ROBOT ENTEGRATÖRLERİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİLİ SİSTEM ÜRETİCİLERİ DERNEĞİ (ROBODER) YÖNETİM KURULU BAŞKANI MURAT YARIŞ, İÇERİSİNDE OLDUĞUMUZ OTOMASYON ÇAĞINDA YERLİ ÜRETİM ÜZERİNDE DAHA FAZLA ÇALIŞILMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLERKEN, “KRİTİK PARÇALARIN YERLİLEŞTİRİLMESİ DAHA FAZLA ÖNEM ARZ EDİYOR. UZAK DOĞU MENŞELİ BASİT MAKİNELER YERİNE DÜNYADA EN FAZLA 4-5 ÜRETİCİSİ OLAN KRİTİK PARÇALARIN YERLİLEŞTİRİLMESİNE YÖNELMELİYİZ. ROBOT KOLU ÜRETİMİ ÇOK ÖNEMLİ OLMASA DA ROBOT KOLUNU KONTROL ETMEMİZİ SAĞLAYAN KONTROLÖRÜN ÜRETİMİ DAHA FAZLA ÖN PLANA ÇIKARILMALI.” DİYOR.
Üretim süreçlerinin bir paradigma değişimi sürecinde olduğuna işaret eden ROBODER Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yarış, kitlesel üretim, kalite, rekabet gibi kavramların öne çıktığı bu dönemde robotizasyonun bu kavramları karşılayacak tek çözüm olacağının altını çiziyor. 25 Kasım 2021’de gerçekleştirilen ROBODER Genel Kurulu’nda Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine seçilen Murat Yarış, katma değerli üretim için önemli bir mühendislik altyapısına ihtiyaç duyulduğunu da ifade ederken, sadece fiyat rekabeti ile değil markalaşma, katma değerli üretimi ve pazarlama altyapılarında da güçlü bir rekabet yaşandığını vurguluyor ve “Önümüzdeki süreçte bunu başarabilen firmaların ayakta kalabileceğini düşünüyoruz. Sadece ana sanayilerdeki büyük yatırımcıların değil artık KOBİ niteliğinde firmaların da bunu görmesi gerektiğini düşünüyoruz.” uyarısında bulunuyor.
Robot Entegratörleri ve Yüksek Teknolojili Sistem Üreticileri Derneği’ni (ROBODER) kısaca tanıyabilir miyiz?
ROBODER, 2018 yılında Bursa’da kurulmuş genç ve dinamik bir dernektir. Bir yandan sektör paydaşlarını bir araya getirmek diğer yandan sektörün sorun ve çözümlerini sunmak için kurulmuş bir sektörel sivil toplum kuruluşu görevini üstleniyoruz. Dernek kuruluşu sonrasında hızla başlatılan faaliyetler salgın sürecinde yavaşlamış olsa da şimdi yeniden eski hızını kazanmaya başladı. Özellikle kurumsallaşma çalışmaları sonrası hızlanan süreçlerle birlikte yurt içinde önemli adımlar atıyoruz. Bundan sonraki hedefimiz hem büyümek hem de ismimizi uluslararası arenada duyurmak olacak.
Geçtiğimiz yılı sektörünüz için nasıl değerlendirirsiniz? 2022’de etkisi giderek artan enflasyonist baskıların yanı sıra enerji ve ham maddeye erişimde, özellikle çip tedarikinde yaşanan sıkıntılar, üretimin önündeki en önemli tehditler olmayı sürdürmüştü. Bu sürecin sektörünüze yansımaları nasıl oldu?
