Makina imalatçıları birliği koordinatörü arslan sanır, makine Sektörünün gelişimini yavaşlatan en önemli faktörlerden birisinin finans kesiminin davranışları olduğunu...
Öncelikle MİB’in kuruluş hikâyesi ve Birliğinizin gelişimi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Makina İmalatçıları Birliği, Devlet Planlama Teşkilatının önerisi doğrultusunda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın öncülüğünde, 1990 yılında kurulmuş bir sektör derneğidir. O tarihlerde çoğu küçük ölçekli olan makine imalatçıları bir araya gelmek, sorunlarına birlikte çözüm aramak ve dayanışma gerçekleştirmek konusunda arzularını dile getirmişler ise de bu birlikteliği gerçekleştirememişlerdir. DPT, sektörün ekonominin geleceği bakımından önemini dikkate alarak bu çalışmalara bir ivme vermek istemiş ve 1989 Yılı İcra Planına koyduğu bir tedbir ile Makina İmalatçıları Birliği kurulmasını önermiş ve bu kuruluşun gerçekleştirilmesi için Sanayi ve Ticaret Bakanlığını görevlendirmiştir. Bakanlık, 25 Mayıs 1989 tarihinde aralarında benim de bulunduğum 23 firma temsilcisini bir araya getirerek kuruluş çalışmalarını başlatmıştır. Bu çalışmalar 1990 yılı sonuna kadar devam etmiş ve 28 Kasım 1990 tarihinde ilk genel kurulu yapılmış, Yönetim Kurulu; Şükrü Er (Başkan), İlter Serim, Ömer Nuri Beşikçioğlu, Arslan Sanır, İdris Yamantürk, Vedat Vural ve Ali Hikmet Yurt’dan oluşmuştur. MİB, 01 Nisan 1991 tarihinde ilk çalışma ofisini kiralanmış ve Arslan Sanır Genel sekreter olarak atanarak faaliyetlere başlanmıştır.
Birliğinizin amaçlarından ve günümüzdeki faaliyetlerinden söz edebilir misiniz?
MİB, makine imalatı sektörünün tümünü kapsayan tek sektör kuruluşudur. Çalışmalarında; üyeler arasında işbirliği, dayanışma ve bilgi alışverişini sağlamaya, bir araya gelerek sektörün sorunları na çözüm aramaya ve karar alma konumundaki bürokrasi kademeleri ile yakın ilişki içinde olmaya öncelik vermektedir. Öncelik verdiği bir konu da sektörün ve üyelerinin yurt dışında tanınırlığını artırmaktır. MİB, 1995 yılından beri düzenlenen tüm EMO ve IMTS Chicago Fuarlarına katılmakta ayrıca her yıl değişik ülkelerde düzenlenen en az 5 fuara kendi standı ile katılarak, sektörün ve üyelerinin tanıtımları nı yapmaktadır. 1991 yılından beri DPT tarafından kurulan Makina ve Madeni Eşya Özel İhtisas Komisyonunun Başkanlığını yürütmektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca kurulan MAKTEK Takım Tezgahları Çalışma Gurubunun başkanlık görevini yürütmektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının isteği üzerine Ocak 2008’de Makina Sanayii Sektör Stratejisi Raporunu hazırlamıştır. MİB, birçok uluslararası kuruluş tarafı ndan en güvenilir bilgi kaynağı olarak kabul edilmektedir. Sadece mevcut durumla ilgili bilgiler değil, yakın geleceğe ait tahminler de MİB’den istenmekte ve çeşitli raporlarda yer almaktadır.
Her yıl Amerika’da Gardner Publication tarafından yayınlanan ve dünya takım tezgâhları imalatı hakkında bilgileri kapsayan World Machine-Tool Output & Consumption Survey, Amerikan Takım Tezgâhları İmalatçıları Birliği AMT ile CECIMO’nun yıllık raporlarında ve dünyada sadece MİB’den alınan istatistikî veriler ve bir yıl sonrasına ait tahminler yer almaktadır.
2006 yılında Sanayi Odasının daveti ile Tiryeste’de ve aynı yıl İtalyan Sanayiciler Birliği CONŞNDUSTRIA’nın daveti ile de Milano’da, sanayicilere Türk makine sanayii hakkında bilgiler veren sunuşlar yapmıştır. Belçika ve Danimarka’da da benzer sunumlar yapılmıştır. Uluslararası kuruluşlar yanında bazı sanayiciler sektörle ilgili bilgileri MİB’den almaktadır. Ülkemizdeki makine imalatçıları ile işbirliği yapacak olan yurt dışındaki çeşitli kuruluşlar, işbirliği yapacağı firmanın MİB üyesi olup olmadığını sormakta ve MİB üyeliğini bir referans olarak değerlendirmektedirler.
