Karabuk demir celik sanayii'nin temeli, 3 nisan 1937'de zamanın başvekili ismet inonu tarafından zonguldak'ın karabuk koyunde filyos ırmağının kolları olan soğanlı ve arac caylarının birleştiği arada geniş celtik tarlaları uzerinde atıldı...

Türkiye’de çağdaş anlamda bir demir çelik sanayisinin temelleri Cumhuriyet’e kadar atılamamı ştı. 1932 yılında faaliyete geçen Kırıkkale fabrikası, devrin demiryolları inşaat politikasına uygun olarak ray üretmek için kurulmuştu. 1937 yılında temeli atılan ve 1 Haziran 1939’da yıllık 150 bin ton kapasite ile faaliyete geçen Karabük fabrikası da rayın yanı sıra inşaat demiri, putrel gibi profil demir ihtiyacını karşılıyordu. Ancak profil çelik, genç Cumhuriyeti temel inşaat yatırımlarında taşıyabilirdi. Eğer Türkiye kalkınmak ve Batılı medeniyet seviyesini yakalamak istiyorsa, bir an önce yassı çelik üretimine geçmeliydi. Çünkü sanayinin temeli yassı çelik üretimine dayanıyordu.

İLK GİRİŞİM ABD’DEN DONDU
Aslında Cumhuriyet yönetimi, bilinenden çok önce yassı çelik tesisi kurmak için plan yapmıştı. 1944 yılında dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun bazı temel sektörlerle ilgili hedeşer belirlemek üzere oluşturmaya çalıştığı planda Ereğli’de bir demir çelik kompleksi kurulması öngörülüyordu. Fakat Türkiye’nin istekli olması o günkü dünya konjonktüründe tek başına yeterli değildi. Hükümetin yassı çelik fabrikası kurmak için kredi ve teknik destek talebinde bulunduğ u ABD yönetimi Ankara’nın bu isteklerini reddettiği gibi, Türkiye’ye yolladığı uzman Thornbourg raporunda Karabük kompleksinin dahi durdurulması nı önermişti. Thornbourg raporunda “Türkiye için hammadde ve tarım ürünleri ihracatçısı işlevinin daha uygun olacağını” yazmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde yazılan bu rapor, çok kısa zamanda kadük kaldı. Çünkü savaştan sonra yeniden yapılanan dünyada ekonominin kuralları yeniden yazılıyordu ve Türkiye ile ABD arasında da yeni bir dönem başlıyordu. 1950’lerin başında blucin ve margarinle tanışan Türk halkı, artık çamaşır makinesi ve buzdolabı da istiyordu. Bunları üretmek içinse yassı çelik gerekiyordu.

SUMERBANK ONCU OLDU
1954 yılında Sümerbank’ın öncülüğünde Sanayi Bakanlığı temsilcilerinden oluşan bir komisyon kuruldu. Komisyon yassı çelik üretecek ulusal bir demir-çelik sanayisinin gerekliliğine karar verdi. 1959 yılı başında, yeniden ABD’nin kapı sı çalındı. 1944 yılında Türkiye’nin kredi ve teknik destek talebini neredeyse alay ederek geri çeviren ABD, bu kez hem kredi hem de teknik destek vermeyi kabul etti. AID aracılığı ile Türkiye hükümetine yassı çelik tesisi inşası için 129 milyon dolar kredi açıldı. Sanayi Bakanlığı’nca kurulan bir heyet ile Amerikan şirketi Koppers tarafından yapılabilirlik etüdü ve tesisi kuracak şirketin statü çalışmaları yapıldı. Aynı yılın eylül ayında, Koppers Associates, İş Bankası, Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Umum Müdürlüğ ü, Sümerbank Umum Müdürlüğü, Ankara Ticaret ve Sanayi Odası kurucu üye olarak belirlendi. 12 Şubat 1960`ta, Kardemir’in ardından Türkiye’nin ikinci entegre demir-çelik tesisi olacak fabrikanı n Karadeniz Ereğli`de kurulmasında anlaşmaya varıldı. 28 Şubat 1960’ta çıkarılan 7462 sayılı Yasayla da Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. (Erdemir) adı altında şirketin kuruluş yetkisi Bakanlar Kurulu’na verildi. 21 Nisan 1960’ta çıkarılan kararname ile kuruluş kararı alınıp, 11 Mayıs 1960’ta da şirket resmen tescil edildi. Kuruluş sermayesi 600 milyon TL olarak belirlenen Erdemir’in ortaklık yapısı şu şekilde gerçekleşti. Yüzde 28 ABD konsorsiyumu (Koppers Corp. Blow-Nox, Westinghouse, Yüzde 9 Chase International, yüzde 12 özel sektör, yüzde 51 Türkiye Cumhuriyeti.

