Makine Sanayii Sektör Platformu çatısı altında gerçekleştirdiğimiz MSSP Focus başlıklı röportajlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Bu sayımızda Tüm Asansör Sanayici ve İş Adamları Derneği’ni (TASİAD) ziyaret ettik.
Kaldıraç sistemiyle işe başlayıp bugünkü formuna ulaşan asansör sisteminin gelişim sürecinde çok yol kat edildi. Türkiye’de diğer ülkelere göre daha geç başlayan yerli üretimde ise firmalar, birçok rakibini geride bıraktı. Dünyada asansör sektörü ihracatı konusunda önemli bir yere sahip olan Türkiye’nin 2009 yılı ihracatı 73 milyon dolardı. 2010 yılında ise bu rakam yüzde 17 oranında arttı.
2010 yılı verilerine göre 86 milyon dolar ihracat seviyesine ulaşan sektörün 2011 yılında da artış gösterdiği düşünülüyor. Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliği kapsamında 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren Asansörlere ‘A tipi’ muayene dönemi başladı. Uygulama kapsamında artık asansörler ‘A tipi muayene kuruluşları tarafından kontrol edilecek. Daha önce işletmeye açıldığı tarihten itibaren iki yıldan sonra başlayan kontroller artık yönetmelik kapsamında bir yılın sonunda başlayacak ve yılda birkez yapılacak.
Söz konusu yönetmelikle ilgili olarak da sorularımızın yer aldığı röportajımızda sektörde alınması gereken önlemlere dair kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik. Asansör sektörüne yönelik gerçekleştirdiğimiz MSSP Focus başlığındaki röportajımıza TASİAD Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Aksöz’ün yanı sıra Metroplast Genel Müdürü Levent Akdemir ve Szutest Asansör Departman Müdürü Mustafa Görmüş katıldı.
TASİAD’ın kuruluşu nasıl gerçekleşti?
Abdurrahman Aksöz: Ali Yazgan,Ethem Culum, Fahri Tunalı, Bekir Paşayiğit, Dursun Genç, Hamdi Ergün ve Rahman Vatansever öncülüğünde Tüm Asansör Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TASİAD) olarak 1988 yılında İstanbul’da kurulan bir sivil toplum kuruluşuyuz. TASİAD tüm asansör sanayicileri ve iş adamlarını bünyesinde toplayarak asansör sektörünün mesleki teknik ahlaki ve profesyonel anlamda gelişmesine yardımcı olmayı amaç edindi.
Bu çerçevede gerek üreticiler ve uygulayıcılar, gerekse kullanıcılar nezdinde asansör sektörünün saygınlığını geliştirerek yaymaya gayret ediyoruz.
Asansör sektöründe çağdaş yönetim kalite anlayışının etkinlik kazanması ve sektör içinde yaygınlaşması,kalite bilincinin yerleşmesi, kaliteli çalışmanın özendirilmesi, dünya çapında bir kalite düzeyine ulaşılmasıyla beraber üyelerin rekabet güçlerinin artırmak için uygun ortamlar yaratmak adına gerekli teknik destek ve koordinasyonu sağlıyoruz.
Sektör çalışanlarının birbirleri ve üçüncü şahıslar kurum ve kuruluşlar arasındaki sorunların giderilmesi için kanunlar çerçevesinde çözümler geliştiriyoruz. Toplam yedi kişilik yönetim kurulu ve yedeği ile denetim kurulundan oluşan bir yapıyız. Kuruluşunda 50 üye ile faaliyete geçen derneğimizin şu anki üye sayısı 79’dur.
Türkiye’de asansör ve ekipmanlarının üretiminin tarihsel gelişiminden kısaca bahsedebilir misiniz?
Levent Akdemir: Karaköy Perşembe Pazarı’nda 1960’lı yıllarda asansör kabini ve yedek parça üretimi başladı. Komponentler o devirde, eski hanların bodrum katlarında 30-40 metrekarelik alanlarda üretiliyordu. Asansör sektörünün tarihsel gelişimine yönelik herhangi bir kaynak bulunmamasına rağmen bizler sektörde yer alan eski firma sahiplerinin anlattıklarından dolayı sektörün ülkemizdeki gelişimini biliyoruz.
