Uygar insanlığın ilk mücadele alanlarından biri suyu kontrol etmek olmuştu. Tarım arazilerini sulamak, taşkınlardan...
“AR-GE ÇALIŞMALARI YAPILMADAN BÜYÜME SAĞLANABİLECEĞİNE İNANMIYORUM” DİYEN POMSAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI NURDAN YÜCEL, HANGİ ÇALIŞMALARIN AR-GE KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLECEĞİNİN ÖNEMLİ OLDUĞUNA DA DEĞİNİYOR VE “PEK ÇOK GÜZEL İYİLEŞTİRME FAALİYETLERİ YAPILIYOR AMA BUNLAR AR-GE FAALİYETİ OLARAK ADLANDIRILABİLİR Mİ? BU KONULARDA BİLİNCİN YÜKSELTİLMESİ GEREKLİ. BU DOĞRULTUDA BİZ, KÜÇÜK ÖLÇEKLİ VE ANADOLU’NUN DAHA UZAK YERLERİNDEKİ ÜRETİCİLERİMİZE YÖNELİK AR-GE BİLİNCİNİN YÜKSELTİLMESİ HEDEFLEYEN ÇALIŞMALARA ODAKLANACAĞIZ” DİYOR.
Uygar insanlığın ilk mücadele alanlarından biri suyu kontrol etmek olmuştu. Tarım arazilerini sulamak, taşkınlardan korunmak, ticaret için su yollarını kullanmak amaçlarıyla suyu yönlendirmeye, su akışını kontrol etmeye ihtiyaç duyan insanoğlu böylece ilk pompa ve vana sistemlerini geliştirirken, artan ihtiyaçlarla birlikte bu sistemleri sürekli olarak yenilemeye de devam etti. Günümüzde 200 milyar dolarlık bir ticaret hacmi yaratan pompa ve vana sektörü, imalat sanayilerindeki hemen her sektörle olan yakın ilişkisi nedeniyle vazgeçilmez bir sektör olarak değerlendiriliyor ve sektördeki üretim ve satış hacimleri durgunluk dönemlerinde bile önemli bir ekonomik hareketlilik yaratmaya devam ediyor.
Türkiye’de, 1996’da kurulan Türk Pompa ve Vana Sanayicileri Derneği tarafından temsil edilen pompa, vana ve armatür üreticileri, bir yandan rekabetçiliklerini yükseltecek ileri teknoloji ürünü yatırımlara ve üretim süreçlerine odaklanırken, diğer yandan da sektördeki yoğun rekabet içerisinde iç pazardaki yabancı ürün bağımlılığıyla mücadele ediyor.
Geçtiğimiz Eylül ayı sonunda düzenlenen POMSAD Genel Kurulunda, 11’inci dönem Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilen Nurdan Yücel ile hem pompa ve vana sektörünün güncel pozisyonunu hem de POMSAD’ın aksiyonları ve gelecek stratejilerini konuştuk.
Geçtiğimiz Eylül ayındaki POMSAD Genel Kurulu’nda Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilmiştiniz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarından olan; pompa, vana, düktil demir boru ve fittings imalatı yapan Samsun Makina Sanayi AŞ’de yaklaşık 22 yıldır çalışıyorum ve şirketin Yönetim Kurulu Üyesiyim. Son 10 yıldır da POMSAD’da aktif olarak yer alıyorum. Dernek Yönetim Kurulu’nda sırasıyla dernek saymanı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerinden sonra kıymetli yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımızın takdiri ile 2018- 2020 döneminde Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendim. Bununla birlikte, POMSAD’ın bağlı olduğu üst kuruluş olan Avrupa Vana ve Armatür Sanayicileri Derneğinde (CEIR) Yönetim Kurulu Üyeliği ve İkinci Başkan Yardımcılığı görevlerimi de eş zamanlı olarak sürdürüyorum.
Geride kalan yıl sektörünüz ve POMSAD için nasıl geçti? 2019’a ilişkin üretim, iç satış ve ihracat beklentileriniz nedir?
2018 yılı pompa ve vana pazarında bir önceki yıla oranla iç piyasada daralma olsa da üreticilerimizin dış piyasalara yönlenmesiyle ihracatta artış yaşadığımız bir yıl oldu. Üreticilerimiz, önceki yıllarda iç piyasaya yaptıkları yatırımlar ile yerli ve milli ürünlere verilen destekler sebebiyle daha çok iç piyasaya kilitlenmişken, ihracat birimlerini daha az aktif tutuyordu. Her sıkıntının bir fırsat doğuracağı inancıyla, iç piyasadaki daralma sonrasında POMSAD üyeleri de daha güçlü şekilde yurt dışı pazarlama faaliyetlerine odaklandı. Ocak-Kasım döneminde pompa ihracatımız yüzde 15,2 artarken, vana ve armatür ihracatı da yüzde 13,1 artış gösterdi. 2019 yılında, açıklanan Yeni Ekonomi Programı ile elbette büyüme beklentimiz devam ediyor. Ben, her zaman olumsuzu kendimizden uzak tutarak, iyimser yaklaşımın benimsenmesi taraftarıyım. Euro ve dolarda istikrar, enflasyon ve faizlerde de beklenen düşüşle birlikte TL’nin istikrara oturması sağlanırsa, üreticilerimize, özellikle de ihracat yapan firmalara yapılacak desteklerle 2019’u da sektörümüz özelinde sıkıntısız geçirebilir, belki büyüme rakamlarımız beklenenin altında gerçekleşe de rekabetçiliğimizi koruyabiliriz. Ve eğer tekrar röportaj yapma imkânımız olursa, bir sonraki yılı sektörümüzde yatırımlar ve büyüme yılı olarak burada tanımlayabiliriz diye düşünüyorum.