CİLEK TARLASINDA CELİK
Neredeyse tamamı Türk ve mühendis ve işçileri tarafından gerçekleştirilen 42 aylık inşaat ve montaj çalışmalarının ardı ndan tesisler 15 mayıs 1965 günü işletmeye alındı. Kömürün ve çileğin vatanı olarak bilinen Karadeniz Ereğli, ülkenin tek yassı çelik fabrikasına ev sahipliğ i yapmaya başladı. Zaman içinde Ereğli küçük bir balıkçı kasabasından modern bir sanayi kentine dönüştü. Erdemir ile birlikte ekonomide yeni bir dönem başladı. Yılda 470 bin sıvı çelik ve 378 bin ton yassı çelik kapasitesi ile üretime başlayan Erdemir, ülke sanayisi için lokomotif rolü üstlenirken, artan ihtiyaçla cevap verebilmek için yeni yatırımlarla kapasitesi sürekli artırdı. Kuruluşunda 470 bin ton olan yıllık ham çelik üretim kapasitesi, 1969-72 döneminde gerçekleştirilen ara tevsiat, 1972-78 döneminde gerçekleştirilen birinci kademe tevsiat, 1978-83 döneminde gerçekleştirilen ikinci kademe tevsiat yatırımları ile yıllık 1,7 milyon tona ve 1983-87 döneminde gerçekleştirilen tamamlama yatırımları ile 2,0 milyon tona çıkarıldı. Erdemir, 1990 yılında başlatılan ve Türkiye’nin en büyük yatırımlarından biri olan “Kapasite Artırma ve Modernizasyon (KAM) Projesi”nin tamamlamasıyla ham çelik kapasitesini yıllık 3 milyon tona, yassı çelik kapasitesini ise yıllık 3,5 milyon tona çıkardı. Otomotiv, boru, beyaz eşya, basınçlı kap, makine gibi imalat sanayinin birçok sektörüne temel girdi sağlayan Erdemir, 2002 yılında İskenderun Demir Çelik Fabrikalarını yassı çelik üreten modern bir şirket yapısına dönüştürülmesi koşuluyla, 50 milyon dolar nakit karşılığında Özelleştirme İdaresi’nden satın alındı. Böylece şirketin toplam ham çelik üretim kapasitesi 5 milyon tona yükseldi. Yurt dışında ise, Romanya’da 108 bin ton üretim/yıl kapasiteli silisyumlu yassı çelik üreten Laminorul De Benzi Electrotehnice (LBE) tesisi satın alındı.