Örneğin; asansör rayı yapıyorlarmış; ancak bulundukları imalathanenin alanı dar geldiğinden sokakta arabaları durdurarak rayın montajını gerçekleştirirlermiş. Sonra bu üreticiler oraları terk edip daha sistemli, daha geniş alanlara taşındı.1970’lerde bu iş Karaköy’den yavaş yavaş çıktı.
1990’li yıllarda da organize sanayi bölgelerine geçmeye başladı.Bir dönem Fikirtepe’de bu iş yoğunlaştı.10-15 sene boyunca Fikirtepe ile asansör bütünleşti. Ancak daha sonra üreticiler Kartal’a taşındı. Yani asansörün tarihi denince akla üç yer Perşembe Pazarı, Fikirtepe ve Kartal gelir.Kartal’dan sonra asansör sektörü çok gelişti ve Anadolu’ya yayıldı. Şu anda Anadolu’nun bir çok şehrinde uluslararası düzeyde üretim yapan çok ciddi firmalar var. Ankara, Konya gibi birçok ilde uluslararası çalışan, ihracat yapabilen, standartlara uygun büyük firmalar Anadolu’da faaliyet gösteriyor.
Mustafa Görmüş: Bunlara keza asansör olarak kabul edilmesi gereken funiküler sistemleri de vardır. Bu sistemler asansör mantığına yakın bir şekilde işler. Buna bakarsak herhalde ilk sistemin Karaköy’de bulunan tüneldeki funiküler hattı olduğunu söyleyebiliriz. Bunun haricinde dikey olarak asansörün montajlanmış ve çalışır haldeki bilinen ilk yapısı İzmir’de bulunan suyun gücüyle çalışan asansördür. Hıdiv Kasrı’nda bulunan Beykoz sırtlarındaki Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın evinde bulunan asansör buharla çalışıyordu.Pera Palas’ta bulunan asansör ise ilk mekanikle çalışan asansördü. Pera Palas’taki asansör günümüz teknolojisine en yakın halde üretildi.
Türkiye’de yerli üretim yapan ortalamakaç firma vardır?
AA: Genel montaj ve bakım firmalarının üçte biri şeklinde kabul ediliyor. Çeşitli komponent bazında ortalama 2 bin 500 firma var ise 800 kadarının imalatçı olduğu düşünülüyor. MG: Bizim açımızdan baktığınız zaman bizden mutlaka belge alması gereken firmaların sayısı 300’ü geçmez. Onun dışında tabii çeşitli aksamlar var ki,onlar da sayıyı artıracaktır.
Türkiye’de asansör sektörünün ihracat rakamları nedir?
AA: İhracat rakamları 2010 yılı itibariyle 86 milyon dolar seviyesindeydi. Bu rakamlar resmi boyutta olan rakamlardır;ancak merdiven altı üretimi de dahil edersek bunun daha fazla olduğu düşünülebilir. 2011 yılında da yaklaşık yüzde 15 oranında arttığı öngörülüyor. Böylelikle 2011 yılı ihracatımız 110 milyon dolara tekabül ediyor.
Asansör sektörünü dünyayla kıyaslandığında ülkemiz nedurumdadır?
AA: Özellikle son 10 yılda büyük bir gelişme kat etti. Şu anda asansör komponent üretiminde Almanya başı çekiyor. Akabinde Çin var ve ondan sonra biz dünyada üçüncüyüz diyebilirim.İleride çok daha iyi gelişmelerin yaşanacağına dair umutlar var. Üretim konusunda ‘çok kaliteli’ sınıfında üretimler gerçekleşiyor.
Yalnızca montaj ve üretim anlamında değil, komponent anlamında da kaliteli ürünler ülkemizde üretiliyor. 21 Aralık 2011 tarihinde Çırağan’da yapılan ve Bilim, Teknolojive Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün de bizzat katılım gösterdiği bir toplantı gerçekleşti. Bu toplantıda marka olmanın gerekliliğinden bahsedildi. Şuanda çok uluslu firmalar Türkiye’de boy göstermeye başladı. Bir de kentsel dönüşümle alakalı yüksek yapılarda (40 katın üzeri) hızlı asansörler söz konusu.
