Mühendisliğin geçmişi, insanoğlunun içindeki merak duygusu kadar eskidir.Atalarımız doğanın sunduğu...
Mühendisliğin geçmişi, insanoğlunun içindeki merak duygusu kadar eskidir. Atalarımız doğanın sunduğu malzemeleri ve sahip olduğu güçleri, bugün yaptığımız gibi insanlığın yararına kullanmaya ve kontrol altına almaya çalıştı. Tarihin ilk mühendisleri ise Ortadoğu ve Anadolu topraklarının yetiştirdiği insanlardı.
Mühendis kelimesinin Türkçe kökeni “hendese” yani geometriden türemiş görünüyor. İngilizcedeki karşılığı olan “engineer” ise sanıldığı gibi “engine” yani makine kökenli değil; “ingenuity” yani yaratıcılık, akıllı olmak gibi kavramlarla ilgilidir. Zaten aslında engine yani makine kelimesi de faydalı ve akıllı alet anlamına geliyor. Tarih öncesi çağlarda insanlar açlık, düşmanlar, iklimin zorlukları, mesafelerin zorlaması gibi sorunlarla baş edebilmek için akıllı ve yaratıcı olmak zorundaydı. Bu nedenle etrafta her zaman birçok yaratıcı lider ve danışman (mühendis-engineer) vardı. Bu kişiler avlanma, tarım, savaş, alet ve araç geliştirme, ulaşım ve birçok şeyin üstesinden gelme konusunda teknikler geliştirdi ve kullanılmasını sağladı.
MÜHENDİSLİĞİN ANAVATANI VE MÜHENDİSLİK ARAÇLARI
Milattan önce başlayan bu gelişmeler giderek hızlandı. Tekerlek, manivela gibi araçlar geliştirildi; yük taşımak ve sürüklemek için hayvan gücü, madenlere şekil vermek için ateş, sulama kanalları, maden işletme teknikleri gelişti. Tarihin ilk mühendisleri, Ortadoğu ve Anadolu topraklarının yetiştirdiği insanlardı. Örneğin eski çağların büyük mühendislik eserleri arasında yer alan piramitler Nil Vadisi’nde yapıldı. Helenistik Dönem adı verilen milattan önce ve sonra 5’er yüzyıllık dönemi kapsayan bin yılda insanoğlu çok sayıda icat ve mühendislik eserleri yarattı. Vida, su çarkı ve benzeri mühendislik araçları bu dönemden kalmadır. Roma Dönemi’nde ise bunlara ek olarak bina güçlendirme teknikleri, yollar, su kemerleri, su dağıtım sistemleri ve büyük kamu binaları yapılmaya başlandı. Çin’de ise su değirmenleri, döner fanlar, sallarda kullanılan sabit direkli yelkenler gibi pek çok icadın yanı sıra, kağıt ve barut gibi malzemeler üretildi. Batı medeniyetinde karanlık çağ olarak bilinen yaklaşık MS.500-1500 yılları arasında dahi çok sayıda mühendislik aracı geliştirildi. Örneğin mekanik saat, baskı teknikleri, özellikle matbaa bu dönemin eseridir. Demir ve alaşımların döküm teknikleri ile tekstil teknolojisi de Anadolu çıkışlı olarak bu dönemde gelişti. 16. yüzyılda başlayan Rönesans büyük mühendis, mucit, sanatçı Leonardo Da Vinci’yi ağırladı. Bu dönemde daha çok mimar ve mühendislerin büyük şatolar, ibadethaneler yaptıklarını görüyoruz. Su yapıları, yol ve köprüler ile büyük camiler yapan Mimar Sinan da bu çağda yaşadı. Savaş mühendisleri ise kaleler ve benzeri savunma yapıları ile savaş araçları geliştirdi.
