Hidrotam’da çekirdekten yetişen ikinci kuşak yönetici Berrak Çekin ile aile şirketi bünyesinde makine sektöründe çalışan kadın..
Hidrotam’da çekirdekten yetişen ikinci kuşak yönetici Berrak Çekin ile aile şirketi bünyesinde makine sektöründe çalışan kadın yöneticilere dair bir röportaj gerçekleştirdik. Kadınların kullanılmayan bir ekonomik güç olduğunu ifade eden Çekin; aynı zamanda kadınların erkeklere kıyasla sahip oldukları duygusal önseziler bakımından daha avantajlı olduklarının altını çiziyor.
Ayşan ve Fehmi Dalkılıç’ın kızıolan Berrak Çekin, İstanbul’da faaliyet gösteren Hidrotam’ın ikinci kuşak yöneticileri arasında bulunuyor. İstanbul Ticaret Odası’nın yılın ‘En Başarılı Kadın Girişimcisi’ ödülünü alan Ayşan Hanım’ın kızı Berrak Çekin ile aile şirketinde çalışmanın kendisine kazandırdıkları ve makine sektöründe yer alan bir kadın olmanın zorluklarını konuştuk.
Hidrotam kurulduğu günden beri 30 yılı aşkın bilgi birikimi ve kadrosuyla Türkiye’nin önde gelen ve dünyaca tanınan otomotiv, ev aletleri ve otomasyon gerektiren diğer sektörlerde faaliyet gösteren firmalara; özel kullanım amaçlı üretim ve otomasyon hatları, makineler ve aparatlar imal ediyor. Firmanın Genel Müdür Vekiliolarak görev alan Berrak Çekin Hidrotam’da ana imalat olarak hidrolik,pnömatik ve mekanik ilkelere göre çalışan, PLC sistemi ile kontrol edilenüretim hatları, makineler, aparatlar,teknik destek sistemleri gibi imalat sektörünün önemli ve hassas kısımları üzerinde çalışıyor.
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
İstanbul’da 1978 yılında doğdum. Evli ve bir çocuk sahibi bir iş kadınıyım.İstek Özel Uluğbey Lisesi’nden mezun olduktan sonra Yeditepe Üniversitesi61Ofis Yönetimi bölümünü tamamladım.
Daha sonra Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık bölümünü üçüncülükle bitirdim. İngilizce ve İtalyanca biliyorum.
Dil öğrenimi için İtalya’da kurslara katıldım ve Koç grubunun pazarlama şirketi olan Kofisa bünyesinde İtalya’da çalıştım.
2000 yılında Amerika’da işletme üzerine master eğitimimi tamamladıktan sonra 2003 yılında Hidrotam’da işe başladım.
Hidrotam’ın bir aile şirketi olması,sizin sektörle tanışmanızda ne yönde etkili oldu?
Annem ve babam kendimi bildim bileli makine sektörünün içindeler ve tabi ben de daha çocukken bu sektöre dahil oldum. O nedenle sektörle tanışmam çok erken oldu.
Çocukken,babamın işi öğretme isteği ile beni İmes Sanayi Sitesi’ne götürmesi, yazaylarında Hidrotam’a gidip çalışıyor olmam o zamanlar zor gelse de şimdi iyi ki o tecrübeleri kazanmışım diyorum.
2003 yılından bu yana çalıştığım Hidrotam’da dosyaları düzenlemekgibi işler yaparak çalışmaya başladım.
Almış olduğum eğitimlerin sonrasındabu kadar alttan başlayacağımı tahmin etmiyordum; fakat annem ve babam bana kötülük değil, iyilik etmişler.Bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Şirkettebugünkü pozisyonuma gelene kadar birçok aşamadan geçtim. Belirli sürelerle farklı departmanlarda çalıştım.Böylece tüm yönetsel süreçlerin işleyişini öğrenme fırsatım oldu.
Hidrotam’da bir iş gününüz nasıl geçer?
Sabah erkenden vazifede olmanın bilinci ile yeni bir iş gününe başlarım.Çalışma arkadaşlarımla kısa bir sohbetin ardından bir önceki gün oluşturduğum günlük planımı uygulamaya koyuluyorum. E-maillerimi kontroleder, yapılması gereken işleri ilgili kişiler ile irtibat kurarak yapılmasını sağlarım. Hemen her gün müşterilerimizle veya çalışma arkadaşlarımızla toplantılarımız olur ve günün belli birkısmı toplantı halinde geçer.
Katıldığım toplantılar sonraki günlerimin planını ortaya çıkarır. Günün sonunda o günün değerlendirmesini yapar, bir sonraki günü planlar ve günü hiçbir işi yarım bırakmayarak bitirmeye çalışırım.