Yerli üretim yapan firmalar için bu asansörleri yapmak bir problemteşkil etmiyor, rahatlıkla yapılabilir.Ancak çok uluslu firmaların Türkiye pazarında boy göstermek istemesi ve pazara hakim olmaya çalışması gibi bir durum var. Biz şu an bunlarla mücadele ediyoruz, tek eksiğimiz markalaşmak. Önümüzdeki dönemde bunu aşıp pazarda yerimizi almaya çalışacağız. LA: Bir asansör komponenti üretmek için öncelikle tasarım aşamasından başlanır. Bilgisayarda çeşitli programlarda ürün modellenir, daha sonra prototipi yapılır.
Modellemeden sonra tasarımı görsel olarak elinize alırsınız. Gerekli incelemelerden sonra birebir ürün yapılır. Avrupa’da yaşanan bu üretim sürecinin bütününe biz sahibiz. Ayrıca Avrupa’nın kullandığı bütün makineler de ülkemizde üretiliyor.Teknoloji anlamında bugün Almanya’da hangi teknoloji varsa, bizim elimizde de aynı teknoloji mevcut. Komponent üretiminde kalite ve tasarım anlamında eşit seviyedeyiz. MG: Türkiye’deki firmaların uluslararası markalaşma konusunda bir eksikliği var. Biraz da uluslararası kartellerin Türk sanayicisinden farklı olarak yaklaşımında, inovasyon ön plana çıkıyor.Türk firmaları biraz daha inovasyona önem vermeli. Türk firmalarının inovasyona ayıracak alt yapıları var; ancak bir araya gelip bütçe oluşturulamıyor.
Avrupalı bir üretici hiç hesapta yokken ortaya bir farklılık çıkarıyor. Ancak çıkarttığı bu farklılığı öyle güzel sunuyor ki, ihtiyaç noktasına geliyor. Patenti kolay kaptıramayacak parçalar yaptığında bizler sıkıntıya düşüyoruz. Örnek vermem gerekirse; çok uluslu bir firma sektördeki çeşitli konularda yılda en az 250 tane patent alıyor. Bahsi geçen kuruluşlar aynı zamanda standartların oluşturulmasında birebir aktif görev üstleniyor. Patentleri alıyorlar, inovasyonu yapıyorlar sonra da standartlarıda zorunlu hale getiriyorlar ve kendi ürünlerine uygun yazıyorlar. Bu da yerli üretici firmaları zor duruma sokuyor; çünkü o firmalar bundan rant elde ediyor. Bununla paralel olarak son dönemde teknik anlamda sektörde ciddi düzenlemeler var.
Ürünün teknik zorunluluğuyla ilgili olarak son bir yıldır görüşülen ve yeni kabul edilen bir değişiklik söz konusu. Bununla ilgili ciddi araştırmalar yapıldı. Regülatör ve başka ürünlerle ilgili olarak düzenlemeler yapıldı; ancak bu aparatların 1996 yılında patentini bu firmalar aldı.
Patent konusu ne gibi sıkıntılar doğuruyor?
LA: Kendi firmamda yaşadığım bir konuyu size şöyle belirteyim. Regülatörle ilgili olarak bundan 6-7 sene önce bir patent başvurusu masama geldi. Yurt dışında bulunan bir firma, o ürünün patentini almak için müracaatta bulundu; ancak itiraz süresi var.Patentialmaya çalıştığı konuyu inceledim.Adam bir şeyler yapmaya çalışmış amabir anlam veremedim. Şimdi A3 diyeaynı olay bugün karşıma çıktı. Bugün patenti onlarda olduğu için biz sorun yaşayacağız.
Ancak şöyle de bir durumvar: Avrupalı asansörcüler yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılında Avrupa Birliği’nden kartelleşme cezası olarak 987 milyon euro ceza aldılar. Uluslararası firmalar sisteme o kadar hakim ki ülkelerin ulusal sektörlerinin gelişmemesi için bütün argümanlar ellerinde.Çok uluslu firmalar dünyaya egemen olmak için bunu yapıyor. Bunun için kanunlarımızı kullanıyorlar.