POMSAD’ın Türk makine imalat sektörleri açısından önemini sizin cümlelerinizle dinleyebilir miyiz?
Derneklerin amacı, ulusal ve uluslararası platformlarda üreticilerin ortak sesi olmaktır. 22 yılı geride bırakan derneğimiz, makine imalat sektörüyle ilgili hemen bütün örgütlenmelerde, birlik, dernek, komite, meclis gibi sektöre yön veren ve düzenleyen hemen tüm platformlarda temsilcileriyle aktif olarak yer alıyor. Çeyrek asra doğru giderken, POMSAD, Avrupa’daki muadili üst dernekler Avrupa Pompa İmalatçıları Derneği (Europump) ve CEIR’in yönetim kurullarında aldığı üst düzey pozisyonlarla aktif olarak hem ülkemiz makine sektörünün tanıtılması hem de yönetmelik ve standartlarda alınacak kararlarda etkin rol almasını sağlayan güçlü bir kuruluş olmuştur. Ben, Türk makine sektörü için her zaman çok umutluyum. Türkiye’nin pozisyonunu hep dünyanın merkezi olarak görüyorum. Hatta Avrupa’daki bir genel kurulumuzda “Biz Avrupa’nın merkeziyiz” diyen Avrupalı bir dostumuza, “Siz Avrupa’nın merkezi olabilirsiniz ama biz de dünyanın merkezindeyiz” diyerek konumumuzun önemini vurgulamıştım. Bu sebeple, her zaman “+1” fırsat olduğuna inanıyorum. Ancak, makine sektörü için olmazsa olmazlardan ilki, iyi yetmişmiş insan kaynağı ve teknolojik dönüşümdür: Bu konuları doğru planlamalı ve desteklemeliyiz. Son yıllarda makine sektöründe yaşanan dijital dönüşüm hareketleri, nitelikli insan yetiştirmek için yapılan düzenlemeler (özellikle personel sertifikasyonuna yönelik çalışmalar), üniversiteler ile sanayinin ihtiyaçlar doğrultusunda yapacakları daha fazla iş birlikleri ve tanıtımlarımız için yapılacak desteklerle çok daha ileriye gideceğimize inanıyorum.
Sektörünüzün Ar-Ge yetkinliği ve kapasitesi için görüşünüz nedir?
Ar-Ge çalışmaları yapılmadan büyüme sağlanabileceğine inanmıyorum. Üye firmalarımızda yaşanan büyümeleri gördüğümüze göre elbette “Çok güzel Ar-Ge çalışmaları yapılıyor” diyebiliriz. Ancak bu konudaki en büyük sıkıntımız, üyelerimizin yaptıkları Ar-Ge çalışmalarını pazarlayamamaları veya belki de bilinçli olarak göstermemeleri. Yapılan hangi çalışmalar Ar-Ge kapsamında değerlendirilir, bunu iyi belirlemek lazım. Bu konuda bilincin yükseltilmesi gerektiğine inanıyorum. Pek çok güzel iyileştirme faaliyetleri yapılıyor ama bunlar Ar-Ge faaliyeti olarak adlandırılabilir mi, bu konularda bilincin yükseltilmesi gerekli. Bu doğrultuda biz, her fırsatta söylediğimiz gibi, küçük ölçekli ve Anadolu’nun daha uzak yerlerinde olan üreticilerimize yönelik düzenleyeceğimiz “Ar-Ge nedir, bu faaliyetler neleri kapsar” seminerleriyle Ar-Ge bilincinin yükseltilmesini hedefliyoruz. Dernek olarak, periyodik düzenlediğimiz pompa ve vana kongreleri de üreticilerimize bu faaliyetlere yönlenme ve yaptıklarını gösterebilme imkânı sunuyor.
Peki, sektörün kalite yönetimi yaklaşımı için neler söyleyebilirsiniz? Sektör temsilcilerinin yerel ve küresel rekabetteki pozisyonlarında “kalite”nin önemi nedir?
İhtiyaç sahibinin taleplerini en üst seviyede karşılayabilen ürünler kaliteli üründür ancak artık kalite sadece ürünle değil, ham madde satın alma faaliyetinden başlayıp satış sonrasında sunulan hizmetlere kadar giden bütün süreçlerin kalitesinden oluşuyor. Özellikle satış sonrası hem ürünün sorumluluğunu taşıma hem de servis hizmetlerini yerine getirme anlamında sektörümüzde bilinç seviyesinin oldukça yüksek olduğunu söyleyebilirim. Pompalar gibi satış sonrası montaj, bakım gibi servis hizmetlerinin önemli olduğu ürünleri sunan firmalarımız, idarelerin de konularında bilinçli olmasıyla çok gelişti. Her şey tamamen karşılıklı: Satın alan taraf ne kadar bilinçli olursa, üretici de o kadar gelişir ve kaliteli hizmet sunar.