Birliğiniz sektörün ne kadarlık bir kısmını temsil etmektedir?
23 üye ile kurulan Birlik günümüzde sektörün önde gelen 200 firmasının üye olduğu bir yapıya dönüşmüştür. MİB üyesi Şrmalar, ülkemizin makine imalatı nın yaklaşık yüzde 65’ini, ihracatının yüzde 70’ini gerçekleştirmektedirler. Takım tezgâhı ihracatının yüzde 90’ı ise MİB üyeleri tarafından yapılmaktadır.
Birliğinizin yabancı partnerleri var mı? Varsa bu yabancı kuruluşlarla yürüttüğünüz ortak çalışmalar hakkı nda bilgi verebilir misiniz?
1995 yılında UCIMU’nun daveti ile ilk kez EMO fuarına katılınmış ve ilk uluslararası temaslarını gerçekleştirilmiştir. Bu fuar sırasında Avrupa’nın 14 ülkesindeki benzer sektör dernekleri ve bunların üst kuruluşu CECIMO ile ilişkiler başlamıştır. CECIMO ve bağlı birlikler üzerinde bıraktığı olumlu izlenim sonucu CECIMO (Avrupa Takım Tezgâhı İmalatçıları Birliği) 1999 yılında MİB’i asli üye olmak üzere davet etmiştir. MİB, üyelik için başvurmamış, davet alarak bu kuruluşa katılmıştır. Benzer olarak, 2005 yılında da Avrupa Kompresör ve Pnömatik Aletler İmalatçı ları Birliğine asli üye olarak kabul edilmiştir.
Sizin bulunduğunuz konumdan Türk makine sektörünü nasıl görünmektedir? Bize bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Bilindiği gibi Türkiye’de yatırım malı makinelerin imalatı Avrupa ülkelerine göre yarım asırdan fazla bir süre sonra, 1950’li yılların sonlarında başlamıştır. 1994 yılına kadar nispeten basit makinaları yurt içinde satarak oldukça yavaş bir gelişme göstermiştir. Bu dönemde bir iki firmanın ihracatları olmuş ise de bunlar küçük ölçekli denemeler niteliğindedir. 1994 ekonomik krizi sonucu daralan iç pazar yeni arayı şlara yöneltmiş, dışa açılış çalışmaları başlamıştır. 1993 yılında sadece 3 firmanın katıldığı EMO fuarına 1995 yılında 7 firma, 1997’de 12 firma katılış, bu rakam zamanla 40’a kadar yükselmiştir. 1995 sonrası daha kaliteli, güncel teknolojilerin uygulandığı makine imalatına öncelik verilmiş ve 1995 yılında 311 milyon dolar olan ihracat 2000 yılında 1,3 milyar dolara ve 2008 yılında da 9,4 milyar dolara çıkmıştır. Gene 1995 yılında 3 milyar dolara düzeyindeki imalat 2000 yılında 11 milyar dolar ve 2008 yılında da 20 milyar dolara ulaşmıştır. Belirtildiği gibi makine sektörü gerçek gelişimini 1995 yılından sonra gerçekleştirmiştir. Türkiye, Avrupa’nın 6. en büyük makine imalatçısı konumundadır. Takım tezgâhları konusunda dünyanın 15. sıradaki ihracatçı ve imalatçı ülkesidir. İhracatımızın yüzde 60’ının yapıldığı en önemli pazarlarımız: Avrupa Ülkeleri, ABD, Rusya, Brezilya gibi, dev firmaların, fiyatla değil kalite ve teknolojileri ile yarıştıkları pazarlardır. Sektör, ihracatını 2006 yılında yüzde 26,4 2007 yılında yüzde 39,8 ve krizin başlamasına rağmen 2008 yılında yüzde 18,9 artırma başarısını göstermiştir. firmalarımız kendi markaları ile ihracat yapmakta ve tanınmaktadırlar. Sektörün gösterdiği bu performansa rağmen iç pazarda ithal makinelerin payı yüzde 65 düzeyindedir. Sektörü fazla tanımayan bazı kişiler, ithalatın fazlalığını, sektörün rekabet gücünün zayıflığına ve başarısızlığına bağlamaktadırlar. Ancak, makine sektörünün en eski ve gelişmiş firmalarının yer aldığı, Avrupa’daki makine imalatının yüzde 40’ını gerçekleştiren ve sektörün lideri konumundaki Almanya’da VDMA’nın (Alman Makina İmalatçıları Birliği) raporuna göre 2008 yılında ithal makinelerin pazardan yüzde 51,7 pay aldığı, Avrupa Birliğinde ise bu değerin, ülkeden ülkeye değişmekle birlikte ortalama 45-55 arasında olduğu, gene ülkemizden çok yıllar önce dünyanın önemli makine imalatçılarının faaliyete başladığı ABD’de yüzde 72 olduğu dikkate alındığında ülkemizde ithal makinelerin pazar payının yüzde 65 olması kötümserlikle yorumlanmamalıdır. Tüm belirtilen ülkeler, makine sanayine ülkemizden yarım asırdan fazla bir süre önce başlamışlardır.