Mesela bununla ilgili olarak Patent Kanunu var. Ancak bu firmalar patentlerini önceden alıyor, daha sonra da standart olarak firmaların önüne getiriliyor.MG: Bunlar lider olmanın gerekleridir.Uluslararası kuruluşlar bu sektörde dünyanın lideri olduklarını söylüyorlar ve bu duruma bağlı olarak da yıllar öncesinden bazı şeyleri hesaplayıp ona göre hareket ediyor.
Bunların önüne geçebilmek için neler yapılabilir?LA: Sivil toplum örgütleri eğer çokciddi çalışırsa, böyle şeylerin önüne geçilebilir. Öncelikle sivil toplum kuruluşlarının örgütlenmesi lazım. Derneklerin bir araya gelmesi lazım. Sektörde şu anda böyle bir sıkıntı var. Asansörle ilgili olarak Türkiye’de 15 dernek var;ancak organize çalışmıyorlar. Asansör Sektörel Gelişim Platformu adıyla ilkdefa bundan birkaç ay önce bir platform kuruldu. İlk defa dernekler biraraya geldi.
Düzenlenen konferansla TASİAD bunun ilk adımlarını attı. Şuanda o sürecin içerisindeyiz. AA: Federasyon oluşumuyla alakalı olarak dernekleri tek bir federasyona bağlamayı düşünüyoruz. TASİAD olarak platform anlamında bir birleşmeyi yeterli görmüyoruz. Bu yüzden daha üst bir kuruluşa ihtiyacımız var. Böylelikle daha sağlam bir duruş sergilersek Bakanlık nezdinde gücümüz daha fazla artacaktır. Sektör olarak bazı konuların çözümüne hızlı bir şekilde hazırlanmamız gerekiyor. Bu gibi durumlara karşı uyanık olup daha önce gerekli önlemlerin alınması gerekiyor. Bu doğrultuda çalışmalarımızı Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri, Avrupa Fonları ve sektör firmaları sayesinde organize ediyoruz.
Abdurrahman Aksöz kimdir?
Çankırı’da 1966 yılında doğdu. İlköğretimi Ilıpınar’da, liseyiKarabük’te, yüksek öğretimini ise Yıldız Üniversitesi Kocaeli Meslek Yüksek Okulu’nda yaptı. 1986 yılında asansör sektörüne giriş yapan Aksöz; 1994 yılına kadar Türkiye’de, 2003 yılına kadar İsviçre’de bir asansör firmasında çalıştı. Türkiye’ye döndüğünde kardeşi Mithat Aksöz ile birlikte AKSÖZ Asansör firmasını kurdu. Aksöz halen aynı firmanın Yönetim Kurulu Başkanı olmasının yanı sıra Tüm Asansör Sanayici ve İş Adamları Derneği (TASİAD)’ın da Yönetim Kurulu Başkanı görevini yürütüyor.
Etkinliklerimizin birçoğunu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği ve Avrupa Fonları sayesinde organize ediyoruz.
TASİAD’ta eğitim anlamında herhangibir çalışma var mı?
AA: Yıl içerisinde zaman zaman eğitim çalışmaları yapıyoruz. Dünya genelinde kullanılan asansör proje çizimleri ve hesapları ile alakalı eğitimler veriyoruz. Bu eğitimlerden daha çok montaj firmaları faydalanıyor. Çizimlere dair 2011 yılında eğitimlerimiz iki sefer düzenlendi. 2012 yılında da tekrar eğitim düzenlenecek. Bunun haricinde asansör yönetmeliklerindeki ve standartlarda oluşan son gelişmeler ve önümüzde bekleyen uygulamalar hakkında bilgi veriyoruz.
Örneğin; 2012 yılı 1 Temmuz itibariyle Engelliler Kanunu’nda bir takım düzenlemeler var. Özellikle engellilerin kamu alanlarında erişiminin sağlanmasıyla ilgili yedi yıllık süre verilmişti. Bu süre bitiyor. Bu da dikey anlamında taşıma hususunda asansör sektörüyle ilintili olduğu için hem firmaları bilinçlendiriyoruz, hem d eüretim anlamındaki ihtiyaçları gideriyoruz.
Levent Akdemir kimdir?