POMSAD Yönetim Kurulu olarak odaklanacağınız önemli başlıklar neler olacak? Halen devam eden ve projelendirilecek çalışmalarınız hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
Önümüzde, en çok önemsediğim, sektörümüzün gelişmesinin esas kaynağı olduğunu düşündüğüm ve üniversitelerle iş birliği içerisinde yaptığımız “10. Pompa ve Vana Kongresi” var. 2020 yılının ilk çeyreğinde yapılacak olan kongrenin ana temasını da son yönetim kurulu toplantımızda belirledik: Dijital Dönüşüm ve Türkiye. Alt oturum başlıklarını ise bilim kurulumuzun başında olan İTÜ Makina Fakültesinden Prof. Dr. Erkan Ayder ile belirlemeye başladık; yeni yıl ile birlikte tüm üye firma, kurum ve üniversitelere duyurusunu yapmaya da başlayacağız. Bu, her zaman bizi çok heyecanlandıran bir çalışma oluyor ancak bunun dışında 2-5 Ekim 2019 tarihlerinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezinde yapılacak olan ve derneğimizin de paydaşı olduğu ISK-SODEX Furarını da çok önemsiyoruz. Bu önemli sektör fuarının kamuoyuna duyurulması için hemen her platformda çalışmalar yürütüyoruz. Yine, pazarlama ve teknik komisyonlarında aktif olarak yer aldığımız Avrupa derneklerinin çalışmalarına da özellikle üniversitelerden aldığımız desteklerle devam edeceğiz. Daha katılımcı ruhun gelişmesi için yönetim kurulu toplantılarımızı da üyelerimizin merkezlerinde, yerinde ziyaretlerle gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Sektörünüzün insan kaynakları için neler söyleyebilirsiniz?
Başta da belirttiğim gibi kalitenin olmazsa olmazı nitelikli personeldir. Özellikle üniversitelerimizdeki akademisyenlerle yapılan ortak çalışmalar, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda hem lisansüstü seviyede personel yetişmesini sağlıyor hem de sektörün gelişmesinde katkı yapıyor. Diğer yandan, Türkiye’de pek çok yeni açılan üniversite olmasına rağmen bu konuda hala üniversitelerden yeterli katılım sağlanamıyor. Sürekli aynı üniversitelerle çalışmalar yapılıyor. Hâlbuki yurdun dört bir tarafından dernek üyelerimiz var ve diğer üniversitelerde de katılımcı bilincin yükseltilmesi ve yetişmiş personelin tüm yurt çapında yaygınlaştırılması gerekli. Bu madalyonun bir yüzüydü, diğer yüzde ise ara kademe personel var ve bu personelin niteliği de çok önemli. Maalesef, meslek lisesi devamı olarak iki yıllık yüksek okullara yeterince ilgi gösterilmiyor. Bu boşluğu biraz da olsa MAKFED MEYEM gibi yapılarla ara kademe personelin niteliklerini yükselterek doldurmaya çalışıyoruz. Ayrıca, bilinçli müşterilerle birlikte kaynak, boya gibi süreçlerde sertifikalandırılmış personel zorunluluğu sektördeki ara kademe çalışan niteliğini de çoğaltıyor. Daha çok yolumuz olsa da hiçbir şey yerinde saymıyor, hep daha bilinçli insan kaynağı ile sektörümüzde çalışmaya devam ediyoruz.
Türk sanayicilerinin sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımı ve bu yapılar içinde görev alma kabiliyetleri/istekleri için neler söyleyebilirsiniz?
Büyük ölçekli de olsa, küçük ölçekli de olsa pek çok ortak problemimiz var. Önemli olan derneklerin işlevsel olduğunu sanayicilere inandırabilmek; bunun bir balo örgütü değil, bir çözüm örgütü olduğuna inandırmaktır. Bizler, pompa ve vana sanayicilerinin “bilgi ve fikir alışverişi yapacakları ortamlar hazırlamak, eğitim ve kaliteyi yükseltici faaliyetler yürütmek, müşterek projeler için imkân yaratmak, müşterek problemleri çeşitli platformlarda dile getirmek ve çözümü için çaba sarf etmek; sektörün tanıtılması, rekabet kabiliyetinin yükseltilmesi ve uluslararası organizasyonlarda söz sahibi olması” için bir araya gelmiş bir grup insanız. Üyelerimizi de daima arkamızda hissettik. Sadece bizim sektörümüz için değil, katıldığımız diğer ortak organizasyonlarda da gördüğümüz kadarıyla, Türkiye’de sanayiciler sivil toplum örgütlerinde daha fazla yer alıyor, daha çok bu platformlarda birlikte hareket ediyorlar.