Mühendislik etiğini özümsemiş, global olarak sanayi, üretim ve akademik dünya arasında koordinasyonu sağlayabilecek; çağdaş, araştırma yeteneği gelişmiş...
Mühendislik etiğini özümsemiş, global olarak sanayi, üretim ve akademik dünya arasında koordinasyonu sağlayabilecek; çağdaş, araştırma yeteneği gelişmiş, projelerde liderlik yapabilecek özgüvene sahip, dinamik mühendisler yetiştirmenin temel hedefleri olduğunu belirten Gedik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Baykal, bölümün kuruluşundan itibaren hem altyapı olanakları, hem de akademik kadro açısından hızlı bir gelişim gösterdiğini söyledi. Gedik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünün farklı sanayi projeleri üzerinde çalışmayı sürdürdüğünü aktaran Prof. Dr. Mehmet Ali Baykal, bölümün yapısı, kuruluş amaçları ve hedefleriyle ilgili bilgi verdi.
Gedik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ne zaman kuruldu? Eğitimde belirlediğiniz temel hedefler nelerdir?
Gedik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü 2010 yılında kuruldu. İlk öğrencilerimizi ise 2012 yılında kabul ettik. Halen, üniversitemizin İstanbul Kartal Yerleşkesinde öğretim faaliyetlerine devam ediyoruz. 2015-2016 yılında ilk mezunlarını verecek olan bölümümüzde toplam öğrenci sayımız 125’tir. Makine mühendisliği bölümü ders programlarımız oluşturulurken, temel makine mühendisliği derslerinin yanında öğrencilerimize, günümüz teknolojisine uyum sağlamalarını kolaylaştıracak içerikte seçime bağlı teknik derslere yer verildi. Bu çerçevede günümüz teknolojik gelişmeleriyle uyumlu, çalışma ortamlarında başarı gösterebilecek nitelikte, geniş tabanlı bilgi sahibi, mühendislik düşünce tarzını ve mühendislik etiğini özümsemiş, global olarak sanayi, üretim ve akademik dünya arasında koordinasyonu sağlayabilecek; çağdaş, araştırma yeteneği gelişmiş, projelerde liderlik yapabilecek özgüvene sahip, dinamik mühendisler yetiştirmek temel hedeflerimiz olarak gösterilebilir.
Kuruluşundan bugüne bölümünüzde gelişim ve değişim yaşandı mı? Daha iyiye ulaşma noktasında önceliği hangi konulara verdiniz?
Kuruluş yılından itibaren gerek akademik gerekse altyapı olarak hızlı bir gelişim gösteren bölümlerden biriyiz. Bu kapsamda üniversitemizde Aydınlı Yerleşkesinde kurulan öğrenci deney laboratuvarları ile Kartal Yerleşkesinde mevcut olan bilgisayar laboratuvarlarına ilaveten, mühendislik eğitimi alan öğrencilerin tasarım, analiz ve değerlendirme çalışmalarında kullanacağı yazılımlara sahip yüksek performanslı bilgisayar laboratuvarları da bunuyor. Daha iyiye ulaşma konusunda en önemli parametrenin günümüz teknolojisinin gereklerine uygun çalışma koşullarında başarı gösterebilecek, yenilikçi ve araştırmacı mühendisler olduğundan hareketle eğitim programlarımızı oluşturduk. Üniversitemizin Fen Bilimleri Enstitüsünde açılan savunma teknolojileri yüksek lisans ve Türkiye de bir ilk olan doktora programlarıyla da mühendislik fakültesinden mezun öğrencilerimiz başta olmak üzere, ülke savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli mühendis ile akademisyen ihtiyacının karşılanması hedefleniyor. Ayrıca Pendik Kurtköy’de kurulumu devam eden merkez kampüsümüzde eğitim-öğretim faaliyetlerine devam edecek olan mühendislik fakültesinin proje aşamalarında da öğrencilerimizin çağdaş mühendislik eğitimi almalarını sağlayacak altyapı ve eğitim ortamları planlanıyor. İstanbul Teknoparkta üniversitemize tahsis edilen 5 bin metrekarelik alan içinde yine mühendislik fakültesi öğrencilerinin araştırma proje ve çalışmalarına imkan verecek altyapı hazırlandı.