Tokat’ta, 1964 yılında doğdu. 1973 yılında ailesi ile İstanbul’a yerleşti. 1983 yılında Kartal Endüstri Meslek Lisesi’ni bitirdi. 1988 yılında Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitirdi. 1986 yılında başladığı sanayicilik hayatında Arçelik ve STFA gibi önemli kuruluşlarla beraber çalışma fırsatını buldu. 1994 yılında başladığı asansör sektöründe, 70 çeşit yedek parça üreten Metroplast Asansör’ün Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışıyor.Akdemir’in asansör sektörü ve dışında 32 patenti bulunuyor.
Uluslararası firmalar sisteme o kadar hakim ki; Türkiye’de sektörün gelişmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar.
Sektörde yer alan firmalarda çalışan kişiler eğitim anlamında yeterli düzeydeler mi?
LA: Çalışanlarımızın birçoğunu teknik elemanlar oluşturuyor. Hepsi genel itibariyle meslek ve teknik meslek lisesi mezunudur. İhtiyaca göre makine ve elektrik mühendisine de ihtiyaç duyuyoruz. İş hayatında hepsinin yeri ayrıdır zaten. Ancak sonuç olarak işyerinde çalışan insanların tamamının en az meslek lisesi mezunu olması gerekiyor. Ama böyle bir standart koyduğunuz zaman da diplomasız insanlara çok büyük haksızlık yapmış oluyorsunuz.
On binlerce vasıfsız insan var. Bu insanları alıp bir şekilde fabrika içi çeşitli eğitimlerden geçirip işe yarar hale getirmek bizim görevimiz.
Meslek liselerinde yetişen ara elemanların üniversitelerde eğitimine devam etmek istemesi hakkında neler düşünüyorsunuz?
LA: Tabii ki çocuklar geldiği zaman bir makine mühendisinin aldığı ücretle kendi aldığı maaşı kıyasladığında arada bir fark olduğunu görüyor.
Dolayısıyla eğitime devam etmek için bir pişmanlık içerisine giriyor. Orta okul ve liseden terk olan insanları görüyorum.
En azından liseyi bitirebilmek için akşam liselerine gidiyorlar. Bu aslında çarpıcı bir örnek. Çocuk iş hayatına girince eğitimin önemini anlıyor.
AA: Bununla ilgili meslek standartları var. Yeni uygulanmaya başladı.
Bu standartların tamamen uygulanmaya başlamasıyla birlikte bu sorunun ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bahsi geçen standartlarda yedi tane sınıflandırma var. Mühendisin de, ara elemanın sınıfı da belli. Bu tanımlamalar neticesinde kişi sınıfına göre belgesini alacak. Bu belge Avrupa ülkelerinde de geçerliliği olan bir belge. Dolayısıyla burada alınan 3. dereceden bir belgeye sahip olan kişiye ödenecek rakam belirlenerek firmanın minimim o ücreti ödeme mecburiyeti getirildi.
Mühendislerin eğitimini yeterli buluyor musunuz?
MG: Bu konuda kişinin hangi üniversitede okuduğu dahi önemli. Makine mühendisliği fakültelerinde kaldırma iletme ekipmanları başlığında bir ders var. Ancak zorunlu bir ders değil,isteğe bağlı olarak öğrenciye veriliyor.Öğrenci sayısı da yeterli olmadığı için çok fazla tercih edilmiyor. Akabinde mezun olduktan sonra asansöre hiç binmeden dahi mezun oluyorlar.
Mezun olunca Makine Mühendisleri Odası’ndan zorunlu almaları gereken yetki belgeleri var. Bu yüzden zorunlu 4-5 gün eğitim alıyorlar. Ancak bu da yeterli değil. Bana göre temel şart; eğitimin öncelikle tercih edilmesi veya zorunlu hale getirilmesi ile mühendislik fakültelerinde verilmesidir. Veya daha evveline geçersek meslek lisesi ve yüksekokullarında bu zorunlu ders olarak okutulmalı. Makine ve elektronik mühendisliği sektörün temel dallarını oluşturuyor. Bu sektörün mühendislik dallarında öğrenciler staj dönemlerinde kaldırma ve iletme ekipmanlarında staj yapmalılar.
