DOĞU AKDENİZ’İN ÖNEMLİ SİYASİ VE ASKERİ GÜÇLERİNDEN BİRİ OLAN İSRAİL, KURULUŞUNDAN BERİ TOPRAKLARINDA SÜREGELEN SORUNLAR VE SINIRLI KAYNAKLARA SAHİP OLMASI NEDENİYLE, YÖNÜNÜ YÜKSEK TEKNOLOJİYE ÇEVİREN; BU SAYEDE DE SADECE BÖLGESİNİN DEĞİL DÜNYANIN SAYILI TEKNOLOJİ İHRACATÇILARINDAN BİRİ OLMAYI BAŞARMIŞ BİR ÜLKE. TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ TİCARET PARTNERLERİNDEN OLAN İSRAİL, TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ İÇİN DE ÖNEMLİ BİR POTANSİYEL BARINDIRIYOR.

Doğu Akdeniz’de, Türkiye ve Mısır’dan sonra en önemli üçüncü siyasi ve askeri güç olan İsrail, 14 Mayıs 1948’de, David-Ben Gurion öncülüğünde TelAviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi ile kuruluşunu ilan etmiştir. Kuzeyinde Lübnan, kuzeydoğusunda Suriye, doğusunda Ürdün, güneybatısında Mısır ve hem batı hem de doğusunda sırasıyla Filistin toprakları olan Gazze Şeridi ve Batı Şeria ile komşu olan ülke, görece küçük yüzölçümüne rağmen ileri teknoloji üretimiyle sürdürülebilir güçlü bir ekonomiye sahiptir. 467,5 milyar dolarlık GSYİH büyüklüğe sahip olan İsrail ekonomisi, son 20 yıldır istikrarlı bir şekilde büyürken, ülke, iç pazarının küçüklüğü nedeniyle ihracata dayalı bir büyüme stratejisi benimsemiş durumdadır. Dünya Bankası “İş Yapma Kolaylığı” endeksinde 35’inci sırada yer alan İsrail’in gelişmiş sanayi altyapısının ve Ar-Ge kapasitesinin uluslararası düzeyde bilinirlik kazanmasıyla yerel ve yabancı yatırımcıların sektöre ilgisi de artmıştır. Özel şirketlerin Ar-Ge sektöründeki payı yüzde 60’ın üzerindeyken, İsrail kökenli yazılım firmalarının; veri tabanı yönetimi yazılımları, eğitim yazılımları, internet yazılımları, antivirüs koruma ve güvenlik sistemleri gibi alanlarında rekabet gücü oldukça yüksektir. Fiberoptik ve elektrooptik kontrol sistemlerinde, ısıya duyarlı görüntüleme sistemlerinde, medikal cihaz üretiminde ve gece görüş sistemlerinde oldukça ileri teknolojilere sahip olan ülkede, Ar-Ge harcamalarının yüzde 30 ila yüzde 66’sı da hükümetlerce desteklenmeye devam ediliyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre salgın yılı olan 2020’de yüzde 6 daralan İsrail ekonomisi, 2021’de ise yüzde 7’lik bir büyüme ile güçlü bir toparlanma da sergilemişti. Yine, BM İstatistik Bölümü verilerine göre, 2020’de 50,2 milyar dolar ihracat ve 69,3 milyar dolar ithalat gerçekleştiren ülkenin en yakın ticaret partnerleri ise ABD, Çin, Almanya ve Birleşik Krallık olarak dikkat çekiyor. Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret ise zaman zaman siyasi nedenlerle aksamalar yaşasa da yaklaşık 5 milyar dolarlık bir hacim oluşturuyor. Son olarak 2020’de İsrail’e 3,5 milyar dolarlık ihracat yapan Türkiye, aynı yıl İsrail’den 1,4 milyar dolarlık ithalat yapmıştı. Bu rakamlarla İsrail, halen Türkiye’nin en büyük 20 ticaret ortağı konumunu koruyor. ÜÇ SEMAVİ DİNİN KUTSAL TOPRAKLARI İsrail toprakları, hominidlerin Afrika dışındaki ilk göç noktalarından biriydi. Orta Tunç Çağı'ndan itibaren Kenan kabileleri bu bölgede yaşarken, Demir Çağı'nda İsrail Krallığı ve Yehuda Krallığı kuruldu. MÖ 720 yıllarında Yeni Asur İmparatorluğu, İsrail Krallığı'nı yok edince, devamında kurulan Yehuda Krallığı sırasıyla Babil, Pers ve Helen imparatorlukları tarafından ele geçirildi ancak Yahudi özerk statüsüyle varlığını korudu. MÖ 6'da Yahudiye adıyla bir Roma eyaleti şeklinde yeniden yapılandırılan İsrail toprakları, başarısız Yahudi İsyanlarına kadar bir Roma ili olarak kaldı ancak isyanlar sonucunda Romalı yöneticiler şehri yakıp yıktı, Yahudi nüfusu şehirden sürdü ve bölgenin adını Suriye Filistini olarak değiştirdi. Bunun ardından bölgedeki Yahudi varlığı yüzyıllar boyunca belirli bir ölçüde devam etti.

