLARAK NİTELENDİRİLECEK GELİŞMELER ORTAYA ÇIKTI. KUZEY TANZANYA’DA 2 MİLYON YIL ÖNCESİNE AİT TAŞTAN YAPILMIŞ KESİCİ BİR ALET İNSAN YAŞAMINDA NE DERECE ÖNEMLİYSE, ARADAN GEÇEN 400 BİN YIL SONRA YİNE İNSAN ELİNDEN ÇIKAN TAŞ BALTA DA AYNI DERECE ÖNEMLİYDİ. O DÖNEMLERDE 400 BİN YILI BULAN BU DÖNÜŞÜM HIZI BUGÜN O KADAR HIZLANDI Kİ ASLINDA HEPİMİZ TAKİP ETMEKTE ZORLANIYORUZ. 1965’TE INTEL’İN KURUCULARINDAN GORDON MOORE’UN İFADE ETTİĞİ MOORE YASASI, HER İKİ YILDA BİR MİKROİŞLEMCİLERİN HIZININ İKİ KATINA ÇIKACAĞINI SÖYLÜYORDU. BU SÜRE BUGÜNLERDE DAHA DA KISALMIŞ DURUMDA. BİZE ÇOK NORMAL GELEN BU SÜREÇLERE NERELERDEN GELDİĞİMİZİ KISACA HATIRLAMAK İSTER MİSİNİZ?
İtalyan seyyah ve tüccar Marco Polo’nun 1200’lü yıllarda İtalya’dan Çin’e gitmesi üç yıldan uzun sürmüştü. Dönüş seyahatinin ise iki yıl sürdüğünü biliyoruz. O çağlarda, yalnızca seyahat değil ticaret de zor ve pahalıydı. Örneğin Çin İpeği, Roma’daki İmparatora, Çin’deki fiyatının 10 bin katına mal oluyordu. Peki, nasıl oldu da insan yaşamındaki hız kavramı bu kadar değişti? Bunun için 1700’lerdeki ciddi bir teknolojik dönüşüme dönmemiz gerekiyor. Bu dönüşümde etkili olan unsur buhardı. 1712’de “Newcomen Motoru” Britanya’daki kömür madenlerinden dışarı su pompalamaya başlayınca, önemli bir fayda da yaratılmış oldu. Ancak bu ilk motorun sorunu hacmiydi; motor üç katlı bir binayı dolduruyordu. Yine de Newcomen Motoru, yüzlerce atın yerine geçmiş ve madencilik maliyetlerin düşürürken üretimin artmasını sağlamıştı. Sonrasında sahneye kömür çıktı. Takip eden yüzyıl içerisinde buhar gücü ve makineleşme arasında ciddi bir etkileşim gerçekleşti. Buhar makineleri güçlendi, daha hafif hale geldi ve makine imalatı hassaslaştıkça yakıt tüketimi azalmaya başladı. 1769’da James Watt’ın Buhar Motoru işin içine elektrik gücünü de kattı. Kendi kendini besleyen bu sarmal, çok geçmeden yeni bir kilit sanayi yarattı: Takım tezgâhları. Üretimi otomatikleştiren makinelerin maliyeti düştü. O dönemin takım tezgâhları, günümüzün makine öğrenmesi gibi, teknolojinin ilerlemesini hızlandıran bir teknolojiydi. Sonrasında ortaya çıkan buharlı gemiler, deniz yoluyla taşımacılıkta radikal bir etki yarattı. 1819 yılına gelindiğinde buharlı bir gemi ilk kez Atlantik Okyanusunu geçmeyi başardı. Ancak yine bir sorun vardı: Yakıt... Örneğin Atlantik Okyanusunu ilk kez aşan bu gemi yakıt probleminden dolayı rüzgâr ve buhar gücünü bir arada kullanmak zorundaydı. Gelecek asıl büyük dönüşüm, ancak dünyanın her yerine kömür istasyonlarının kurulmasından sonra gerçekleşti. 1800’lerin ortasından itibaren 100 yıl boyunca makinelerin olgunlaşmasıyla enerji ucuzladı, bilim giderek sanayi meselelerine yoğunlaştı. 