Aksi halde teoriyi alsalar dahi, pratiği alma şansları çok az. Asansör firmasında fakülteyi bitirip mühendis olarak işe başlayacak bir öğrenci,tecrübesiz olarak gelip sektörde işi öğreniyor. Henüz asansör kuyusuna inmeye imtina eden mühendislerimiz var.
Yıllarca bu işi yapıp kuyuya inmeden emekli olan mühendislerimiz dahi var.
Maalesef bu olmaması gereken bir durum. Bunun sonuçlarını son günlerde görüyoruz. Örneğin; son günlerde Haluk Ulusoy’un da içerisinde bulunduğu asansör kazasının gerekçelerini inceledim.
Kaza tamamen mühendislik hatasından kaynaklanıyor.
Asansör 10 bin parçadan oluşan bir jet motoruna denk gelen bir mekanizmadır. Bu parçaları bir araya getirdiğiniz zaman her parçanın birbiriyle tam uyumlu olması gerekiyor. O kazada tamamen birbiriyle uyumlu olmayan parçalar var.Farklı kapasitelerde iki farklı ekipman kullanılmış. LA: Şu anda ülkemizdeki asansör sektöründe büyük ölçüde vasıfsız insanlar tarafından yapılıyor. Ama montaj firmaları geçtiğimiz on yılda kalifiye eleman konusunda ciddi yol kat ettiler. Bazı montaj firmalarının kurumsallaştığını görebiliyoruz. Türkiye’de Asansör Meslek Liseleri’nin kullanılması gerekiyor.Çünkü asansör bile kendi içerisinde 4-5 branşa ayrılıyor.
Dolayısıyla bununla alakalı olan bir okulda açmak çözüm değil. Bu konuyla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın Çınarlı’da ve Bursa’da açmış olduğu iki okul var. Bu ve benzeri okullar yeterli değil, ihtiyaca cevap vermiyor. Bu tür okulların yaygınlaşması gerekir.AA: Ankara Gazi Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nda geçtiğimiz yıllarda Elektromekanik Taşıyıcılar bölümü açıldı.
Özellikle montaj firmaları, teknik eleman sıkıntısı çekiyor. İşler usta çırak mantalitesiyle yürüyor. Zaten bu durum makine sektöründe genelanlamda sorun yaratıyor. Sanayi veokul iş birliğinin artırılması gerekiyor.Şu anda endüstri meslek liselerindeelektromekanik taşıyıcılar adı altındabölümler açıldı, ilk mezunlar da verildi.Ama bunun tüm meslek liselerinde olması gerekiyor. Açıldığında burada çok fazla öğrenci bulamıyorlardı.Ancak şimdi daha yoğun bir talep söz konusu.
Bu okulları daha cazip duruma getirmek ve asansör sektörünün önemi hakkında bilgi vermek adına zaman zaman firma ziyaretleri yaptırıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi’nden yaklaşık 40 öğrenciyi alarak iki farklı firma ziyareti gerçekleştirdik. Öğrenciler sınıfta asansörü çok fazla tanıyamaz. Ama yerinde uygulamayı görünce çok daha iyi öğrenecektir. Hem öğretmenlere,hem de öğrencilere destek sağlamaya çalışıyoruz. Öğrencilere okullarından mezun olduklarında işlerinin hazır olduğunu da anlatmakta fayda var. Önümüzdeki yıllar içerisinde dikey yapılaşma vazgeçilmez bir unsur olacak.Yüksek binaların yapılaşması söz konusu.
Bunun yanı sıra yakın zamanda İzmir’de bir fuar gerçekleşecek. Bunun için yine Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi’nden dört tane öğrenciyi ve iki öğretmeni fuara götüreceğiz. Böylelikle öğrenciler fuarda yeni gelişmeleri görüp arkadaşlarına anlatacaklar. Bu ve benzeri etkinliklerin sektöre katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Mustafa Görmüş kimdir?
Rize’de, 1976 yılında doğdu. Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği lisans programını ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Yüksek Lisans programını tamamladı. İş hayatına HAKON Mühendislik firmasında Kalite Yönetim ve Üretim Planlama bölümünde başladı. Çeşitli kuruluşlarda ürün belgelendirme teknik danışmanlık faaliyetleri gerçekleştirdi.2005 yılında Szutest Teknik Kontrol ve Belgelendirme Hizmetleri bünyesine katıldı. Görmüş; hala aynı firmada Asansör Yönetmeliği Departman Müdürü olarak görevine devam ediyor. Aynı zamanda Avrupa Birliği Asansörlerde Onaylanmış Kuruluşlar Koordinasyonu’nda (NBLIFT) çalışmalarda bulunuyor.