Kadınlar Türkiye’de çok önemli,ancak kullanılmayan bir ekonomikgüç potansiyelidir. Kadın istihdamını artırmak ekonomikbüyümeyi de artırır. Ayrıca duygu zenginliğinden doğan önseziler,kadınların iş hayatındaki erkeklere göre en önemli silahıdır.
Bir aile şirketinde çalışmanın ne gibi sorumlulukları var?
Hidrotam bir aile şirketi. Tüm çalışmahayatımı burada geçireceğim. Aileşirketinde çalışmanın sorumluluğubambaşka. Ailemin hayali, kurdukları işi çocuklarının daha da büyütmesiydi elbette ve ben bu sorumluluk duygusu ile tüm engelleri aşarak yoluma devam ediyorum.Şirket elime verilmiş küçük bir çocuk gibiydi. Ben onu büyüttüm, o da beni...Yıllar geçecek, yaşlanacağız, Hidrotamher zaman genç ve dinamik kalacak.Yetiştirdiğimiz yeni nesil bu aile şirketiniher zaman ayakta tutacak, taze birkan olacak.
Aileniz işleri size devrederken neler yaşadınız?
Ailemin en başta kaygılar yaşadığınıbiliyorum. Eğitimini yeni tamamlamışbir kız çocuğuna işleri nasıl teslimedeceklerdi? Sorumluluk alabilecekmiydim? Tabii ailem ilk günden buyana destek oldu. Annem ve babamınyıllarca Arçelik’te çalışmış olmalarınıngetirdiği tecrübe, onlar tarafından banada aktarıldı.
Bu nedenle söz konusu avantaj şirket yönetim ve organizasyonunun her noktasında bana yardımcı oldu. Bunca yıllık iş hayatlarındaki değişen ve yeniledikleri her türlü deneyimi bana aktararak çok iyi yetişmemi sağladılar.
Aile şirketinde görev almanın olumlu ve olumsuz tarafları nelerdir?
Hazır bir düzenin içerisine girmemin elbette yararları oldu. Ancak aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk hisside verdi.İş yürütülürken bir sorunla karşılaşılmasıdurumunda aile bireyleri genelde birbirlerine yardımcı olurlar,eksikliklerini kapatırlar. Aile şirketinde çalışmanın olumlu bir yanıdır bu.Şirket, aile bireyleri tarafından kurulduğuiçin sahiplik duygusu yoğun olarak yaşanır ve bu sahiplik duygusuişletme sürekliliğinin sağlanmasında büyük fayda sağlar.
Aile dayanışmasının sonucu olan takım ruhu, adanmışlık duygusu, sadakat, güvence vedevamlılık şirketi başarıdan başarıyagötürebilir.Benim için diğer bir olumlu yanı daküçük yaşlardan itibaren iş ile ilgili pekçok bilgiye sahip olmamdır. Dolayısıyla işi erken yaşlarda öğrenebildim.
Bu da aile şirketinin bana bir avantajı oldu. Olumsuz tarafından bahsedecek olursak da iş ile aile kararlarının birbirinden ayrılmaması olasılığı, aile şirketlerinin ciddi dezavantajlarından biri olabilir. Aile içinde görüş, zihniyet ve yöntem ayrılıkları ortaya çıktığındaise tüm avantajlar bir ayak bağına dönüşebilir.
İş yaşamında kadınların kabul görülmesi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Ülkemizde kadınların çalışma yaşamındaki yerine ilişkin tablo pek iç açıcı değildir. İş hayatında ‘Ben de varım’demeniz, kabul görmeniz biraz zaman alıyor. Evlilik, çocuk gibi nedenlerle iş hayatında süreklilik sağlayamayacağınız düşünülebiliyor. Ancak günümüzdebu önyargılar bir nebze de olsa aşılmış durumda. İş dünyasına baktığımızdabirçok başarılı iş kadınımız olduğunu görüyoruz. Bu durum yetişmekte olandiğer kadınlarımıza cesaret vermekte ve umut olmaktadır.
Aile şirketlerinde kuşak farklılıkları sizi ne yönde etkiledi?
Kurumsallaşma ve profesyonelleşme ile ilgili çalışmalarımda sistem kurarken,ikinci kuşak olarak değişimi yönetirken zorlandım. Kurucu kuşak ile işi devralacak ikinci kuşağın arasındaki görüşve yöntem farklılıkları çözümsüz kalırsaşirket değişen koşullara uyum sağlayamaz ve yok olur. Bu tehlikenin farkında olarak ve çok dikkatli adımlar atmamız gerektiğini bilerek bugünlere geldik.
