ŞEHİRLERİMİZİN TÜRKİYE’NİN İHRACATINDAN ALDIĞI PAY KONUSU OLDUKÇA TARTIŞMALI BİR KONU OLAGELMİŞTİR. 2024 YILININ BAŞINDA TİCARET BAKANLIĞI TARAFINDAN İLK KEZ YAYIMLANAN VERİ SETİYLE KONU ÜZERİNDEKİ SİS PERDESİ KISMEN DE OLSA ARALANIYOR.
Bu yılın başına kadar herhangi bir ihracatçı firmanın vergi kaydı neredeyse, yani merkezinin bulunduğu şehir hangisi ise söz konusu firmanın tüm ihracatı o ilin ihracatına yazılıyordu. Örneğin fabrikası Konya’da olmasına rağmen şirketin merkezi İstanbul ise, resmi kayıtlarda fabrikanın ihracatı İstanbul’un ihracatı olarak kabul ediliyordu. Bu da ister istemez başat illerin normalden çok daha büyük görünmesine neden oluyordu.Firmaların merkezlerinin bulunduğu iller esas alınarak derlenen ihracat istatistiklerinin yanı sıra “üretim yerleri” dikkate alınarak hesaplanan “Faaliyet İllerine Göre İhracat İstatistikleri” ile bu tartış-ma kısmen de olsa azaldı. Kısmen diyorum çünkü birden fazla ilde üretimi olan, hangi şehirde üretilen ürünün satıldığının tam bilinmesi mümkün olmayan dış ticaret firmaları gibi unsurlardan dolayı söz konusu verinin yüzde 100 doğru olması beklenemez. Ancak kesin olan husus, bu veri setinden sonra şehirlerimizin ihracat performansı çok daha netleşmiştir.Bu bilgilendirmeden sonra şimdi gelelim illerimizin ihracat durumlarına. Eski veri seti sonuçlarına göre Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’ye yakınını İstanbul sırtlıyordu (2023 yılında bu oran yüzde 49,7 olarak görünüyor). Firmaların faaliyet gösterdikleri yere göre Türkiye’nin ihracatını dağıttığımızda ise bu durumdan en çok İstanbul etkileniyor ve İstanbul’un payı bir anda yüzde 23’e geriliyor. Eski ve yeni veri setlerine göre ülkemizin ihracatını şehirler bazında dağıttığımızda mega şehirlerde bir azalma meydana gelirken, özellikle bu şehirlerin coğrafi olarak yakınında, hinterlandı olarak nitelendirebileceğimiz illerin ön plana çıktıklarını görüyoruz.Ancak tek başına eski ve yeni veri setlerinden illerin aldığı payı hesaplayıp bunun üzerinden artış/azalışları hesaplayarak yapılacak analiz sınırlı kalacaktır. Bu yüzden “Faaliyet İllerine Göre İhracat İstatistikleri”ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yine iller bazında açıkladığı “Girişimci Bilgi Sistemi” verileri birleştirilerek daha kapsamlı analizler gerçekleştirebiliriz.Buna göre, ülkemizde 2022yılı sonu itibarıyla kişi başına ihracat tutarının 49.386 TL olduğu görünüyor. Aynı rakamı iller bazında hesapladığımızda ise Tablo 1’e ulaşıyoruz. Tablo 1’den görülebileceği üzere en yüksek kişi başına ihracat değerine sahip olan şehir 244 bin TL ile Kocaeli’dir. Onu, Tekirdağ ve Sakarya takip ediyor. İlk 10 şehir içinde İstanbul yok; İzmir ise beşinci sıradan listeye dâhil olmuş görünüyor. Aynı analizi ildeki nüfus yerine her bir ilde çalışan sayısına göre yaptığımızda ise Türkiye genelinde 2022 yılı itibarıyla çalışan başına ihracat tutarı 212.550 TL oluyor. Tablo 2’de, çalışan başına en yüksek ihracat değerine sahip olan il 731 bin TL ile Kocaeli olurken, onu 610 bin TL ile Tekirdağ, 547 bin ile Sakarya takip ediyor.Aynı yöntemle yapılan son analizi ise Tablo 3’te görebilirsiniz. Tablo 3’te bu kez, ilde faaliyet gösteren şirket başına ihracat rakamını hesapladım. Sonuçların anlamlı olması için de yalnızca 1’inci sınıf tacirleri firma sayısına dâhil ettim, böylelikle ihracat yapma potansiyeline sahip olmayan firmaları kapsam dışında bıraktım. Buna göre, Türkiye’de 2022 itibarıyla firma başına ihracat tutarı 2.162.363 TL olarak görünürken, 10 milyon TL’nin üstündeki değerle Koca eliilk sırada yer alıyor, onu 9,2 milyon TL ile Tekirdağ ve 6,5milyon TL ile Sakarya takip ediyor. Bilecik, bu tabloya da dördüncü sıradan girmiş durumda.Şehir nüfusu, çalışan sayısı ve firma başına ihracat oranlarının her üçünde de ön plana çıkan iller Kocaeli, Tekirdağ ve Sakarya olarak karşımıza çıkarken, bu üç ilimizden sonra Bilecik, Osmaniye, Manisa ve Çorum’un İzmir’le birlikte tablolarda yer aldığını görüyoruz. Analiz sonuçlarında İstanbul ve Ankara’nın görünmemesi ve İzmir’in konumunun gerilmesi, buna karşılık Anadolu illerinin ön plana çıkması bize farklı ipuçları veriyor.İlk söyleyebileceğimiz, üretim ve ihracat noktasında doğru politikaların sonuçlarını görmeye başladığımızdır. Üretimi çevreye yayma, bunu yaparken rekabetçi unsurları göz önünde bulundurma politikası doğru bir politikadır. Özellikle İstanbul’da beklenen büyük deprem konuya yalnızca “konut stoğu” olarak değil aynı zamanda “üretim planlaması” olarak da bakılmasını mecburi kılıyor. Coğrafi olarak çevrede kalmasına rağmen uzmanlaşma yolunda ilerleyen, başat duruma gelen bu illerimize yönelik kamu politikaları hem sanayi hem de ticaret politikasının bel kemiğini oluşturmaya devam etmelidir.