A tipi muayene kuruluşlarının periyodik muayene yapmasıyla Türkiye’de olmayan asansör veri tabanı oluşacak ve tescil olmayacağı için merdiven altı üretim yapan firmalar denetim altına alınacak.
Bu okullar yeterli düzeyde eğitim veriyor mu?
MG: İşin mühendislik ve akademik boyutuyla ilgili olarak şunu söyleyebilirim ki, burada bilinçlenmek ve insana değer vermek çok önemli. Bu konuda maalesef ülkemizde meslek lisesi mezunlarına çok değer verilmiyor. Ben bir mühendis olarak meslek lisesi mezunlarının çok değerli olduğunu söyleyebilirim.
Mühendisler akademik ve kurumsal anlamda daha etkin; ancak sahada bire bir konuya hakim olan insanlar teknisyenlerdir.Onlar çekirdekten yetişiyor. Markalaşan firmaların bulunduğu ülkelerde yüksek okul mezunları mühendis gibi anılıyorlar.
Bursa’da asansör ve montaj sanayisi ciddi anlamda gelişmiş bir durumdadır. Bursa incelendiğinde bu ilin göçmen bir şehir olduğu dikkat çekiyor. Daha çok Bulgaristan’dan göçetmişler ve orada asansör meslek lisesinden mezun olmuşlardır.
Bunun yanı sıra liselerde yeterli kalitede eğitimin verildiğini algılayabilmek için sektörene kadar adam kazandırıldığına da bakmak lazım. Gerekli değer öğrenciye verilmediği takdirde o öğrenciler her zaman mühendis olmak isteyecek.
Ama şöyle de bir gerçek var; herkes mühendis olamaz veya olmamalı. Biz orada yetişen insanlara sektörde değer verip sektörün içerisine çekersek onlar vakit harcamadan imalat sanayinin içerisine girip pazara kazanmaya başlayabilir.
Tabii ki bir okulda 100 tane öğrenci varsa 10 tanesi, yüksek lisansaya da üniversiteye geçecek, 40 tanesi sektörde hizmet etmeye başlayacak,belki bir kısmı da sektörden tamamen uzaklaşacaktır. Bu denge sağlanabilirse başarı ciddi anlamda artar ve okul sayısı da buna bağlı olarak artış gösterir.
AA: Meslek liselerinden bize staja gelen öğrenciler oluyor. Biz de o çocukların yetişmesi için yardımcı oluyoruz. Mesela benim kendi firmam olan Aksöz Asansör’de iki kişi okulunu bitirdikten sonra ekibimizde çalışmaya başladı. Bu sektöre nitelikli eleman kazandırmak açısından önemlidir.
Sektörünüzün diğer problemlerinedir?
AA: Asansör mesleği modası geçince bitecek, 5-10 sene ömrü olan sezonluk bir sektör değil. Kendini değiştirecek,geliştirecek, sürekli inovasyona ihtiyaç duyacak bir sektör. Sektörün en önemli sorunları arasında merdiven altı üretim ilk sırada yer alıyor. Bu da beraberinde haksız rekabeti getiriyor. Standart dışı imalat yapılıyor. Bunun kontrolü Bakanlık tarafından denetim yapılmasıyla sağlanıyor; ancak yeterli olmuyor.
Tüm yapılan binaların her birinin Bakanlık tarafından kontrol edilmesi mümkün değil. Bu anlamda Bakanlıktan alınan yetkiler doğrultusunda, her firmanın son kontrolcüsü makinenin tüm kontrolünü yapıyor ve tüm sorumluluğu aldığına dair uygunluk beyanına imza atıyor. Ondan sonra garanti süreci başlıyor. Bu süreçte firma sayısının çok fazla olması çok büyük bir etken.Türkiye’de Avrupa’nın tamamından fazla asansör firması var.