Günümüzde değişik ülkeler, sektörün gelişmesine bağlı olarak bazı tür makinelerin imalatında daha başarılı ve rekabetçi olmakta, diğer makineleri ise ithal etmektedirler. Türkiye’de de durum buna paraleldir. Bu nedenledir ki sektörün öncüsü ülkelerdeki ithalat da ihmal edilemeyecek boyuttadır.Avrupa Birliği Komisyonunca hazırlatılan bir raporda şu görüşler yer almaktadır: Makine sanayii; gıda sanayii, tekstil, mobilya, otomotiv, gemi inşa, malzeme taşıma, tarım, inşaat, nakliye, kimya, tıbbi ekipmanlar, elektronik, uzay-havacılık, savunma sanayi gibi bütün önemli sektörlerin prodüktivitesini etkilemektedir. Bütün sanayi kollarının performansı son derece etkin çalışan Avrupa makine sektörüne bağımlı durumdadır. Güçlü ve gelişen yapıdaki sektör, ekonominin gelişmesi, yeni istihdam olanakları sağlaması, katma değeri yüksek makine ihracatı ile de önemli bir konumdadır.
Sizce sektörün yaşadığı en önemli sorunlar neler? Bu sorunlar için çözüm önerileriniz varmı?
Makine sektörümüz, son 15 yılda gerçekleştirdiği atılım ile ülkemizde de ekonominin kilit sektörlerinden birisi olma yönünde ciddi atılım yapmıştır. Ancak daha hızlı gelişimini engelleyen bazı etkenler vardır. Gelişmeyi yavaşlatan en önemli faktörlerden birisi finans kesiminin davranışlarıdır. Yatırım yapan ve bu maksatla makine almak isteyen bir Şrma ihtiyacını ithal ederek karşılamak isterse hemen tüm ülkelerin Exim-Bank’ları 2 sene ödemesiz 7 yıla, hatta büyükçe projelerde 10-12 yıla kadar vadeli, çok uygun koşullu krediler vermektedir. Buna karşın yatırımcı aynı makineyi yurt içinden alırsa, en çok 4 yıl vadeli, daha yüksek faiz oranlı kredi kullanabilmektedir. Kaldı ki bu tür krediyi de kolayca sağlayamamaktadır. Bu durumda yatırımcı ithal makine alırsa, kredinin taksitlerini kazandığı para ile ve uzun süreye yayılmış şekilde ödemektedir. Sonuçta biraz daha pahalı da olsa ithal makineyi tercih etmektedir. Kamu yatırımları dış kredi ile yapılmakta, krediyi veren ülke ihtiyaç olan makinelerin kendi ülkesinden alınması nı şart koşmaktadır. Bütçeden bu yatırımlara para ayrılamaması kamu kurumlarını ithal yatırım malı almaya yönlendirmektedir. Makine sektörü, tüm gelişmiş ülkelerde de emek yoğun yapıdadır. Yatırımcı genel maksat için yapılmış bir makineyi değil, kendi özel beklentilerine uygun makineyi almak istemektedir.Bu durum seri imalat imkânını sınırlamaktadır. Emek yoğun yapıdaki bu imalatta birçok makine türünde işçiliğin payı oldukça yüksektir.Ülkemizde ücretler üzerindeki vergi ve SSK primleri işçiliği pahalı hale getirmektedir. Katma değer içinde önemli payı olan ücretler, döviz kurları nın düşük olduğu dönemde maliyetleri döviz bazında artırmakta, işçiliği ucuz ülkelerle rekabeti zorlaştırmaktadır. Ülkemizde küçüklü büyüklü çok sayıda firmanın bulunması bazı konularda ekonomik imalat adetlerine erişilmesini engellemekte, bazı küçük firmaların kaliteye fazla önem vermemesi sektörün imajını olumsuz etkilemekte, döviz kuralarının olması gereken düzeyde olmaması da ithalatı teşvik etmektedir.
Arslan Sanır
Makina İmalatçıları Birliği Koordinatörü
SPOT:
“ “Günümüzde değişik ülkeler, sektörün gelişmesine bağlı olarak bazı tür makinelerin imalatında daha başarılı ve rekabetçi olmakta, diğer makineleri ise ithal etmektedirler. Türkiye’de de durum buna paraleldir. Bu nedenledir ki sektörün öncüsü ülkelerdeki ithalat da ihmal edilemeyecek boyuttadır.””