SANAYİ DEVRİMİ İLE BİRLİKTE GELİŞEN MÜHENDİSLİK
1750 – 1850 arasındaki yüzyıl Batı Avrupa’da sanayi devrimine şahit oldu. Bu dönem gerçek mühendisliğin gelişmeye başladığı en önemli zaman dilimidir. Başta James Watt olmak üzere çok sayıda mühendis ve bilim adamı bu dönemde yetişti. Whitworth gibi mucitlerin geliştirdiği döner bıçaklı kesme ve delme aletleri, torna ve benzeri makineler sayesinde endüstri ürünlerinin seri üretimi mümkün olabildi. Bu dönemde yeni bir ulaştırma sistemi geliştirildi. Stephenson, Brunel gibi mucitler raylı sistemleri ve lokomotifi üretti. Bu dönem aynı zamanda modern anlamda mühendislik eğitiminin de başladığı dönemdir. Özellikle Fransa’da mühendislik, özellikle inşaat mühendisliği okullarda bir meslek olarak öğretilmeye başladı. Bu gelişme ilk kez askeri olmayan mühendislerin eğitiminin yapılması anlamındadır ve o yüzden “civil” dir. İnşaat Mühendisliğinin İngilizce karşılığı “Civil Engineering” buradan gelir. Bu dönemi izleyen 50-60 yılda hava ulaşımının başlangıcı ve nükleer güce yol açan deneylerin önem kazandığı görülür. Avrupalı göçmenler ilk olarak Amerika’ya geldikleri 17. yüzyıldan itibaren yenilikçi ve yaratıcı yöntemlerini de bu yeni kıtaya taşıdı. Özellikle 18. yüzyıldan sonra Avrupa’daki askeri tekniklerin bu kıtada da kullanılmaya başlandı. 19. yüzyılın başlarına kadar İngiliz mühendisliğinin etkili olduğu; bu dönemde inşaat mühendisliği ve daha sonraları makine mühendisliğine bağlı tüccarlığın Amerika’da önem kazandığı söylenebilir. Özellikle kanal ve raylı sistemlerin Amerika’da çok yaygınlaştığı görülür. Bunu hemen izleyen dönemde mühendislik bilimi havacılık, su, nükleer enerji, elektronik, uzak mesafeli iletişim, madencilik ve ormancılık gibi konularda gelişme gösterdi. Mühendislik tarihi bir biriyle örtüşen dört temel fazdan geçmiştir. Bunların her biri bir devrim ile birbirinden ayrılır:Bilim-Öncesi Devrim: Tarih öncesi icatlar çağından, Rönesans’taki usta mimar, mühendisler yetiştiren (özellikle Leonardo da Vinci) dönem. Sanayi Devrimi: 18-19’uncu yüzyıllar arasında inşaat ve makine mühendisliğinin doğduğu ve mühendisliğin uygulamalı sanat dallarından çıkıp bilimsel esaslara dayalı bir meslek haline geldiği dönem. İkinci Sanayi Devrimi: İkinci Dünya Savaşı öncesi yüzyılda; kimya, elektrik ve diğer bilimlere dayalı mühendislik dallarının doğduğu ve elektriğin, telekomünikasyonun, otomobil, uçak ve kütlesel üretimin uygulanmaya başladığı çağ. Bilgi Devrimi: Savaş sonrasında mühendislik bilimlerinin özellikle mikro elektronik, bilgisayar ve telekomünikasyon araçlarının gelişmesi ile birlikte bilişim teknolojisinin yükselişe geçtiği dönemdir.
MÜHENDİSLİK VE YENİ TEKNOLOJİLER
Mühendislik, yeni teknolojilerle (Elektronik teknolojisi, mikro elektronik, bilgisayar, yeni telekomünikasyon araçları ve metodları) birlikte ilerleR. Turbojet ve roket motorları ile hareket eden uzay araçları mühendisliği sayesinde ulaşılan menzil, hayal edilemeyecek kadar uzamıştır; bu uzay mühendisliğidir. Atom parçaları ve nükleer enerji ile ilgili kullanım alanlarının gelişimi nükleer mühendisliği daha ileri noktalara taşıdı. Malzeme laboratuvarlarından çıkan bilgiler ise malzeme bilimini ve mühendisliğini ortaya çıkardı. Mikro elektronik, iletişim ve bilgisayar mühendisliğinin gelişmesi sayesinde bilgi devrimi yaşandı. İnsanların sahip olduğu ve ulaşabildiği bilgiler sayesinde, insan beyin gücünün makinelerin gücünden çok daha üstün olduğu anlaşıldı. Bu dönemde, mühendislerin yüksek lisans eğitimi önem kazandı, geniş ölçekli araştırma ve geliştirme organizasyonları yapılmaya başladı.
GELECEKTE MÜHENDİSLİK
Günümüze kadar fiziki bilimler; yani fizik ve kimya, teknolojinin gelişmesinde rol oynadı. Hızla gelişen nano teknoloji, mikro elektronik devriminin nüne bu sayede geçebildi. Fiziki bilimlere katılacak farklı dalların başında biyoloji geliyor. Özellikle moleküler ve genetik biyoloji, teknoloji alanına girmeye başladı. Geleneksel hale gelen entelektüel disiplinler ise geleceğin yeni teknolojilerinin şekillendirilmesinde önemli roller üstlenecek gibi görünüyor.