İş ve aile yaşamınızı nasıl dengede tutuyorsunuz?
Şirket olarak katıldığımız fuarlar nedeniyleyurt içi ve yurt dışı seyahatlerim olabiliyor. Çocuk sahibi olduğum için iş dışındaki tüm zamanımı kızıma ayırıyorum.Eşim ve ben eve döndüğümüzde önce onunla ilgileniyoruz. Birlikte yemek yiyor, oyunlar oynuyoruz. İhtiyaç duyduğu anne şefkatini ona sonunakadar veriyorum, bugünler hızla geçipgidecek, bu yüzden hiçbir anı kaçırmak istemiyorum.
Yurt dışında çalışan kadınlarla ülkemizdeki kadınlar arasında sizce ne gibi bir fark olabilir?
Yurt dışında çalışan kadınlar ile ülkemizdeçalışan kadınlar arasındakien büyük fark eğitim düzeyidir. Eğitim düzeyi, istihdam edilebilirliği ve çalışma şartlarını büyük ölçüde etkiler.Türk kadınlarının birçok konuda dahayetenekli olduğunu ve eğitim seviyesi yükseltilerek içlerindeki cevheri çıkaracaklarını düşünüyorum.
Erkeklerin çalışma üslubuyla kadınlar arasında sizce nasıl bir fark var?
Erkek egemen bir toplumda yaşamamızın yarattığı geleneksel bakış açısını ortadan kaldırabilirsek ve eğitim düzeylerini artırabilirsek kadınlarımızı çok daha iyi yerlerde görebileceğiz.Fırsat eşitliği verilmesi durumunda erkeklerle aynı derecede belki de daha fazla başarı gösterebileceklerine inanıyorum.Kadınlar Türkiye’de çok önemli,ancak kullanılmayan bir ekonomik güç potansiyelidir. Kadın istihdamını artırmak ekonomik büyümeyi artırır,yoksulluğu azaltır.
Aile dayanışmasının sonucu olantakım ruhu, adanmışlık duygusu,sadakat, güvence ve devamlılık şirketi başarıdan başarıya götürebilir. Fakat aile içinde görüş,zihniyet ve yöntem ayrılıkları ortaya çıktığında ise tüm avantajlar bir ayak bağına dönüşebilir.
Sektörde sizce niçin sayıca az kadın yeralıyor?
Ülkemizdeki kadınların istihdam edilebilirliğineyönelik geleneksel bakışaçısı, iş gücüne katılımının önündeki başlıca engellerden biridir. Türk kadınının layık olduğu seviyeye çıkması,toplumda saygınlık kazanması,eşit fırsatlara kavuşması için eğitim seviyesini yükseltmesi ve kendini geliştirmesi şarttır. Kadın ya da erkek içinbaşarı kazanmanın gereklilikleri farklıdeğildir. Kaldı ki kadınların iş hayatında biraz daha şanslı olduğunu düşünüyorum.Çünkü duygu zenginliğinden doğan ön seziler kadınların bence işhayatındaki en önemli silahıdır.
Kadınların iş hayatında daha aktif olabilmesi için neler yapılmalı?
Kadınların eğitim konusunda önü kesildiğiiçin onlar da yapacak bir şeyleri kalmadığını ve erken yaşta evlenmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Sonrasında çocuk gibi sorumlulukları da almaya başlayınca tamamen iş hayatından izole olup ev hayatından ibaret bir yaşamları oluyor.
Elbette bir aile kurmak herkesin hayalidir; ancak öncesinde ekonomik özgürlük ele alınmalı ve bir kariyer sahibi olunmalıdır. Böylece daha güçlü kadınlar yetişerek hem evlilik, hem iş ,hem de sosyal hayatlarında varlığını gösteren bireyler haline geleceklerdir.
Kadın çalışanlara ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz?
Kadın çalışanların özellikle de bizim sektörde kendini kanıtlayabilmeleri zaman alan ve kolay olmayan bir iştir. Onedenle iş hayatında varlık gösterebilmekiçin yaşam boyu öğrenme becerisinesahip olmalarını tavsiye ediyorum.Öğrenmenin sonu yoktur, her yaşta hertürlü bilgiye açık olunmalı ve sonraki kuşaklara da bu bilgiler aktarılmalıdır.
Paylaşılmayan bilgi kaybolup gider.Kendini yetiştirmek kadar çevrenizdeki insanları da yetiştirmek, edinilen tecrübeleri, bilgileri onlarla paylaşmak daha sağlıklı nesiller yetişmesine katkıda bulunmak hem kendine, hem karşıdakine,hem de ülkeye kazandırır.