Eğitim konularını oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate aldınız mı? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi nasıl sağladınız?
Makine mühendisliği bölümü ders plan ve içerikleri, teknolojik gelişmelerin gerektirdiği bilgi altyapısının yanı sıra sanayinin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlandı. Mühendislik eğitimi çoğunlukla yoğun bir teorik eğitimden oluşmakla birlikte, sanayi ile yakın ilişki içerisinde ve sanayi deneyimi yüksek öğretim üyeleri tercih edildi. Teorik dersler çerçevesinde bile doğrudan sanayinin problemleri analiz edilebiliyor. Ayrıca laboratuvar dersleri ve yaz stajları ile öğrencilere derslerde öğrendikleri bilgileri uygulama ortamı sağlanıyor. Genç mühendis adaylarının kendi tasarımlarını, fikirlerini uygulayacakları ulusal ve uluslararası ölçekte ödüllü proje yarışmalarına da katılımları destekleniyor.
Teorik eğitimler haricinde araştırmageliştirme ve yenilikçiliğe önem veren bir eğitim kurumu olarak öğrencilerinize sunduğunuz teknik olanaklar konusunda neler aktarmak istersiniz?
Gerek mühendislik fakültesi gerekse makine mühendisliği bölümü bünyesinde yurt içi ve yurt dışından alanlarında önemli başarılar elde etmiş bilim insanlarınca seminer programları oluşturuluyor. Bu seminerlere öğrencilerimizin katılımı teşvik ediliyor, özellikle yakın çevredeki önemli sanayi kuruluşlarına teknik geziler gerçekleştiriliyor. Böylece öğrencilerimizin sanayi kuruluşlarını yakından tanımasını sağlanıyor.
Makine mühendisliği eğitimi almak isteyen bir öğrencinin Gedik Üniversitesini seçmesindeki temel nedenleri sıralayabilir misiniz? Öğrencileriniz sanayiyle koordineli çalışma yapma şansına sahip mi? Sağladığınız staj olanakları nelerdir?
Makine mühendisliği eğitimi, baş döndürücü hıza sahip teknolojik gelişmelerin sonucunda son yıllarda en fazla gelişme gösteren temel mühendislik alanlarından biridir. Bu gelişmeler çerçevesinde eğitimde en önemli parametre ders içeriklerinin güncel teknolojik konuları takip edecek ve uygulayabilecek şekilde oluşturulması ve bu bilgilerin sanayi uygulamaları ile uyumlu olmasıdır. Üniversitemizin de bağlı bulunduğu Gedik Holdinge bünyesinde yer alan Gedik Kaynak ve Gedik Döküm Fabrikaları 50 yıl aşkın tecrübesi ile uluslararası ölçekte önemli bir yeri bulunan sanayi kuruluşlarıdır. Öğrencilerimiz derslerde öğrendikleri pek çok bilgiyi doğrudan bu fabrikalarda gerek üretim gerekse üretim sonrası uygulayarak pekiştirme fırsatı bulabiliyor. Ayrıca, makine mühendisliği bölümü öğrencilerimiz için önemli oranda staj imkanı sağlanıyor. Bu stajlarda öğrencilerimizin performansını yakından izleme şansına sahip olduğumuz için geliştirilmesi ve iyileştirilmesi gereken yönlerini de zaman kaybetmeden gözlemliyor ve tamamlayabiliyoruz. Bu sürece fabrika yöneticileri ve mühendislerin de çok değerli katkıları oluyor.
Bölümünüz bünyesinde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleriyle ilgili bilgi verir misiniz?
