MOMENT EXPO’NUN BİR ÖNCEKİ SAYISINDA ÜLKELERİN İHRACAT POTANSİYELLERİNİ ANLAMAMIZA İMKÂN TANIYAN VE ÇEVRİM İÇİ BİR ARAÇ OLAN İHRACAT POTANSİYELİ HARİTASININ TÜRK MAKİNE SEKTÖRÜ İÇİN SONUÇLARINI DEĞERLENDİRMİŞTİM. BU YAZIMDA İSE TÜRKİYE-ÇİN MAKİNE TİCARETİNİ, POTANSİYEL İHRACAT AÇISINDAN ELE ALACAK VE ÇİN’İN TÜRK MAKİNE SEKTÖRÜ AÇISINDAN NEDEN ÖNEMLİ BİR RİSK TEŞKİL ETTİĞİNİ ANLATMAYA ÇALIŞACAĞIM.
Türkiye-Çin mapotansiyel ihracat açısından ele almadan önce, söz konusu İhracat Potansiyeli Haritasını kim hayata geçirmiş ve nasıl çalışıyor onu hatırlayarak işe başlayalım. Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak çalışan Uluslararası Ticaret Örgütü (International Trade CenterITC), küçük ve orta ölçekli işletmelerin daha rekabetçi hale gelmesini ve ticaret için daha düzenleyici ortamlar oluşmasını amaçlayan bir örgüttür. ITC tarafından her iki yılda bir güncellenen “İhracat Potansiyeli Haritası”, ülkelerin son beş yıllık ticaret verilerini işler; dış ticaret verileri dışında model pazar dinamikleri, GSYİH, nüfus artışı, ticari ilişkiler, tarifeler, pazar payları, arazi zenginliği, mesafe, denize erişim ve veri güvenilirliği dâhil olmak üzere ikili ticareti etkileyen bir dizi faktörü göz önünde bulundurur. Tüm bu değişkenler üzerinde çalışan model, ülke/ürün bazında ihracat potansiyelini hesaplar. İhracat Potansiyeli Haritasının sonuçlarında yer alan “Gerçekleştirilmemiş Potansiyel”, gerçek ihracatın ihracat potansiyelinin gerisinde kaldığı ve dolayısıyla ihracat büyümesi için alan sinyali verdiği anlamına gelir. Bu analizde, öncelikle Çin’in Türkiye’ye ihracatında gerçekleştirilmemiş potansiyel ihracatı en yüksek olan sektörleri değerlendirmeliyiz. Grafik 1 bize bu konuda yol gösterici olacak. Grafik 1’den görüleceği üzere, Çin’in Türkiye’ye ihracatta gerçekleştirilmemiş potansiyeli en yüksek sektör 5,9 milyar dolarla “Makine, Elektrikli Makine” sektörüdür. Makine sektörünü en yakından takip eden sektör ise 4,8 milyar dolarla elektronik ekipmanlardır. Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında, bu iki sektör ihracatında Çin’in Türkiye pazarında kullanmadığı ciddi bir potansiyeli olduğunu görebiliyoruz. Analiz sonuçlarına göre Çin, Türkiye makine sektörüne ihracatında potansiyelini tam olarak kullanması durumunda sektörel ihracatını yüzde 67 artırabilecek durumda. Tablo 1’de ise Türkiye’nin Çin’e ihracatta gerçekleştirilmemiş potansiyeli en yüksek 10 sektörü görebilirsiniz. Türkiye'nin Çin’e ihracatında gerçekleştirilmemiş potansiyeli en yüksek sektör yine “Makine, Elektrikli Makine” sektörüdür. 590 milyon dolarlık gerçekleştirilmemiş ihracat potansiyeli olan bu sektörü 550 milyon dolarlık gerçekleştirilmemiş ihracat potansiyeli ile motorlu kara taşıtları sektörü takip etmektedir. Değerli metaller ihracatının gerçekleştirilmemiş potansiyel ihracat değeri 200 milyon dolarken, plastikler ve kauçuk sektörü için bu değer 180 milyon dolardır. Bu kapsamda, Çin-Türkiye ikili ihracatına tarafların gerçekleşmemiş potansiyel ihracat değeri açısından bakıldığında ön plana çıkan sektörün makine sektörü olduğunu net şekilde görebiliyoruz. Her iki ülkenin birbirine ihracatında en büyük potansiyel makine sektöründe ortaya çıkarken, buradaki kritik nokta, bu değerler arasında çok ciddi bir orantısızlık olmasıdır. Çin’in Türkiye’ye makine ihracatında gerçekleşmemiş potansiyel ihracat değeri 5,9 milyar dolarken, Türkiye’nin Çin’e ihracatında bu değer, onda birine, 590 milyon dolara düşmüştür. Diğer yandan, Türkiye’nin Çin’e ihracatında ilk 40 sektörünün potansiyeli 1,94 milyar dolarken, Çin’in potansiyeli 25,9 milyar dolardır. Anlaşılacağı üzere ister genel ister sektörel bazda bakılsın her durumda Çin’in potansiyel olarak ezici bir üstünlüğü görülürken, tarafların ihracatta potansiyelleri arasındaki farkın yüzde 22’lik kısmı ise makine sektöründen geliyor. Burada, Çin lehine olan gerçekleşmemiş potansiyel ihracat değerlerini Grafik 2 üzerinden izlemek daha kolay olacaktır. Görüleceği üzere ikili ticarette Çin, gerçekleşmemiş potansiyel açısından neredeyse tüm sektörlerde baskın görünmekle birlikte, en yüksek riski makine sektörü taşımaktadır. Özetle, analizin sonucunda şu yargıya kesin olarak varabiliriz: İç pazardaki makine tüketimini domine etme gücüne sahip olan Çin karşısında, başta yatırım teşvik sistemi olmak üzere farklı mekanizmalar üzerinden yerli makine üreticilerinin korunması gerekmektedir.