Makine İmalat Sanayii Dernekleri Federasyonu’nu (MAKFED) kurarak makine alt sektör derneklerini tek bir çatı altında birleştirdik ve sektörün ana merkezini oluşturduk. Bu çerçevede çok geniş bir çalışma yaparak önümüzdeki 10 yılı planlama arzusundayız. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum oldukça açık ve net.
Makine İmalat Sanayii Dernekleri Federasyonu’nu (MAKFED) kurarak makine alt sektör derneklerini tek bir çatı altında birleştirdik ve sektörün ana merkezini oluşturduk. Bu çerçevede çok geniş bir çalışma yaparak önümüzdeki 10 yılı planlama arzusundayız. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum oldukça açık ve net. Bir ekonominin büyük, gelişmiş ve güçlü bir ekonomi olması için devletin şeffaflaşarak, hukuk ve eğitim normlarının sağlam temeller üzerine oturması gerekiyor. Mevcut durumda makineciler söz konusu bu başlıkların hiçbirine müdahale edemiyor. Bunların dışındaki alan yüzde 5’lik küçük, dar bir alan. Bizden bu alan dahilinde bir fikir üreterek mucize yaratmamız bekleniyor. Bu ne yazık ki mümkün değil. İnovasyon kelimesini dilimizden eksik etmememize rağmen son beş yılda inovasyon liginde beş sıra geriledik. Çünkü bunlar konuşularak olan şeyler değil. İnovasyon başka bir iklim ve başka bir kültür gerektiriyor. Biz Ar-Ge ve inovasyonun önemini ilgili bakanlıklar nezdinde 15 yıldır dillendiriyoruz. İlerleyebilmek için eksikliklerimizi söylemekten kaçınmamalıyız. 100 yıldır dünya genelinde en büyük ülke ekonomisi sıralamasında 17 ile 22. sırada gidip geliyoruz. Türkiye üretmeden zenginleşemez. Bu çerçevede baktığımızda sanayinin gayrı safi milli hasıladaki payı yüzde 15’lere geriledi. Yani zenginliğimizin sadece yüzde 15’i üretimden geliyor. Bu üretimin de yüzde 70’i orta düşük ve düşük teknolojili. Mevcut durumun değişmesi gerek. Nitelikli ara eleman ihtiyacını konuşurken nitelikli girişimci ihtiyacını hiç konuşmuyoruz. Sermayenin daha nitelikli insanların eline doğru evrilmesi gerekiyor. Üretim alanı kolay para kazanılan bir yer olmadığı için söz konusu dönüşüm gerçekleşmiyor. Bunun olması için çok büyük, ciddi ve köklü bir dönüşüm programına ihtiyacımız var. Biz sadece makine sektörü değiliz. Katma değeri, nitelikli insan kaynağını, farklı bir endüstriyel alanı yani Türk sanayisinin dönüşümünü temsil eden grubuz. ‘Türkiye’de bir sürü sektör var, bunlardan da bir tanesi makinedir’ yaklaşımını asla kabul etmiyoruz. Son 60 yıldır dünyada orta gelir tuzağını aşabilen sadece iki ülke var. Kore ve Tayvan bunu makine sektörüyle aştı. Türkiye bir dönüşüm yaşayacaksa herkes bilmeli ki bunun lokomotifi makine sektörü olarak biziz. Biz güçleneceksek Türkiye başaracak, güçlenemeyeceksek başaramayacak. Türkiye, makineyi stratejik sektör ilan etmenin gereğini de yerine getirmeli. Sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor. Türk makine sektörü bugüne kadar olduğu gibi Türkiye’nin ihracat ortalamasının üzerinde büyümeye devam edecektir. Fakat potansiyeli ve ulaşması gereken yer itibarıyla bu durum tatmin edici olmaktan son derece uzaktır.