Üniversitemizin kurucusu olan Gedik Eğitim Vakfı, Gedik Holding’in desteğiyle oluşturuldu. Bu nedenle grup şirketleri olan Gedik Kaynak ve Gedik Döküm ile robotik konularında işbirliği çalışmalarımız devam ediyor. İstanbul Teknopark’ta kurulacak Ar-Ge merkezinde, savunma sanayine hizmet veren şirketlerle işbirliği çerçevesinde Ar-Ge çalışmaları yapılacak. Ayrıca, ASELSAN ile işbirliğine yönelik ön protokol imzalandı. Gelecekte birlikte çalışılacak projeler üzerinde görüşmeler ise devam ediyor. Bölümümüz öğretim üyeleri özellikle sanayi ile işbirliği konusunda deneyim sahibi akademisyenlerden seçiliyor. Yurt içi ve dışında sanayi deneyimi bizim için akademisyen seçiminde ağırlıklı tercih kriterinden biridir.
Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?
Birkaç yıl öncesine kadar sanayi kuruluşları ile üniversiteler arasında uzun yıllara dayalı ve aşılması oldukça zor görünen mesafelerden sıkça söz edilmekteydi. Aslında bu konuda sanayi kuruluşlarının üniversitelere yönelik eleştirel ifadeleri çok da haksız sayılmayabilir. Üniversiteler açısından bakıldığında da bürokratik engeller, takip edilmesi gereken prosedürler sanayi ile işbirliğinde en önemli engeller arasında görünüyordu. Ancak özellikle son yıllarda kamu kurum ve kuruluşları tarafından sağlanan önemli Ar-Ge destekleri sanayi kuruluşları ve üniversitelerin senkronize bir şekilde çalışmalarına ivme kazandırıldı ve mümkün kılındı. Üniversiteler, bilimsel çalışmalar yapma yeteneğine sahip akademisyenlerin aynı çatı altında faaliyet gösterdikleri kurumlar olup, sanayinin ihtiyaç duyduğu ve geliştirmek istediği alanlarda yol gösterici, çözümler sunabiliyor. Ancak sanayi kuruluşlarının da üniversitelerle işbirliği yapabilecek nitelikte Ar-Ge mühendisleri istihdam etmeleri, gerekli altyapıyı sağlamaları gerekir. Aksi takdirde üniversite tarafından üretilen projelerin sanayi kuruluşu tarafından anlaşılarak uygulanması mümkün olamaz. Gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında ise maalesef ülkemizde üniversite-sanayi işbirliklerinin olması gereken seviyenin çok altında olduğu, sanayinin üniversitelere halen proje desteği almak için aracı bir kurum olarak baktıkları, hatta destek sağlanan projelerde üniversitedeki akademisyenlerin işin büyük bölümünü yapması beklentisi gözleniyor. Atılması gereken en önemli adım sanayi kuruluşlarının Ar-Ge çalışmalarında ve geliştirilecek projelerde izlenecek yol, yöntem ve sorumluluklar çerçevesinde bilinçlendirilmelerini sağlayacak etkinlikler düzenlenmesidir. Globalleşme ile baş döndürücü bir hızla gelişen bilim ve teknolojilerin, mühendisler için çok çetin bir rekabet ortamı oluşturduğunu gözlemliyoruz. Dünyamızdaki teknoloji büyük bir hızla yeni evrelerden geçerek değişimi körüklüyor. Ülkemizin çok değerli ve başarılı yüksek teknoloji üreticisi olan bir mühendisinin, Arie De Geus’u referans göstererek aktardığı deyişiyle “Sürdürülebilir yegane rekabetçi avantaj, rakiplerden daha hızlı öğrenebilmektir!” Biz de, rakiplerinden daha hızlı öğrenebilecek ve teknoloji yarışında rakiplerinin daima bir adım önünde kalmayı başarabilecek mühendisler yetiştirmeyi, bunu sanayimizle yüksek seviyede iletişim kurarak başarmayı hedefliyoruz.