1970’lerde bilgisayar ve entegre devrelerin işe yarar hale gelmesiyle birlikte otomasyon da eşik atladı. Bu ayrımdan önce makineler katı biçimde tek bir görevi yerine getirirken, nümerik kontrollü makineler farklı işleri yapmak üzere değiştirilebilir bir modeli hayatımıza soktu. Bu kısa tarihsel perspektif, “enerji, makine, ulaştırma” üçgenindeki 300 yıllık etkileşimin, insan yaşamındaki baş döndüren dönüşümünü bize anlatıyor. Yakın dönemdeki dijitalleşmeyle dönüşümün yönü ve çehresi daha da değişiyor. Endüstri 4.0, kripto varlıklar, blokzincir, nesnelerin interneti, robotik teknolojiler, büyük veri, yapay zekâ gibi kavramlar tüm sektörleri derinden etkilemeye başladı. Ancak henüz yolun çok başında olduğumuz bu sürecin nereye kadar uzanabileceğini kimse tam olarak kestiremiyor. Öyle ki önümüzdeki 10 yılda bilgisayar çiplerindeki tekil tasarım elemanlarının boyutunun metrenin milyarda birine inmesi bekleniyor. Hatta, spor, iş dünyası ve siyasetle ilgili çevrim içi haberlerin yüzde 90’ının algoritmalar tarafından yazılmasını bekleyen fütüristler var. 2029’da insan zihnini entelektüel ve duygusal açıdan tüm incelikleriyle taklit eden bir beyin simülasyonunun gerçekleşebileceği tahmin edilirken, 2045 yılına kadar yapay süper zekânın ortaya çıkma ihtimalinden bahsediliyor. Daha şimdiden, borsalardaki alım-satım işlemlerinin en az yüzde 50’sinin algoritmalar tarafından yapıldığı öngörülüyor. Bu algoritmalar saniyenin binde biri olan 3-4 milisaniye hız farkını bile kazanca dönüştürebiliyor. İşte bu dönüşümün göbeğinde yer alan sektörlerin başında, makine sektörü geliyor. Her geçen dönemde gelişen teknolojilerle birlikte endüstrinin en önemli kazanımları ve yenilikçi alanlarından biri olan makine sektörü, gelişen teknolojiler ekosisteminin göbeğinde yer almaya devam ediyor. Geçmiş 300 yıllık süreçte değişim ve dönüşümün anahtarı olan makine sektörü, bugün de yarın da bu pozisyonunu kaybetmeyecek. En uç noktalardaki bilim insanlarının teknolojinin gideceği yöne dair öngörülerinde makine sektörü yine ön planda olacak. Yakın dönemin popüler kavramlarından yapay zekâ konusunda Stephen Hawking, “Bizim zekâmızın aksine bilgisayarlar performanslarını her 18 ayda bir ikiye katlar. Bu yüzden onların zekâyı geliştirerek dünyayı ele geçirme tehlikesi gerçektir.” derken; Profesör Vernor Vinge ise “30 yıl içinde süper insan zekâsını yaratacak araçlara sahip olacağız. Hemen ardından da insanlık çağı sona erecek. Böyle bir ilerlemeden kaçınmak mümkün mü? Eğer kaçınılamazsa, olaylar bizim hayatta kalacağımız şekilde yönetilebilir mi?” sorusunu sorarken, aslında arka planda yapay süper zekânın makineler kanalıyla dünyada yapabileceklerini düşünüyorlardı. Sonuç olarak, ister insan zekâsı isterse yapay zekâ olarak alınsın, her durumda bir zekâ makineye ihtiyaç duymaya devam edecektir...