RESMİ RAKAMLARDA YÜZDE 70’E ULAŞAN ENFLASYON ORANIYLA TÜRKİYE, ÖNEMLİ BİR ENFLASYONİST SÜREÇTEN GEÇİYOR. PEKİ BU ENFLASYON, MAKİNE FİYATLARIMIZA NASIL YANSIYOR?

Küresel ekonomi, dünyanın en büyük ekonomilerinin 40 yıldır görmediği  enflasyonist bir süreçle karşı karşıya. 1970’lerdeki petrol krizi döneminde ABD’de enflasyon yüzde 14’e çıkmış, enflasyon İngiltere’de yüzde 24’e kadar yükselmişti. O dönemin devamında uygulamaya konulan liberal politikalar sonrasında ücret artışları baskılanmış, FED faiz artırmış ve ancak bu baskılarla enflasyon yüzde 3 seviyesine indirilebilmişti. Tabii ki bu süreç sancısız olmadı: ABD ekonomisi ciddi  bir durgunluğa girdi, 1980’de ABD ekonomisi yüzde 3,4 ve 1982’de yüzde 4,3 küçüldü. O dönemdeki enflasyonun arkasında yatan neden Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği’nin ambargo kararı ile İsrail’e destek veren ülkelere petrol ihracatı yapmayacağını söylemesiydi. Tüm dünyada enflasyonu bu süreç tetiklemişti.  Bugün de benzer bir süreçle karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. Nisan ayında ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell, enflasyon düşene kadar para politikasını sıkılaştırmaya devam  edeceklerini, enflasyonun düştüğüne dair net ve ikna edici kanıtlar görmemeleri halinde daha agresif hareket etmeyi düşünmelerinin gerekeceğini ifade etti.

Tüm analistler, bu politikalar sonucunda ABD ekonomisinde bir daralmanın yaşanacağı konusunda hemfikirler. Küresel bir durgunluk sinyalini sadece ABD ekonomisinden de okumuyoruz; Çin’den sermaye çıkışları artıyor, Tayvan ve Güney Kore’nin ihracatlarında da Mart ayı itibarıyla gerilemeler yaşandığını gördük. 1980’den farklı olarak bu yıl, yalnızca petrol değil doğal gaz ve kömür  gibi çok sayıda emtia fiyatlarında yükselişler oluyor. Yani kapsamı daha geniş bir enerji ve emtia krizi yaşıyoruz. ABD ve Avrupa’nın Rusya’nın enerji alanındaki gücünü kırmaya yönelik adımları devam ettikçe, emtia krizi de derinleşmeye devam edecektir.

Resmi rakamlarda yüzde 70’e ulaşan enflasyon oranıyla Türkiye ise yüzde 58 enflasyona sahip Arjantin’i ve yüzde 18 enflasyon yaşayan Rusya’yı kat ve kat geride bırakmış durumda. Brezilya’da yüzde 12, Hindistan’da yüzde 8, Güney Afrika’da yüzde 6 ve Çin’de yüzde 2 olan  enflasyonda Türkiye’yi geçebilecek bir OECD ülkesine rastlayamıyoruz. Peki bu enflasyon, ürettiğimiz makinelerin fiyatlarına nasıl yansıyor? Bu soruya yanıt verebilmek için iki analizden yararlanabiliriz. Öncelikli olarak, basit hali ile Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) değerlerindeki değişim, makine fiyatlarındaki değişime ilişkin ipuçları verebilir. Çünkü bu endeks, belirli bir dönemde ülke ekonomisinde üretimi yapılan ve yurt içine satışa konu olan ürünlerin üretici fiyatlarını zaman içinde karşılaştırarak fiyat değişimlerini ölçen bir fiyat endeksidir. Grafik 1’de, 2020-2022 döneminde aylık bazda makine imalatı sektörü ile imalat sanayisi genelindeki fiyatların, geçen yılın aynı dönemine göre ne kadar arttığını görebiliyoruz. Grafik 1’den net bir şekilde görüleceği üzere, imalat sanayisi genelindeki fiyatların yıllık bazda artış hızı, 2021 yılının özellikle ikinci yarısından itibaren makine sektörüne göre ciddi bir şekilde yükseliş göstermeye başlıyor ve 2021 yılı sonunda bu fark giderek açılıyor.  Biraz daha kompleks bir  analiz yaparak da durumu analiz edebiliriz. Bu analizde ise Sanayi Üretim Endeksi ve Sanayi Ciro Endeksi değerlerinden faydalanabiliriz çünkü Sanayi Üretim Endeksi "enflasyondan arındırılmış" üretim değerlerini gösterirken Sanayi Ciro Endeksi hem üretim miktarındaki artışı hem de üretilen ürünün fiyatındaki artışı ortaya koyar. Bu iki endeksin birbirine oranlanması, üretim miktarına göre fiyattaki değişimi gösterebilir.  Sanayi Ciro Endeksi değerini Sanayi Üretim Endeksi değerine bölerek bulduğumuz oran, aylar bazında imalat sanayisi geneli ve makine imalatı için Grafik 2’de görülebilir. 2021 yılının son çeyreğinden itibaren imalat eğrisinin makinenin üstüne çıkması  ve geçen yıl Aralık ayından itibaren makasın açılması, ilk analiz sonucuna benzer şekilde, makine sektöründeki fiyat artışının genel imalata göre düşük kaldığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Sonuç olarak, görüleceği üzere, “Türkiye’de üretilen makinelerin fiyatlarında ciddi bir artış söz konusu değil.” diyerek yazıyı bitirmeden önce dünyadaki enflasyonun  sonuçlarına ilişkin birtakım tespitler de yapmanın faydalı olacağına inanıyorum. Hem Türkiye’de hem de dünyada enflasyonun yükselmesi oyunun kurallarını bozacaktır. Kripto para piyasasındaki gelişmeler de yükselen enflasyonla ilişkili görünüyor. Yapısı gereği ortaya çıktığı günden bu yana birçok kez sert iniş ve çıkışın yaşandığı kripto para piyasası, enflasyondaki artış ve bu paralelde oluşan yüksek faiz ortamı sonrasında geride bıraktığımız Nisan ayında ağır darbe aldı. Nisan ayı başında 2,1 trilyon doları aşan kripto para piyasasının toplam değeri 1,2 trilyon dolar seviyelerine kadar geriledi. Geçen yılın Kasım ayında 69 bin doları aşarak rekor kıran Bitcoin’in fiyatı, 24 bin 500 dolara kadar gerileyerek 1,5 yılın en dip seviyesini gördü. Kriz dönemlerinde çıkış için yollar aranır, bu dönemlerde yeni ve hiç beklenmedik uygulamalar da gündeme gelebilir. Normal zamanlarda yapılmayan, düşünülmeyen mekanizmalar uygulamaya konulur. Tüm ülkeler, şimdi bunun arayışı içindeler ve hiç kuşkusuz bunların hem olumlu hem de olumsuz sonuçları olacaktır.