Türkiye son yıllarda daha çok hizmet sektörü ve rant odaklı finansal bir büyüme modelini tercih etti. Bu tercihte, hizmet sektörü için birim başına iş alanı açma maliyetinin sanayi sektöründen çok daha ucuz olması önemli bir etken. Üretim odaklı olmayan büyüme politikaları sonucunda gayrı safi milli hasılamız içinde sanayinin payı yüzde 25’lerden yüzde 16’lara kadar geriledi.
Türkiye son yıllarda daha çok hizmet sektörü ve rant odaklı finansal bir büyüme modelini tercih etti. Bu tercihte, hizmet sektörü için birim başına iş alanı açma maliyetinin sanayi sektöründen çok daha ucuz olması önemli bir etken. Üretim odaklı olmayan büyüme politikaları sonucunda gayrı safi milli hasılamız içinde sanayinin payı yüzde 25’lerden yüzde 16’lara kadar geriledi.
Makine İhracatçıları Birliği olarak katma değer yaratan ve teknoloji üreten makine sektörünün ciddi şekilde desteklenmesi gerektiğini her platformda dile getirdik. Makine sektörünün gelişiminin, Türk ekonomisinin geleceği ve 2023 hedefleri açısından ne kadar hayati olduğunu devletin yetkili birimlerine her fırsatta anlattık. Dünyada makine sektörünün stratejik önemini kavrayan devletler, yaptıkları yapısal düzenlemeler ve desteklerle makine sektörünü geliştirirken, Türk makine sektörü ancak dünyanın büyüyebildiği kadar büyüyebildi. Makine sektörünün stratejik sektör ilan edilmesi çok önemliydi.
Ancak bu kavramın altının doldurulduğunu söylemek zor. Türkiye’nin katma değer yürüyüşünün öncülüğünü yapacak olan makine sektörünün arkasında mutlaka devlet kuvvetinin olması gerekiyor.
Ekonomiden sorumlu devlet bürokrasisinin son zamanlarda sıklıkla söylediği gibi, büyümenin kalitesi ve şekli bugünlerde çok daha ciddi şekilde anlaşıldı. Bu çerçeve içinde Türkiye, 3 bin 500 dolar olan kişi başı milli gelirden 10 bin dolara gelirken, ucuz işgücüne dayalı rekabet gücü avantajı ortadan kalktı ve direkt yetişmiş kaliteli insan kaynağına oturan üretim odaklı büyümeye doğru geçme ihtiyacı hissetti. Artık önümüzde böyle bir süreç var.
Önümüzdeki bu yeni süreçte sektör olarak her zamankinden daha örgütlü ve organize hareket etmemiz gerekiyor. Bu noktada, kuruluş protokolünü imzaladığımız ve hazırlıklarını nisan ayı içinde bitirecek olduğumuz “Makine İmalat Sanayi Dernekleri Federasyonu” (MAKFED) hayati bir rol üstlenecek. MAKFED çatısı altında birleşen Türk makine sektörü, önümüzdeki dönemlerde çok daha aktif bir lobi faaliyeti yürüterek, küresel rekabet için ihtiyacı olan yapısal değişiklikleri gerçekleştirecek ve hak ettiği desteği alacak.
Bu noktada bizlere düşen, MAKFED’i her alanda desteklemek ve tüm çalışmalara azami desteği vermek olacaktır. Bu anlayış doğrultusunda şimdiye kadar yanımızda olan ve MAKFED için çaba gösteren tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum