Eğitim müfredatlarını, öğrencilerinin “sanayinin tozunu yutmasını sağlayacak” şekilde belirlediklerini ifade eden Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi...

Eğitim müfredatlarını, öğrencilerinin “sanayinin tozunu yutmasını sağlayacak” şekilde belirlediklerini ifade eden Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Naime Filiz Özdil, “Sanayi ile kurduğumuz işbirlikleri, akademik çalışmalarımız ve bilims el projelerimizle çok genç bir bölüm olmamıza rağmen şimdiden dikkatleri üzerimize çekmeyi başardık” dedi.

Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü 2011 yılında kuruldu. 2014-2015 eğitimöğretim yılında lisans düzeyinde ilk öğrencilerini kabul etmeye hazırlanan bölüm, 26 kişilik kontenjan ayırdı. Eğitim dilini İngilizce olarak belirleyen Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü, bölgesinde faaliyet gösteren sanayi kuruluşları ile de yakın işbirliği kurarak öğrencilerinin mezuniyet öncesinde piyasa koşulları hakkında fikir sahibi olmasını ve mesleğine hazır hale gelmesini sağlamaya çalışıyor. Üniversite bünyesinde oluşturulacak fon ile öğrenci projelerine maddi destek yaratmaya hazırlanan bölümün proje uygulamaları, sanayi kuruluşları tarafından da destekleniyor. Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Naime Filiz Özdil, sorularımızı yanıtlayarak bölümün yapısı, sunulan eğitimin niteliği ve projeleriyle ilgili bilgi verdi.

Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ne zaman kuruldu? Eğitimde belirlediğiniz temel hedefler nelerdir?

2011 yılında kurulan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ülkemizin en genç üniversiteleri arasındadır. Makine Mühendisliği Bölümü ise üniversitemizin ilk oluşturulan bölümlerinden biridir. Kuruluşumuzdan itibaren gerek bölüm akademisyenlerinin gerekse üst yönetimin özverili çalışmaları neticesinde derslik ve laboratuvar gibi altyapı ihtiyaçlarımızı da tamamlayarak Yükseköğretim Kurumuna (YÖK) lisans öğrencisi alımı için başvurumuzu yaptık. Bu yıl ilk kez öğrenci kabul etmenin heyecanını yaşıyoruz. Lisans eğitimimizi yapılandırırken nitelikten ödün vermek istemedik. Bu yüzden kontenjanlarımızı sınırlı sayıda tuttuk. 20’si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, beşi yabancı uyruklu ve bir tanesi ise lise birincisi olmak üzere toplamda 26 kişilik kontenjan ayırdık.

Öğrencilerimizle daha fazla etkileşim içerisinde olmak, onlarla birebir ilgilenebilmek için kontenjan sayımızı önümüzdeki yıllarda da aynı şekilde belirlemeyi düşünüyoruz. Öğrencilerimizin dünyada olup biten gelişmeleri takip etmelerini istiyoruz. En güncel yayınlara ulaşmalarını, yaptıkları çalışmaları ve araştırma sonuçlarını uluslararası katılımlı yarışmalarda, fuarlarda ve sempozyumlarda sergilemelerini arzu ediyoruz. Bunun ilk koşulu da iyi bir dil eğitiminden geçiyor. Üniversite olarak öğrencilerine iyi bir yabancı dil eğitimi vermenin yanından bu dili kullanarak mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak için, eğitim dilimiz tamamıyla İngilizce’dir. Eğitimlerimizin akademisyenden öğrenciye yavan bir bilgi aktarımına dönüşmesini istemiyoruz. Bunun için teknolojiyi en etkin biçimde kullanmayı planlıyoruz. Özellikle derslerimizi, görsel ve işitsel materyaller ile desteklenmiş şekilde düzenledik. Bir yandan dersliklerimizi bu duruma imkan verecek şekilde hazırlarken diğer yandan da yükseköğretim konusunda uzman yayınevleri ile işbirliği yaptık. Ayrıca ülkemizdeki pek çok üniversitenin aksine, öğrencilerin teorik bilgiyi özümsemesini sağlayan uygulamaları ve deneyleri son sınıfa ertelemiyoruz.

Bölümümüzün temel derslerinin müfredatlarını uygulamalı olarak hazırladık. Bunun için gerekli deney setlerini temin etmiş durumdayız. Öğrencilerimizin derslerde öğrendikleri temel kavramları bizzat laboratuvarda deneyimlemelerinin bilgiyi daha kalıcı ve işlevsel hale getireceğinin farkındayız. Diğer taraftan öğrencilerimiz, son sınıfa geldiklerinde anlaşma yaptığımız sanayi kuruluşlarında çalışarak eğitimlerini tamamlayacaklar. Bu uygulama ile mezuniyet öncesinde öğrencilerimizin piyasa koşulları hakkında fikir sahibi olmasını ve üniversiteyi bitirdiğinde mesleğine hazır hale gelmesini sağlamaya çalışıyoruz.

Eğitim uygulamalarınızda daha iyiye ulaşmak için ne tür çalışmalar yaptınız?

Bölümümüzün kurulmasının üzerinden henüz üç yıl gibi kısa bir süre geçti. Bu süreçte kazandığımız en önemli başarı, akademisyenlerimiz ile birlikte çağdaş bir eğitim ve araştırma felsefesi üzerinde mutabakata varmış olmaktır. Bunun ilk meyvelerini almaya başladığımızı söyleyebilirim. Çeşitli kurum ve kuruluşlardan aldığımız projeler, sanayi ile kurduğumuz işbirlikleri, akademik çalışmalar ve bilimsel üretimlerimiz çok genç bir bölüm olmamıza rağmen şimdiden pek çok kesimin dikkatini çekmeye başladı.

Müfredatınızı oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate aldınız mı? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi nasıl sağladınız?

Müfredatımızı, öğrencilerimizin “sanayinin tozunu yutmasını sağlayacak” şekilde belirledik. Eğitim müfredatımızda, öğrencilerimizin mezun olmadan önce tam zamanlı olarak bir sanayi kuruluşunda çalışması için gerekli düzenlemeleri yaptık. Bölgemizdeki kuruluşlarla görüşmelere şimdiden başladık. Bu fikri paylaştığımız firmalar konuya çok sıcak yaklaştılar. Öğrencilerimizi bu şekilde yetiştirerek, mezun olduklarında aynı zamanda sanayi tecrübesi ile de donatmış olmayı hedefliyoruz.

Teorik eğitimler haricinde araştırmageliştirme ve yenilikçiliğe önem veren bir eğitim kurumu olarak öğrencilerinize sunduğunuz teknik imkanlar konusunda neler aktarmak istersiniz?

Öğrencilerimizin fikirlerini, alanlarına dair ilgi ve alakalarını birer araştırma faaliyetine dönüştürmelerini arzuluyoruz. Bütün öğrencilerimizin öğretim hayatları boyunca en az bir araştırma projesi yürütmesini istiyoruz. Bunun için üniversite içerisinde bir takım imkanlar yaratmaya şimdiden başladık. Üniversitemiz bünyesinde oluşturulacak fon ile öğrencilerimizin projelerine maddi destek sağlayacağız. Bu fon, beraber çeşitli düzlemlerde ilişki içerisinde olduğumuz bölgemizdeki sanayi kuruluşlarının desteği ile oluşturuluyor. Bölümümüz laboratuvarları sadece eğitim amaçlı değil aynı zamanda araştırma amaçlı olarak da kullanılabilecek şekilde tasarlandı.

Öğrencilerimizin bu laboratuvarları en etkin şekilde kullanabilmeleri için gerek yönlendirilmeye gerekse de teşvik edilmeye ihtiyaçları var. Tüm bunların farkındayız ve dört yıllık müfredatımızı bu şekilde kurguluyoruz. Bölgemizde otomotiv sektöründe faaliyet gösteren önemli kurumlar var. Bu kurumlar ile yürüttüğümüz işbirlikleri neticesinde, bölümümüzde otomotiv sektörünün ihtiyaçlarına yönelik birtakım testlerin ve analizlerin yapılabileceği bir laboratuvar kurduk. Yine bölgemizdeki plastik boru üreticilerinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, çeşitli mekanik ve hidrolik testlerin yapılabildiği bir laboratuvarımız mevcut. Bunların dışında bölümümüzde başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji alanındaki araştırmalarda ve ürün testlerinde kullanılmak üzere laboratuvar oluşturma sürecimiz de devam ediyor. Tüm bunların dışında öğrencilerimizin kullanımına 24 saat açık eğitim laboratuvarlarımızda mekanik, termodinamik, ısı transferi ve akışkanlar mekaniğinin temel prensiplerinin test edildiği deney düzeneklerimiz mevcut.

Öğrencilerin Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesini seçmesindeki temel nedenleri sıralayabilir misiniz?

Öğrencilerimizin bizi seçmesindeki en temel nedenlerin başında yüzde 100 İngilizce eğitim veren bir kurum olmamızı sayabiliriz. Kayıtlardan önce yaptığımız çok sayıdaki lise ziyaretleri ve fuar katılımlarında, adaylarla kurduğumuz sıcak ilişkinin de bizi tercih etmelerinde etken olduğunu düşünüyorum. Bir diğer önemli neden de üniversitemizin öğrencilerimize sağladığı burs imkanlarıdır. Üniversitemiz bölüm ayrımı yapmaksızın öğrencilerimizin tamamına başarı durumlarına göre ayda 2 bin TL’ye varan miktarlarda burs veriyor.

Makine mühendisliği öğrencileri sanayiyle koordineli çalışma yapma şansına sahip mi? Sağladığınız staj olanakları nelerdir?

Yaz stajları konusuna özel bir hassasiyet gösteriyoruz. Ülkemizde ne yazık ki yaz stajları çok fazla önemsenmiyor. Öğrenciler genel olarak bunu bir angarya gibi görüp, kurtulmak için yollar arıyor. Bölüm kontenjanlarının kalabalık olması da hem akademisyenlerin öğrencilere yönlendirmede bulunmasına, hem de yapılan çalışmaları etkin bir şekilde denetlemesine ve değerlendirmesine imkan vermiyor. Öğrenci kontenjanını sınırlı tutmamızın bir diğer nedeni de öğrencilere stajlar konusunda en uygun yönlendirmeyi sağlamak. Öğrencilerimizin staj dönemlerini en iyi şekilde değerlendirmeleri için onlarla birebir ilgilenerek, en uygun staj yerlerinin belirlenmesi konusunda her türlü yardımı yapmaya hazırız. Bu konudaki en büyük güvencemiz bölgemizdeki sanayi kuruluşları ile geliştirmiş olduğumuz yakın mesai birliğidir.

Bölümünüz bünyesinde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleri konusunda bilgi verir misiniz? Sanayi kuruluşlarından beklediğiniz destekler nelerdir?

Bölgemizde bulunan enerji şirketleri ile çeşitli faaliyetler yürütüyoruz. Yakın çevremizdeki bir dizi hidroelektrik ve termik santralin sürdürülebilir ve verimli bir şekilde çalışması, doğaya olan olumsuz etkilerinin azaltılması yönünde henüz proje aşamasına geçmemiş düşüncelerimiz var. Yakın zamanda olgunlaşan fikirleri çeşitli ulusal desteklerden faydalanarak hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bunun yanında bölgemizde güneş enerjisi alanında faaliyet gösteren firmaların, yurt dışına açılmalarını sağlamak üzere ürün testlerinin yapılabileceği uluslararası kuruluşlarca akredite edilen bir laboratuvar kurma planımız mevcut. Bunların dışında Kalkınma Bakanlığı, Çukurova Kalkınma Ajansı ve üniversitemizin Bilimsel Araştırma Projeleri fonundan desteklenen çalışmalarımız devam ediyor. Henüz başvurusu değerlendirme aşamasında olan iki TÜBİTAK projemiz var.

Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Sanayileşmiş ülkeler ile kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?

Türkiye’deki üniversite-sanayi işbirliği ne yazık ki henüz istenilen seviyede değil. Üniversiteler ile sanayi kuruluşları arasında süreklileşmiş bir ilişki tesis etmek çok güç. Yan yana gelmeleri genellikle günübirlik ihtiyaçlar üzerinden oluyor. İlişkilerin kalıcı hale gelmesi ve uzun soluklu işbirliklerinin geliştirilmesi için yeni mekanizmalar kurmak gerekiyor. Bu konuda üniversitelerimiz, teknokentler ve teknoloji transfer ofisleri bünyesinde verdiği çeşitli düzeylerdeki eğitimler ve araştırma faaliyetleri ile birtakım imkanlar yaratmaya çalışıyor. Sanayi kuruluşlarının, üniversitelerin sunduğu bu imkanları değerlendirme ve işbirliği yapma konusunda daha talepkar olması gerekir.