MS 7’nci yüzyılda Levant, Araplar tarafından Bizans İmparatorluğu'ndan alındı ve 1099'da Birinci Haçlı Seferi'ne kadar bölgedeki Arap hakimiyeti sürdü. 1187'de Eyyubilerle birlikte yeniden Müslümanlar bölgenin hâkimi olurken, 13’üncü yüzyıldan itibaren Memlükler hâkimiyet alanlarını Mısır'dan itibaren bu bölgeye kadar genişletti. 1517'de Osmanlı İmparatorluğu, Memlükleri yenerek bölgeyi ele geçirince, Osmanlı hâkimiyeti imparatorluğun Birinci Dünya Savaşı'nda dağılışına dek devam etti. 19’uncu yüzyılda Yahudi ulusal uyanışıyla birlikte diasporada Siyonist hareket ortaya çıktı, böylece Osmanlı Suriyesine ve sonrasında Birleşik Krallık'a bağlı Filistin Mandasına göç dalgaları başladı. 1947'de Birleşmiş Milletler'in hazırladığı Filistin Paylaşım Planı ile bölgede bağımsız Arap ve Yahudi devletleri ile uluslararası Kudüs yönetiminin kurulması istenirken, Araplar bu planı reddettiler.

Yine de sonraki yıl, 1948’de Yahudi Ajansı, İsrail Devleti'nin bağımsızlığını ilan etti ve hemen peşinden başlayan 1948 Arap-İsrail Savaşı sonucunda İsrail, eski Filistin Mandası topraklarının büyük çoğunluğunu elinde tutmayı başardı; komşu Arap ülkeleri ise Batı Şeria ve Gazze'yi ele geçirdi. Bu süreç sırasında, bir Yahudi devletinin varlığını sağlamak için; 700 binden fazla Filistinli topraklarından ayrılmak zorunda bırakıldı. Bu tarihten sonra İsrail ile Arap ülkeleri arasında birçok savaş çıktı; İsrail, 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan itibaren Batı Şeria, Gazze Şeridi (2005'teki geri çekilmeye rağmen birçok hukukçu hâlâ işgal altında olduğunu kabul ediyor) ve Golan Tepelerini işgal etti. Filistin-İsrail çatışmasını bitirme çabaları hâlen nihai bir barış anlaşmasına yol açmasa da İsrail ile Mısır ve Ürdün arasında barış anlaşmaları imzalandığını da söylemeliyiz. SANAYİ SEKTÖRLERİ HIZLI BÜYÜYOR İsrail ekonomisi, yüksek teknolojik araç gereç üretimi, tarım, sanayi, elmas işlemeciliği ve turizme dayalıdır. Kibbutz adı verilen komünal tarım çiftlikleri gıda üretiminin tamamına yakınını gerçekleştirerek ülkenin gıdada kendi kendine yetmesini sağlarken, teknoloji alanında İsrail ekonomisi dünyanın en hızlı gelişen ülkesidir. Intel, IBM, Motorola, Google gibi firmaların İsrail'de Ar-Ge merkezleri bulunur, bunun nedeni silikon üretimi için ülkenin elverişli olması ve en önemlisi kişi başına düşen bilgi teknolojilerinde çalışan sayısının çok yüksek olmasıdır. NASDAQ endeksinde İsrailli firmalar en çok işlem görenler sıralamasında ABD ve Kanada’dan sonra üçüncü sırada gelirken, İsrail çeşitli güvenlik sorunlarına rağmen sürekli kaliteli insan gücü yetiştirmeye önem vererek ekonomisinin büyümesini sağlamıştır. İsrail’deki imalat sanayileri ise yükselen bir hızla gelişmektedir. İlk sanayi girişimi, 1958- 1965 yılları arasında gerçekleşse de bu dönemde ülke sanayisi yüzde 142 oranında artış göstermiştir. Potasyum ve bakır sanayisi bunların başlıcalarıyken, toplam iş gücünün yüzde 33’ü imalat sanayilerinde çalışır. Ülkedeki sanayi yatırımları ise Tel Aviv ve Hayfa’da toplanmıştır. Gelişen sanayi sektörlerinin başlıcaları; ilaç, optik, elektrik malzemesi, elmas işletmeciliği ve silah sanayisi olarak sıralanabilir. Bununla birlikte ülke ekonomisinin ana gelir kaynaklarından birini elmas sanayisi oluşturur ve bu sanayi dalı tüm ihracatın üçte birini oluşturur. Ülkenin önemli bir başka ihraç malı ise turunçgillerdir. Diğer yandan gelişmiş bir savunma ve silah sanayisine de sahip olan İsrail, günümüzde bu segmentte önemli bir ihracatçı olsa da mevcut konjoktürde savunma harcamalarının yüksekliği nedeniyle ticaret dengesi sürekli açık vermeye devem etmektedir. İthalat tarafında ise ülke büyük oranda ithalata bağımlıdır. Bunun en büyük nedeni ölçek sorunu ve ham madde kaynaklarının olmamasıdır. Bu bakımdan genel tüketiminin büyük kısmını ithal etmek zorunda kalan ülkenin ana ithalat kalemleri ise özellikle mamul eşya ve sanayide kullanılan ham maddeler üzerinde yoğunlaşmıştır ve İsrail hem ithalat hem de ihracatta ticaretinin büyük bir kısmını ABD, Çin, Almanya ve Birleşik Krallık ile yapar. İsrail ekonomisinin önemli ve adını anmamız gereken bir başka gelir kalemi de din turizmidir. Üç semavi dinin kutsal olarak tanımladığı topraklara sahip olan İsrail, her yıl Müslümanlar, Hristiyanlar ve diasporadaki Yahudiler tarafından yoğun olarak ziyaret edilir. ORTA DOĞU’NUN BİLİM VE TEKNOLOJİ MERKEZİ İsrail ekonomisinin sürdürülebilir büyümesinde, kuşkusuz bilim ve teknolojideki çabaları ve elde ettikleri başarı da önemlidir. 2019 yılında Bloomberg Yenilik Endeksi'ne göre dünyada GSYİH’sine göre en çok Ar-Ge harcaması yapan beşinci ülke olan İsrail’de, 10 bin çalışan başına 140 bilim insanı, teknisyen ve mühendis istihdam edilmektedir ki bu rakam dünyadaki en yüksek sayıdır. Ayrıca 2004'ten beri Nobel Ödülü sahibi altı bilim insanı yetiştiren ve sıklıkla dünyada kişi başına düşen bilimsel makale oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri olan İsrail, 2000'den beri kişi başına düşen kök hücre araştırma makalelerinde de dünyaya liderlik ediyor. Diğer yandan İsrail üniversiteleri de bilişim teknolojileri ve matematik alanlarında dünyanın en iyi 50 üniversiteleri arasında sürekli olarak yer alıyor. Bununla birlikte, 2012 yılında İsrail, Futron'un Uzay Rekabet Edebilirlik Endeksi’nde dokuzuncu sırada gösterilmişti. Uzmanlar, İsrail Uzay Ajansı’nın geliştirdiği kimi uyduların dünyanın en gelişmiş uzay sistemleri arasında yer aldığını vurgularken, İsrail 1988'den beri uzay çalışmalarını aralıksız sürdürmeye devam ediyor. Ayrıca, önemli bir tarımsal modernizasyon olarak kabul edilen damla sulama tekniği de ilk olarak İsrail'de bulunmuştur. İsrail ayrıca tuzdan arındırma ve su geri dönüşümünde teknolojik olarak ön saflarda yer alırken, ülkede kurulu olan Sorek Deniz Suyu Arıtma Tesisi (SWRO), dünyadaki en büyük tuzdan arındırma tesisidir. Halen, İsrail'in tuzdan arındırma programları İsrail'in içme suyunun kabaca yarısını sağlamaktadır ki ülkenin bu konudaki hedefi 2050 yılına kadar bu oranı yüzde 70'e çıkarmak olarak belirlenmiş durumda. 