2010’DA HEDEF 10 MİLYON TON
Erdemir, 2006 yılında özelleştirme kapsamı nda Ordu Yardımlaşma Kurumu OYAK’a satıldı. OYAK, Erdemir’in yüzde 49.29 hissesi için 2 milyar 960 milyon dolar ödedi. Sektöründe yassı uzun ürün dengesizli- ğinden kaynaklanan yapısal sorunları ortadan kaldırmaya yönelik yatırımlara öncelik veren Erdemir, iştiraklerinden İsdemir’de büyük bir dönüşüm projesi başlattı. Yatırımların tamamlanmasıyla Erdemir ve İsdemir’in toplam üretiminin 2010 yılında 10 milyon ton yassı mamule ulaşması hedeşeniyor. Türkiye? nin en büyük yatırımlarından biri olan Erdemir, Avrupa kalite Ödülü sürecinde “Mükemmellikte Yetkinlik” belgesi aldı. Ulusal kalite ödülü sürecinde başarı ödülünü de elde eden Erdemir, entegre demir çelik tesisi olarak bu ölçekte yer alan kuruluşlar arasında ilk defa bu ödüle sahip oldu. Uluslararası kalite standartlarında levha, sıcak ve soğuk haddelenmiş sac, kalay ve krom kaplamalı sac ile galvanizli sac üreten Erdemir`de kok-sinter-yüksek fırın-çelikhane-sürekli döküm-sıcak haddehane- soğuk haddehane-kalay, krom ve çinko kaplama teknolojisi ile üretim yapılıyor. Erdemir, İsdemir’le birlikte Romanya, Erdemir Çelik Servis Merkezi, Erdemir Mühendislik Şirketi, Çelbor Boru, Erdemir Maden, Erdemir Lojistik, Erdemir Gaz olmak üzere bünyesinde 8 ayrı şirketi barındıran bir şirketler topluluğu. Bağlı 8 şirketi, 15 bin çalışanı, 3.5 milyar doların üzerinde cirosuyla dünya devleriyle yarışan Erdemir` in bugüne kadar devlete katkısı ise 10 milyar doların üzerinde.

AYŞE NEDEN PATLADI?
Demir çelik fabrikalarının en önemli bölümü, demirin kok kömürüyle birlikte eritilerek sıvı çeliğe dönüştürüldüğü yüksek fırınlardır. Isının yaklaşık 2 bin dereceye ulaştığı bu fı- rınlardaki işlem bir doğum gibi algılandığı için yüksek fırınlara dünyanın her yerinde kadın isimleri verilir. Erdemir’deki iki yüksek fırından biri olan Ayşe, 1970yılında sık sık arızalanmaya başlamıştı. Fabrikayı kuran ABD’li uzmanlar bir rapor hazırlayarak fırının bakıma alınması gerektiğini bildirdiler. Tabii ki rapor Ankara’nın tozlu raşarında beklemeye başladı. O dönemde tek arıza yapan Ayşe değildi. Türkiye siyaseti de çalkantılı bir dönemden geçiyordu. 1971 yılında 12 Mart Muhtırası yayınlandı. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit görevinden istifa etti. İsmet Paşa'ya bayrak açmaya hazırlanan Ecevit, hemen Ereğli CHP ilçe başkanı Kemal Anadol’u arayarak Zonguldak'a gelmek istediğini bildirdi. Siyasi tansiyon yükselmişti. Yaklaşık bir yıldır arızalı olmasına rağmen çalışmaya devam eden Ayşe’nin de tansiyonu aynı dönemde yükseldi. Fırın delindi, 2 bin derecedeki demir cevheri, dışarı sızıp, on derecedeki havayla buluştuğunda, büyük bir patlama yaşandı. 12 Mart muhtırasından bir ay sonra, meydana gelen patlama, muhtıracılara göre kuşkusuz bir sabotaj olmalıydı. Hemen sıkıyönetim ilan edildi, Ereğli'deki tüm evler arandı, birçok sendikacı ve Ereğlili gözaltına alındı. Gözaltına alı- nanlar arasında Kemal Anadol da vardı. Olayın bu boyutlara ulaşması üzerine İsmet Paşa, hemen Başbakan Erim'le Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'ı evine davet etti. İsmet Paşa, “Eğer gerçekten sabotaj varsa ve bizim ilçe başkanı buna karışmış ise, onu sizden önce ben cezalandırırım” dedi. Bu söz etkisini gösterdi ve Anadol İstanbul Harbiye'deki askeri hapishaneden serbest bı- rakıldı. Yapılan incelemelerde patlamanın sabotaj değil ihmal sonucu olduğu anlaşılsa da sıkıyönetim kaldırılmadı.