Salgın sonrasında, dünya genelinde bollaşan para ile tüketim arttı. Kendimiz bir anda, tüketime bağlı olan yatırımların artması sebebiyle son yıllarda hız kesmeden büyüyen bir yapı içinde bulduk. Dolayısıyla, tasarım ve imalat alanında büyükbir sorun yaratmasa da bazı komponentlerin bulunması ve termin süreleri oldukça uzadı. Yine de sektör bunun üstesinden geldi diyebiliriz. Döviz fiyatlarının volatilitesi 2023’e göre daha az olduğu için üzerimizde çok bü-yük bir baskı hissettiğimizi söyleyemeyeceğiz. Diğer yandan, enflasyonla artan işçi maliyetleri bazı üyelerimizi zorlasa da sektörün iş hacmi ve yoğunluğu bunları çok daha az düşünmemize yol açtı. Yine, enerji ve ham madde fiyatları kısmen artsa da Avrupa’daki gelişmelerle pik yapan fiyatlar yaz aylarıyla birlikte biraz gevşedi. Bu yıl talebin geçtiğimiz yıl kadar olmasını beklemiyoruz. Ancak önümüzdeki ayların, enerji fiyatları açısından oldukça zor geçeceğini düşünüyoruz.
Sektörünüz özelinde 2023 yılına ilişkin üretim ve ihracat beklentiniz nedir?
Sektörün ihracatı her yıl artmakla birlikte genellikle Avrupa’ya olan ihracatımız yatırımlara bağlı şekildeartış gösteriyor. Tek başına ithal edilen bir robot kol ile üzerine gerekli sistemler ve mühendislik hizmeti eklenerek bir robotik hücre haline getirilen sistemler aynı GTİP üzerinden ticaretine devam ediyor. 2021 ve 2022 yılında 25 milyon dolar olan ihracatımızın 2023 yılında da bu rakamları -biraz zorlanarak da olsayakalayacağını düşünüyoruz. Buna karşın 125 milyon dolara yaklaşan ithalatımız sektörün daha çok yurt içinde faal olduğunu gösteriyor. Yurt içinde artan faizler ve döviz kurundaki yükselişle beraber yatırımların yılın ikinci yarısında biraz yavaşlamasını bekliyoruz.
ROBODER’in Yönetim Kurulu olarak önümüzdeki dönemde odaklanacağınız önemli başlıklar nelerdir? Bunun için nasıl bir yol haritanız olacak?
ROBODER Yönetim Kurulu olarak yılın ikinci yarısında özellikle üyelerimizi dahaçok bir araya getirerek onları daha fazla dinlemek ve tanıştırmak niyetindeyiz. Firmalar daha birbirini yeterince tanımıyorken katma değerli projelere imza atmak zorlu olabiliyor. Tedarikçilerimizine kadar yurt içi firmalardan seçersek o kadar başarılı olabiliriz diye düşünüyoruz. Birlikte büyümek ve birlikte üretmek bu işin temelinde var. Katma değeri ithal olarak sistemlerimize eklediğimizde kazanç yurt içinde kalmıyor. Son ürünlerde daha çok yerli üretimin ön plana çıkmasını arzu ediyoruz. Yine, önemli olarak gördüğümüz GTİP ayrıştırma ve ayrıştırma sonrası burada üretilen ürünlere özellikle Uzak Doğu’dan gelen mallara ek vergi uygulanması yönünde girişimlerimiz de olacak.
TÜRKİYE’DE ROBOT ÜRETİMİ VARAMA ÇOK SINIRLI. DOLAYISIYLA SEKTÖR OYUNCULARI DA GENELLİKLE AVRUPA VE JAPONYA MENŞELİ ÜRÜNLERİ KULLANIYOR. ANCAK BU DURUM DA CARİ AÇIĞI BÜYÜTÜYOR. PEKİ, ROBOTU GERÇEKTEN YERLİ OLARAK ÜRETMELİ MİYİZ? NUN YERİNE, ROBOTLARA İŞ YAPTIRMAYA YARAYAN KRİTİK PARÇALARIN ÜRETİMİNE, SENSÖR TEKNOLOJİSİNE VE PROSESLERİ DAHA KOLAY VE ESNEK YÖNETEBİLECEĞİMİZ PROSESE ÖZGÜ YAZILIM VE ARAÇLARINA ODAKNSAK DAHA KATMA DEĞERLİ BİR ÜRETİM YAPMIŞ OLMAZ MIYIZ?