Bu nedenle merdiven altı üretim yapan firmaların sayısı artıyor. Mesela kontrolleri yapı denetim firmaları da yapabilir.Bu arada ara kontroller yapılırken müdahale edilirse daha iyi denetim sağlanabilir. Binaların öncelikle İmar Kanunu’ndaki yapım aşamasında ilgili asansör firmasıyla oturup çizimlerinin asansör sektöründen ilgili mühendisler eşliğinde çizilmesi gerekiyor.
1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğegiren yönetmelik sektörü ne yönde etkileyecek?
AA: Asansörlerin yıllık kontrolleri A tipi firma kuruluşlarına verilecek. Şu anda anlaşmalar sağlanıyor. Bunun getirisi çok büyük. Yapılan asansörlerin yapıldığı ilk yılın sonunda kontroller yapılacak. Eğer o asansör uygun olmadıysa hemen müdahale edilecek ve asansörü yapan firma şayet asansör uygun değilse gerekli düzeltmeleri yapacak veya yeniden yapacak.
MG: Önceden asansörler yapıldığında iki yıl sonra belediyeler tarafından kontroller yapılıyordu. Ancak çok büyük risk vardı. Artık asansörler yapıldığı yılın sonunda hemen kontrol edilecek. Bunu da belediyeler değil; A tipi muayene kuruluşları yapacak. Asansör Bakım İşletmeleri Yönetmeliği 2008 yılında yayınlanmıştı. O yönetmelik gereğince asansörler işletmeye açılmadan önce belediyeler tarafından ruhsatlandırılıyordu.
5 Kasım 2011 itibariyle yapılan değişiklikle asansörler işletmeye açılmadan önce montajcının beyanına göre temsil ediliyor ve uygunluğu kabul ediliyor. A tipi muayene kuruluşları bu asansörlerin yıllık periyodik muayenesini yapıyor. Bir yaşını doldurduktan sonra yıllık bazda A tipi muayene kuruluşları,sürekli olarak kontrol yapacak.Asansör iki yaşını doldurduktan sonra çok fazla risk taşıyor. Ancak bir yaşını doldurduktan sonra asansör çok fazla değişikliğe uğramaz. Bu asansörlerde A tipi muayene kuruluşu güvensizliği tespit ettiği anda o asansörün durdurulmasını belediyeden talep edecek.
Böylelikle idari süreç başlayacak.Bunun dışında yönetmeliğin değişmesiyle birlikte bu muayene ve kuruluşlarına devredilmesi, Türkiye’de olmayan asansör veri tabanının oluşmasına olanak sağlayacak. Tescil olmayacağı için merdiven altı üretim yapan firmaları da denetim altına alacaktır.
Asansör imalat sanayi sektörünün2011 yılı değerlendirmesi ne yöndedir?
AA: 2011 yılı verimli geçti diye düşünüyorum. Henüz verilere tam anlamıyla ulaşamasak dahi bizzat kendi içerisinde bulunduğumuz durumdan size açıklama yapabilirim. Ülkemizde yılda ortalama 15-17 bin arasında asansör yapılıyor. Benim izlenimlerime göre edindiğim bilgiler dahilinde ödemelerde de herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. 2012 yılında da bu rakamın artacağını düş
TASİAD’ın 2012 yılı hedef ve projelerinden bahsedebilir misiniz?
AA: En büyük hedef yerli üretimde kentsel dönüşüm konusunda faaliyet göstermeye yönelik çalışmalar yapmaktır. Sadece kentsel dönüşüm İstanbul’da değil, bütün Türkiye’yi etkileyen bir durum. Geçtiğimiz günlerde Yozgat’ta maalesef 4.6 şiddetinde birdeprem meydana geldi.
Bu depremdeonlarca ev hasar gördü. Halbuki bu deprem normal şartlarda çok şiddetli bir deprem değildi. Demek ki bu gibievlerin yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor.
Bu alanda asansör sektörüne de düşecek çok önemli işler bulunuyor. Büyük şehirler büyük bir potansiyele sahip; ancak diğer şehirlerde önem taşıyor. Bu anlamda yönetmelik, standart ve kanunlarla gelen ve gelecek olan yaptırımlar sayesinde 2012 yılının sektörümüz adına altın çağına gireceğini düşünüyorum.