2015 yılında yapılan bir çalışma ise İsrail'deki evlerin, tarımın ve sanayinin kullandığı suyun yüzde 50'sinden fazlasının yapay olarak üretildiğine işaret ediyordu. Bu konuda devam eden çalışmalar, İsrail’in önümüzdeki yıllarda net su ihracatçısı olmaya hazırlandığını da düşündürüyor. İKİLİ TİCARETTE DIŞ TİCARET FAZLASI VERİYORUZ İsrail ile Türkiye arasındaki dış ticaret incelendiğinde ise Türkiye’nin lehine bir sonuç ortaya çıkıyor. Dış ticaret fazlası verdiğimiz ülkelerden biri olan İsrail ile olan ticaret hacmi istikrarlı bir şekilde artmaya da devam ederken, İsrail, Türkiye’nin 2020 yılı ihracatında dokuzuncu, ithalatında ise 28’inci sırada yer almıştı. Türkiye’nin İsrail’e ihracatı incelendiğinde en büyük ihracat kalemlerini demir çelik ürünleri, otomotiv, plastik ve mamulleri ile makine ve aksamlarının oluşturduğu görülürken, Türkiye’nin İsrail’den en çok ithal ettiği ürünler ise mineral yakıtlar ve yağlar, plastik ve mamulleri ile demir çelik ürünleri olarak sıralanıyor.

MAKİNE TİCARETİNDE GÜÇLÜ POTANSİYEL BULUNUYOR İsrail’in makine özelinde ticaret rakamlarını incelediğimizde, BM İstatistik Bölümü verilerine göre, ülkenin makine ihracatının 2020’de yüzde 12,1 azalarak 5,4 milyar dolar olarak gerçekleştiğini görüyoruz. İsrail’in en çok makine ihraç ettiği ülkeler sıralamasında ilk sırada 1,7 milyar dolarla ABD yer alırken, ikinci sıradaki Hollanda 2020’de İsrail’den 408,2 milyon dolarlık makine alımı yaptı. Üçüncü sıradaki Almanya’ya da 341,6 milyon dolarlık makine ihraç edildi. 2020’de Türkiye ise İsrail’den gerçekleştirdiği makine ithalatında yüzde 32,1’lik artışla 164,5 milyon dolar değerinde makine alımı yaptı. Bu dönemde İsrail’in Türkiye’ye gerçekleştirdiği 1,4 milyar dolarlık toplam ihracat içindeki makinenin payı da yüzde 11,5 olarak kayda geçti. Aynı dönemde İsrail’in toplam ihracatının 50,2 milyar dolar olduğunu ve makine ihracatının toplam ihracattan yüzde 10,7 pay aldığını da söyleyelim. Diğer yandan, makine ithalatının, 69,3 milyar dolarlık toplam ithalattan yüzde 14,5 pay aldığı İsrail’de, 2020’de yüzde 0,4’lük azalışla 10 milyar dolar tutarında makine ithal edildi. BM İstatistik Bölümü verilerine göre İsrail’in en fazla makine ithal ettiği ilk 10 ülke listesinin ilk sırasında 1,5 milyar dolarla ABD yer alırken, listenin ikinci sırasında bulunan Almanya’dan 1,2 milyar dolar değerinde makine ithal edildi, üçüncü sıradaki Çin’den de 1,1 milyar dolarlık makine alımı yapıldı. Bu dönemde İsrail’in Türkiye’den gerçekleştirdiği makine ithalatı da yüzde 8,9’luk düşüşle 215,4 milyon dolar oldu ve Türkiye, İsrail’in makine ithalatında 14’üncü sırada yer aldı. Bu veriyle, İsrail’in toplam 10 milyar dolarlık makine ithalatından 2020’de Türkiye’nin aldığı payın yüzde 2,1 seviyesinde gerçekleştiğini; İsrail’in Türkiye’den yaptığı 3,5 milyar dolarlık toplam ithalat içindeki makinenin payının ise yüzde 6,2 olarak kayda geçtiğini hatırlatalım.