Robotik sistemler, imat sanayilerinde giderek daha fazla söz sahibi oluyor. Bu kapsamda, özellikle makine imalat sektörünün robotik sistemlere yaklaşımını nasıl değerlendirirsiniz?
Makine sektörünü birbirinden ana başlıklar altında ayrıştırsak da işleyiş bakımındabir fikir olarak ortaya atılan ve gerçekleşme sürecinin tam içinde olduğumuz bir otomasyon ve insansız fabrikalara doğru ilerliyoruz. İnsanların yaptığı, tanımlanabilir ve programlanabilir tüm işleri yakında robotların ve otomik sistemlerin yapabildiğini göreceğiz. Makine sektörüe bu değişimden kendine düşen payı alıyor. Özellikle tekrarlanabilir, kesintisiz ve hataya mahal vermeyen robotik imalat süreçleri makinelerle birlikte müşterilere pazarlanıyor. Tek makine üzerinde de olabileceği gibi bir üretim sürecinin başından nuna kadar da bu robotik süreçler tasarlanıp uygulanabiliyor. Özellikle insan kaynağının az olduğu operatörlerin yerini robotlar almaya başladı. İlk yatırım maliyeti dışında insan gücünden farklı bir yönü olmayan robotlar ileride daha çok karşıma çıkacaktır. Daha ucuz ve daha kaliteli prensibini̧iar edinmiş her türlü imalatın önündeki süreçlerde robotik ile karşılaşması mümkün. Bu makine sektörünün tamamı için geçerli. Kaynak, yüzey işleme, elleçleme, paketleme derken tüm makine sektörü yakında bu süreçlerden geçecek.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN, AVPA’DA DEVAM EDEN VE GENİŞLEMESİ KONUŞULANSAVAŞ ORTAMI VE TARAFLARIN İKİSİYLE DE İYİ GEÇİNMEK ZORUNDA OLAN ÜLKEMİZ İÇİN ZORBİR YIL OLMASI MUHTEMELDİR. MAKİNEZELİNDE ÖNEMLİ BİR PAZAR OLAN AVRUPA ÜLKELERİNİN ŞİTLENDİRİLMESİNİN AMAÇLANMASIVE KUZEY VEGÜNEY AMERİKA PAZARLARINADAHA YOĞUN İLGİ GÖSTERİLMESİ GEREKTİĞİ KANAATİNDEYİZ. MUHTEMEL BİR ENERJİ KRİZİYLE BİR ANDA DURABİLECEK TALEBİN HEPİMİZİ ETKİLEYECEĞİNİ TAHMİN ETMEK ZOR DEĞİL.”
Türkiye’deki yerli üretim için neler söyleyebilirsiniz? Sizce hangi alanlara yatırım yapılmalı ve bu konuda kamudan beklentileriniz nedir?
Yerli üretim üzerinde çok fazla düşünmek gerekiyor. Kritik parçaların yerliļtirilmesi daha fazla önemarz ediyor. Dünya genelinde 100’den fazla üreticisi bulunan ve insan kaynağının daha ucuz olduğu ülkelerden gelebilen ara parçalar veya özellikle Uzak Doğu menşeli üretimi olan basit makineler yerine dünyada en fazla 4-5 üreticisi olan kritik parçaların yerlilesirilmesine yönelmeliyiz. Bu kritik komponent ve pçaların tedariğinde söz sahibi olabilirsek, önümüzdeki süreçte teknolojide daha faa söz sahibi olabiliriz. Robot kolu üretimi çok önemli olmasda robot kolunu kontrol etmemizi sağlayan kontrolörün üretimi daha fazla ön plana çıkarılmalı. Kamu olaya daha başka yaklaşmakla birlikte geçtiğimiz dönemde önemli birrogram başlattı: HAMLE Programı. Program, katma değerlve üretimi olmayan makine ve parçaların üretimiyle ilgileniyor; ithalatı fazla ve imalatı olmayan makinelere ve akşamlara destek veriyor. Bu çok önemli. Ancak belki bir adım geri çekilip oradan bakmak daha yararlı olabilir. Bazı çeitlerde robot üretimi, ROBODER üyeleri arasında ve dolayısıyla ülkemizde az da olsa var. Sınırlı sayıda bir üretimapasitesine sahibiz ve bu konuda yeni girişimlerin mevcut olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla sektör oyuncuları, genellikle Avrupa ve Japonya menşeli ürünleri kullanıyor. Ancak bu durum da cari açığı büyütüyor. Peki, gerçekten yerli bir robota ihtiyacımız var mı? Önümüzdeki dönemlerde Uzak Doğu piyasasından daha çok imalatçı piyasaya girye başlayacak. Bu sebeple robot markalarının arttığını ve fiyatlarının aşağıya doğru hareket ettiğini hep beraber göreceğiz. Dolayısıyla, onlarla rekabet etmek rine bu robotlara iş yaptırmamıza yarayan kritik parçalar üretimine, sensör teknolojisine ve esnek yönetebileceğimiz prosese özgü yazılım ve araçlarına odaklanırsak daha katma değerli bir üretim yapmış olmaz mıyız? Önceliğimizi iyi belirlemeli ve buna göre b strateji izlemeliyiz. Bütün bileşenleri yurt dışından gelen bir ürün üretilebiliama rekabetçi olamaz. Bunun için kritik parçaların yerlileşmesi ve hatta bu konuda bir ekosistemin olması gerekir. Rekabetçi bir ürün ortaya çıkarsa gerisi tamamen ticari bir konu haline geliyor. Ekosistem r değil birden fazla marka çıkarmaya da yardımcı olacaktır.
Sektörünüzün insan kaynakları için neler söyleyebilirsiniz? Çalışanların eğitimi ve yeinliklerinin artırılması konusunda ROBODER’in yaklaşımı nedir?
Sektörümüz son dönemde çok hızlı bir şekilde büyüdü. Özellikle otomotiv ve savunma sanayisi yatırımları sektörün büyümesine büyük bir katkı sundu. Yerli ve milli teknolojiler geliştirirken bu sistemleri üretebilmek çok önemli. Sektörün birçok oyuncusu yerli ve yabancı menşeli bu yatırımlara, proje hazırlığından son üretime kadar destek olarak önemli bir bilgi birikimi de elde etti. Ancak bu hızlı büyüme bazı sorunları da yanında getirdi. telikli insan kaynağı sorunu her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüz içinde büyük bir sorun olmayı sürdürüyor. Özellikle mekanik ve elektrik-elektronik işleri bir arada yapabilen yetenekli personel iiyacımız çok yüksek; bu personeller bir anda çok fazla aranır hale geldi. Üyelerimiz arasında bile önemli bir sorun haline gelen yetişmiş insan gücün firmalar arası hareketi de nlış anlaşılmalara ve sorunlara yol açmaya devam ediyor. Diğer yandan, uluslararası robot üreticilerinin verdiği eğitimler ile şirket içi eğitimler çok önemli hale geldi. Şirketler, temel olarak teorik eğitimini tamamlamış kişileri sektörün ihtiyacı olan piyasa şartlarına uyumlaştırmayı hedefleyen bu eğitimleri, bünyesine kattığı veya katacağı personele ön ve bağlayıcı şart olarak sunuyor. Sürekli olarak değişen rotik işlemler içinse firmalar belirli konularda uzmanlaşmaya başladı. Kaynak konusunda uzmanlaşan firmalar yanında paketleme konusunda çalışan firmalakendi bünyelerinde bulunan personelin uzmanlaştığı konulara daha fazla ilgi göstermeye başladı. Firma ve kişi bazlı eğitimlerden daha çok, ana konularda eğitim veren üniversitelerimizden mezun olan geçlerin daha nitelikli eitim almalarını sağlayacak programların hayata geçmesinde fayda görüyoruz. Nelikli iş gücü, üniversiteden mezun olduğu anda çalışmaya hazır bir şekilde piyasaya çıktığı anda daha değerli olacaktır. Özetle, insan kayn̆ının çözümünün nitelikli eğitimden geçtiğine inanıyoruz.
İhracat, Türkiye’nin ekonok büyümesinde en önemli dayanaklardan biri. Sizce önümüzdeki dönemde ihracatçı firmaların, özellikle makine ihracatçılanın dikkat etmesi gerekenler neler olmalı?
İhracat yapan firmalarımız, kısa vadede yaşanan TL’deki değer kaybıyla önemli bir kazanım elde ettiler. Bunun yanında özellikle seçim öncesi yaşanan kur baskılama yöntemlerinin enfazla mağduru olan rmalar da yine ihracatçılar oldu. Ancak, ihracatla gelen dövizin önemli bir bölümü üzerinde bir tasarruf sergileyemediğimiz dönemlerin yavaş yavaş geride kaldığını düşünüyoruz. Döviz kuru hareketin hangi aralıkta ne kadar olabileceğini kestirmek oldukça güç olsa da yapılan sözleşmelerin yurt içi kadar yurt dışı kaynaklı problemlere de hazır olması gerekiyor. Avrupa’daki gelişmelerin önümüzdeki günlerde önümüze neleri getireceği ise belirsiz. İyi ilişkilerimiolması gereken komşu ülkelerle yaşanan siyasi gelişmeler her an yeni bir olaya gebe olabiliyor. Öngörülebilir ekonomik göstergelerin ihracatçı için daha iyi olduğunu, sözleşmelerin ve öngörülebilir kurların finansal açıdan daha güçlü firmalar için önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Önümüzdeki dönemin, Avrupa’da devam eden ve genişlemesi konuşulan savaş ortamı ve taraflarınkisiyle de iyi geçinmek zorunda olan ülkemiz için zobir yıl olması muhtemeldir. Makine özelinde önemli bir pazar olan Avrupa ülkelerinin çeşitlendirilmesinin amaçlanması, Kuzey ve Güney Amerika pazarlarına daha yoğun ilgi gösterilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Muhtemel bir enerji kriziyle bir anda durabilecek talebin hepimizi etkileyeceğini tahmin etmekor değil.
Son olarak, Türk sanayicilerinin sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımı ve bu yapılar içinde görev alma kabiliyetleri/istekleri için neler söyleyebilirsiniz?
Sanayicilerimizin sivil toplum kuruluşlarına olan bakış açısı aslen sağladığı fayda üzerinden geliyor. Bu maalesef oldukça yanlış bir bakış açısı. “Bana ne fayda sağlayacak?” yerine “Ben sektöre nasıl bir katkı sunabilirim?” sorusunu soran sanayiciler için STK’ler bir anlam ifade ediyor. Sektörün fuarından indirim almak en önemli önceliğimiz olmamalı. Sektörün sorunları için çalışma yaklaşımı daha öncelikli olmalı. Bir araya gelerek oluşturulan sinerjinin rekabetten çok başarı getireceğini bilerek ROBODER gibi yapıların içine katılmasında fayda var. Öncelik “ben” değil, “biz” olmalıve sektörden kazandığının küçük bir bölümünü yine sektöre devretmeli. Birlikteiş yapma kültürü gelişmiş bir yapıya ulaşabilmemiz için ortak payda olan sivil toplum kuruluşlarında yer almamız gerekiyor. Bu bilince ulaşmış firmalar içinse anlık maliyetinden çok ileriye bakmak daha önemli olmalı.
“BÜYÜK BİR HIZLA, OTOMASYONVE İNSANSIZ FABRİKALARA DOĞRU İLERLİYORUZ. İNSANLARIN YAPTIĞI, TANIMLANABİLİR VE PROGRAMLANABİLİR TÜM İŞLERİ YAKINDA ROBOTLARIN VE OTOMATİK SİSTEMLERİN YAPABİLDİĞİNİ GÖRECEĞİZ. MAKİNE SEKTÖRÜ DE BU DEĞİŞİMDEN KENDİNE DÜŞEN PAYI ALIYOR. KAYNAK, YÜZEY İŞLEME, ELLEÇLEME, PAKETLEME DERKEN TÜM MAKİNE SEKTÖRÜ YAKINDA BU SÜREÇLERDEN GEÇECEK.”